×

Surah Al-Mulk in Turkish_Modern

Quran Turkish_Modern ⮕ Surah Mulk

Translation of the Meanings of Surah Mulk in Turkish_Modern - التركية الحديثة

The Quran in Turkish_Modern - Surah Mulk translated into Turkish_Modern, Surah Al-Mulk in Turkish_Modern. We provide accurate translation of Surah Mulk in Turkish_Modern - التركية الحديثة, Verses 30 - Surah Number 67 - Page 562.

بسم الله الرحمن الرحيم

تَبَارَكَ الَّذِي بِيَدِهِ الْمُلْكُ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ (1)
Butun mulk elinde olan Allah, yuceler yucesidir ve Onun her seye gucu yeter
الَّذِي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيَاةَ لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلًا ۚ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْغَفُورُ (2)
O, hanginizin daha guzel amel yapacagını sınamak icin olumu ve hayatı yaratandır. O; mutlak guc sahibidir, cok bagıslayandır
الَّذِي خَلَقَ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ طِبَاقًا ۖ مَّا تَرَىٰ فِي خَلْقِ الرَّحْمَٰنِ مِن تَفَاوُتٍ ۖ فَارْجِعِ الْبَصَرَ هَلْ تَرَىٰ مِن فُطُورٍ (3)
Gokleri, ust uste yedi kat yaratan O’dur. Rahman’ın yaratmasında bir duzensizlik goremezsin. Gozunu cevir de bak, (gokte) bir catlak goruyor musunuz
ثُمَّ ارْجِعِ الْبَصَرَ كَرَّتَيْنِ يَنقَلِبْ إِلَيْكَ الْبَصَرُ خَاسِئًا وَهُوَ حَسِيرٌ (4)
Sonra gozu(nu) iki kere daha cevir (de bak). Goz hakir ve umudunu kesmis bir halde sana doner
وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَاءَ الدُّنْيَا بِمَصَابِيحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُومًا لِّلشَّيَاطِينِ ۖ وَأَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابَ السَّعِيرِ (5)
Andolsun biz, en yakın gogu kandillerle donattık. Onları Seytanlara atılan taslar yaptık ve (ahirette de) onlara alevli ates azabını hazırladık
وَلِلَّذِينَ كَفَرُوا بِرَبِّهِمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ ۖ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ (6)
Sonra gozu(nu) iki kere daha cevir (de bak). Goz hakir ve umudunu kesmis bir halde sana doner
إِذَا أُلْقُوا فِيهَا سَمِعُوا لَهَا شَهِيقًا وَهِيَ تَفُورُ (7)
Oraya atıldıklarında o kaynayıp cosarken onun korkunc sesini isitirler
تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِ ۖ كُلَّمَا أُلْقِيَ فِيهَا فَوْجٌ سَأَلَهُمْ خَزَنَتُهَا أَلَمْ يَأْتِكُمْ نَذِيرٌ (8)
Neredeyse Cehennem ofkeden catlayacaktır! Oraya her bir topluluk atıldıkca oranın bekcileri onlara; “Size bir uyarıcı gelmemis miydi?” diye sorarlar
قَالُوا بَلَىٰ قَدْ جَاءَنَا نَذِيرٌ فَكَذَّبْنَا وَقُلْنَا مَا نَزَّلَ اللَّهُ مِن شَيْءٍ إِنْ أَنتُمْ إِلَّا فِي ضَلَالٍ كَبِيرٍ (9)
Onlar da soyle derler: “Evet! Bize bir uyarıcı gelmisti. Fakat biz onu yalanlamıs ve Allah hicbir sey indirmemistir. Siz ancak buyuk bir sapıklık icindesiniz demistik.”
وَقَالُوا لَوْ كُنَّا نَسْمَعُ أَوْ نَعْقِلُ مَا كُنَّا فِي أَصْحَابِ السَّعِيرِ (10)
Yine derler ki: "Eger biz dinleseydik ve aklımızı kullanmıs olsaydık, cehennemlikler arasında olmazdık
فَاعْتَرَفُوا بِذَنبِهِمْ فَسُحْقًا لِّأَصْحَابِ السَّعِيرِ (11)
Iste boylece gunahlarını itiraf ederler. Artık alevli atestekiler Allah’ın rahmetinden uzak olsun
إِنَّ الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُم بِالْغَيْبِ لَهُم مَّغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ كَبِيرٌ (12)
Gormedigi halde Rablerinden korkup cekinen kimseler icin de elbette bir bagıslanma ve buyuk bir odul vardır
وَأَسِرُّوا قَوْلَكُمْ أَوِ اجْهَرُوا بِهِ ۖ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ (13)
Sozunuzu ister gizleyin ve isterse onu acıga vurun. Suphesiz O gonullerde olanı bilir
أَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ (14)
Yaratan bilmez mi? O latiftir, her seyden haberdar olandır
