القرآن باللغة التركية ابن كثير - سورة الحجرات مترجمة إلى اللغة التركية ابن كثير، Surah Hujurat in Turkish_Ibni_Kesir. نوفر ترجمة دقيقة سورة الحجرات باللغة التركية ابن كثير - Turkish_Ibni_Kesir, الآيات 18 - رقم السورة 49 - الصفحة 515.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيِ اللَّهِ وَرَسُولِهِ ۖ وَاتَّقُوا اللَّهَ ۚ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ (1) Ey iman edenler; Allah´ın ve Rasulunun huzurunda one gecmeyin. Allah´tan korkun. Muhakkak ki Allah; Semi´dir, Alim´dir |
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَرْفَعُوا أَصْوَاتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ النَّبِيِّ وَلَا تَجْهَرُوا لَهُ بِالْقَوْلِ كَجَهْرِ بَعْضِكُمْ لِبَعْضٍ أَن تَحْبَطَ أَعْمَالُكُمْ وَأَنتُمْ لَا تَشْعُرُونَ (2) Ey iman edenler; seslerinizi peygamberin sesinden yuksek cıkarmayın. Birbirinize bagırdıgınız gibi peygambere bagırmayın. Yoksa siz farkına varmadan amelleriniz bosa gider |
إِنَّ الَّذِينَ يَغُضُّونَ أَصْوَاتَهُمْ عِندَ رَسُولِ اللَّهِ أُولَٰئِكَ الَّذِينَ امْتَحَنَ اللَّهُ قُلُوبَهُمْ لِلتَّقْوَىٰ ۚ لَهُم مَّغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ عَظِيمٌ (3) Peygamberin yanında seslerini kısanlar, muhakkak ki onlar; Allah´ın gonullerini takva ile imtihan ettigi kimselerdir. Onlar icin; magfiret ve buyuk bir mukafat vardır |
إِنَّ الَّذِينَ يُنَادُونَكَ مِن وَرَاءِ الْحُجُرَاتِ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ (4) Muhakkak ki sana, hucrelerin ardından seslenenlerin cogunun akılları ermez |
وَلَوْ أَنَّهُمْ صَبَرُوا حَتَّىٰ تَخْرُجَ إِلَيْهِمْ لَكَانَ خَيْرًا لَّهُمْ ۚ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ (5) Eger onlar; sen, yanlarından cıkıncaya kadar sabretselerdi; kendileri icin elbette daha hayırlı olurdu. Allah; Gafur´dur, Rahim´dir |
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن جَاءَكُمْ فَاسِقٌ بِنَبَإٍ فَتَبَيَّنُوا أَن تُصِيبُوا قَوْمًا بِجَهَالَةٍ فَتُصْبِحُوا عَلَىٰ مَا فَعَلْتُمْ نَادِمِينَ (6) Ey iman edenler; eger bir fasık size bir haberle gelirse, onu iyice arastırın. Yoksa bilmeden bir kavme satasırsınız da sonradan ettiginize pisman olursunuz |
وَاعْلَمُوا أَنَّ فِيكُمْ رَسُولَ اللَّهِ ۚ لَوْ يُطِيعُكُمْ فِي كَثِيرٍ مِّنَ الْأَمْرِ لَعَنِتُّمْ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ حَبَّبَ إِلَيْكُمُ الْإِيمَانَ وَزَيَّنَهُ فِي قُلُوبِكُمْ وَكَرَّهَ إِلَيْكُمُ الْكُفْرَ وَالْفُسُوقَ وَالْعِصْيَانَ ۚ أُولَٰئِكَ هُمُ الرَّاشِدُونَ (7) Hem bilin ki; icinizde Allah´ın peygamberi vardır. Sayet o, bircok islerde size uymus olsaydı; suphesiz ki sıkıntıya duserdiniz. Ama Allah; size imanı sevdirmis ve onu kalblerinize ziynet yapmıs; kufru, fasıklıgı ve isyanı da size cirkin gostermistir. Rusdunu bulanlar, iste onlardır |
فَضْلًا مِّنَ اللَّهِ وَنِعْمَةً ۚ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ (8) Allah´tan bir lutuf ve nimet olarak. Ve Allah Alim´dir, Hakimdir |
وَإِن طَائِفَتَانِ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ اقْتَتَلُوا فَأَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا ۖ فَإِن بَغَتْ إِحْدَاهُمَا عَلَى الْأُخْرَىٰ فَقَاتِلُوا الَّتِي تَبْغِي حَتَّىٰ تَفِيءَ إِلَىٰ أَمْرِ اللَّهِ ۚ فَإِن فَاءَتْ فَأَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا بِالْعَدْلِ وَأَقْسِطُوا ۖ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطِينَ (9) Eger mu´minlerden iki taife carpısacak olursa; aralarını duzeltin. Sayet biri digeri uzerine saldırırsa; saldıranlarla Allah´ın buyruguna donunceye kadar savasın. Eger donerlerse; artık adaletle aralarını bulun ve adil davranın. Suphesiz ki Allah; adil davrananları sever |
إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ ۚ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ (10) Mu´minler; ancak kardestirler. Oyle ise iki kardesinizin arasını duzeltin ve Allah´tan korkun ki; esirgenesiniz |
