×

سورة النجم باللغة التركية وقف الديانة

ترجمات القرآنباللغة التركية وقف الديانة ⬅ سورة النجم

ترجمة معاني سورة النجم باللغة التركية وقف الديانة - Turkish_Diyanet

القرآن باللغة التركية وقف الديانة - سورة النجم مترجمة إلى اللغة التركية وقف الديانة، Surah Najm in Turkish_Diyanet. نوفر ترجمة دقيقة سورة النجم باللغة التركية وقف الديانة - Turkish_Diyanet, الآيات 62 - رقم السورة 53 - الصفحة 526.

بسم الله الرحمن الرحيم

وَالنَّجْمِ إِذَا هَوَىٰ (1)
Batmakta olan yıldıza and olsun ki
مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوَىٰ (2)
Arkadaşınız (Muhammed) sapmamış ve azmamıştır
وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَىٰ (3)
O, kendiliğinden konuşmamaktadır
إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَىٰ (4)
Onun konuşması ancak, bildirilen bir vahy iledir
عَلَّمَهُ شَدِيدُ الْقُوَىٰ (5)
Ona, çetin kuvvetlere sahip ve güçlü olan Cebrail öğretmiştir; en yüksek ufukta iken doğruluvermiş
ذُو مِرَّةٍ فَاسْتَوَىٰ (6)
Ona, çetin kuvvetlere sahip ve güçlü olan Cebrail öğretmiştir; en yüksek ufukta iken doğruluvermiş
وَهُوَ بِالْأُفُقِ الْأَعْلَىٰ (7)
Ona, çetin kuvvetlere sahip ve güçlü olan Cebrail öğretmiştir; en yüksek ufukta iken doğruluvermiş
ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّىٰ (8)
Sonra yaklaşmış ve inmiştir
فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَىٰ (9)
Araları iki yay aralığı kadar veya daha da yakın oldu
فَأَوْحَىٰ إِلَىٰ عَبْدِهِ مَا أَوْحَىٰ (10)
Allah o anda kuluna vahyedeceğini etti
مَا كَذَبَ الْفُؤَادُ مَا رَأَىٰ (11)
Gözünün gördüğünü gönlü yalanlamadı
أَفَتُمَارُونَهُ عَلَىٰ مَا يَرَىٰ (12)
Ey inkarcılar! Onun gördüğü şey hakkında kendisi ile tartışır mısınız
وَلَقَدْ رَآهُ نَزْلَةً أُخْرَىٰ (13)
And olsun ki o, Cebrail'i sınırın sonunda başka bir inişinde de görmüştür
عِندَ سِدْرَةِ الْمُنتَهَىٰ (14)
And olsun ki o, Cebrail'i sınırın sonunda başka bir inişinde de görmüştür
عِندَهَا جَنَّةُ الْمَأْوَىٰ (15)
Orada Me'va cenneti vardır
إِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشَىٰ (16)
Sidre'yi bürüyen bürüyordu
مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغَىٰ (17)
Gözü oradan ne kaydı ve ne de onu aştı
لَقَدْ رَأَىٰ مِنْ آيَاتِ رَبِّهِ الْكُبْرَىٰ (18)
And olsun ki Rabbinin varlığının büyük delillerini gördü
أَفَرَأَيْتُمُ اللَّاتَ وَالْعُزَّىٰ (19)
Ey inkarcılar! Şimdi Lat, Uzza ve bundan başka üçüncüleri olan Menat'ın ne olduğunu söyler misiniz
وَمَنَاةَ الثَّالِثَةَ الْأُخْرَىٰ (20)
Ey inkarcılar! Şimdi Lat, Uzza ve bundan başka üçüncüleri olan Menat'ın ne olduğunu söyler misiniz
أَلَكُمُ الذَّكَرُ وَلَهُ الْأُنثَىٰ (21)
Demek erkekler sizin, dişiler Allah'ın mı
تِلْكَ إِذًا قِسْمَةٌ ضِيزَىٰ (22)
Öyleyse bu haksız bir paylaşma
إِنْ هِيَ إِلَّا أَسْمَاءٌ سَمَّيْتُمُوهَا أَنتُمْ وَآبَاؤُكُم مَّا أَنزَلَ اللَّهُ بِهَا مِن سُلْطَانٍ ۚ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ وَمَا تَهْوَى الْأَنفُسُ ۖ وَلَقَدْ جَاءَهُم مِّن رَّبِّهِمُ الْهُدَىٰ (23)
