×

Surah Qaf in Turkish_Fizilal_Kuran

Quran Turkish_Fizilal_Kuran ⮕ Surah Qaf

Translation of the Meanings of Surah Qaf in Turkish_Fizilal_Kuran - التركية تفسير

The Quran in Turkish_Fizilal_Kuran - Surah Qaf translated into Turkish_Fizilal_Kuran, Surah Qaf in Turkish_Fizilal_Kuran. We provide accurate translation of Surah Qaf in Turkish_Fizilal_Kuran - التركية تفسير, Verses 45 - Surah Number 50 - Page 518.

بسم الله الرحمن الرحيم

ق ۚ وَالْقُرْآنِ الْمَجِيدِ (1)
Kaf. Sanlı ve serefli Kur'an'a andolsun ki
بَلْ عَجِبُوا أَن جَاءَهُم مُّنذِرٌ مِّنْهُمْ فَقَالَ الْكَافِرُونَ هَٰذَا شَيْءٌ عَجِيبٌ (2)
Dogrusu kafirler kendi iclerinden uyarıcı bir peygamber geldigine sasırdılar da dediler ki: "Bu sasılacak bir seydir
أَإِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا ۖ ذَٰلِكَ رَجْعٌ بَعِيدٌ (3)
Oldugumuz ve bir toprak oldugumuz vakit mi (tekrar) dirilecegiz? bu donus cok uzaktır
قَدْ عَلِمْنَا مَا تَنقُصُ الْأَرْضُ مِنْهُمْ ۖ وَعِندَنَا كِتَابٌ حَفِيظٌ (4)
Fakat biz topragın onlardan neyi eksilttigini elbette biliyoruz. Yanımızda herseyi kaydedip muhafaza eden bir kitap vardır
بَلْ كَذَّبُوا بِالْحَقِّ لَمَّا جَاءَهُمْ فَهُمْ فِي أَمْرٍ مَّرِيجٍ (5)
Dogrusu hak kendilerine geldigi zaman yalanladılar da simdi karmakarısık bir ıztırap icindeler
أَفَلَمْ يَنظُرُوا إِلَى السَّمَاءِ فَوْقَهُمْ كَيْفَ بَنَيْنَاهَا وَزَيَّنَّاهَا وَمَا لَهَا مِن فُرُوجٍ (6)
Artık ustlerindeki goge bakmazlar mı ki, onu nasıl bina etmis ve suslemisiz, onun hic bir catlagı yoktur
وَالْأَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَأَلْقَيْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ وَأَنبَتْنَا فِيهَا مِن كُلِّ زَوْجٍ بَهِيجٍ (7)
Yeri de nasıl uzatmıs, uzerine sabit daglar oturtmusuz. Orada gorunusu guzel her cesit bitkiden ciftler yetistirdik
تَبْصِرَةً وَذِكْرَىٰ لِكُلِّ عَبْدٍ مُّنِيبٍ (8)
Bunlar, Allah'a yonelen her kula gonul gozunu acmak ve ona ibret vermek icindir
وَنَزَّلْنَا مِنَ السَّمَاءِ مَاءً مُّبَارَكًا فَأَنبَتْنَا بِهِ جَنَّاتٍ وَحَبَّ الْحَصِيدِ (9)
Bir de gokten bereketli bir su indirip de onunla baglar, bahceler ve bicilecek taneler bitirmekteyiz
وَالنَّخْلَ بَاسِقَاتٍ لَّهَا طَلْعٌ نَّضِيدٌ (10)
Tomurcukları birbiri uzerine dizilmis uzun boylu hurma agacları yetistirdik
رِّزْقًا لِّلْعِبَادِ ۖ وَأَحْيَيْنَا بِهِ بَلْدَةً مَّيْتًا ۚ كَذَٰلِكَ الْخُرُوجُ (11)
Bunları kullara rızık olması icin (yetistirmekteyiz). O su ile olu bir topraga can verdik, iste hayata cıkıs da boyledir
كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَأَصْحَابُ الرَّسِّ وَثَمُودُ (12)
Onlardan once Nuh'un kavmi, Ress halkı ve Semud da yalanlamıstı
وَعَادٌ وَفِرْعَوْنُ وَإِخْوَانُ لُوطٍ (13)
Ad, Firavun, Lut'un kardesleri de (yalanladılar)
وَأَصْحَابُ الْأَيْكَةِ وَقَوْمُ تُبَّعٍ ۚ كُلٌّ كَذَّبَ الرُّسُلَ فَحَقَّ وَعِيدِ (14)
Eyke halkı ve Tubba kavmi de, bunların hepsi peygamberleri yalanladılar da (onlara) azabım hak oldu
أَفَعَيِينَا بِالْخَلْقِ الْأَوَّلِ ۚ بَلْ هُمْ فِي لَبْسٍ مِّنْ خَلْقٍ جَدِيدٍ (15)
Biz ilk yaratmada acizlik mi gosterdik? Dogrusu, onlar yeni bir yaratılıstan suphe icindedirler
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ ۖ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ (16)
Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Ve biz ona sah damarından daha yakınız
إِذْ يَتَلَقَّى الْمُتَلَقِّيَانِ عَنِ الْيَمِينِ وَعَنِ الشِّمَالِ قَعِيدٌ (17)
Onun sagında ve solunda oturmus iki melek zabıt tutarken
مَّا يَلْفِظُ مِن قَوْلٍ إِلَّا لَدَيْهِ رَقِيبٌ عَتِيدٌ (18)
Insan hicbir soz soylemez ki yanında (onu) gozetleyen, dediklerini zapteden bir melek hazır bulunmasın
وَجَاءَتْ سَكْرَةُ الْمَوْتِ بِالْحَقِّ ۖ ذَٰلِكَ مَا كُنتَ مِنْهُ تَحِيدُ (19)
Olum sarhoslugu gercekten geldiginde, "Ey insan! Iste bu senin oteden beri kactıgın seydir." denir
وَنُفِخَ فِي الصُّورِ ۚ ذَٰلِكَ يَوْمُ الْوَعِيدِ (20)
Sur'a ufurulur, iste bu, tehdid(in gerceklesme) gunudur
وَجَاءَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَّعَهَا سَائِقٌ وَشَهِيدٌ (21)
Her can, kendisiyle beraber bir sevk memuru ve bir sahid bulundugu halde gelir
لَّقَدْ كُنتَ فِي غَفْلَةٍ مِّنْ هَٰذَا فَكَشَفْنَا عَنكَ غِطَاءَكَ فَبَصَرُكَ الْيَوْمَ حَدِيدٌ (22)
(Allah ona) "Andolsun sen bundan gaflet icinde idin. Simdi senden gaflet perdesini kaldırdık. Bugun artık gozun keskindir." der
