×

سورة آل عمران باللغة التركية ابن كثير

ترجمات القرآنباللغة التركية ابن كثير ⬅ سورة آل عمران

ترجمة معاني سورة آل عمران باللغة التركية ابن كثير - Turkish_Ibni_Kesir

القرآن باللغة التركية ابن كثير - سورة آل عمران مترجمة إلى اللغة التركية ابن كثير، Surah Al Imran in Turkish_Ibni_Kesir. نوفر ترجمة دقيقة سورة آل عمران باللغة التركية ابن كثير - Turkish_Ibni_Kesir, الآيات 200 - رقم السورة 3 - الصفحة 50.

بسم الله الرحمن الرحيم

الم (1)
Elif, Lam, Mim
اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ (2)
Allah, O´ndan baska hic bir Ilah yoktur. Hayy ve Kayyum´dur
نَزَّلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ وَأَنزَلَ التَّوْرَاةَ وَالْإِنجِيلَ (3)
Sana kitabı hak ile ve kendisinden oncekileri dogrulayıcı olarak indirdi. Ve Tevart´ı ve Incil´i indirdi
مِن قَبْلُ هُدًى لِّلنَّاسِ وَأَنزَلَ الْفُرْقَانَ ۗ إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ اللَّهِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ ۗ وَاللَّهُ عَزِيزٌ ذُو انتِقَامٍ (4)
Daha once. Insanlara yol gosterici olarak. Furkan´ı da indirdi. Muhakkak ki Allah´ın ayetlerini inkar edenler icin, gercekten siddetli azab vardır. Allah, Aziz´dir, intikam sahibidir
إِنَّ اللَّهَ لَا يَخْفَىٰ عَلَيْهِ شَيْءٌ فِي الْأَرْضِ وَلَا فِي السَّمَاءِ (5)
Suphesiz ki; gokte ve yerde hic bir sey Allah´a gizli kalmaz
هُوَ الَّذِي يُصَوِّرُكُمْ فِي الْأَرْحَامِ كَيْفَ يَشَاءُ ۚ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ (6)
Sizi rahimlerde diledigi gibi sekillendiren O´dur. O´ndan baska hic bir ilah yoktur. O, Aziz´dir, Hakim´dir
هُوَ الَّذِي أَنزَلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ مِنْهُ آيَاتٌ مُّحْكَمَاتٌ هُنَّ أُمُّ الْكِتَابِ وَأُخَرُ مُتَشَابِهَاتٌ ۖ فَأَمَّا الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ زَيْغٌ فَيَتَّبِعُونَ مَا تَشَابَهَ مِنْهُ ابْتِغَاءَ الْفِتْنَةِ وَابْتِغَاءَ تَأْوِيلِهِ ۗ وَمَا يَعْلَمُ تَأْوِيلَهُ إِلَّا اللَّهُ ۗ وَالرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ يَقُولُونَ آمَنَّا بِهِ كُلٌّ مِّنْ عِندِ رَبِّنَا ۗ وَمَا يَذَّكَّرُ إِلَّا أُولُو الْأَلْبَابِ (7)
Sana kitabı indiren O´dur. O´nun bazı ayetleri muhkemdir ki bunlar; kitabın anasıdır. Diger bir kısmı da mutesabihlerdir. Iste kalblerinde egrilik bulunanlar; fitne cıkarmak ve te´vile yeltenmek icin mutesabih olanlara uyarlar. Halbuki onun gercek te´vilini, ancak Allah bilir. Ilimde derinlesmis olanlar: Biz ona inandık, hepsi Rabbımızın katındadır, derler. Ancak akıl sahibleri dusunebilirler
رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً ۚ إِنَّكَ أَنتَ الْوَهَّابُ (8)
Ey Rabbımız; bizi, hidayetine erdirdikten sonra kalblerimizi egriltme. Katında bize rehmet lutfet. Suphesiz en cok lutfeden Sen´sin Sen
رَبَّنَا إِنَّكَ جَامِعُ النَّاسِ لِيَوْمٍ لَّا رَيْبَ فِيهِ ۚ إِنَّ اللَّهَ لَا يُخْلِفُ الْمِيعَادَ (9)
Ey Rabbımız; muhakkak ki geleceginden suphe olmayan bir gunde insanları toplayacak Sen´sin. Suphesiz ki Allah vaadinden donmez
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا لَن تُغْنِيَ عَنْهُمْ أَمْوَالُهُمْ وَلَا أَوْلَادُهُم مِّنَ اللَّهِ شَيْئًا ۖ وَأُولَٰئِكَ هُمْ وَقُودُ النَّارِ (10)
Dogrusu kufredenlerin; malları ve cocukları Allah´a karsı onlara bir sey saglamaz. Ve onlar atesin yakıtıdırlar
كَدَأْبِ آلِ فِرْعَوْنَ وَالَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ ۚ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ بِذُنُوبِهِمْ ۗ وَاللَّهُ شَدِيدُ الْعِقَابِ (11)
Tıpkı Firavun hanedanının ve onlardan oncekilerin yaptıgı gibi. Onlar ayetlerimizi yalanladılar da Allah gunahlarından dolayı onları yakalayıverdi. Allah azabı cok siddetli olandır
قُل لِّلَّذِينَ كَفَرُوا سَتُغْلَبُونَ وَتُحْشَرُونَ إِلَىٰ جَهَنَّمَ ۚ وَبِئْسَ الْمِهَادُ (12)
Kufredenlere: Siz, mutlaka yenileceksiniz. Ve toplanıp cehenneme suruleceksiniz, orası ne kotu dosektir, de
قَدْ كَانَ لَكُمْ آيَةٌ فِي فِئَتَيْنِ الْتَقَتَا ۖ فِئَةٌ تُقَاتِلُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَأُخْرَىٰ كَافِرَةٌ يَرَوْنَهُم مِّثْلَيْهِمْ رَأْيَ الْعَيْنِ ۚ وَاللَّهُ يُؤَيِّدُ بِنَصْرِهِ مَن يَشَاءُ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَعِبْرَةً لِّأُولِي الْأَبْصَارِ (13)
Karsılasan iki toplulugun durumlarında sizin icin ibret vardır. Biri, Allah yolunda dogusuyordu. Digeri ise, kafirdi. Onlar, oburlerinin kendilerinin iki katı olduklarını gozleriyle goruyorlardı. Allah, diledigini yardımıyla destekler. Gorebilenler icin bunda ibret vardır
زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ الشَّهَوَاتِ مِنَ النِّسَاءِ وَالْبَنِينَ وَالْقَنَاطِيرِ الْمُقَنطَرَةِ مِنَ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ وَالْخَيْلِ الْمُسَوَّمَةِ وَالْأَنْعَامِ وَالْحَرْثِ ۗ ذَٰلِكَ مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ۖ وَاللَّهُ عِندَهُ حُسْنُ الْمَآبِ (14)
Kadınlarından ogullarından, kantar kantar altın ve gumusten, nisanlı atlardan, develerden ve ekinlerden gelen zevklere asırı duskunluk; insanlar icin suslenip hos gorundu. Bunlar dunya hayatının gecimidir. Oysa gidilecek yerin guzel olanı Allah katındadır
۞ قُلْ أَؤُنَبِّئُكُم بِخَيْرٍ مِّن ذَٰلِكُمْ ۚ لِلَّذِينَ اتَّقَوْا عِندَ رَبِّهِمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَأَزْوَاجٌ مُّطَهَّرَةٌ وَرِضْوَانٌ مِّنَ اللَّهِ ۗ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ (15)
De ki: Size bunlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Takvaya erenler icin, altından ırmaklar akan cennetler vardır. Orada devamlı kalacaklardır. Tertemiz esler ve Allah´ın rızası vardır. Ve Allah kullarını hakkıyla gorendir
الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا إِنَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ (16)
Onlar ki: Ey Rabbımız; biz gercekten iman ettik, artık gunahlarımızı bize bagısla ve o ates azabından bizleri koru diyenler
الصَّابِرِينَ وَالصَّادِقِينَ وَالْقَانِتِينَ وَالْمُنفِقِينَ وَالْمُسْتَغْفِرِينَ بِالْأَسْحَارِ (17)
Sabredenler, dogru olanlar, gonulden ibadet edenler, infak edenler ve seherlerde Allah´tan magfiret dileyenlerdir
شَهِدَ اللَّهُ أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ وَالْمَلَائِكَةُ وَأُولُو الْعِلْمِ قَائِمًا بِالْقِسْطِ ۚ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ (18)
Allah, sehadet etti ki: Gercekten O´ndan baska ilah yoktur. Melekler ve ilim sahibleri de adaleti ayakta tutarak buna sehadet ettiler; O´ndan baska ilah yoktur. O, Aziz´dir, Hakim´dir
