×

Surah At-Tur in Turkish_Ibni_Kesir

Quran Turkish_Ibni_Kesir ⮕ Surah Tur

Translation of the Meanings of Surah Tur in Turkish_Ibni_Kesir - التركية ابن كثير

The Quran in Turkish_Ibni_Kesir - Surah Tur translated into Turkish_Ibni_Kesir, Surah At-Tur in Turkish_Ibni_Kesir. We provide accurate translation of Surah Tur in Turkish_Ibni_Kesir - التركية ابن كثير, Verses 49 - Surah Number 52 - Page 523.

بسم الله الرحمن الرحيم

وَالطُّورِ (1)
Andolsun; Tur´a
وَكِتَابٍ مَّسْطُورٍ (2)
Satır satır dizilmis kitaba
فِي رَقٍّ مَّنشُورٍ (3)
Yayılmıs ince deri uzerine
وَالْبَيْتِ الْمَعْمُورِ (4)
Ma´mur eve
وَالسَّقْفِ الْمَرْفُوعِ (5)
Yukseltilmis tavana
وَالْبَحْرِ الْمَسْجُورِ (6)
Dolan denize
إِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ لَوَاقِعٌ (7)
Muhakkak Rabbının azabı vuku bulacaktır
مَّا لَهُ مِن دَافِعٍ (8)
Onu engelleyecek yoktur
يَوْمَ تَمُورُ السَّمَاءُ مَوْرًا (9)
O gun; gok, sarsıldıkca sarsılır
وَتَسِيرُ الْجِبَالُ سَيْرًا (10)
Daglar, yurudukce yurur
فَوَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ (11)
Iste o gun; yalanlayanların vay haline
الَّذِينَ هُمْ فِي خَوْضٍ يَلْعَبُونَ (12)
Onlar ki; daldıkları batıl icinde oyalanıp durmaktadırlar
يَوْمَ يُدَعُّونَ إِلَىٰ نَارِ جَهَنَّمَ دَعًّا (13)
O gun; cehennem atesine itildikce itilirler
هَٰذِهِ النَّارُ الَّتِي كُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ (14)
Yalanlayıp durdugunuz ates, iste budur
أَفَسِحْرٌ هَٰذَا أَمْ أَنتُمْ لَا تُبْصِرُونَ (15)
Bu bir buyu mudur, yoksa siz gormuyor musunuz
اصْلَوْهَا فَاصْبِرُوا أَوْ لَا تَصْبِرُوا سَوَاءٌ عَلَيْكُمْ ۖ إِنَّمَا تُجْزَوْنَ مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ (16)
Girin oraya. Sabretseniz de, sabretmeseniz de artık birdir. Cunku siz; ancak yapmakta olduklarınızla cezalandırılıyorsunuz
إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَنَعِيمٍ (17)
Muhakkak ki muttakiler; cennetler ve nimetlerdedirler
فَاكِهِينَ بِمَا آتَاهُمْ رَبُّهُمْ وَوَقَاهُمْ رَبُّهُمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ (18)
Rabblarının kendilerine verdikleriyle mutlu olarak. Rabbları onları cehennem azabından da korumustur
كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ (19)
Islediklerinize karsılık afiyetle yeyin, icin
مُتَّكِئِينَ عَلَىٰ سُرُرٍ مَّصْفُوفَةٍ ۖ وَزَوَّجْنَاهُم بِحُورٍ عِينٍ (20)
Sıra sıra dizilmis tahtlara yaslanarak. Ve onları iri siyah gozlu hurilerle evlendirdik
وَالَّذِينَ آمَنُوا وَاتَّبَعَتْهُمْ ذُرِّيَّتُهُم بِإِيمَانٍ أَلْحَقْنَا بِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَمَا أَلَتْنَاهُم مِّنْ عَمَلِهِم مِّن شَيْءٍ ۚ كُلُّ امْرِئٍ بِمَا كَسَبَ رَهِينٌ (21)
Iman edip de soyları da imanda kendilerine tabi olanlar; onlara, soylarını da kattık. Onların islediklerinden hic bir sey eksiltmedik. Herkes kazandıgı ile baglıdır
وَأَمْدَدْنَاهُم بِفَاكِهَةٍ وَلَحْمٍ مِّمَّا يَشْتَهُونَ (22)
Onlara, diledikleri meyve ve etten bol bol vermisizdir
يَتَنَازَعُونَ فِيهَا كَأْسًا لَّا لَغْوٌ فِيهَا وَلَا تَأْثِيمٌ (23)
Orada oyle bir kadehi devrederler ki; onda, bir sacmalama ve gunaha sokma yoktur
۞ وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ غِلْمَانٌ لَّهُمْ كَأَنَّهُمْ لُؤْلُؤٌ مَّكْنُونٌ (24)
Sedefleri icinde gizlenmis inci gibi civanlar da kendileri icin etraflarında doner
وَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ يَتَسَاءَلُونَ (25)
Birbirlerine donup sorarlar
قَالُوا إِنَّا كُنَّا قَبْلُ فِي أَهْلِنَا مُشْفِقِينَ (26)
Derler ki: Gercekten biz, bundan once ailelerimiz arasında korku icindeydik
فَمَنَّ اللَّهُ عَلَيْنَا وَوَقَانَا عَذَابَ السَّمُومِ (27)
Allah; bize, lutfetti de bizi gozeneklere isleyen o Semum azabından korudu
