×

Surah Al-Qalam in Turkish_Modern

Quran Turkish_Modern ⮕ Surah Qalam

Translation of the Meanings of Surah Qalam in Turkish_Modern - التركية الحديثة

The Quran in Turkish_Modern - Surah Qalam translated into Turkish_Modern, Surah Al-Qalam in Turkish_Modern. We provide accurate translation of Surah Qalam in Turkish_Modern - التركية الحديثة, Verses 52 - Surah Number 68 - Page 564.

بسم الله الرحمن الرحيم

ن ۚ وَالْقَلَمِ وَمَا يَسْطُرُونَ (1)
Nun. Kaleme ve yazdıklarına yemin olsun
مَا أَنتَ بِنِعْمَةِ رَبِّكَ بِمَجْنُونٍ (2)
Sen, Rabbinin nimeti sayesinde bir deli degilsin
وَإِنَّ لَكَ لَأَجْرًا غَيْرَ مَمْنُونٍ (3)
Senin icin tukenmez bir ecir vardır
وَإِنَّكَ لَعَلَىٰ خُلُقٍ عَظِيمٍ (4)
Suphesiz sen, cok buyuk bir ahlak uzeresin
فَسَتُبْصِرُ وَيُبْصِرُونَ (5)
Sen de goreceksin, onlar da gorecekler
بِأَييِّكُمُ الْمَفْتُونُ (6)
Hanginizin delirmis oldugunu
إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَن ضَلَّ عَن سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ (7)
Dogrusu Rabbin, kendi yolundan sapan kisiyi en iyi bilendir. Hidayete erenleri de en iyi bilen O'dur
فَلَا تُطِعِ الْمُكَذِّبِينَ (8)
Sakın yalanlayanlara itaat etme
وَدُّوا لَوْ تُدْهِنُ فَيُدْهِنُونَ (9)
Onlar ister ki, sen musamaha gosterip, yumusak davranasın da onlar da sana yumusak davransınlar
وَلَا تُطِعْ كُلَّ حَلَّافٍ مَّهِينٍ (10)
Sakın itaat etme cokca yemin eden, asagılık ve degersiz her kisiye
هَمَّازٍ مَّشَّاءٍ بِنَمِيمٍ (11)
Arkadan cekistirip, laf goturup getirene
مَّنَّاعٍ لِّلْخَيْرِ مُعْتَدٍ أَثِيمٍ (12)
Iyilige engel olan, saldırgan gunahkara
عُتُلٍّ بَعْدَ ذَٰلِكَ زَنِيمٍ (13)
Kabaya sonra da soysuza
أَن كَانَ ذَا مَالٍ وَبَنِينَ (14)
O mal ve ogullar sahibi oldu diye
إِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِ آيَاتُنَا قَالَ أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ (15)
Karsısında ayetlerimiz okundugunda “oncekilerin masallarıdır” der
سَنَسِمُهُ عَلَى الْخُرْطُومِ (16)
Yakında biz onun burnu uzerine damga vuracagız
إِنَّا بَلَوْنَاهُمْ كَمَا بَلَوْنَا أَصْحَابَ الْجَنَّةِ إِذْ أَقْسَمُوا لَيَصْرِمُنَّهَا مُصْبِحِينَ (17)
Gercek su ki biz o bahce sahiplerini sınadıgımız gibi bunları da sınadık: Hani sabah vaktinde onu mutlaka devsireceklerine yemis etmislerdi
وَلَا يَسْتَثْنُونَ (18)
(Insaallah diyerek, yeminlerinde) istisna da yapmıyorlardı
فَطَافَ عَلَيْهَا طَائِفٌ مِّن رَّبِّكَ وَهُمْ نَائِمُونَ (19)
Onlar uyurken, Rabbin tarafından bir kusatıcı (ates) bahceyi sarıverdi
فَأَصْبَحَتْ كَالصَّرِيمِ (20)
Bahceler bir anda kapkara kesildi
فَتَنَادَوْا مُصْبِحِينَ (21)
Sabah vakti birbirlerine seslendiler
أَنِ اغْدُوا عَلَىٰ حَرْثِكُمْ إِن كُنتُمْ صَارِمِينَ (22)
Eger mahsulu toplayacaksanız, erkenden yola cıkın
فَانطَلَقُوا وَهُمْ يَتَخَافَتُونَ (23)
Kendi aralarında fısıldasarak yola koyuldular
أَن لَّا يَدْخُلَنَّهَا الْيَوْمَ عَلَيْكُم مِّسْكِينٌ (24)
Sakın bugun oraya bir yoksul girip yanınıza sokulmasın" diye
وَغَدَوْا عَلَىٰ حَرْدٍ قَادِرِينَ (25)
(Yoksulları) alıkoymaya gucleri yetiyormus gibi erkenden gittiler
فَلَمَّا رَأَوْهَا قَالُوا إِنَّا لَضَالُّونَ (26)
Fakat bahceyi o halde gorduklerinde; “Biz mutlaka yolumuzu sasırmıs olmalıyız!” dediler
بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ (27)
Bilakis biz, mahrum bırakıldık
قَالَ أَوْسَطُهُمْ أَلَمْ أَقُل لَّكُمْ لَوْلَا تُسَبِّحُونَ (28)
Onların en mu'tedil/insaflı olanı: "Ben size, keske Allah’ı tesbih etseydiniz dememis miydim?" dedi
قَالُوا سُبْحَانَ رَبِّنَا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ (29)
Onlar; “Rabbimizi tesbih ederiz. Suphesiz biz, zalim kimseler imisiz.” dediler
فَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ يَتَلَاوَمُونَ (30)
