×

سورة المرسلات باللغة التركية وقف الديانة

ترجمات القرآنباللغة التركية وقف الديانة ⬅ سورة المرسلات

ترجمة معاني سورة المرسلات باللغة التركية وقف الديانة - Turkish_Diyanet

القرآن باللغة التركية وقف الديانة - سورة المرسلات مترجمة إلى اللغة التركية وقف الديانة، Surah Mursalat in Turkish_Diyanet. نوفر ترجمة دقيقة سورة المرسلات باللغة التركية وقف الديانة - Turkish_Diyanet, الآيات 50 - رقم السورة 77 - الصفحة 580.

بسم الله الرحمن الرحيم

وَالْمُرْسَلَاتِ عُرْفًا (1)
Birbiri ardından gönderilenlere ve görevlerine koştukça koşanlara, Allah'ın buyruklarını yaydıkça yayanlara ve hak ile batılın arasını ayırdıkça ayıranlara, kötülüğü önlemek veya uyarmak için vahiy getiren meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyamet şüphesiz kopacaktır
فَالْعَاصِفَاتِ عَصْفًا (2)
Birbiri ardından gönderilenlere ve görevlerine koştukça koşanlara, Allah'ın buyruklarını yaydıkça yayanlara ve hak ile batılın arasını ayırdıkça ayıranlara, kötülüğü önlemek veya uyarmak için vahiy getiren meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyamet şüphesiz kopacaktır
وَالنَّاشِرَاتِ نَشْرًا (3)
Birbiri ardından gönderilenlere ve görevlerine koştukça koşanlara, Allah'ın buyruklarını yaydıkça yayanlara ve hak ile batılın arasını ayırdıkça ayıranlara, kötülüğü önlemek veya uyarmak için vahiy getiren meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyamet şüphesiz kopacaktır
فَالْفَارِقَاتِ فَرْقًا (4)
Birbiri ardından gönderilenlere ve görevlerine koştukça koşanlara, Allah'ın buyruklarını yaydıkça yayanlara ve hak ile batılın arasını ayırdıkça ayıranlara, kötülüğü önlemek veya uyarmak için vahiy getiren meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyamet şüphesiz kopacaktır
فَالْمُلْقِيَاتِ ذِكْرًا (5)
Birbiri ardından gönderilenlere ve görevlerine koştukça koşanlara, Allah'ın buyruklarını yaydıkça yayanlara ve hak ile batılın arasını ayırdıkça ayıranlara, kötülüğü önlemek veya uyarmak için vahiy getiren meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyamet şüphesiz kopacaktır
عُذْرًا أَوْ نُذْرًا (6)
Birbiri ardından gönderilenlere ve görevlerine koştukça koşanlara, Allah'ın buyruklarını yaydıkça yayanlara ve hak ile batılın arasını ayırdıkça ayıranlara, kötülüğü önlemek veya uyarmak için vahiy getiren meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyamet şüphesiz kopacaktır
إِنَّمَا تُوعَدُونَ لَوَاقِعٌ (7)
Birbiri ardından gönderilenlere ve görevlerine koştukça koşanlara, Allah'ın buyruklarını yaydıkça yayanlara ve hak ile batılın arasını ayırdıkça ayıranlara, kötülüğü önlemek veya uyarmak için vahiy getiren meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyamet şüphesiz kopacaktır
فَإِذَا النُّجُومُ طُمِسَتْ (8)
Yıldızların ışığı giderildiği zaman
وَإِذَا السَّمَاءُ فُرِجَتْ (9)
Gök yarıldığı zaman
وَإِذَا الْجِبَالُ نُسِفَتْ (10)
Dağlar pamuk gibi atıldığı zaman
وَإِذَا الرُّسُلُ أُقِّتَتْ (11)
Peygamberlere ümmetleri hakkında şahidlik vakitleri bildirildiği zaman
لِأَيِّ يَوْمٍ أُجِّلَتْ (12)
Bu, hangi güne bırakılmıştı
لِيَوْمِ الْفَصْلِ (13)
Hüküm gününe bırakılmıştı
وَمَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الْفَصْلِ (14)
Hüküm gününün ne olduğunu sen nerden bilirsin
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ (15)
O gün yalanlamış olanların vay haline
أَلَمْ نُهْلِكِ الْأَوَّلِينَ (16)
Öncekileri yok etmedik mi? Ardından, sonrakileri de onlara katarız
ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ الْآخِرِينَ (17)
Öncekileri yok etmedik mi? Ardından, sonrakileri de onlara katarız
كَذَٰلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِمِينَ (18)
Suçlulara böyle yaparız
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ (19)
O gün, yalanlamış olanların vay haline
أَلَمْ نَخْلُقكُّم مِّن مَّاءٍ مَّهِينٍ (20)
Sizi bayağı bir sudan yaratıp onu belli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirmedik mi
فَجَعَلْنَاهُ فِي قَرَارٍ مَّكِينٍ (21)
Sizi bayağı bir sudan yaratıp onu belli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirmedik mi
إِلَىٰ قَدَرٍ مَّعْلُومٍ (22)
Sizi bayağı bir sudan yaratıp onu belli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirmedik mi
فَقَدَرْنَا فَنِعْمَ الْقَادِرُونَ (23)
Buna gücümüz yeter; Biz ne güzel güç yetireniz
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ (24)
O gün yalanlamış olanların vay haline
أَلَمْ نَجْعَلِ الْأَرْضَ كِفَاتًا (25)
Biz yeryüzünü, dirilerin ve ölülerin toplantı yeri yapmadık mı
أَحْيَاءً وَأَمْوَاتًا (26)
Biz yeryüzünü, dirilerin ve ölülerin toplantı yeri yapmadık mı
وَجَعَلْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ شَامِخَاتٍ وَأَسْقَيْنَاكُم مَّاءً فُرَاتًا (27)
Orada yüksek yüksek sabit dağlar var edip size tatlı sular içirmedik mi
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ (28)
Yalanlamış olanların vay o gün haline
انطَلِقُوا إِلَىٰ مَا كُنتُم بِهِ تُكَذِّبُونَ (29)
İnkarcılara o gün şöyle denir: "yalanlayıp durduğunuz şeye gidin
انطَلِقُوا إِلَىٰ ظِلٍّ ذِي ثَلَاثِ شُعَبٍ (30)
gölge yapmayan ve ateşten de korumayan cehennem dumanının üç kollu gölgesine gidin
لَّا ظَلِيلٍ وَلَا يُغْنِي مِنَ اللَّهَبِ (31)
gölge yapmayan ve ateşten de korumayan cehennem dumanının üç kollu gölgesine gidin
إِنَّهَا تَرْمِي بِشَرَرٍ كَالْقَصْرِ (32)
O gölgenin saçtığı her bir kıvılcım sanki birer sarı devedir, konak gibi de büyüktür
كَأَنَّهُ جِمَالَتٌ صُفْرٌ (33)
O gölgenin saçtığı her bir kıvılcım sanki birer sarı devedir, konak gibi de büyüktür
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ (34)
Yalanlamış olanların o gün vay haline
هَٰذَا يَوْمُ لَا يَنطِقُونَ (35)
Bu, onların konuşamayacakları gündür
وَلَا يُؤْذَنُ لَهُمْ فَيَعْتَذِرُونَ (36)
Onlara izin de verilmez ki özür beyan etsinler
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ (37)
Yalanlamış olanların o gün vay haline
هَٰذَا يَوْمُ الْفَصْلِ ۖ جَمَعْنَاكُمْ وَالْأَوَّلِينَ (38)
Bu, sizleri ve öncekileri topladığımız hüküm günüdür
فَإِن كَانَ لَكُمْ كَيْدٌ فَكِيدُونِ (39)
Eğer bir düzeniniz varsa Bana kurun
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ (40)
Yalanlamış olanların o gün vay haline
إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي ظِلَالٍ وَعُيُونٍ (41)
Allah'a karşı gelmekten sakınmış olanlar, elbette gölgeliklerde ve pınar başlarındadırlar
وَفَوَاكِهَ مِمَّا يَشْتَهُونَ (42)
Canlarının istediği meyveler arasındadırlar
كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ (43)
Onlara denir ki: "İşlediklerinize karşılık afiyetle yiyiniz, içiniz
إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ (44)
Biz, iyi davrananlara işte böyle karşılık veririz
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ (45)
O gün yalanlamış olanların vay haline
كُلُوا وَتَمَتَّعُوا قَلِيلًا إِنَّكُم مُّجْرِمُونَ (46)
Yiyiniz, biraz zevkleniniz bakalım, doğrusu sizler suçlularsınız
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ (47)
O gün yalanlamış olanların vay haline
وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ارْكَعُوا لَا يَرْكَعُونَ (48)
Onlara "Rüku edin" denildiğinde rükua varmazlar
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ (49)
O gün yalanlamış olanların vay haline
فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ (50)
Kuran'dan başka hangi söze inanacaklar
❮ السورة السابقة السورة التـالية ❯