إِنَّ الدِّينَ عِندَ اللَّهِ الْإِسْلَامُ ۗ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ إِلَّا مِن بَعْدِ مَا جَاءَهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْ ۗ وَمَن يَكْفُرْ بِآيَاتِ اللَّهِ فَإِنَّ اللَّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ (19)
Gercekte Allah katında din, Islam´dır. Ancak kitab verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki ihtirastan dolayı ayrılıga dustuler. Kim, Allah´ın ayetlerini inkar ederse; suphesiz ki Allah, hesabı cabuk gorendir
فَإِنْ حَاجُّوكَ فَقُلْ أَسْلَمْتُ وَجْهِيَ لِلَّهِ وَمَنِ اتَّبَعَنِ ۗ وَقُل لِّلَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَالْأُمِّيِّينَ أَأَسْلَمْتُمْ ۚ فَإِنْ أَسْلَمُوا فَقَدِ اهْتَدَوا ۖ وَّإِن تَوَلَّوْا فَإِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلَاغُ ۗ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ (20)
Seninle tartısmaya girisirlerse: Ben, bana uyanlarla birlikte kendimi Allah´a teslim ettim, de. Kendilerine kitab verilenler ve ummilere: Siz de Islam oldunuz mu? de. Eger Islam olurlarsa; dogru yola girmislerdir. Sayet yuz cevirirlerse; sana, yalnız teblig etmek duser. Ve Allah, kullarını gorendir
إِنَّ الَّذِينَ يَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ وَيَقْتُلُونَ النَّبِيِّينَ بِغَيْرِ حَقٍّ وَيَقْتُلُونَ الَّذِينَ يَأْمُرُونَ بِالْقِسْطِ مِنَ النَّاسِ فَبَشِّرْهُم بِعَذَابٍ أَلِيمٍ (21)
Allah´ın ayetlerini inkar edenlere ve haksız yere peygamberleri oldurenlere, insanlardan adaleti emredenleri oldurenlere, iste onlara; elem verici bir azabı mujdele
أُولَٰئِكَ الَّذِينَ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَمَا لَهُم مِّن نَّاصِرِينَ (22)
Iste bunlar, o kimselerdir ki; dunya ve ahirette amelleri bosa gitmistir. Ve onların hic yardımcıları yoktur
أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ أُوتُوا نَصِيبًا مِّنَ الْكِتَابِ يُدْعَوْنَ إِلَىٰ كِتَابِ اللَّهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ يَتَوَلَّىٰ فَرِيقٌ مِّنْهُمْ وَهُم مُّعْرِضُونَ (23)
Kendilerine Kitab´tan bir pay verilmis olanları gormedin mi ki; aralarında hukum vermen icin Allah´ın kitabına cagırılıyorlar da, sonra onlardan bir zumre arkasını ceviriyor. Onlar, temelli yuz cevirenlerdendir
ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوا لَن تَمَسَّنَا النَّارُ إِلَّا أَيَّامًا مَّعْدُودَاتٍ ۖ وَغَرَّهُمْ فِي دِينِهِم مَّا كَانُوا يَفْتَرُونَ (24)
Bu, onların: Sayılı gunlerden baska bize, asla ates dokunmayacak, demeleri yuzundendir. Ve uydurageldikleri seyler, dinlerinde kendilerini aldatmıstır
فَكَيْفَ إِذَا جَمَعْنَاهُمْ لِيَوْمٍ لَّا رَيْبَ فِيهِ وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَّا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ (25)
Ya geleceginden suphe olmayan bri gunde onları topladıgımız ve kendilerine zulmedilmeden herkesin kazandıgının tastamam odendigi zaman halleri ne olacak
قُلِ اللَّهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَن تَشَاءُ وَتَنزِعُ الْمُلْكَ مِمَّن تَشَاءُ وَتُعِزُّ مَن تَشَاءُ وَتُذِلُّ مَن تَشَاءُ ۖ بِيَدِكَ الْخَيْرُ ۖ إِنَّكَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ (26)
De ki: Ey mulkun sahibi olan Allah´ım; Sen mulku diledigine verirsin. Sen, mulku dilediginin elinden alırsın. Sen, diledigini aziz edersin. Sen, diledigini zelil edersin. Hayır, yalnız Senin elindedir. Sen hic suphe yok ki her seye Kadirsin
تُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَتُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ ۖ وَتُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ ۖ وَتَرْزُقُ مَن تَشَاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ (27)
Geceyi gunduze gecirir, gunduz geceye gecirirsin. Oluden diriyi cıkarır, diriden oluyu cıkarırsın. Diledigin kimseye hesabsız rızık verirsin
لَّا يَتَّخِذِ الْمُؤْمِنُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاءَ مِن دُونِ الْمُؤْمِنِينَ ۖ وَمَن يَفْعَلْ ذَٰلِكَ فَلَيْسَ مِنَ اللَّهِ فِي شَيْءٍ إِلَّا أَن تَتَّقُوا مِنْهُمْ تُقَاةً ۗ وَيُحَذِّرُكُمُ اللَّهُ نَفْسَهُ ۗ وَإِلَى اللَّهِ الْمَصِيرُ (28)
Mu´minler, Mu´minleri bırakıp da kafirleri dost edinmesinler. Kim boyle yaparsa; Allah ile dostlugu kalmaz. Ancak onlardan sakınmanız mustesnadır. Allah, size kendisinden korkmanızı emrediyor. Donus Allah´adır
قُلْ إِن تُخْفُوا مَا فِي صُدُورِكُمْ أَوْ تُبْدُوهُ يَعْلَمْهُ اللَّهُ ۗ وَيَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۗ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ (29)
De ki: Icinizde olanı gizleseniz de, acıklasanız da Allah bilir. Goklerde ve yerde ne varsa hepsini O, bilir. Allah, herseye Kadir´dir
يَوْمَ تَجِدُ كُلُّ نَفْسٍ مَّا عَمِلَتْ مِنْ خَيْرٍ مُّحْضَرًا وَمَا عَمِلَتْ مِن سُوءٍ تَوَدُّ لَوْ أَنَّ بَيْنَهَا وَبَيْنَهُ أَمَدًا بَعِيدًا ۗ وَيُحَذِّرُكُمُ اللَّهُ نَفْسَهُ ۗ وَاللَّهُ رَءُوفٌ بِالْعِبَادِ (30)
O gun ki; herkes ne hayır isledi ise karsısında onu hazırlanmıs bulacak. Kotulukten de ne yapmıssa; kendisiyle onun arasında uzun bir mesafe olmasını ister. Allah bizzat korkutuyor. Ve Allah kullarına Rauf´dur
قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللَّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللَّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ ۗ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ (31)
De ki: Allah´ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah sizi sevsin ve gunahlarınızı bagıslasın. Allah Gafur´dur, Rahim´dir
قُلْ أَطِيعُوا اللَّهَ وَالرَّسُولَ ۖ فَإِن تَوَلَّوْا فَإِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْكَافِرِينَ (32)
Allah´a ve peygamberlere itaat edin, de. Sayet yuz cevirirlerse suphesiz ki Allah, kafirleri sevmez
۞ إِنَّ اللَّهَ اصْطَفَىٰ آدَمَ وَنُوحًا وَآلَ إِبْرَاهِيمَ وَآلَ عِمْرَانَ عَلَى الْعَالَمِينَ (33)
Suphe yok ki Allah, Ademi, Nuh´u, Ibrahim soyunu ve Imran soyunu secti. Alemlere ustun kıldı
ذُرِّيَّةً بَعْضُهَا مِن بَعْضٍ ۗ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ (34)
Onlar, birbirlerinden turemis bir soydur. Allah, Semi´dir, Alim´dir
إِذْ قَالَتِ امْرَأَتُ عِمْرَانَ رَبِّ إِنِّي نَذَرْتُ لَكَ مَا فِي بَطْنِي مُحَرَّرًا فَتَقَبَّلْ مِنِّي ۖ إِنَّكَ أَنتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ (35)