وَقَالَ قَرِينُهُ هَٰذَا مَا لَدَيَّ عَتِيدٌ (23)
Beraberindeki melek "iste yanımdaki hazır" der
أَلْقِيَا فِي جَهَنَّمَ كُلَّ كَفَّارٍ عَنِيدٍ (24)
(Allah iki melege buyurur ki:) "Haydi ikiniz, atın cehenneme her inatcı nankoru
مَّنَّاعٍ لِّلْخَيْرِ مُعْتَدٍ مُّرِيبٍ (25)
Iyiliklere (surekli) engel olan, saldırgan, supheciyi
الَّذِي جَعَلَ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَأَلْقِيَاهُ فِي الْعَذَابِ الشَّدِيدِ (26)
O ki Allah'ın yanında baska ilah edinmistir. Haydi ikiniz birlikte onu siddetli azaba atın
۞ قَالَ قَرِينُهُ رَبَّنَا مَا أَطْغَيْتُهُ وَلَٰكِن كَانَ فِي ضَلَالٍ بَعِيدٍ (27)
Yanındaki arkadası (seytan) der ki: "Rabbimiz! Ben onu azdırmadım. Fakat kendisi derin bir sapıklık icindeydi
قَالَ لَا تَخْتَصِمُوا لَدَيَّ وَقَدْ قَدَّمْتُ إِلَيْكُم بِالْوَعِيدِ (28)
Allah buyurur ki: "Huzurumda cekismeyin! Ben size daha once uyarıcı gondermistim
مَا يُبَدَّلُ الْقَوْلُ لَدَيَّ وَمَا أَنَا بِظَلَّامٍ لِّلْعَبِيدِ (29)
Benim huzurumda soz degistirilmez. Ve ben kullara asla zulmedici degilim
يَوْمَ نَقُولُ لِجَهَنَّمَ هَلِ امْتَلَأْتِ وَتَقُولُ هَلْ مِن مَّزِيدٍ (30)
Biz O gun cehenneme: "Doldun mu?" diyecegiz. O da: "Daha fazla var mı?" diyecektir
وَأُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّقِينَ غَيْرَ بَعِيدٍ (31)
Cennet de kotulukten sakınanlara yaklastırılır. Zaten uzak degildir
هَٰذَا مَا تُوعَدُونَ لِكُلِّ أَوَّابٍ حَفِيظٍ (32)
Onlara denir ki: "Iste size vaad edilen bu cennet, Allah'a yonelen, O'nun emirlerine riayet eden, gormedigi halde Rahman olan Allah'tan korkan ve O'na yonelen bir kalple gelenlere mahsustur
مَّنْ خَشِيَ الرَّحْمَٰنَ بِالْغَيْبِ وَجَاءَ بِقَلْبٍ مُّنِيبٍ (33)
Onlara denir ki: "Iste size vaad edilen bu cennet, Allah'a yonelen, O'nun emirlerine riayet eden, gormedigi halde Rahman olan Allah'tan korkan ve O'na yonelen bir kalple gelenlere mahsustur
ادْخُلُوهَا بِسَلَامٍ ۖ ذَٰلِكَ يَوْمُ الْخُلُودِ (34)
Simdi selam ve selametle oraya girin. Iste sonsuzluk gunu budur
لَهُم مَّا يَشَاءُونَ فِيهَا وَلَدَيْنَا مَزِيدٌ (35)
Orada onlara ne isterlerse vardır. Katımızda daha fazlası da vardır
وَكَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّن قَرْنٍ هُمْ أَشَدُّ مِنْهُم بَطْشًا فَنَقَّبُوا فِي الْبِلَادِ هَلْ مِن مَّحِيصٍ (36)
Ey Muhammed! Biz onlardan once kendilerinden daha kuvvetli olan ve beldeleri delik desik eden nice nesilleri helak ettik, hic kurtulus var mı
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَذِكْرَىٰ لِمَن كَانَ لَهُ قَلْبٌ أَوْ أَلْقَى السَّمْعَ وَهُوَ شَهِيدٌ (37)
Suphesiz ki bunda kalbi olan ve hazır bulunup kulak veren kimse icin elbette bir ogut vardır
وَلَقَدْ خَلَقْنَا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ وَمَا مَسَّنَا مِن لُّغُوبٍ (38)
Andolsun ki biz gokleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı gunde yarattık, Bize hicbir yorgunluk da dokunmadı
فَاصْبِرْ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ الْغُرُوبِ (39)
Ey Muhammed! Onların soylediklerine karsı sabret. Gunesin dogusundan once (sabah namazını) ve batısından once de (ogle ve ikindi namazalarını kılarak) Rabbini Hamd ile tesbih et
وَمِنَ اللَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَأَدْبَارَ السُّجُودِ (40)
Geceleyin (aksam ve yatsı namazlarını kılarak), namazlardan sonra da (vitir ve nafile kılarak) O'nu tesbih et
وَاسْتَمِعْ يَوْمَ يُنَادِ الْمُنَادِ مِن مَّكَانٍ قَرِيبٍ (41)
Bir munadinin yakın bir yerden seslenecegi gune kulak ver
يَوْمَ يَسْمَعُونَ الصَّيْحَةَ بِالْحَقِّ ۚ ذَٰلِكَ يَوْمُ الْخُرُوجِ (42)
O gun insanlar, o cagrıyı gercek olarak duyarlar. Iste bugun, kabirlerden cıkıs gunudur
إِنَّا نَحْنُ نُحْيِي وَنُمِيتُ وَإِلَيْنَا الْمَصِيرُ (43)
Gercekten biz hem yasatırız, hem oldururuz. Sonunda donus yalnız bizedir
يَوْمَ تَشَقَّقُ الْأَرْضُ عَنْهُمْ سِرَاعًا ۚ ذَٰلِكَ حَشْرٌ عَلَيْنَا يَسِيرٌ (44)
O gun yer yarılır, insanlar kabirlerinden cabucak cıkarlar. Iste bu, sadece bize gore kolay bir toplanmadır
نَّحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَقُولُونَ ۖ وَمَا أَنتَ عَلَيْهِم بِجَبَّارٍ ۖ فَذَكِّرْ بِالْقُرْآنِ مَن يَخَافُ وَعِيدِ (45)
Biz onların soylediklerini daha iyi biliriz. Sen onlara karsı zor kullanacak degilsin. O halde sen, benim tehdidimden korkanlara bu Kur'an ile ogut ver
❮ Previous Next ❯

