The Quran in Turkish_Ibni_Kesir - Surah Insan translated into Turkish_Ibni_Kesir, Surah Al-Insan in Turkish_Ibni_Kesir. We provide accurate translation of Surah Insan in Turkish_Ibni_Kesir - التركية ابن كثير, Verses 31 - Surah Number 76 - Page 578.

| هَلْ أَتَىٰ عَلَى الْإِنسَانِ حِينٌ مِّنَ الدَّهْرِ لَمْ يَكُن شَيْئًا مَّذْكُورًا (1) Insanın uzerinden, dehrden bir zaman gecmistir ki o, henuz anılmaya deger bir sey bile degildi |
| إِنَّا خَلَقْنَا الْإِنسَانَ مِن نُّطْفَةٍ أَمْشَاجٍ نَّبْتَلِيهِ فَجَعَلْنَاهُ سَمِيعًا بَصِيرًا (2) Dogrusu Biz; insanı katısık bir damla sudan yaratmısızdır. Onu deneriz. Bu sebeple onu, isitici ve gorucu yaptık |
| إِنَّا هَدَيْنَاهُ السَّبِيلَ إِمَّا شَاكِرًا وَإِمَّا كَفُورًا (3) Gercekten Biz; ona yolu gosterdik. Buna kimisi sukreder, kimisi de kufur |
| إِنَّا أَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ سَلَاسِلَ وَأَغْلَالًا وَسَعِيرًا (4) Gercekten Biz; kafirler icin zincirler, demir halkalar ve alevlendirilmis bir ates hazırladık |
| إِنَّ الْأَبْرَارَ يَشْرَبُونَ مِن كَأْسٍ كَانَ مِزَاجُهَا كَافُورًا (5) Suphesiz iyiler, kafur katılmıs dolu bir kaseden icerler |
| عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا عِبَادُ اللَّهِ يُفَجِّرُونَهَا تَفْجِيرًا (6) Bu; yalnız Allah´ın kullarının, tasıra tasıra icebilecegi bir pınardır |
| يُوفُونَ بِالنَّذْرِ وَيَخَافُونَ يَوْمًا كَانَ شَرُّهُ مُسْتَطِيرًا (7) Onlar; adagı yerine getirirler. Ve serri yaygın olan bir gunden korkarlar |
| وَيُطْعِمُونَ الطَّعَامَ عَلَىٰ حُبِّهِ مِسْكِينًا وَيَتِيمًا وَأَسِيرًا (8) Onlar; yoksula, yetime ve esire seve seve yemek yedirirler |
| إِنَّمَا نُطْعِمُكُمْ لِوَجْهِ اللَّهِ لَا نُرِيدُ مِنكُمْ جَزَاءً وَلَا شُكُورًا (9) Biz; sizi, ancak Allah rızası icin doyuruyoruz. Sizden bir karsılık ve tesekkur beklemiyoruz |
| إِنَّا نَخَافُ مِن رَّبِّنَا يَوْمًا عَبُوسًا قَمْطَرِيرًا (10) Dogrusu Biz; suratları astırdıkca astıracak bir gunde Rabbımızdan korkarız |
| فَوَقَاهُمُ اللَّهُ شَرَّ ذَٰلِكَ الْيَوْمِ وَلَقَّاهُمْ نَضْرَةً وَسُرُورًا (11) Allah da onları, o gunun serrinden korumustur. Ve onlara bir guzellik, bir sevinc vermistir |
| وَجَزَاهُم بِمَا صَبَرُوا جَنَّةً وَحَرِيرًا (12) Sabretmelerine karsılık, onları cennet ve ipekle mukafatlandırmıstır |
| مُّتَّكِئِينَ فِيهَا عَلَى الْأَرَائِكِ ۖ لَا يَرَوْنَ فِيهَا شَمْسًا وَلَا زَمْهَرِيرًا (13) Orada tahtlara yaslanırlar, ne yakıcı sıcak ne de dondurucu soguk gormezler |
| وَدَانِيَةً عَلَيْهِمْ ظِلَالُهَا وَذُلِّلَتْ قُطُوفُهَا تَذْلِيلًا (14) Meyve agaclarının golgeleri uzerlerine sarkmıs ve meyveleri de asagı egdirilmistir |
| وَيُطَافُ عَلَيْهِم بِآنِيَةٍ مِّن فِضَّةٍ وَأَكْوَابٍ كَانَتْ قَوَارِيرَا (15) Cevrelerinde gumus kupalar ve billur kaseler dolastırılır |