قراءة المزيد من سور القرآن الكريم :

1- الفاتحة2- البقرة3- آل عمران
4- النساء5- المائدة6- الأنعام
7- الأعراف8- الأنفال9- التوبة
10- يونس11- هود12- يوسف
13- الرعد14- إبراهيم15- الحجر
16- النحل17- الإسراء18- الكهف
19- مريم20- طه21- الأنبياء
22- الحج23- المؤمنون24- النور
25- الفرقان26- الشعراء27- النمل
28- القصص29- العنكبوت30- الروم
31- لقمان32- السجدة33- الأحزاب
34- سبأ35- فاطر36- يس
37- الصافات38- ص39- الزمر
40- غافر41- فصلت42- الشورى
43- الزخرف44- الدخان45- الجاثية
46- الأحقاف47- محمد48- الفتح
49- الحجرات50- ق51- الذاريات
52- الطور53- النجم54- القمر
55- الرحمن56- الواقعة57- الحديد
58- المجادلة59- الحشر60- الممتحنة
61- الصف62- الجمعة63- المنافقون
64- التغابن65- الطلاق66- التحريم
67- الملك68- القلم69- الحاقة
70- المعارج71- نوح72- الجن
73- المزمل74- المدثر75- القيامة
76- الإنسان77- المرسلات78- النبأ
79- النازعات80- عبس81- التكوير
82- الإنفطار83- المطففين84- الانشقاق
85- البروج86- الطارق87- الأعلى
88- الغاشية89- الفجر90- البلد
91- الشمس92- الليل93- الضحى
94- الشرح95- التين96- العلق
97- القدر98- البينة99- الزلزلة
100- العاديات101- القارعة102- التكاثر
103- العصر104- الهمزة105- الفيل
106- قريش107- الماعون108- الكوثر
109- الكافرون110- النصر111- المسد
112- الإخلاص113- الفلق114- الناس