Surahs from Quran :

1- Fatiha2- Baqarah
3- Al Imran4- Nisa
5- Maidah6- Anam
7- Araf8- Anfal
9- Tawbah10- Yunus
11- Hud12- Yusuf
13- Raad14- Ibrahim
15- Hijr16- Nahl
17- Al Isra18- Kahf
19- Maryam20- TaHa
21- Anbiya22- Hajj
23- Muminun24- An Nur
25- Furqan26- Shuara
27- Naml28- Qasas
29- Ankabut30- Rum
31- Luqman32- Sajdah
33- Ahzab34- Saba
35- Fatir36- Yasin
37- Assaaffat38- Sad
39- Zumar40- Ghafir
41- Fussilat42- shura
43- Zukhruf44- Ad Dukhaan
45- Jathiyah46- Ahqaf
47- Muhammad48- Al Fath
49- Hujurat50- Qaf
51- zariyat52- Tur
53- Najm54- Al Qamar
55- Rahman56- Waqiah
57- Hadid58- Mujadilah
59- Al Hashr60- Mumtahina
61- Saff62- Jumuah
63- Munafiqun64- Taghabun
65- Talaq66- Tahrim
67- Mulk68- Qalam
69- Al-Haqqah70- Maarij
71- Nuh72- Jinn
73- Muzammil74- Muddathir
75- Qiyamah76- Insan
77- Mursalat78- An Naba
79- Naziat80- Abasa
81- Takwir82- Infitar
83- Mutaffifin84- Inshiqaq
85- Buruj86- Tariq
87- Al Ala88- Ghashiya
89- Fajr90- Al Balad
91- Shams92- Lail
93- Duha94- Sharh
95- Tin96- Al Alaq
97- Qadr98- Bayyinah
99- Zalzalah100- Adiyat
101- Qariah102- Takathur
103- Al Asr104- Humazah
105- Al Fil106- Quraysh
107- Maun108- Kawthar
109- Kafirun110- Nasr
111- Masad112- Ikhlas
113- Falaq114- An Nas