Hani, Imran´ın karısı: Rabbım karnımdakini hur olarak Sana adadım, benden kabul buyur. Dogrusu Sensin Sen, Semi, Alim, demisti
فَلَمَّا وَضَعَتْهَا قَالَتْ رَبِّ إِنِّي وَضَعْتُهَا أُنثَىٰ وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا وَضَعَتْ وَلَيْسَ الذَّكَرُ كَالْأُنثَىٰ ۖ وَإِنِّي سَمَّيْتُهَا مَرْيَمَ وَإِنِّي أُعِيذُهَا بِكَ وَذُرِّيَّتَهَا مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ (36)
Fakat onu dogurunca-Allah onu ve dogurdugunu daha iyi bilici iken-Rabbım ben onu kız olarak dogurdum. Erkek, kız gibi degildir. Gercekten ben adını Meryem koydum. Ben onu da soyunu da kovulmus seytandan sana sıgındırırım, demisti
فَتَقَبَّلَهَا رَبُّهَا بِقَبُولٍ حَسَنٍ وَأَنبَتَهَا نَبَاتًا حَسَنًا وَكَفَّلَهَا زَكَرِيَّا ۖ كُلَّمَا دَخَلَ عَلَيْهَا زَكَرِيَّا الْمِحْرَابَ وَجَدَ عِندَهَا رِزْقًا ۖ قَالَ يَا مَرْيَمُ أَنَّىٰ لَكِ هَٰذَا ۖ قَالَتْ هُوَ مِنْ عِندِ اللَّهِ ۖ إِنَّ اللَّهَ يَرْزُقُ مَن يَشَاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ (37)
Bunun uzerine Rabbı onu guzel bir kabul ile karsıladı. Onu guzel bir bitki gibi yetistirdi. Zekeriyya´nın himayesine verdi. Zekeriyya mihraba her girisinde onun yanında bir yiyecek bulurdu. Ey Meryem, bu sana nereden? derdi. O da: Allah tarafından, derdi. Suphe yok ki Allah, diledigini hesapsız rızıklandırır
هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُ ۖ قَالَ رَبِّ هَبْ لِي مِن لَّدُنكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةً ۖ إِنَّكَ سَمِيعُ الدُّعَاءِ (38)
Orada Zekeriyya Rabbına dua etti: Rabbım; bana katından temiz bir sey bahset. Muhakkak Sen duayı isitensin
فَنَادَتْهُ الْمَلَائِكَةُ وَهُوَ قَائِمٌ يُصَلِّي فِي الْمِحْرَابِ أَنَّ اللَّهَ يُبَشِّرُكَ بِيَحْيَىٰ مُصَدِّقًا بِكَلِمَةٍ مِّنَ اللَّهِ وَسَيِّدًا وَحَصُورًا وَنَبِيًّا مِّنَ الصَّالِحِينَ (39)
O, mihrabda namaz kılarken melekler ona seslendiler: Allah sana, kendisinden bir kelimeyi tasdik edici bir efendi, nefsine hakim ve salihlerden bir peygamber olmak uzere Yahya´yı mujdeler
قَالَ رَبِّ أَنَّىٰ يَكُونُ لِي غُلَامٌ وَقَدْ بَلَغَنِيَ الْكِبَرُ وَامْرَأَتِي عَاقِرٌ ۖ قَالَ كَذَٰلِكَ اللَّهُ يَفْعَلُ مَا يَشَاءُ (40)
Ve dedi ki: Rabbım; ben artık iyice kocamıs, karım da kısırken nasıl oglum olabilir? Oyle, Allah diledigini yapar, dedi
قَالَ رَبِّ اجْعَل لِّي آيَةً ۖ قَالَ آيَتُكَ أَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلَاثَةَ أَيَّامٍ إِلَّا رَمْزًا ۗ وَاذْكُر رَّبَّكَ كَثِيرًا وَسَبِّحْ بِالْعَشِيِّ وَالْإِبْكَارِ (41)
Rabbım, bana bir alamet ver, dedi. Alametin, isaretten baska sekillerle insanlarla konusmamandır. Bununla beraber Rabbını cok an ve aksam sabah tesbih et
وَإِذْ قَالَتِ الْمَلَائِكَةُ يَا مَرْيَمُ إِنَّ اللَّهَ اصْطَفَاكِ وَطَهَّرَكِ وَاصْطَفَاكِ عَلَىٰ نِسَاءِ الْعَالَمِينَ (42)
Hani melekler: Ey Meryem, suphesiz Allah seni secip temizledi. Dunyaların kadınlarından seni ustun tuttu, demislerdi
يَا مَرْيَمُ اقْنُتِي لِرَبِّكِ وَاسْجُدِي وَارْكَعِي مَعَ الرَّاكِعِينَ (43)
Ey Meryem, husu ile Rabbının divanına dur. Secdeye kapan. Ruku edenlerle birlikte ruku et
ذَٰلِكَ مِنْ أَنبَاءِ الْغَيْبِ نُوحِيهِ إِلَيْكَ ۚ وَمَا كُنتَ لَدَيْهِمْ إِذْ يُلْقُونَ أَقْلَامَهُمْ أَيُّهُمْ يَكْفُلُ مَرْيَمَ وَمَا كُنتَ لَدَيْهِمْ إِذْ يَخْتَصِمُونَ (44)
Bunlar sana vahyetmekte oldugumuz gayb haberlerindendir. Meryem´e hangisi kefil olacak diye kalemlerini atarlarken sen yanlarında degildin. Cekisirlerken de orada bulunmadın
إِذْ قَالَتِ الْمَلَائِكَةُ يَا مَرْيَمُ إِنَّ اللَّهَ يُبَشِّرُكِ بِكَلِمَةٍ مِّنْهُ اسْمُهُ الْمَسِيحُ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ وَجِيهًا فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَمِنَ الْمُقَرَّبِينَ (45)
Melekler demislerdi ki: Ey Meryem; Allah kendinden bir kelimeyi sana mujdeliyor. Adı; Meryem oglu Isa, Mesih´tir. Dunyada da, ahirette de, sanı yucedir. Allah´a yakın kılınanlardandır
وَيُكَلِّمُ النَّاسَ فِي الْمَهْدِ وَكَهْلًا وَمِنَ الصَّالِحِينَ (46)
Besiginde de, yetiskinlik halinde de insanlarla konusacaktır ve salihlerdendir
قَالَتْ رَبِّ أَنَّىٰ يَكُونُ لِي وَلَدٌ وَلَمْ يَمْسَسْنِي بَشَرٌ ۖ قَالَ كَذَٰلِكِ اللَّهُ يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ ۚ إِذَا قَضَىٰ أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُن فَيَكُونُ (47)
Meryem dedi ki: Rabbım; bana bir beser dokunmamısken, benim nasıl cocugum olabilir? Melekler de: Allah, diledigini oylece yaratır ve bir seyin olmasını dilerse, ona; ol, der de oluverir, dediler
وَيُعَلِّمُهُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَالتَّوْرَاةَ وَالْإِنجِيلَ (48)
O´na kitabı, hikmeti, Tevrat´ı ve Incil´i ogretecek
وَرَسُولًا إِلَىٰ بَنِي إِسْرَائِيلَ أَنِّي قَدْ جِئْتُكُم بِآيَةٍ مِّن رَّبِّكُمْ ۖ أَنِّي أَخْلُقُ لَكُم مِّنَ الطِّينِ كَهَيْئَةِ الطَّيْرِ فَأَنفُخُ فِيهِ فَيَكُونُ طَيْرًا بِإِذْنِ اللَّهِ ۖ وَأُبْرِئُ الْأَكْمَهَ وَالْأَبْرَصَ وَأُحْيِي الْمَوْتَىٰ بِإِذْنِ اللَّهِ ۖ وَأُنَبِّئُكُم بِمَا تَأْكُلُونَ وَمَا تَدَّخِرُونَ فِي بُيُوتِكُمْ ۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لَّكُمْ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ (49)
O´nu Israilogullarına peygamber olarak gonderecek ve onlara soyle diyecektir: Ben, size Rabbınızdan bir ayet getirdim. Ben, size camurdan kus gibi bir sey yapıp ona ufleyecegim de Allah´ın izniyle, hemen kus olacak. Anadan dogma korleri ve alacalıları iyi edecegim. Allah´ın izniyle oluleri diriltecegim. Yediklerinizi ve evlerinizde sakladıklarınızı da size haber verecegim. Eger iman edenlerden iseniz; elbette bunda sizin icin ayet vardır
وَمُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرَاةِ وَلِأُحِلَّ لَكُم بَعْضَ الَّذِي حُرِّمَ عَلَيْكُمْ ۚ وَجِئْتُكُم بِآيَةٍ مِّن رَّبِّكُمْ فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ (50)
Benden once gelen Tevrat´ı tasdik etmek ve size haram kılınanların bir kısmını helal kılmak uzere Rabbınızdan size bir ayet getirdim. Artık Allah´tan korkun ve bana itaat edin
إِنَّ اللَّهَ رَبِّي وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ ۗ هَٰذَا صِرَاطٌ مُّسْتَقِيمٌ (51)
Suphe yok ki Allah; benim de Rabbım, sizin de Rabbınızdır. Oyleyse O´na kulluk edin, dosdogru yol iste budur
۞ فَلَمَّا أَحَسَّ عِيسَىٰ مِنْهُمُ الْكُفْرَ قَالَ مَنْ أَنصَارِي إِلَى اللَّهِ ۖ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ أَنصَارُ اللَّهِ آمَنَّا بِاللَّهِ وَاشْهَدْ بِأَنَّا مُسْلِمُونَ (52)