هُوَ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ ذَلُولًا فَامْشُوا فِي مَنَاكِبِهَا وَكُلُوا مِن رِّزْقِهِ ۖ وَإِلَيْهِ النُّشُورُ (15)
O, yeryuzunu sizin ayaklarınızın altına serendir. Haydi onun uzerinde yuruyun ve Allah’ın rızkından yiyin. Donus ancak O’nadır
أَأَمِنتُم مَّن فِي السَّمَاءِ أَن يَخْسِفَ بِكُمُ الْأَرْضَ فَإِذَا هِيَ تَمُورُ (16)
Gokte olanın, yeryuzu sarsıldıgı zaman sizi yerin dibine batırmayacagından emin mi oldunuz
أَمْ أَمِنتُم مَّن فِي السَّمَاءِ أَن يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِبًا ۖ فَسَتَعْلَمُونَ كَيْفَ نَذِيرِ (17)
Yoksa gokte olanın uzerinize tas yagdıran (fırtınalı) bir ruzgar gondermeyeceginden emin misiniz? Siz o takdirde benim uyarmam nasılmıs bilip ogreneceksiniz
وَلَقَدْ كَذَّبَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ (18)
Andolsun ki onlardan oncekiler de yalanladılar. Fakat benim inkarım nasıl oldu
أَوَلَمْ يَرَوْا إِلَى الطَّيْرِ فَوْقَهُمْ صَافَّاتٍ وَيَقْبِضْنَ ۚ مَا يُمْسِكُهُنَّ إِلَّا الرَّحْمَٰنُ ۚ إِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ بَصِيرٌ (19)
Ustlerinde kanatlarını acarak ve kapayarak ucan kusları gormediler mi? Onları Rahman'dan baskası tutmuyor. Dogrusu O, her seyi gorendir
أَمَّنْ هَٰذَا الَّذِي هُوَ جُندٌ لَّكُمْ يَنصُرُكُم مِّن دُونِ الرَّحْمَٰنِ ۚ إِنِ الْكَافِرُونَ إِلَّا فِي غُرُورٍ (20)
Rahman olan Allah'a karsı su size yardım edecek askerleriniz hani kimlerdir? Kafirler ancak bos bir gurur/aldanıs icindedirler
أَمَّنْ هَٰذَا الَّذِي يَرْزُقُكُمْ إِنْ أَمْسَكَ رِزْقَهُ ۚ بَل لَّجُّوا فِي عُتُوٍّ وَنُفُورٍ (21)
Eger O, rızkınızı kesecek olsa size rızık verecek olan kimdir? Bilakis onlar azgınlık ve nefret icinde inatla direnmektedirler
أَفَمَن يَمْشِي مُكِبًّا عَلَىٰ وَجْهِهِ أَهْدَىٰ أَمَّن يَمْشِي سَوِيًّا عَلَىٰ صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ (22)
O halde, yuzustu kapanarak yuruyen mi daha cok hidayete erendir, yoksa dosdogru bir yol uzerinde dimdik yuruyen kimse mi
قُلْ هُوَ الَّذِي أَنشَأَكُمْ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ ۖ قَلِيلًا مَّا تَشْكُرُونَ (23)
Deki: "Sizi yaratan size isitme (icin kulaklar), gozler ve kalpler veren odur. Ne kadar az sukredersiniz
قُلْ هُوَ الَّذِي ذَرَأَكُمْ فِي الْأَرْضِ وَإِلَيْهِ تُحْشَرُونَ (24)
Deki: "O sizi yeryuzune dagıtıp, yayandır. Yalnız onun huzuruna toplanıp goturuleceksiniz
وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا الْوَعْدُ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ (25)
“Eger dogru soyleyenler iseniz, bu tehdit ne zaman gerceklesecek?” diyorlar
قُلْ إِنَّمَا الْعِلْمُ عِندَ اللَّهِ وَإِنَّمَا أَنَا نَذِيرٌ مُّبِينٌ (26)
De ki: “Bunun bilgisi yalnız Allah’ın katındadır. Ben sadece apacık bir uyarıcıyım
فَلَمَّا رَأَوْهُ زُلْفَةً سِيئَتْ وُجُوهُ الَّذِينَ كَفَرُوا وَقِيلَ هَٰذَا الَّذِي كُنتُم بِهِ تَدَّعُونَ (27)
Onun yaklastıgını gordukleri zaman, kafirlerin yuzleri kotulesir ve onlara; “Iste, isteyip durdugunuz sey budur!” denir
قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ أَهْلَكَنِيَ اللَّهُ وَمَن مَّعِيَ أَوْ رَحِمَنَا فَمَن يُجِيرُ الْكَافِرِينَ مِنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ (28)
De ki: “Soyleyin bakalım: "Eger Allah beni ve beraberimdekileri helak etse yahut bize merhamet ederse kafirleri acıklı bir azaptan kim kurtarabilir
قُلْ هُوَ الرَّحْمَٰنُ آمَنَّا بِهِ وَعَلَيْهِ تَوَكَّلْنَا ۖ فَسَتَعْلَمُونَ مَنْ هُوَ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ (29)
De ki: “O, Rahman’dır. O'na iman ettik ve O'na tevekkul ettik. Kimin apacık bir dalalette oldugunu yakında ogreneceksiniz
قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ أَصْبَحَ مَاؤُكُمْ غَوْرًا فَمَن يَأْتِيكُم بِمَاءٍ مَّعِينٍ (30)
De ki: “Soyleyin bakalım: Suyunuz cekiliverse, size kim temiz bir akar su getirir?”
❮ Previous Next ❯