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا يَسْخَرْ قَوْمٌ مِّن قَوْمٍ عَسَىٰ أَن يَكُونُوا خَيْرًا مِّنْهُمْ وَلَا نِسَاءٌ مِّن نِّسَاءٍ عَسَىٰ أَن يَكُنَّ خَيْرًا مِّنْهُنَّ ۖ وَلَا تَلْمِزُوا أَنفُسَكُمْ وَلَا تَنَابَزُوا بِالْأَلْقَابِ ۖ بِئْسَ الِاسْمُ الْفُسُوقُ بَعْدَ الْإِيمَانِ ۚ وَمَن لَّمْ يَتُبْ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ (11) Ey iman etmis olanlar; bir topluluk diger topluluk ile alay etmesin. Belki de onlar, kendilerinden daha hayırlıdır. Kadınlar da kadınlarla. Belki onlar kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kendi kendinizi ayıplamayın ve birbirinizi kotu lakaplarla cagırmayın. Imandan sonra fasıklık ne kotu addır. Kim de tevbe etmezse; iste onlar zalimlerin kendileridir |
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا مِّنَ الظَّنِّ إِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ إِثْمٌ ۖ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَب بَّعْضُكُم بَعْضًا ۚ أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَن يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ ۚ وَاتَّقُوا اللَّهَ ۚ إِنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ رَّحِيمٌ (12) Ey iman edenler; zannın bir cogundan kacının. Cunku bazı zan gunahtır. Birbirinizin kusurunu arastırmayın, kiminiz kiminizi arkasından cekistirmesin. Hangi biriniz olu kardesinin etini yemekten hoslanır? Bundan tiksindiniz degil mi? Allah´tan korkun, suphesiz ki Allah; Tevvab´dır, Rahim´dir |
يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُم مِّن ذَكَرٍ وَأُنثَىٰ وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا ۚ إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِندَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ ۚ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ (13) Ey insanlar; dogrusu Biz, sizi bir erkekle bir disiden yarattık. Ve birbirinizle tanısasınız diye sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Gercekten Allah katında en degerliniz; O´ndan en cok korkanınızdır. Suphesiz ki Allah; Alim´dir, Habir´dir |
۞ قَالَتِ الْأَعْرَابُ آمَنَّا ۖ قُل لَّمْ تُؤْمِنُوا وَلَٰكِن قُولُوا أَسْلَمْنَا وَلَمَّا يَدْخُلِ الْإِيمَانُ فِي قُلُوبِكُمْ ۖ وَإِن تُطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ لَا يَلِتْكُم مِّنْ أَعْمَالِكُمْ شَيْئًا ۚ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ (14) Bedeviler: Iman ettik, dediler. De ki: Siz iman etmediniz, ama musluman olduk, deyin. Iman henuz kalblerinize yerlesmedi. Sayet Allah´a ve peygamberine itaat ederseniz; O, amellerinizden hic bir sey eksiltmez. Muhakkak ki Allah; Gafur´dur, Rahim´dir |
إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا وَجَاهَدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ ۚ أُولَٰئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَ (15) Mu´minler, ancak onlardır ki; Allah´a ve Rasulune iman edip sonra supheye dusmemis ve Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihad etmislerdir. Iste onlar, sadıkların kendileridir |
قُلْ أَتُعَلِّمُونَ اللَّهَ بِدِينِكُمْ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۚ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ (16) De ki: Dininizi Allah´a mı ogretiyorsunuz? Halbuki Allah; goklerde olanları da, yerde olanları da bilir. Allah; her seyi bilendir |
يَمُنُّونَ عَلَيْكَ أَنْ أَسْلَمُوا ۖ قُل لَّا تَمُنُّوا عَلَيَّ إِسْلَامَكُم ۖ بَلِ اللَّهُ يَمُنُّ عَلَيْكُمْ أَنْ هَدَاكُمْ لِلْإِيمَانِ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ (17) Musluman oldukları icin sana minnet ediyorlar. De ki: Muslumanlıgınızla bana minnet etmeyin. Bilakis sizi imana erdirdigi icin Allah, size minnet eder. Sayet sadıklardan iseniz |
إِنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ غَيْبَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ (18) Muhakkak ki Allah; goklerin ve yerin gaybını bilir. Ve Allah; yaptıklarınızı gorendir |