Isa, onların inkarlarını sezince; Allah ugrunda yardımcılarım kimlerdir? dedi. Havariler: Biziz Allah´ın yardımcıları, Allah´a iman ettik. Sen de sahid ol ki biz, muhakkak muslumanlarız, dediler
رَبَّنَا آمَنَّا بِمَا أَنزَلْتَ وَاتَّبَعْنَا الرَّسُولَ فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدِينَ (53)
Ey Rabbımız; indirdigine iman ettik. Ve peygamberlerin ardınca gittik. Bizi sahid olanlarla beraber yaz
وَمَكَرُوا وَمَكَرَ اللَّهُ ۖ وَاللَّهُ خَيْرُ الْمَاكِرِينَ (54)
Hile yaptılar, Allah da onları cezalandırdı. Ve Allah, hile yapanların cezasını en iyi verendir
إِذْ قَالَ اللَّهُ يَا عِيسَىٰ إِنِّي مُتَوَفِّيكَ وَرَافِعُكَ إِلَيَّ وَمُطَهِّرُكَ مِنَ الَّذِينَ كَفَرُوا وَجَاعِلُ الَّذِينَ اتَّبَعُوكَ فَوْقَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ ۖ ثُمَّ إِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَأَحْكُمُ بَيْنَكُمْ فِيمَا كُنتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ (55)
Hani Allah demisti ki: Ey Isa; seni oldurecek olan Benim. Seni kendime yukseltip kaldıracak, sen, kafirlerin icinden tertemiz cıkaracak ve sana tabi olanları, kıyamet gunune kadar kufredenlerden ustun tutacak da Benim Sonra donusunuz yalnız Banadır. Ayrılıga dustugunuz konularda aranızda Ben hukmedecegim
فَأَمَّا الَّذِينَ كَفَرُوا فَأُعَذِّبُهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَمَا لَهُم مِّن نَّاصِرِينَ (56)
Kufredenleri de dunya ve ahirette siddetli azaba ugratacagım. Onların hicbir yardımcıları yoktur
وَأَمَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَيُوَفِّيهِمْ أُجُورَهُمْ ۗ وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِمِينَ (57)
Iman edip salih amel isleyenlere gelince; onların mukafaatları odenecektir. Ve Allah, zalimleri sevmez
ذَٰلِكَ نَتْلُوهُ عَلَيْكَ مِنَ الْآيَاتِ وَالذِّكْرِ الْحَكِيمِ (58)
Iste bunları; sana, ayetlerden bir hikmet dolu Kur´an´ dan okuyoruz
إِنَّ مَثَلَ عِيسَىٰ عِندَ اللَّهِ كَمَثَلِ آدَمَ ۖ خَلَقَهُ مِن تُرَابٍ ثُمَّ قَالَ لَهُ كُن فَيَكُونُ (59)
Gercekten Allah katında Isa´nın durumu, Adem´in durumu gibidir. Allah o´nu topraktan yarattı. Sonra o´na; ol dedi, o da oluverdi
الْحَقُّ مِن رَّبِّكَ فَلَا تَكُن مِّنَ الْمُمْتَرِينَ (60)
Hak, Rabbındandır. Oyleyse suphecilerden olma
فَمَنْ حَاجَّكَ فِيهِ مِن بَعْدِ مَا جَاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْا نَدْعُ أَبْنَاءَنَا وَأَبْنَاءَكُمْ وَنِسَاءَنَا وَنِسَاءَكُمْ وَأَنفُسَنَا وَأَنفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَل لَّعْنَتَ اللَّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ (61)
Sana ilim geldikten sonra; kim seninle tartısırsa de ki: Gelin ogullarımızı ve ogullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi cagıralım. Sonra la´netleselim. Allah´ın lanetinin yalancıların ustune olmasını dileyelim
إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ الْقَصَصُ الْحَقُّ ۚ وَمَا مِنْ إِلَٰهٍ إِلَّا اللَّهُ ۚ وَإِنَّ اللَّهَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ (62)
Dogrusu iste budur, o kıssanın hak ifadesi: Allah´dan baska ilah yoktur. Suphesiz ki Allah, Aziz´dir, Hakim´dir
فَإِن تَوَلَّوْا فَإِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِالْمُفْسِدِينَ (63)
Sayet yuz cevirirlerse; suphesiz ki Allah, bozguncuları bilir
قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْا إِلَىٰ كَلِمَةٍ سَوَاءٍ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ أَلَّا نَعْبُدَ إِلَّا اللَّهَ وَلَا نُشْرِكَ بِهِ شَيْئًا وَلَا يَتَّخِذَ بَعْضُنَا بَعْضًا أَرْبَابًا مِّن دُونِ اللَّهِ ۚ فَإِن تَوَلَّوْا فَقُولُوا اشْهَدُوا بِأَنَّا مُسْلِمُونَ (64)
De ki: Ey Ehl-i Kitab; hepiniz, sizinle bizim aramızda esit olan bir kelimeye gelin: Allah´dan baskasına kulluk etmeyelim. O´na hicbir seyi es kosmayalım. Ve Allah´ı bırakıp da kimimiz, kimimizi Rab edinmesin. Eger yuz cevirirlerse; o vakit sahid olun ki biz, muslumanız, deyin
يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تُحَاجُّونَ فِي إِبْرَاهِيمَ وَمَا أُنزِلَتِ التَّوْرَاةُ وَالْإِنجِيلُ إِلَّا مِن بَعْدِهِ ۚ أَفَلَا تَعْقِلُونَ (65)
Ey Ehl-i Kitab; Ibrahim hakkında nicin munakasa ediyorsunuz? Tevrat da, Incil de suphesiz ondan sonra indirilmistir. Aklınız ermiyor mu
هَا أَنتُمْ هَٰؤُلَاءِ حَاجَجْتُمْ فِيمَا لَكُم بِهِ عِلْمٌ فَلِمَ تُحَاجُّونَ فِيمَا لَيْسَ لَكُم بِهِ عِلْمٌ ۚ وَاللَّهُ يَعْلَمُ وَأَنتُمْ لَا تَعْلَمُونَ (66)
Siz, hadi bilginiz olan sey uzerine munakasa eden kimselersiniz. Ya bilginiz olmayan sey uzerine nicin munakasa ediyorsunuz? Halbuki Allah bilir, siz bilmezsiniz
مَا كَانَ إِبْرَاهِيمُ يَهُودِيًّا وَلَا نَصْرَانِيًّا وَلَٰكِن كَانَ حَنِيفًا مُّسْلِمًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ (67)
Ibrahim; ne Yahudi, ne de Hristiyan idi. Fakat o, Allah´ı bir tanıyan, gercek bir musluman idi. Ve musriklerden degildi
إِنَّ أَوْلَى النَّاسِ بِإِبْرَاهِيمَ لَلَّذِينَ اتَّبَعُوهُ وَهَٰذَا النَّبِيُّ وَالَّذِينَ آمَنُوا ۗ وَاللَّهُ وَلِيُّ الْمُؤْمِنِينَ (68)
Dogrusu Ibrahim´e en yakın olanlar; o´na uyanlar, peygamber ve iman edenler. Ve o, musriklerden de degildi. Ve Allah mu´minlerin velisidir
وَدَّت طَّائِفَةٌ مِّنْ أَهْلِ الْكِتَابِ لَوْ يُضِلُّونَكُمْ وَمَا يُضِلُّونَ إِلَّا أَنفُسَهُمْ وَمَا يَشْعُرُونَ (69)
Ehl-i Kitab´tan bir taife; sizi sasırtmak istediler. Halbuki onlar; kendilerinden baskasını sasırtmazlar da farkına varmazlar
يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ وَأَنتُمْ تَشْهَدُونَ (70)
Ey Ehl-i Kitab; gorup dururken nicin Allah´ın ayetlerini inkar ediyorsunuz
يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَلْبِسُونَ الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُونَ الْحَقَّ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ (71)
Ey Ehl-i Kitab; Nicin hakkı batıla karıstırıyor ve bile bile hakkı gizliyorsunuz
وَقَالَت طَّائِفَةٌ مِّنْ أَهْلِ الْكِتَابِ آمِنُوا بِالَّذِي أُنزِلَ عَلَى الَّذِينَ آمَنُوا وَجْهَ النَّهَارِ وَاكْفُرُوا آخِرَهُ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ (72)
Ehl-i Kitab´tan bir guruh soyle dedi: Varın o mu´minlere indirilenlere gupegunduz iman edin. Sonunda da donup kufredin. Belki onlar da donerler
وَلَا تُؤْمِنُوا إِلَّا لِمَن تَبِعَ دِينَكُمْ قُلْ إِنَّ الْهُدَىٰ هُدَى اللَّهِ أَن يُؤْتَىٰ أَحَدٌ مِّثْلَ مَا أُوتِيتُمْ أَوْ يُحَاجُّوكُمْ عِندَ رَبِّكُمْ ۗ قُلْ إِنَّ الْفَضْلَ بِيَدِ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَن يَشَاءُ ۗ وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ (73)