Bunlar sizin ve babalarınızın taktığı adlardan başka bir şey değildir. Allah onları destekleyen bir delil indirmemiştir. Onlar sadece sanıya ve canlarının istediğine uymaktadırlar. Oysa onlara Rablerinden and olsun ki doğruluk rehberi gelmiştir
أَمْ لِلْإِنسَانِ مَا تَمَنَّىٰ (24)
Yoksa, her umduğu şey insanın mıdır
فَلِلَّهِ الْآخِرَةُ وَالْأُولَىٰ (25)
Hayatın ilki de sonu da Allah'ındır
۞ وَكَم مِّن مَّلَكٍ فِي السَّمَاوَاتِ لَا تُغْنِي شَفَاعَتُهُمْ شَيْئًا إِلَّا مِن بَعْدِ أَن يَأْذَنَ اللَّهُ لِمَن يَشَاءُ وَيَرْضَىٰ (26)
Allah, dilediğine ve hoşnut olduğuna izin vermedikçe, göklerde bulunan nice meleklerin şefaati bir şeye yaramaz
إِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ لَيُسَمُّونَ الْمَلَائِكَةَ تَسْمِيَةَ الْأُنثَىٰ (27)
Doğrusu ahirete inanmayanlar, meleklere "dişi" adını takarlar
وَمَا لَهُم بِهِ مِنْ عِلْمٍ ۖ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ ۖ وَإِنَّ الظَّنَّ لَا يُغْنِي مِنَ الْحَقِّ شَيْئًا (28)
Oysa onların bu hususta bir bilgileri yoktur, sadece sanıya uyarlar. Sanı ise şüphesiz gerçeği ifade etmez
فَأَعْرِضْ عَن مَّن تَوَلَّىٰ عَن ذِكْرِنَا وَلَمْ يُرِدْ إِلَّا الْحَيَاةَ الدُّنْيَا (29)
Bizi anmaktan yüz çevirenlere ve dünya hayatından başka bir şey istemeyenlere aldırma
ذَٰلِكَ مَبْلَغُهُم مِّنَ الْعِلْمِ ۚ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَن ضَلَّ عَن سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ اهْتَدَىٰ (30)
Bu onların ulaştıkları bilginin seviyesini gösterir. Doğrusu Rabbin yolundan sapmış olanı pek iyi bilir, doğru yolda olanı da çok iyi bilir
وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ لِيَجْزِيَ الَّذِينَ أَسَاءُوا بِمَا عَمِلُوا وَيَجْزِيَ الَّذِينَ أَحْسَنُوا بِالْحُسْنَى (31)
Göklerde olanlar ve yerde olanlar Allah'ındır ki O, kötülük yapanlara işlerinin karşılığını verir; iyi davrananlara, ufak tefek kabahatleri bir yana büyük günahlardan ve hayasızlıklardan kaçınanlara işlediklerinden daha iyisiyle karşılığını verir. Doğrusu Rabbinin bağışı boldur. Sizi yerden var ederken ve siz annelerinizin karınlarında cenin halinde iken sizleri çok iyi bilen O'dur. Kendinizi temize çıkarmayın. O, sakınanı çok iyi bilir
الَّذِينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَائِرَ الْإِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ إِلَّا اللَّمَمَ ۚ إِنَّ رَبَّكَ وَاسِعُ الْمَغْفِرَةِ ۚ هُوَ أَعْلَمُ بِكُمْ إِذْ أَنشَأَكُم مِّنَ الْأَرْضِ وَإِذْ أَنتُمْ أَجِنَّةٌ فِي بُطُونِ أُمَّهَاتِكُمْ ۖ فَلَا تُزَكُّوا أَنفُسَكُمْ ۖ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ اتَّقَىٰ (32)
Göklerde olanlar ve yerde olanlar Allah'ındır ki O, kötülük yapanlara işlerinin karşılığını verir; iyi davrananlara, ufak tefek kabahatleri bir yana büyük günahlardan ve hayasızlıklardan kaçınanlara işlediklerinden daha iyisiyle karşılığını verir. Doğrusu Rabbinin bağışı boldur. Sizi yerden var ederken ve siz annelerinizin karınlarında cenin halinde iken sizleri çok iyi bilen O'dur. Kendinizi temize çıkarmayın. O, sakınanı çok iyi bilir