| قَوَارِيرَ مِن فِضَّةٍ قَدَّرُوهَا تَقْدِيرًا (16) Billurları gumus gibi parlaktır. Mikdarını onlar takdir etmistir |
| وَيُسْقَوْنَ فِيهَا كَأْسًا كَانَ مِزَاجُهَا زَنجَبِيلًا (17) Orada karısımı zencefil olan bir kadehten de icirilirler |
| عَيْنًا فِيهَا تُسَمَّىٰ سَلْسَبِيلًا (18) Orada bir pınardır ki, Selsebil adı verilir |
| ۞ وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُّخَلَّدُونَ إِذَا رَأَيْتَهُمْ حَسِبْتَهُمْ لُؤْلُؤًا مَّنثُورًا (19) Cevrelerinde olumsuz gencler dolasır ki; onları gordugunde sacılmıs bir inci sanırsın |
| وَإِذَا رَأَيْتَ ثَمَّ رَأَيْتَ نَعِيمًا وَمُلْكًا كَبِيرًا (20) Nereye baksan; orada bir nimet ve buyuk bir mulk gorursun |
| عَالِيَهُمْ ثِيَابُ سُندُسٍ خُضْرٌ وَإِسْتَبْرَقٌ ۖ وَحُلُّوا أَسَاوِرَ مِن فِضَّةٍ وَسَقَاهُمْ رَبُّهُمْ شَرَابًا طَهُورًا (21) Uzerlerinde ince, yesil ipekli ve parlak atlastan elbiseler vardır. Gumusten bileziklerle suslenmislerdir. Rabbları onlara tertemiz bir icecek icirmistir |
| إِنَّ هَٰذَا كَانَ لَكُمْ جَزَاءً وَكَانَ سَعْيُكُم مَّشْكُورًا (22) Iste bu, sizin islediklerinize karsılık oldu. Sa´yiniz meskur olmustur |
| إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْآنَ تَنزِيلًا (23) Muhakkak ki Kur´an´ı sana indiren Biziz, Biz |
| فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تُطِعْ مِنْهُمْ آثِمًا أَوْ كَفُورًا (24) Oyleyse Rabbının hukmune sabret ve onlardan hic bir gunahkara veya inkarcıya itaat etme |
| وَاذْكُرِ اسْمَ رَبِّكَ بُكْرَةً وَأَصِيلًا (25) Sabah aksam Rabbının adını zikret |
| وَمِنَ اللَّيْلِ فَاسْجُدْ لَهُ وَسَبِّحْهُ لَيْلًا طَوِيلًا (26) Geceleyin O´na secde et. Ve geceleri uzun uzun O´nu tesbih et |
| إِنَّ هَٰؤُلَاءِ يُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَ وَيَذَرُونَ وَرَاءَهُمْ يَوْمًا ثَقِيلًا (27) Dogrusu bunlar; cabucak geceni severler de, o cetin gunun arkalarına bırakırlar |
| نَّحْنُ خَلَقْنَاهُمْ وَشَدَدْنَا أَسْرَهُمْ ۖ وَإِذَا شِئْنَا بَدَّلْنَا أَمْثَالَهُمْ تَبْدِيلًا (28) Biz yarattık onları ve mafsallarını da Biz pekistirdik. Dilersek onları benzerleri ile degistiriveririz |
| إِنَّ هَٰذِهِ تَذْكِرَةٌ ۖ فَمَن شَاءَ اتَّخَذَ إِلَىٰ رَبِّهِ سَبِيلًا (29) Suphesiz ki bu, bir oguttur. Dileyen Rabbına bir yol tutar |
| وَمَا تَشَاءُونَ إِلَّا أَن يَشَاءَ اللَّهُ ۚ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًا (30) Allah dilemedikce, siz dileyemezsiniz. Muhakkak ki Allah; Alim, Hakim olandır |
| يُدْخِلُ مَن يَشَاءُ فِي رَحْمَتِهِ ۚ وَالظَّالِمِينَ أَعَدَّ لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا (31) Diledigini rahmetine girdirir. Zalimlere, iste onlara; elem verici bir azab hazırlamıstır |