Kendi dininize uyanlardan baskasına inanmayın. De ki: Dogru yol, Allah´ın yoludur. Derler ki: Size verilen bir benzerinin de birine verildigini veya Rabbınızın katında size delil gosterecekleri bir seyi acıklamayın. De ki: Dogrusu lutuf Allah´ın elindedir, onu diledigine verir. Allah Vasi´dir, Alim´dir
يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِهِ مَن يَشَاءُ ۗ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ (74)
Diledigine rahmetini tahsis eder. Allah, en buyuk lutuf sahibidir
۞ وَمِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ مَنْ إِن تَأْمَنْهُ بِقِنطَارٍ يُؤَدِّهِ إِلَيْكَ وَمِنْهُم مَّنْ إِن تَأْمَنْهُ بِدِينَارٍ لَّا يُؤَدِّهِ إِلَيْكَ إِلَّا مَا دُمْتَ عَلَيْهِ قَائِمًا ۗ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوا لَيْسَ عَلَيْنَا فِي الْأُمِّيِّينَ سَبِيلٌ وَيَقُولُونَ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ (75)
Ehl-i Kitab´dan oylesi vardır ki; kantarla emanet bıraksan; onu sana oder. Oylesi de vardır ki; bir tek altın emanet etsen; tepesine dikilmedikce onu sana odemez. Bu, onların: Ummiler hakkında bize karsı sorumluluk yoktur, demelerindendir. Onlar, bile bile Allah´a karsı yalan soylemektedirler
بَلَىٰ مَنْ أَوْفَىٰ بِعَهْدِهِ وَاتَّقَىٰ فَإِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُتَّقِينَ (76)
Hayır, kim ahdini yerine getirir ve sakınırsa; suphe yok ki Allah, sakınanları sever
إِنَّ الَّذِينَ يَشْتَرُونَ بِعَهْدِ اللَّهِ وَأَيْمَانِهِمْ ثَمَنًا قَلِيلًا أُولَٰئِكَ لَا خَلَاقَ لَهُمْ فِي الْآخِرَةِ وَلَا يُكَلِّمُهُمُ اللَّهُ وَلَا يَنظُرُ إِلَيْهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلَا يُزَكِّيهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ (77)
Allah´ın ahdini ve kendi yeminlerini az bir paraya degisenlerin, ahirette hic bir payı yoktur. Allah, kıyamet gunu onlarla konusmaz, onlara bakmaz, onları temize cıkarmaz. Ve onlar icin elim bir azab vardır
وَإِنَّ مِنْهُمْ لَفَرِيقًا يَلْوُونَ أَلْسِنَتَهُم بِالْكِتَابِ لِتَحْسَبُوهُ مِنَ الْكِتَابِ وَمَا هُوَ مِنَ الْكِتَابِ وَيَقُولُونَ هُوَ مِنْ عِندِ اللَّهِ وَمَا هُوَ مِنْ عِندِ اللَّهِ وَيَقُولُونَ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ (78)
Onlardan bir guruh vardır ki; kitabda olmadıgı halde kitabdan zannedesiniz diye, dillerini egip, bukerler. Allah katında olmadıgı halde; Allah katındandır, derler. Allah adına, bile bile yalan soylerler
مَا كَانَ لِبَشَرٍ أَن يُؤْتِيَهُ اللَّهُ الْكِتَابَ وَالْحُكْمَ وَالنُّبُوَّةَ ثُمَّ يَقُولَ لِلنَّاسِ كُونُوا عِبَادًا لِّي مِن دُونِ اللَّهِ وَلَٰكِن كُونُوا رَبَّانِيِّينَ بِمَا كُنتُمْ تُعَلِّمُونَ الْكِتَابَ وَبِمَا كُنتُمْ تَدْرُسُونَ (79)
Hic bir insana yakısmaz ki; Allah, kendisine kitabı, hukmu ve peygamberligi versinde sonra o, insanlara: Allah´ı bırakıp bana kullar olun, desin. Fakat: Kitabı okuyup ogrettiginize gore Rabb´a kul olun, demek yarasır
وَلَا يَأْمُرَكُمْ أَن تَتَّخِذُوا الْمَلَائِكَةَ وَالنَّبِيِّينَ أَرْبَابًا ۗ أَيَأْمُرُكُم بِالْكُفْرِ بَعْدَ إِذْ أَنتُم مُّسْلِمُونَ (80)
Size melekleri ve peygamberleri Rabb olarak benimsemenizi de emretmez. Musluman olduktan sonra size kufretmeyi mi emredecek
وَإِذْ أَخَذَ اللَّهُ مِيثَاقَ النَّبِيِّينَ لَمَا آتَيْتُكُم مِّن كِتَابٍ وَحِكْمَةٍ ثُمَّ جَاءَكُمْ رَسُولٌ مُّصَدِّقٌ لِّمَا مَعَكُمْ لَتُؤْمِنُنَّ بِهِ وَلَتَنصُرُنَّهُ ۚ قَالَ أَأَقْرَرْتُمْ وَأَخَذْتُمْ عَلَىٰ ذَٰلِكُمْ إِصْرِي ۖ قَالُوا أَقْرَرْنَا ۚ قَالَ فَاشْهَدُوا وَأَنَا مَعَكُم مِّنَ الشَّاهِدِينَ (81)
Hani Allah, Peygamberlerden soz almıs: And olsun ki; size, kitabı, hikmeti verdim. Yanınızda olanı dogrulayıcı bir peygamber geldiginde mutlaka o´na inanacak ve yardım edeceksiniz. Ikrar edip de ahdi kabul ettiniz mi? demisti. Onlar da: Ikrar ettik, demislerdi. Allah: Sahid olsun, Ben de sizinle beraber sahidlerdenim, demisti
فَمَن تَوَلَّىٰ بَعْدَ ذَٰلِكَ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ (82)
Artık kim, bundan sonra donerse iste onlar, fasıklardır
أَفَغَيْرَ دِينِ اللَّهِ يَبْغُونَ وَلَهُ أَسْلَمَ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ طَوْعًا وَكَرْهًا وَإِلَيْهِ يُرْجَعُونَ (83)
Yoksa Allah´ın dininden baskasını mı arıyorlar? Oysa goklerde ve yerde kim varsa; ister istemez O´na teslim olmustur. Ve O´na donduruleceklerdir
قُلْ آمَنَّا بِاللَّهِ وَمَا أُنزِلَ عَلَيْنَا وَمَا أُنزِلَ عَلَىٰ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ وَالْأَسْبَاطِ وَمَا أُوتِيَ مُوسَىٰ وَعِيسَىٰ وَالنَّبِيُّونَ مِن رَّبِّهِمْ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّنْهُمْ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ (84)
De ki: Allah´a iman ettik. Ve bize indirilene, Ibrahim, Ismail, Ishak, Ya´kub ve ogullarına indirilenlere, Musa´ya, Isa´ya ve peygamberlere; Rabbları tarafından verilenlere de iman ettik. Onların hic birisi arasında fark gozetmeyiz. Ve biz, O´na teslim olanlarız
وَمَن يَبْتَغِ غَيْرَ الْإِسْلَامِ دِينًا فَلَن يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِي الْآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ (85)
Kim, Islam´dan baska bir din ararsa; ondan asla aknul olunmaz. Ve o, ahirette husrana ugrayanlardandır
كَيْفَ يَهْدِي اللَّهُ قَوْمًا كَفَرُوا بَعْدَ إِيمَانِهِمْ وَشَهِدُوا أَنَّ الرَّسُولَ حَقٌّ وَجَاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُ ۚ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ (86)
Iman ettikten, peygamberlerin hak oldugunu gordukten ve kendilerine apacık deliller geldikten sonra kufre sapan bir kavmi, Allah nasıl hidayete eristirir? Ve Allah, zalimler guruhunu hidayete iletmez
أُولَٰئِكَ جَزَاؤُهُمْ أَنَّ عَلَيْهِمْ لَعْنَةَ اللَّهِ وَالْمَلَائِكَةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ (87)
Iste bunların cezası: Allah´ın, meleklerin ve butun insanların la´neti onların uzerinedir
خَالِدِينَ فِيهَا لَا يُخَفَّفُ عَنْهُمُ الْعَذَابُ وَلَا هُمْ يُنظَرُونَ (88)
Ebediyyen onun icindedirler. Onlardan azab hafifletilmez ve onlara rahmet nazarıyla bakılmaz
إِلَّا الَّذِينَ تَابُوا مِن بَعْدِ ذَٰلِكَ وَأَصْلَحُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ (89)
Ancak bunun ardından tevbe edip islah edenler mustesnadır. Dogrusu Allah, Gafur´dur, Rahim´dir