أَفَرَأَيْتَ الَّذِي تَوَلَّىٰ (33)
Yüz çevireni ve malından biraz verip sonra vermemekte direneni gördün mü
وَأَعْطَىٰ قَلِيلًا وَأَكْدَىٰ (34)
Yüz çevireni ve malından biraz verip sonra vermemekte direneni gördün mü
أَعِندَهُ عِلْمُ الْغَيْبِ فَهُوَ يَرَىٰ (35)
Görülmeyenin ilmi yanında da o mu görüyor
أَمْ لَمْ يُنَبَّأْ بِمَا فِي صُحُفِ مُوسَىٰ (36)
Yoksa Musa'nın ve sözünü yerine getiren İbrahim'in kitablarında olanlar kendisine bildirilmedi mi ki
وَإِبْرَاهِيمَ الَّذِي وَفَّىٰ (37)
Yoksa Musa'nın ve sözünü yerine getiren İbrahim'in kitablarında olanlar kendisine bildirilmedi mi ki
أَلَّا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَىٰ (38)
Hiç bir günahkar başkasının günah yükünü yüklenmez
وَأَن لَّيْسَ لِلْإِنسَانِ إِلَّا مَا سَعَىٰ (39)
İnsan ancak çalıştığına erişir
وَأَنَّ سَعْيَهُ سَوْفَ يُرَىٰ (40)
Onun çalışması şüphesiz görülecektir
ثُمَّ يُجْزَاهُ الْجَزَاءَ الْأَوْفَىٰ (41)
Sonra ona karşılığı eksiksiz verilecektir
وَأَنَّ إِلَىٰ رَبِّكَ الْمُنتَهَىٰ (42)
Doğrusu son varış Rabbinedir
وَأَنَّهُ هُوَ أَضْحَكَ وَأَبْكَىٰ (43)
Doğrusu, güldüren de ağlatan da O'dur
وَأَنَّهُ هُوَ أَمَاتَ وَأَحْيَا (44)
Doğrusu dirilten de öldüren de O'dur
وَأَنَّهُ خَلَقَ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْأُنثَىٰ (45)
Doğrusu, atıldığında meniden erkek ve dişiyi, iki çifti yaratan O'dur
مِن نُّطْفَةٍ إِذَا تُمْنَىٰ (46)
Doğrusu, atıldığında meniden erkek ve dişiyi, iki çifti yaratan O'dur
وَأَنَّ عَلَيْهِ النَّشْأَةَ الْأُخْرَىٰ (47)
Doğrusu ölümden sonra tekrar dirilten de O'dur
وَأَنَّهُ هُوَ أَغْنَىٰ وَأَقْنَىٰ (48)
Doğrusu zengin eden de varlıklı kılan da O'dur
وَأَنَّهُ هُوَ رَبُّ الشِّعْرَىٰ (49)
Doğrusu Şira yıldızının Rabbi O'dur
وَأَنَّهُ أَهْلَكَ عَادًا الْأُولَىٰ (50)
İlk Ad milletini, Semud milletini yok edip geri bırakmayan O'dur
وَثَمُودَ فَمَا أَبْقَىٰ (51)
İlk Ad milletini, Semud milletini yok edip geri bırakmayan O'dur
وَقَوْمَ نُوحٍ مِّن قَبْلُ ۖ إِنَّهُمْ كَانُوا هُمْ أَظْلَمَ وَأَطْغَىٰ (52)
Daha önce de Nuh milletini yok eden O'dur; çünkü onlar çok zalim ve pek taşkın kimselerdi
وَالْمُؤْتَفِكَةَ أَهْوَىٰ (53)
Lut milletinin kasabalarını yere batıran, onları gömdükçe gömen O'dur
فَغَشَّاهَا مَا غَشَّىٰ (54)
Lut milletinin kasabalarını yere batıran, onları gömdükçe gömen O'dur
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكَ تَتَمَارَىٰ (55)
Ey kişi! Rabbinin hangi nimetinden şüpheye düşersin
هَٰذَا نَذِيرٌ مِّنَ النُّذُرِ الْأُولَىٰ (56)
İşte ilk uyaranlar gibi bu da bir uyarandır
أَزِفَتِ الْآزِفَةُ (57)
Kıyamet yaklaştıkça yaklaşmıştır
لَيْسَ لَهَا مِن دُونِ اللَّهِ كَاشِفَةٌ (58)
Onu Allah'tan başka ortaya koyacak yoktur
أَفَمِنْ هَٰذَا الْحَدِيثِ تَعْجَبُونَ (59)
Bu söze mi şaşıyorsunuz
وَتَضْحَكُونَ وَلَا تَبْكُونَ (60)
Gülüyorsunuz... Ağlamıyorsunuz
وَأَنتُمْ سَامِدُونَ (61)
Habersiz oyalanmaktasınız
فَاسْجُدُوا لِلَّهِ وَاعْبُدُوا ۩ (62)
Artık secdeye varın, Allah'a kulluk edin
❮ السورة السابقة السورة التـالية ❯