Surahs from Quran :

1- Fatiha2- Baqarah
3- Al Imran4- Nisa
5- Maidah6- Anam
7- Araf8- Anfal
9- Tawbah10- Yunus
11- Hud12- Yusuf
13- Raad14- Ibrahim
15- Hijr16- Nahl
17- Al Isra18- Kahf
19- Maryam20- TaHa
21- Anbiya22- Hajj
23- Muminun24- An Nur
25- Furqan26- Shuara
27- Naml28- Qasas
29- Ankabut30- Rum
31- Luqman32- Sajdah
33- Ahzab34- Saba
35- Fatir36- Yasin
37- Assaaffat38- Sad
39- Zumar40- Ghafir
41- Fussilat42- shura
43- Zukhruf44- Ad Dukhaan
45- Jathiyah46- Ahqaf
47- Muhammad48- Al Fath
49- Hujurat50- Qaf
51- zariyat52- Tur
53- Najm54- Al Qamar
55- Rahman56- Waqiah
57- Hadid58- Mujadilah
59- Al Hashr60- Mumtahina
61- Saff62- Jumuah
63- Munafiqun64- Taghabun
65- Talaq66- Tahrim
67- Mulk68- Qalam
69- Al-Haqqah70- Maarij
71- Nuh72- Jinn
73- Muzammil74- Muddathir
75- Qiyamah76- Insan
77- Mursalat78- An Naba
79- Naziat80- Abasa
81- Takwir82- Infitar
83- Mutaffifin84- Inshiqaq
85- Buruj86- Tariq
87- Al Ala88- Ghashiya
89- Fajr90- Al Balad
91- Shams92- Lail
93- Duha94- Sharh
95- Tin96- Al Alaq
97- Qadr98- Bayyinah
99- Zalzalah100- Adiyat
101- Qariah102- Takathur
103- Al Asr104- Humazah
105- Al Fil106- Quraysh
107- Maun108- Kawthar
109- Kafirun110- Nasr
111- Masad112- Ikhlas
113- Falaq114- An Nas