×

Surah Al-Muddaththir in Turkish_Tefhim

Quran Turkish_Tefhim ⮕ Surah Muddathir

Translation of the Meanings of Surah Muddathir in Turkish_Tefhim - التركية تفهيم القرآن

The Quran in Turkish_Tefhim - Surah Muddathir translated into Turkish_Tefhim, Surah Al-Muddaththir in Turkish_Tefhim. We provide accurate translation of Surah Muddathir in Turkish_Tefhim - التركية تفهيم القرآن, Verses 56 - Surah Number 74 - Page 575.

بسم الله الرحمن الرحيم

يَا أَيُّهَا الْمُدَّثِّرُ (1)
Ey bürünüp örtünen
قُمْ فَأَنذِرْ (2)
Kalk (ve) bundan böyle uyarıp korkut
وَرَبَّكَ فَكَبِّرْ (3)
Rabbini tekbir et (yücelt)
وَثِيَابَكَ فَطَهِّرْ (4)
Elbiseni de temizle
وَالرُّجْزَ فَاهْجُرْ (5)
Pislikten kaçınıp uzaklaş
وَلَا تَمْنُن تَسْتَكْثِرُ (6)
Daha çok istekte bulunmak için iyilik yapma
وَلِرَبِّكَ فَاصْبِرْ (7)
Rabbin için sabret
فَإِذَا نُقِرَ فِي النَّاقُورِ (8)
Çünkü o boruya (sur´a) üfürüldüğü zaman
فَذَٰلِكَ يَوْمَئِذٍ يَوْمٌ عَسِيرٌ (9)
İşte o gün, zorlu bir gündür
عَلَى الْكَافِرِينَ غَيْرُ يَسِيرٍ (10)
Kafirler içinse hiç kolay değildir
ذَرْنِي وَمَنْ خَلَقْتُ وَحِيدًا (11)
Bırakın onu bana, Ben onu tek olarak yarattım
وَجَعَلْتُ لَهُ مَالًا مَّمْدُودًا (12)
Ki ben ona, ´alabildiğine geniş kapsamlı bir mal (servet)´ verdim
وَبَنِينَ شُهُودًا (13)
Göz önünde hazır çocuklar (verdim)
وَمَهَّدتُّ لَهُ تَمْهِيدًا (14)
Ve önüne sayısız imkan ve fırsatları döşeyip serdim
ثُمَّ يَطْمَعُ أَنْ أَزِيدَ (15)
Sonra, daha da arttırmam için tamah eder (doyumsuz istekte bulunur)
كَلَّا ۖ إِنَّهُ كَانَ لِآيَاتِنَا عَنِيدًا (16)
Hayır; çünkü o, bizim ayetlerimize karşı ´kesin bir inatçıdır´
سَأُرْهِقُهُ صَعُودًا (17)
Onu alabildiğine sarp bir yokuşa sardırıp süreceğim
إِنَّهُ فَكَّرَ وَقَدَّرَ (18)
Çünkü o, düşündü ve bir ölçü tesbit etti
فَقُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ (19)
Kahrolası, nasıl bir ölçü koydu
ثُمَّ قُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ (20)
Yine kahrolası, nasıl bir ölçü koydu
ثُمَّ نَظَرَ (21)
Sonra bir baktı
ثُمَّ عَبَسَ وَبَسَرَ (22)
Sonra kaşlarını çattı ve yüzünü ekşitti
ثُمَّ أَدْبَرَ وَاسْتَكْبَرَ (23)
Sonra da sırt çevirdi ve büyüklük tasladı (istikbâr)
فَقَالَ إِنْ هَٰذَا إِلَّا سِحْرٌ يُؤْثَرُ (24)
Böylece: «Bu, yalnızca ´aktarılarak öğrenilen´ bir büyüdür» dedi
إِنْ هَٰذَا إِلَّا قَوْلُ الْبَشَرِ (25)
«Bu, bir beşer sözünden başkası değildir.»
سَأُصْلِيهِ سَقَرَ (26)
Onu ben, cehenneme sürükleyip atacağım
وَمَا أَدْرَاكَ مَا سَقَرُ (27)
Cehennem (sakar) nedir, sen bilir misin
لَا تُبْقِي وَلَا تَذَرُ (28)
Ne alıkoyar, ne bırakır
لَوَّاحَةٌ لِّلْبَشَرِ (29)
Beşere delicesine susamıştır
عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَ (30)
Onun üzerinde ondokuz vardır
وَمَا جَعَلْنَا أَصْحَابَ النَّارِ إِلَّا مَلَائِكَةً ۙ وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ إِلَّا فِتْنَةً لِّلَّذِينَ كَفَرُوا لِيَسْتَيْقِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَيَزْدَادَ الَّذِينَ آمَنُوا إِيمَانًا ۙ وَلَا يَرْتَابَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَالْمُؤْمِنُونَ ۙ وَلِيَقُولَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ وَالْكَافِرُونَ مَاذَا أَرَادَ اللَّهُ بِهَٰذَا مَثَلًا ۚ كَذَٰلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ مَن يَشَاءُ وَيَهْدِي مَن يَشَاءُ ۚ وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلَّا هُوَ ۚ وَمَا هِيَ إِلَّا ذِكْرَىٰ لِلْبَشَرِ (31)