إِنَّا كُنَّا مِن قَبْلُ نَدْعُوهُ ۖ إِنَّهُ هُوَ الْبَرُّ الرَّحِيمُ (28)
Gercekten biz, bundan once de O´na dua ediyorduk. Muhakkak ki O´dur O Berr, Rahim
فَذَكِّرْ فَمَا أَنتَ بِنِعْمَتِ رَبِّكَ بِكَاهِنٍ وَلَا مَجْنُونٍ (29)
Sen; ogut ver. Rabbının nimeti sayesinde sen; ne bir kahinsin, ne de bir deli
أَمْ يَقُولُونَ شَاعِرٌ نَّتَرَبَّصُ بِهِ رَيْبَ الْمَنُونِ (30)
Yoksa derler mi ki: Sairdir, zamanın onun aleyhine donmesini gozluyoruz
قُلْ تَرَبَّصُوا فَإِنِّي مَعَكُم مِّنَ الْمُتَرَبِّصِينَ (31)
De ki: Gozleyin, dogrusu ben de sizinle beraber gozleyenlerdenim
أَمْ تَأْمُرُهُمْ أَحْلَامُهُم بِهَٰذَا ۚ أَمْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ (32)
Bunu kendilerine akılları mı buyuruyor, yoksa onlar, azgın bir kavim midirler
أَمْ يَقُولُونَ تَقَوَّلَهُ ۚ بَل لَّا يُؤْمِنُونَ (33)
Yoksa; onu kendisi uydurdu mu diyorlar? Hayır, onlar iman etmezler
فَلْيَأْتُوا بِحَدِيثٍ مِّثْلِهِ إِن كَانُوا صَادِقِينَ (34)
Sayet sadıklardan iseler, onun benzeri bir soz getirsinler
أَمْ خُلِقُوا مِنْ غَيْرِ شَيْءٍ أَمْ هُمُ الْخَالِقُونَ (35)
Onlar; hic bir sey olmaksızın mı yaratıldılar, yoksa kendileri midir yaratanları
أَمْ خَلَقُوا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ ۚ بَل لَّا يُوقِنُونَ (36)
Yoksa, gokleri ve yeri mi yarattılar? Hayır onlar, iyi bilmiyorlar
أَمْ عِندَهُمْ خَزَائِنُ رَبِّكَ أَمْ هُمُ الْمُصَيْطِرُونَ (37)
Yoksa, Rabbının hazineleri onların yanında mıdır? Veya ise hakim olanlar onlar mıdır
أَمْ لَهُمْ سُلَّمٌ يَسْتَمِعُونَ فِيهِ ۖ فَلْيَأْتِ مُسْتَمِعُهُم بِسُلْطَانٍ مُّبِينٍ (38)
Yoksa, uzerine cıkıp dinlendikleri bir merdivenleri mi var? Oyleyse dinleyicileri acık bir delil getirsinler
أَمْ لَهُ الْبَنَاتُ وَلَكُمُ الْبَنُونَ (39)
Yoksa, kızlar O´nundur da, ogullar sizin oyle mi
أَمْ تَسْأَلُهُمْ أَجْرًا فَهُم مِّن مَّغْرَمٍ مُّثْقَلُونَ (40)
Yoksa, sen, kendilerinden bir ucret istiyorsun da onlar agır bir borc altında mı kalıyorlar
أَمْ عِندَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ (41)
Yahut, gaybı bilmek kendilerine aittir de, onlar mı yazıyorlar
أَمْ يُرِيدُونَ كَيْدًا ۖ فَالَّذِينَ كَفَرُوا هُمُ الْمَكِيدُونَ (42)
Yoksa, bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Ama asıl tuzaga dusecek olanlar kufredenlerdir
أَمْ لَهُمْ إِلَٰهٌ غَيْرُ اللَّهِ ۚ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ (43)
Yoksa, onların Allah´tan baska bir tanrısı mı var? Allah; onların kosmakta oldukları ortaklardan munezzehtir
وَإِن يَرَوْا كِسْفًا مِّنَ السَّمَاءِ سَاقِطًا يَقُولُوا سَحَابٌ مَّرْكُومٌ (44)
Gokten bir parcanın dusmekte oldugunu gorseler: Birbiri ustune yıgılmıs buluttur, derler
فَذَرْهُمْ حَتَّىٰ يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذِي فِيهِ يُصْعَقُونَ (45)
Artık carpılacakları gunlerine erisinceye kadar bırak onları
يَوْمَ لَا يُغْنِي عَنْهُمْ كَيْدُهُمْ شَيْئًا وَلَا هُمْ يُنصَرُونَ (46)
O gun; tuzakları kendilerine bir fayda vermez, yardım da gormezler
وَإِنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا عَذَابًا دُونَ ذَٰلِكَ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ (47)
Muhakkak ki o zulmedenlere; bundan baska da azab vardır. Ne var ki onların cogu bilmezler
وَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ فَإِنَّكَ بِأَعْيُنِنَا ۖ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ حِينَ تَقُومُ (48)
Rabbının hukmune sabret. Suphesiz sen, Bizim gozetimimiz altındasın. Kalkacagın zaman da Rabbını hamd ile tesbih et
وَمِنَ اللَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَإِدْبَارَ النُّجُومِ (49)
Gecenin bir kısmında ve yıldızların batısından sonra da tesbih et
❮ Previous Next ❯