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بَعْدَ إِيمَانِهِمْ ثُمَّ ازْدَادُوا كُفْرًا لَّن تُقْبَلَ تَوْبَتُهُمْ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الضَّالُّونَ (90)
Iman ettikten sonra kufredip de, kufurleri artanların tevbeleri kabul edilmez. Iste onlar sapıkların kendileridir
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَمَاتُوا وَهُمْ كُفَّارٌ فَلَن يُقْبَلَ مِنْ أَحَدِهِم مِّلْءُ الْأَرْضِ ذَهَبًا وَلَوِ افْتَدَىٰ بِهِ ۗ أُولَٰئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ وَمَا لَهُم مِّن نَّاصِرِينَ (91)
Dogrusu kufredip de, kafir olarak olenler, yeryuzu dolusu altını fidye verecek olsalar yine de hic birinden kabul edilmez. Onlar icin elim bir azab vardır. Ve onların hic yardımcıları da yoktur
لَن تَنَالُوا الْبِرَّ حَتَّىٰ تُنفِقُوا مِمَّا تُحِبُّونَ ۚ وَمَا تُنفِقُوا مِن شَيْءٍ فَإِنَّ اللَّهَ بِهِ عَلِيمٌ (92)
Sevdiginiz seylerden infak etmedikce, asla bir´e erisemezsiniz. Ve her ne infak ederseniz; suphesiz Allah, onu bilir
۞ كُلُّ الطَّعَامِ كَانَ حِلًّا لِّبَنِي إِسْرَائِيلَ إِلَّا مَا حَرَّمَ إِسْرَائِيلُ عَلَىٰ نَفْسِهِ مِن قَبْلِ أَن تُنَزَّلَ التَّوْرَاةُ ۗ قُلْ فَأْتُوا بِالتَّوْرَاةِ فَاتْلُوهَا إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ (93)
Tevrat inmeden evvel Israil´in, kendi nefsine haram kıldıgından baska butun yiyecekler Israilogullarına helal idi. Eger sadıklardan iseniz; haydi Tevrat´ı getirip okuyun, de
فَمَنِ افْتَرَىٰ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ مِن بَعْدِ ذَٰلِكَ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ (94)
Bundan sonra artık kim Allah´a karsı yalan isnad ederse; iste onlar zalimlerin kendileridir
قُلْ صَدَقَ اللَّهُ ۗ فَاتَّبِعُوا مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ (95)
De ki: Allah dogru buyurmustur. O halde Hanif olarak Ibrahim´in dinine uyun. O, musriklerden degildi
إِنَّ أَوَّلَ بَيْتٍ وُضِعَ لِلنَّاسِ لَلَّذِي بِبَكَّةَ مُبَارَكًا وَهُدًى لِّلْعَالَمِينَ (96)
Muhakkak ki insanlar icin konulmus ilk ev; cok mubarek olarak kurulan ve alemler icin hidayet olan Mekke´deki dir
فِيهِ آيَاتٌ بَيِّنَاتٌ مَّقَامُ إِبْرَاهِيمَ ۖ وَمَن دَخَلَهُ كَانَ آمِنًا ۗ وَلِلَّهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ إِلَيْهِ سَبِيلًا ۚ وَمَن كَفَرَ فَإِنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ عَنِ الْعَالَمِينَ (97)
Orada apacık alametlerle, Ibrahim´in makamı vardır. Kim, oraya girerse emin olur. Ona yol bulabilen herkesin, Ka´be´yi haccetmesi insanlar uzerinde Allah´ın bir hakkıdır. Kim inkar ederse; bilsin ki dogrusu Allah, alemlerden mustagni´dir
قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ وَاللَّهُ شَهِيدٌ عَلَىٰ مَا تَعْمَلُونَ (98)
De ki: Ey Ehl-i Kitab; Allah yaptıklarınızı gorup dururken nicin Allah´ın ayetlerini inkar ediyorsunuz
قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللَّهِ مَنْ آمَنَ تَبْغُونَهَا عِوَجًا وَأَنتُمْ شُهَدَاءُ ۗ وَمَا اللَّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ (99)
De ki: Ey Ehl-i Kitab, siz gercegi gordugunuz halde Allah´ın yolunu egri gostermeye yeltenerek, iman edenleri nicin ondan ceviriyorsunuz? Allah, yaptıklarınızdan gafil degildir
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تُطِيعُوا فَرِيقًا مِّنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ يَرُدُّوكُم بَعْدَ إِيمَانِكُمْ كَافِرِينَ (100)
Ey iman edenler; eger kendilerine kitab verilenlerden herhangi bir zumreye uyarsanız, imanınızdan sonra sizi cevirirler de kafir yaparlar
وَكَيْفَ تَكْفُرُونَ وَأَنتُمْ تُتْلَىٰ عَلَيْكُمْ آيَاتُ اللَّهِ وَفِيكُمْ رَسُولُهُ ۗ وَمَن يَعْتَصِم بِاللَّهِ فَقَدْ هُدِيَ إِلَىٰ صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ (101)
Allah´ın ayetleri size okunur, aranızda peygamberi bulunurken nasıl kufredersiniz? Kim, Allah´a sımsıkı sarılırsa; muhakkak dogru yola iletilmistir
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ حَقَّ تُقَاتِهِ وَلَا تَمُوتُنَّ إِلَّا وَأَنتُم مُّسْلِمُونَ (102)
Ey iman edenler; Allah´tan nasıl korkmak lazımsa oylece korkun. Ve her halde musluman olarak can verin
وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللَّهِ جَمِيعًا وَلَا تَفَرَّقُوا ۚ وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ كُنتُمْ أَعْدَاءً فَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَأَصْبَحْتُم بِنِعْمَتِهِ إِخْوَانًا وَكُنتُمْ عَلَىٰ شَفَا حُفْرَةٍ مِّنَ النَّارِ فَأَنقَذَكُم مِّنْهَا ۗ كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ (103)
Topluca Allah´ın ipine sarılın, ayrılmayın. Ve Allah´ın uzerindeki nimetini hatırlayın. Hani, siz; dusman idiniz de O, kalblerinizin arasını uzlastırdı da, O´nun nimeti sayesinde kardes oldunuz. Siz; bir ates ucurumunun tam kenarında iken, sizi oradan dogru yola eresiniz diye kurtardı. Alah ayetlerini size iste boylece acıklar
وَلْتَكُن مِّنكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ ۚ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ (104)
Icinizden hayra cagıran, iyiligi emredip kotulukten alıkoyan bir topluluk bulunsun. Iste onlar, kurtulusa erenlerdir
وَلَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ تَفَرَّقُوا وَاخْتَلَفُوا مِن بَعْدِ مَا جَاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُ ۚ وَأُولَٰئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ (105)
Kendilerine apacık deliller geldikten sonra, parcalanıp ihtilafa dusenler gibi olmayın. Iste onlara buyuk bir azab vardır
يَوْمَ تَبْيَضُّ وُجُوهٌ وَتَسْوَدُّ وُجُوهٌ ۚ فَأَمَّا الَّذِينَ اسْوَدَّتْ وُجُوهُهُمْ أَكَفَرْتُم بَعْدَ إِيمَانِكُمْ فَذُوقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنتُمْ تَكْفُرُونَ (106)
O gun; nice yuzler agarır, nice yuzler kararır. O zaman yuzleri kara olanlara: Imanınızdan sonra kufur mu ettiniz? Iste o kufrunuzun cezası olarak tadın azabı, denir
وَأَمَّا الَّذِينَ ابْيَضَّتْ وُجُوهُهُمْ فَفِي رَحْمَةِ اللَّهِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ (107)
Ama yuzleri agaranlar, Allah´ın rahmeti icindedirler. Onlar orada temelli kalacaklardır
تِلْكَ آيَاتُ اللَّهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِالْحَقِّ ۗ وَمَا اللَّهُ يُرِيدُ ظُلْمًا لِّلْعَالَمِينَ (108)
Bunlar; Allah´ın ayetleridir. Onları sana hak olarak okuyoruz. Allah, alemlere zulmetmek istemez
وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۚ وَإِلَى اللَّهِ تُرْجَعُ الْأُمُورُ (109)
Goklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah´ındır. Butun isler Allah´a dondurulur
كُنتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ ۗ وَلَوْ آمَنَ أَهْلُ الْكِتَابِ لَكَانَ خَيْرًا لَّهُم ۚ مِّنْهُمُ الْمُؤْمِنُونَ وَأَكْثَرُهُمُ الْفَاسِقُونَ (110)
Siz; insanlar icin cıkarılmıs en hayırlı ummetsiniz. Iyiligi emreder, kotulukten alıkorsunuz. Ve Allah´a inanırsınız. Ehl-i Kitab´da inanmıs olsaydı; kendileri icin hayırlı olurdu. Iclerinde iman edenler olmakla beraber, cogu fasıklardır
لَن يَضُرُّوكُمْ إِلَّا أَذًى ۖ وَإِن يُقَاتِلُوكُمْ يُوَلُّوكُمُ الْأَدْبَارَ ثُمَّ لَا يُنصَرُونَ (111)
Incitmekten baska size herhangi bir zarar veremezler. Sizinle savassalar bile geri donup kacarlar. Sonra kendilerine yardım da edilmez
ضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ أَيْنَ مَا ثُقِفُوا إِلَّا بِحَبْلٍ مِّنَ اللَّهِ وَحَبْلٍ مِّنَ النَّاسِ وَبَاءُوا بِغَضَبٍ مِّنَ اللَّهِ وَضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الْمَسْكَنَةُ ۚ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ كَانُوا يَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ وَيَقْتُلُونَ الْأَنبِيَاءَ بِغَيْرِ حَقٍّ ۚ ذَٰلِكَ بِمَا عَصَوا وَّكَانُوا يَعْتَدُونَ (112)
Nerede bulunurlarsa bulunsunlar; uzerlerine zillet vurulmustur. Allah´ın ve mu´minlerin ahdine sıgınmıs olanlar mustesna. Allah´ın hısmına ugradılar. Uzelerine de miskinlik vuruldu. Bu, Allah´ın ayetlerini inkar etmeleri ve haksız yere peygamberleri oldurmelerindendir. Bu, onların isyan etmeleri ve taskınlık yapmalarındandır
۞ لَيْسُوا سَوَاءً ۗ مِّنْ أَهْلِ الْكِتَابِ أُمَّةٌ قَائِمَةٌ يَتْلُونَ آيَاتِ اللَّهِ آنَاءَ اللَّيْلِ وَهُمْ يَسْجُدُونَ (113)
Hepsi bir degildir. Onlardan secdeye vararak geceleri Allah´ın ayetlerini okuyup duran bir topluluk vardır
يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَيُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ وَأُولَٰئِكَ مِنَ الصَّالِحِينَ (114)
Onlar; Allah´a ve ahiret gunune inanırlar. Iyiligi emreder, kotulukten alıkoyarlar. Hayırlara kosusurlar, iste onlar salihlerdendir
وَمَا يَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ فَلَن يُكْفَرُوهُ ۗ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِالْمُتَّقِينَ (115)
Ne hayır yaparlarsa; ondan mahrum bırakılacak degildirler. Ve Allah, takva sahiblerini bilir
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا لَن تُغْنِيَ عَنْهُمْ أَمْوَالُهُمْ وَلَا أَوْلَادُهُم مِّنَ اللَّهِ شَيْئًا ۖ وَأُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ ۚ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ (116)
Kufredenlerin malları ve cocukları Allah´a karsı kendilerine hicbir fayda saglamayacaktır. Onlar cehennem yaranıdırlar, orada ebediyyen kalacaklardır
مَثَلُ مَا يُنفِقُونَ فِي هَٰذِهِ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا كَمَثَلِ رِيحٍ فِيهَا صِرٌّ أَصَابَتْ حَرْثَ قَوْمٍ ظَلَمُوا أَنفُسَهُمْ فَأَهْلَكَتْهُ ۚ وَمَا ظَلَمَهُمُ اللَّهُ وَلَٰكِنْ أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ (117)
Bu dunya hayatında onların sarfettikleri seylerin durumu; kendilerine zulmeden bir kavmin ekinlerine isabet ederek mahveden kavurucu bir ruzgarın durumuna benzer. Allah onlara zulmetmedi, ama onlar; kendilerine zulmediyorlardı
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا بِطَانَةً مِّن دُونِكُمْ لَا يَأْلُونَكُمْ خَبَالًا وَدُّوا مَا عَنِتُّمْ قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَاءُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْ وَمَا تُخْفِي صُدُورُهُمْ أَكْبَرُ ۚ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ الْآيَاتِ ۖ إِن كُنتُمْ تَعْقِلُونَ (118)
Ey iman edenler; sizden baskalarını dost edinmeyin. Onlar; sizi, sasırtmaktan geri kalmazlar. Sıkıntıya dusmenizi isterler. Ofkeleri agızlarından tasmaktadır. Sinelerinin gizledigi ise daha buyuktur. Dusunurseniz size ayetlerimizi acıkladık
هَا أَنتُمْ أُولَاءِ تُحِبُّونَهُمْ وَلَا يُحِبُّونَكُمْ وَتُؤْمِنُونَ بِالْكِتَابِ كُلِّهِ وَإِذَا لَقُوكُمْ قَالُوا آمَنَّا وَإِذَا خَلَوْا عَضُّوا عَلَيْكُمُ الْأَنَامِلَ مِنَ الْغَيْظِ ۚ قُلْ مُوتُوا بِغَيْظِكُمْ ۗ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ (119)
Iste siz; oyle kimselersiniz ki; onlar sizi sevmezken, siz onları seversiniz. Ve kitabın butunune inanırsınız. Onlar ise ancak sizinle karsılastıkları zaman; Iman ettik, derler. Yalnız baslarına kaldıkları vakit de, size karsı ofkeden parmaklarını ısırırlar. De ki: Ofkenizden olun. Gercekten Allah, goguslerin ozunu bilir
إِن تَمْسَسْكُمْ حَسَنَةٌ تَسُؤْهُمْ وَإِن تُصِبْكُمْ سَيِّئَةٌ يَفْرَحُوا بِهَا ۖ وَإِن تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا لَا يَضُرُّكُمْ كَيْدُهُمْ شَيْئًا ۗ إِنَّ اللَّهَ بِمَا يَعْمَلُونَ مُحِيطٌ (120)
Sizlere bir iyilik dokunursa; bu onları, uzer. Ama basınıza bir felaket gelirse; buna sevinirler. Sabreder ve sakınırsanız, onların hilesi size hicbir zarar veremez. Suphesiz ki, Allah, onların yaptıklarını kusatmıstır
وَإِذْ غَدَوْتَ مِنْ أَهْلِكَ تُبَوِّئُ الْمُؤْمِنِينَ مَقَاعِدَ لِلْقِتَالِ ۗ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ (121)
Hani sen; mu´minleri savas icin duracakları yere yerlestirmek uzere erkenden ayrılmıstın. Allah, Semi´dir, Alim´dir
إِذْ هَمَّت طَّائِفَتَانِ مِنكُمْ أَن تَفْشَلَا وَاللَّهُ وَلِيُّهُمَا ۗ وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ (122)
O zaman sizden iki takım bozulmaya yuz tutmustu. Halbuki onların dostu Allah idi. Mu´minler yalnız Allah´a guvenip, dayansınlar
وَلَقَدْ نَصَرَكُمُ اللَّهُ بِبَدْرٍ وَأَنتُمْ أَذِلَّةٌ ۖ فَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ (123)
Andolsun ki siz, duskun bir durumda iken Bedir´de Allah size kat´i bir zafer vermisti. Allah´tan korkun ki sukretmis olasınız
إِذْ تَقُولُ لِلْمُؤْمِنِينَ أَلَن يَكْفِيَكُمْ أَن يُمِدَّكُمْ رَبُّكُم بِثَلَاثَةِ آلَافٍ مِّنَ الْمَلَائِكَةِ مُنزَلِينَ (124)
Hani sen; mu´minlere: Indirilmis ucbin melekle Rabbınızın size yardım etmesi yetmez mi? diyordun
بَلَىٰ ۚ إِن تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا وَيَأْتُوكُم مِّن فَوْرِهِمْ هَٰذَا يُمْدِدْكُمْ رَبُّكُم بِخَمْسَةِ آلَافٍ مِّنَ الْمَلَائِكَةِ مُسَوِّمِينَ (125)
Evet. Sabreder, sakınırsanız ve onlar da uzerinize gelirlerse; Rabbınız, size nisanlı besbin melekle yardım edecektir
وَمَا جَعَلَهُ اللَّهُ إِلَّا بُشْرَىٰ لَكُمْ وَلِتَطْمَئِنَّ قُلُوبُكُم بِهِ ۗ وَمَا النَّصْرُ إِلَّا مِنْ عِندِ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ (126)