Biz o ateşin koruyucularını meleklerden başkasını kılmadık. Ve onların sayısını da küfretmekte olanlar için yalnızca bir fitne (konusu) yaptık ki, kendilerine kitap verilenler, kesin bir bilgiyle inansın, iman edenlerin de imanları artsın; kendilerine kitap verilenler ve iman edenler (böylece) kuşkuya kapılmasın. Kalplerinde bir hastalık olanlar ile kafirler de şöyle desin: «Allah, bu örnekle neyi anlatmak istedi?» İşte Allah, dilediğini de böyle hidayete iletir. Rabbinin ordularını kendisinden başka (hiç kimse) bilmez. Bu ise, beşer (insan) için yalnızca bir öğüttür
كَلَّا وَالْقَمَرِ (32)
Hayır, aya andolsun
وَاللَّيْلِ إِذْ أَدْبَرَ (33)
Dönüp gittiği zaman geceye
وَالصُّبْحِ إِذَا أَسْفَرَ (34)
Ağardığı zaman sabaha
إِنَّهَا لَإِحْدَى الْكُبَرِ (35)
Gerçekten o, büyük (musibet)lerden biridir
نَذِيرًا لِّلْبَشَرِ (36)
Beşer (insan) için bir uyarıp korkutmadır
لِمَن شَاءَ مِنكُمْ أَن يَتَقَدَّمَ أَوْ يَتَأَخَّرَ (37)
Sizlerden öne geçmek veya geride kalmak isteyenler için
كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ رَهِينَةٌ (38)
Her nefis, kazanmakta olduklarına karşılık olmak üzere bir rehinedir
إِلَّا أَصْحَابَ الْيَمِينِ (39)
Ancak Ashab-ı Yemin (sağ ehli) hariç
فِي جَنَّاتٍ يَتَسَاءَلُونَ (40)
Onlar cennetlerdedirler; birbirlerine sorarlar
عَنِ الْمُجْرِمِينَ (41)
Suçlu günahkarları
مَا سَلَكَكُمْ فِي سَقَرَ (42)
«Sizi şu cehenneme sürükleyip iten nedir?»
قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلِّينَ (43)
Onlar: «Biz namaz kılanlardan değildik» dediler
وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْكِينَ (44)
«Yoksula da yedirmezdik.»
وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ الْخَائِضِينَ (45)
«(Batıla ve tutkulara) Dalıp gidenlerle biz de dalar giderdik.»
وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ الدِّينِ (46)
«Din (hesap ve ceza) gününü yalan sayıyorduk.»
حَتَّىٰ أَتَانَا الْيَقِينُ (47)
«Sonunda yakîn (kesin bir gerçek olan ölüm) gelip bize çattı.»
فَمَا تَنفَعُهُمْ شَفَاعَةُ الشَّافِعِينَ (48)
Artık, şefaat edenlerin şefaati onlara bir yarar sağlamaz
فَمَا لَهُمْ عَنِ التَّذْكِرَةِ مُعْرِضِينَ (49)
Buna rağmen, bunlara ne oluyor ki öğütten yüz çevirip duruyorlar
كَأَنَّهُمْ حُمُرٌ مُّسْتَنفِرَةٌ (50)
Sanki onlar, ürkmüş yaban eşekleri gibidirler
فَرَّتْ مِن قَسْوَرَةٍ (51)
Arslandan korkup kaçmışlar
بَلْ يُرِيدُ كُلُّ امْرِئٍ مِّنْهُمْ أَن يُؤْتَىٰ صُحُفًا مُّنَشَّرَةً (52)
Hayır; onlardan her biri, kendisine açılmış sahifelerin verilmesini ister
كَلَّا ۖ بَل لَّا يَخَافُونَ الْآخِرَةَ (53)
Hayır, onlar hiç şüphesiz ahiretten korkmuyorlar
كَلَّا إِنَّهُ تَذْكِرَةٌ (54)
Gerçek (şu ki), o (Kur´an), elbette bir öğüttür
فَمَن شَاءَ ذَكَرَهُ (55)
Artık kim dilerse, öğüt alıp düşünür
وَمَا يَذْكُرُونَ إِلَّا أَن يَشَاءَ اللَّهُ ۚ هُوَ أَهْلُ التَّقْوَىٰ وَأَهْلُ الْمَغْفِرَةِ (56)
Allah dilemedikçe, onlar öğüt almazlar; takvanın sahibi (onu kabul etmeye ehil olan) O´dur, mağfiretin sahibi (bağışlamaya ehil olan da) O´dur
❮ Previous Next ❯