Surahs from Quran :

1- Fatiha2- Baqarah
3- Al Imran4- Nisa
5- Maidah6- Anam
7- Araf8- Anfal
9- Tawbah10- Yunus
11- Hud12- Yusuf
13- Raad14- Ibrahim
15- Hijr16- Nahl
17- Al Isra18- Kahf
19- Maryam20- TaHa
21- Anbiya22- Hajj
23- Muminun24- An Nur
25- Furqan26- Shuara
27- Naml28- Qasas
29- Ankabut30- Rum
31- Luqman32- Sajdah
33- Ahzab34- Saba
35- Fatir36- Yasin
37- Assaaffat38- Sad
39- Zumar40- Ghafir
41- Fussilat42- shura
43- Zukhruf44- Ad Dukhaan
45- Jathiyah46- Ahqaf
47- Muhammad48- Al Fath
49- Hujurat50- Qaf
51- zariyat52- Tur
53- Najm54- Al Qamar
55- Rahman56- Waqiah
57- Hadid58- Mujadilah
59- Al Hashr60- Mumtahina
61- Saff62- Jumuah
63- Munafiqun64- Taghabun
65- Talaq66- Tahrim
67- Mulk68- Qalam
69- Al-Haqqah70- Maarij
71- Nuh72- Jinn
73- Muzammil74- Muddathir
75- Qiyamah76- Insan
77- Mursalat78- An Naba
79- Naziat80- Abasa
81- Takwir82- Infitar
83- Mutaffifin84- Inshiqaq
85- Buruj86- Tariq
87- Al Ala88- Ghashiya
89- Fajr90- Al Balad
91- Shams92- Lail
93- Duha94- Sharh
95- Tin96- Al Alaq
97- Qadr98- Bayyinah
99- Zalzalah100- Adiyat
101- Qariah102- Takathur
103- Al Asr104- Humazah
105- Al Fil106- Quraysh
107- Maun108- Kawthar
109- Kafirun110- Nasr
111- Masad112- Ikhlas
113- Falaq114- An Nas