قراءة المزيد من سور القرآن الكريم :

1- الفاتحة2- البقرة3- آل عمران
4- النساء5- المائدة6- الأنعام
7- الأعراف8- الأنفال9- التوبة
10- يونس11- هود12- يوسف
13- الرعد14- إبراهيم15- الحجر
16- النحل17- الإسراء18- الكهف
19- مريم20- طه21- الأنبياء
22- الحج23- المؤمنون24- النور
25- الفرقان26- الشعراء27- النمل
28- القصص29- العنكبوت30- الروم
31- لقمان32- السجدة33- الأحزاب
34- سبأ35- فاطر36- يس
37- الصافات38- ص39- الزمر
40- غافر41- فصلت42- الشورى
43- الزخرف44- الدخان45- الجاثية
46- الأحقاف47- محمد48- الفتح
49- الحجرات50- ق51- الذاريات
52- الطور53- النجم54- القمر
55- الرحمن56- الواقعة57- الحديد
58- المجادلة59- الحشر60- الممتحنة
61- الصف62- الجمعة63- المنافقون
64- التغابن65- الطلاق66- التحريم
67- الملك68- القلم69- الحاقة
70- المعارج71- نوح72- الجن
73- المزمل74- المدثر75- القيامة
76- الإنسان77- المرسلات78- النبأ
79- النازعات80- عبس81- التكوير
82- الإنفطار83- المطففين84- الانشقاق
85- البروج86- الطارق87- الأعلى
88- الغاشية89- الفجر90- البلد
91- الشمس92- الليل93- الضحى
94- الشرح95- التين96- العلق
97- القدر98- البينة99- الزلزلة
100- العاديات101- القارعة102- التكاثر
103- العصر104- الهمزة105- الفيل
106- قريش107- الماعون108- الكوثر
109- الكافرون110- النصر111- المسد
112- الإخلاص113- الفلق114- الناس