Surahs from Quran :

1- Fatiha2- Baqarah
3- Al Imran4- Nisa
5- Maidah6- Anam
7- Araf8- Anfal
9- Tawbah10- Yunus
11- Hud12- Yusuf
13- Raad14- Ibrahim
15- Hijr16- Nahl
17- Al Isra18- Kahf
19- Maryam20- TaHa
21- Anbiya22- Hajj
23- Muminun24- An Nur
25- Furqan26- Shuara
27- Naml28- Qasas
29- Ankabut30- Rum
31- Luqman32- Sajdah
33- Ahzab34- Saba
35- Fatir36- Yasin
37- Assaaffat38- Sad
39- Zumar40- Ghafir
41- Fussilat42- shura
43- Zukhruf44- Ad Dukhaan
45- Jathiyah46- Ahqaf
47- Muhammad48- Al Fath
49- Hujurat50- Qaf
51- zariyat52- Tur
53- Najm54- Al Qamar
55- Rahman56- Waqiah
57- Hadid58- Mujadilah
59- Al Hashr60- Mumtahina
61- Saff62- Jumuah
63- Munafiqun64- Taghabun
65- Talaq66- Tahrim
67- Mulk68- Qalam
69- Al-Haqqah70- Maarij
71- Nuh72- Jinn
73- Muzammil74- Muddathir
75- Qiyamah76- Insan
77- Mursalat78- An Naba
79- Naziat80- Abasa
81- Takwir82- Infitar
83- Mutaffifin84- Inshiqaq
85- Buruj86- Tariq
87- Al Ala88- Ghashiya
89- Fajr90- Al Balad
91- Shams92- Lail
93- Duha94- Sharh
95- Tin96- Al Alaq
97- Qadr98- Bayyinah
99- Zalzalah100- Adiyat
101- Qariah102- Takathur
103- Al Asr104- Humazah
105- Al Fil106- Quraysh
107- Maun108- Kawthar
109- Kafirun110- Nasr
111- Masad112- Ikhlas
113- Falaq114- An Nas