Karsılıklı olarak birbirlerini kınamaya basladılar
قَالُوا يَا وَيْلَنَا إِنَّا كُنَّا طَاغِينَ (31)
Soyle dediler: “Yazıklar olsun bize! Gercekten biz azgın kisilermisiz!”
عَسَىٰ رَبُّنَا أَن يُبْدِلَنَا خَيْرًا مِّنْهَا إِنَّا إِلَىٰ رَبِّنَا رَاغِبُونَ (32)
“Umulur ki, Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Cunku biz artık Rabbimizi arzulayanlarız.”
كَذَٰلِكَ الْعَذَابُ ۖ وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَكْبَرُ ۚ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ (33)
Iste azap boyledir. Ahiret azabı ise elbette daha buyuktur. Keske bilselerdi
إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ عِندَ رَبِّهِمْ جَنَّاتِ النَّعِيمِ (34)
Suphesiz Allah’a karsı gelmekten sakınanlar icin Rableri katında Naim Cennetleri vardır
أَفَنَجْعَلُ الْمُسْلِمِينَ كَالْمُجْرِمِينَ (35)
Biz hic, Muslumanlarla sucluları bir tutar mıyız
مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ (36)
Ne oluyor size? Nasıl hukum veriyorsunuz
أَمْ لَكُمْ كِتَابٌ فِيهِ تَدْرُسُونَ (37)
Yoksa sizin bir kitabınız var da ondan mı okuyorsunuz
إِنَّ لَكُمْ فِيهِ لَمَا تَخَيَّرُونَ (38)
Onda, “Begendiginiz her sey sizindir” (diye mi yazılı)
أَمْ لَكُمْ أَيْمَانٌ عَلَيْنَا بَالِغَةٌ إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ ۙ إِنَّ لَكُمْ لَمَا تَحْكُمُونَ (39)
Yoksa; “Neye hukmederseniz o yerine getirilir.” diye kıyamete kadar gecerli olacak, size verilmis yeminler/sozler mi var
سَلْهُمْ أَيُّهُم بِذَٰلِكَ زَعِيمٌ (40)
Sor onlara; hangileri bunun savunuculugunu yapacak
أَمْ لَهُمْ شُرَكَاءُ فَلْيَأْتُوا بِشُرَكَائِهِمْ إِن كَانُوا صَادِقِينَ (41)
Yoksa onların ortakları mı var? Eger dogru soyleyenler iseler o halde ortaklarını getirsinler
يَوْمَ يُكْشَفُ عَن سَاقٍ وَيُدْعَوْنَ إِلَى السُّجُودِ فَلَا يَسْتَطِيعُونَ (42)
Baldırın acılacagı o gunde onlar secde etmeye davet edilecekler. Fakat buna guc yetiremezler
خَاشِعَةً أَبْصَارُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌ ۖ وَقَدْ كَانُوا يُدْعَوْنَ إِلَى السُّجُودِ وَهُمْ سَالِمُونَ (43)
Gozleri korku icinde, yuzlerini zillet burumustur. Oysa onlar, sag salim iken secde etmeye cagrılmıslardı
فَذَرْنِي وَمَن يُكَذِّبُ بِهَٰذَا الْحَدِيثِ ۖ سَنَسْتَدْرِجُهُم مِّنْ حَيْثُ لَا يَعْلَمُونَ (44)
Artık beni ve bu sozu yalanlayanları bas basa bırak. Biz onları bilmeyecekleri bir yerden derece derece azaba yaklastıracagız
وَأُمْلِي لَهُمْ ۚ إِنَّ كَيْدِي مَتِينٌ (45)
Onlara muhlet veriyorum. Cunku benim tuzagım cok saglamdır
أَمْ تَسْأَلُهُمْ أَجْرًا فَهُم مِّن مَّغْرَمٍ مُّثْقَلُونَ (46)
Yoksa sen onlardan bir ucret istiyorsun da onlar bu yuzden agır bir borc yuku altına mı girmislerdir
أَمْ عِندَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ (47)
Yoksa gayb onların yanındadır da onlar mı yazıyorlar
فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تَكُن كَصَاحِبِ الْحُوتِ إِذْ نَادَىٰ وَهُوَ مَكْظُومٌ (48)
Rabbinin hukmunu sabırla bekle! Balık sahibi/Yunus gibi olma! Hani o, dertli bir sesle Rabbine seslenmisti
لَّوْلَا أَن تَدَارَكَهُ نِعْمَةٌ مِّن رَّبِّهِ لَنُبِذَ بِالْعَرَاءِ وَهُوَ مَذْمُومٌ (49)
Sayet Rabbinden ona bir nimet yetismemis olsaydı, o mutlaka kınanmıs bir halde ıssız bir yere atılacaktı
فَاجْتَبَاهُ رَبُّهُ فَجَعَلَهُ مِنَ الصَّالِحِينَ (50)
Ancak Rabbi onu secti ve onu salihlerden kıldı
وَإِن يَكَادُ الَّذِينَ كَفَرُوا لَيُزْلِقُونَكَ بِأَبْصَارِهِمْ لَمَّا سَمِعُوا الذِّكْرَ وَيَقُولُونَ إِنَّهُ لَمَجْنُونٌ (51)
Kafirler, o zikri isittikleri vakit neredeyse seni gozleriyle devireceklerdi. “O, kesinlikle bir delidir.” diyorlardı
وَمَا هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِّلْعَالَمِينَ (52)
Oysa o (Kur'an) ancak alemler icin bir oguttur
❮ Previous Next ❯

