The Quran in Turkish_Ibni_Kesir - Surah Mutaffifin translated into Turkish_Ibni_Kesir, Surah Al-Mutaffifin in Turkish_Ibni_Kesir. We provide accurate translation of Surah Mutaffifin in Turkish_Ibni_Kesir - التركية ابن كثير, Verses 36 - Surah Number 83 - Page 587.

| وَيْلٌ لِّلْمُطَفِّفِينَ (1) Olcude ve tartıda hile yapanların vay haline |
| الَّذِينَ إِذَا اكْتَالُوا عَلَى النَّاسِ يَسْتَوْفُونَ (2) Onlar ki; insanlardan bir sey aldıkları zaman kendileri olcerek tam alırlar |
| وَإِذَا كَالُوهُمْ أَو وَّزَنُوهُمْ يُخْسِرُونَ (3) Ama onlara bir sey olcup tartarak verdikleri zaman, eksik tutarlar |
| أَلَا يَظُنُّ أُولَٰئِكَ أَنَّهُم مَّبْعُوثُونَ (4) Onlar, kendilerinin diriltileceklerini sanmıyorlar mı |
| لِيَوْمٍ عَظِيمٍ (5) Buyuk bir gun icin |
| يَوْمَ يَقُومُ النَّاسُ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ (6) Ki insanlar o gun, alemlerin Rabbının huzurunda duracaklar |
| كَلَّا إِنَّ كِتَابَ الْفُجَّارِ لَفِي سِجِّينٍ (7) Dogrusu kotulerin kitabı, muhakkak Siccin´dedir |
| وَمَا أَدْرَاكَ مَا سِجِّينٌ (8) Siccin´in ne oldugunu sen nereden bileceksin |
| كِتَابٌ مَّرْقُومٌ (9) Yazılmıs bir kitabtır |
| وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ (10) Vay haline o gun, yalanlayanların |
| الَّذِينَ يُكَذِّبُونَ بِيَوْمِ الدِّينِ (11) Onlar ki; din gununu yalanlarlar |
| وَمَا يُكَذِّبُ بِهِ إِلَّا كُلُّ مُعْتَدٍ أَثِيمٍ (12) Halbuki onu, azgın gunahkardan baska kimse yalanlamaz |
| إِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِ آيَاتُنَا قَالَ أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ (13) Ona ayetlerimiz okundugunda; oncekilerin masalları, der |
| كَلَّا ۖ بَلْ ۜ رَانَ عَلَىٰ قُلُوبِهِم مَّا كَانُوا يَكْسِبُونَ (14) Hayır; onların kazandıkları, kalblerini paslandırıp korletmistir |
| كَلَّا إِنَّهُمْ عَن رَّبِّهِمْ يَوْمَئِذٍ لَّمَحْجُوبُونَ (15) Hayır dogrusu onlar, o gun Rabblarından kesinlikle mahrumdurlar |
| ثُمَّ إِنَّهُمْ لَصَالُو الْجَحِيمِ (16) Sonra onlar, muhakkak cehenneme yuvarlanacaklardır |
| ثُمَّ يُقَالُ هَٰذَا الَّذِي كُنتُم بِهِ تُكَذِّبُونَ (17) Sonra da onlara; yalanlayıp durdugunuz iste budur, denilecektir |
| كَلَّا إِنَّ كِتَابَ الْأَبْرَارِ لَفِي عِلِّيِّينَ (18) Dogrusu iyilerin kitabı, Illiyyin´dedir |
| وَمَا أَدْرَاكَ مَا عِلِّيُّونَ (19) Illiyyin´in ne oldugunu sen nereden bileceksin |
| كِتَابٌ مَّرْقُومٌ (20) Yazılmıs bir kitabdır |
| يَشْهَدُهُ الْمُقَرَّبُونَ (21) Gozde melekler onu gorur |
| إِنَّ الْأَبْرَارَ لَفِي نَعِيمٍ (22) Suphesiz iyiler, Naim´dedirler |
| عَلَى الْأَرَائِكِ يَنظُرُونَ (23) Tahtlar uzerinde temasa ederler |
| تَعْرِفُ فِي وُجُوهِهِمْ نَضْرَةَ النَّعِيمِ (24) Sen, o nimetin guzelligini yuzlerinden tanırsın |
| يُسْقَوْنَ مِن رَّحِيقٍ مَّخْتُومٍ (25) Onlara muhurlu, halis bir sarabtan icirilir |
| خِتَامُهُ مِسْكٌ ۚ وَفِي ذَٰلِكَ فَلْيَتَنَافَسِ الْمُتَنَافِسُونَ (26) Onun sonu misktir. Oyleyse yarısanlar, bunu icin yarıssınlar |
| وَمِزَاجُهُ مِن تَسْنِيمٍ (27) Onun katkısı yuce kaynaktandır |
| عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا الْمُقَرَّبُونَ (28) Bir pınar ki; gozdeler ondan icerler |
| إِنَّ الَّذِينَ أَجْرَمُوا كَانُوا مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا يَضْحَكُونَ (29) Dogrusu suc islemis olanlar; mu´minlere, gulerlerdi |
| وَإِذَا مَرُّوا بِهِمْ يَتَغَامَزُونَ (30) Yanlarından gectiklerinde birbirlerine goz kırparlardı |
| وَإِذَا انقَلَبُوا إِلَىٰ أَهْلِهِمُ انقَلَبُوا فَكِهِينَ (31) Ailelerinin yanına donduklerinde, eglenerek donerlerdi |
| وَإِذَا رَأَوْهُمْ قَالُوا إِنَّ هَٰؤُلَاءِ لَضَالُّونَ (32) Onları gordukleri vakit; muhakkak bunlar sapıklardır, derlerdi |
| وَمَا أُرْسِلُوا عَلَيْهِمْ حَافِظِينَ (33) Halbuki onlar, bunların uzerine gozculer olarak gonderilmemislerdir |
| فَالْيَوْمَ الَّذِينَ آمَنُوا مِنَ الْكُفَّارِ يَضْحَكُونَ (34) Iste bugun de iman edenler, o kafirlere gulerler |
| عَلَى الْأَرَائِكِ يَنظُرُونَ (35) Tahtlar uzerinde, bakarak |
| هَلْ ثُوِّبَ الْكُفَّارُ مَا كَانُوا يَفْعَلُونَ (36) O kufredenler, yapageldiklerinin cezasına carptırıldılar mı diye |