Surahs from Quran :

1- Fatiha2- Baqarah
3- Al Imran4- Nisa
5- Maidah6- Anam
7- Araf8- Anfal
9- Tawbah10- Yunus
11- Hud12- Yusuf
13- Raad14- Ibrahim
15- Hijr16- Nahl
17- Al Isra18- Kahf
19- Maryam20- TaHa
21- Anbiya22- Hajj
23- Muminun24- An Nur
25- Furqan26- Shuara
27- Naml28- Qasas
29- Ankabut30- Rum
31- Luqman32- Sajdah
33- Ahzab34- Saba
35- Fatir36- Yasin
37- Assaaffat38- Sad
39- Zumar40- Ghafir
41- Fussilat42- shura
43- Zukhruf44- Ad Dukhaan
45- Jathiyah46- Ahqaf
47- Muhammad48- Al Fath
49- Hujurat50- Qaf
51- zariyat52- Tur
53- Najm54- Al Qamar
55- Rahman56- Waqiah
57- Hadid58- Mujadilah
59- Al Hashr60- Mumtahina
61- Saff62- Jumuah
63- Munafiqun64- Taghabun
65- Talaq66- Tahrim
67- Mulk68- Qalam
69- Al-Haqqah70- Maarij
71- Nuh72- Jinn
73- Muzammil74- Muddathir
75- Qiyamah76- Insan
77- Mursalat78- An Naba
79- Naziat80- Abasa
81- Takwir82- Infitar
83- Mutaffifin84- Inshiqaq
85- Buruj86- Tariq
87- Al Ala88- Ghashiya
89- Fajr90- Al Balad
91- Shams92- Lail
93- Duha94- Sharh
95- Tin96- Al Alaq
97- Qadr98- Bayyinah
99- Zalzalah100- Adiyat
101- Qariah102- Takathur
103- Al Asr104- Humazah
105- Al Fil106- Quraysh
107- Maun108- Kawthar
109- Kafirun110- Nasr
111- Masad112- Ikhlas
113- Falaq114- An Nas