Bu yardımı Allah; size, sırf bir mujde olsun ve kalbleriniz bununla yatıssın diye yaptı. Yoksa zafer, ancak Aziz ve Hakim olan Allah´tandır
لِيَقْطَعَ طَرَفًا مِّنَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَوْ يَكْبِتَهُمْ فَيَنقَلِبُوا خَائِبِينَ (127)
Kufredenlerin bir kısmını kessin veya perisan etsin de umitsiz olarak geri donup gitsinler diye
لَيْسَ لَكَ مِنَ الْأَمْرِ شَيْءٌ أَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْ أَوْ يُعَذِّبَهُمْ فَإِنَّهُمْ ظَالِمُونَ (128)
Senin elinde emirden bir sey yok. Allah, ya onların tevbesini kabul eder, yahut da zalim oldukları icin azablandırır
وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۚ يَغْفِرُ لِمَن يَشَاءُ وَيُعَذِّبُ مَن يَشَاءُ ۚ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ (129)
Goklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah´ındır. Diledigini bagıslar, diledigine azab eder. Ve Allah, Gafur´dur, Rahim´dir
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَأْكُلُوا الرِّبَا أَضْعَافًا مُّضَاعَفَةً ۖ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ (130)
Ey iman edenler; kat kat faiz yemeyin. Allah´tan korkunki felah bulasınız
وَاتَّقُوا النَّارَ الَّتِي أُعِدَّتْ لِلْكَافِرِينَ (131)
Kafirler icin hazırlanmıs olan atesten sakının
وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَالرَّسُولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ (132)
Allah´a ve Peygamber´e itaat edin ki rahmete erdirilesiniz
۞ وَسَارِعُوا إِلَىٰ مَغْفِرَةٍ مِّن رَّبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمَاوَاتُ وَالْأَرْضُ أُعِدَّتْ لِلْمُتَّقِينَ (133)
Rabbınızın magfiretine ve genisligi goklerle yer arası kadar olan cennete kosun. O, takva sahibleri icin hazırlanmıstır
الَّذِينَ يُنفِقُونَ فِي السَّرَّاءِ وَالضَّرَّاءِ وَالْكَاظِمِينَ الْغَيْظَ وَالْعَافِينَ عَنِ النَّاسِ ۗ وَاللَّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ (134)
Onlar ki; bollukta ve darlıkta infak ederler, ofkelerini yenerler, insanların kusurlarını bagıslarlar. Allah, ihsan edenleri sever
وَالَّذِينَ إِذَا فَعَلُوا فَاحِشَةً أَوْ ظَلَمُوا أَنفُسَهُمْ ذَكَرُوا اللَّهَ فَاسْتَغْفَرُوا لِذُنُوبِهِمْ وَمَن يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلَّا اللَّهُ وَلَمْ يُصِرُّوا عَلَىٰ مَا فَعَلُوا وَهُمْ يَعْلَمُونَ (135)
Onlar ki; fena bir sey yaptıklarında veya kendilerine zulmettiklerinde Allah´ı anarlar. Hemen gunahlarının bagıslanmasını dilerler. Gunahları, Allah´tan baska kim bagıslar? Hem onlar yaptıklarında bile bile ısrar da etmezler
أُولَٰئِكَ جَزَاؤُهُم مَّغْفِرَةٌ مِّن رَّبِّهِمْ وَجَنَّاتٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا ۚ وَنِعْمَ أَجْرُ الْعَامِلِينَ (136)
Iste onların mukafatı: Rabblarından bir magfiret ve altından ırmaklar akan cennetlerdir. Orada temelli kalacaklardır. Ne de guzeldir mukafatı is yapanların
قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِكُمْ سُنَنٌ فَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَانظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ (137)
Sizden once neler gelip gecti. Onun icin gezin de yalanlayanların sonunun nasıl oldugunu gorun
هَٰذَا بَيَانٌ لِّلنَّاسِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةٌ لِّلْمُتَّقِينَ (138)
Bu; insanlar icin bir acıklama, muttakiler icin de bir hidayet, bir oguttur
وَلَا تَهِنُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَنتُمُ الْأَعْلَوْنَ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ (139)
Gevsemeyin, uzulmeyin, gercekten inanmıssanız, mutlaka siz ustunsunuz
إِن يَمْسَسْكُمْ قَرْحٌ فَقَدْ مَسَّ الْقَوْمَ قَرْحٌ مِّثْلُهُ ۚ وَتِلْكَ الْأَيَّامُ نُدَاوِلُهَا بَيْنَ النَّاسِ وَلِيَعْلَمَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَيَتَّخِذَ مِنكُمْ شُهَدَاءَ ۗ وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِمِينَ (140)
Eger size bir yara dokunduysa; suphesiz o kavme de o kadar yara dokunmustur. Hem o gunleri Biz, insanlar arasında dondurur dururuz. Bu; Allah´ın iman edenleri belirtmesi ve icinizden sahidler edinmesi icindir. Allah, zalimleri sevmez
وَلِيُمَحِّصَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَيَمْحَقَ الْكَافِرِينَ (141)
Bu; Allah´ın iman edenleri secmesi, kafirleri mahvetmesi icindir
أَمْ حَسِبْتُمْ أَن تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَعْلَمِ اللَّهُ الَّذِينَ جَاهَدُوا مِنكُمْ وَيَعْلَمَ الصَّابِرِينَ (142)
Yoksa; Allah, icinizden cihad edenleri ve sabredenleri belirtmeden cennet´e girivereceginizi mi sandınız
وَلَقَدْ كُنتُمْ تَمَنَّوْنَ الْمَوْتَ مِن قَبْلِ أَن تَلْقَوْهُ فَقَدْ رَأَيْتُمُوهُ وَأَنتُمْ تَنظُرُونَ (143)
Gercekten siz, olumle karsılasmadan once onu arzulamıstınız. Iste onu gordugunuz halde bakıp duruyorsunuz
وَمَا مُحَمَّدٌ إِلَّا رَسُولٌ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهِ الرُّسُلُ ۚ أَفَإِن مَّاتَ أَوْ قُتِلَ انقَلَبْتُمْ عَلَىٰ أَعْقَابِكُمْ ۚ وَمَن يَنقَلِبْ عَلَىٰ عَقِبَيْهِ فَلَن يَضُرَّ اللَّهَ شَيْئًا ۗ وَسَيَجْزِي اللَّهُ الشَّاكِرِينَ (144)
Muhammed; sadece bir elcidir. Ondan once de nice elciler gelip gecmistir. Simdi o, olur veya oldurulurse; geriye mi doneceksiniz? Kim geriye donerse; Allah´a hic bir zarar vermez. Allah, sukredenlerin mukafatını verecektir
وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ أَن تَمُوتَ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ كِتَابًا مُّؤَجَّلًا ۗ وَمَن يُرِدْ ثَوَابَ الدُّنْيَا نُؤْتِهِ مِنْهَا وَمَن يُرِدْ ثَوَابَ الْآخِرَةِ نُؤْتِهِ مِنْهَا ۚ وَسَنَجْزِي الشَّاكِرِينَ (145)
Allah´ın izni olmadıkca hic bir kimseye olmek yoktur. O, vadesiyle yazılmıs bir yazıdır. Kim dunya nimetini isterse kendisine ondan veririz, kim de ahiret nimetini dilerse buna da ondan veririz. Ve sukredenleri mukafatlandıracagız
وَكَأَيِّن مِّن نَّبِيٍّ قَاتَلَ مَعَهُ رِبِّيُّونَ كَثِيرٌ فَمَا وَهَنُوا لِمَا أَصَابَهُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَمَا ضَعُفُوا وَمَا اسْتَكَانُوا ۗ وَاللَّهُ يُحِبُّ الصَّابِرِينَ (146)
Nice peygamberler, beraberinde Rabba kul olanlardan bir cogu bulundugu halde savastılar ve Allah yolunda baslarına gelenlerden dolayı yılmadılar, boyun egmediler. Allah, sabredenleri sever
وَمَا كَانَ قَوْلَهُمْ إِلَّا أَن قَالُوا رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَإِسْرَافَنَا فِي أَمْرِنَا وَثَبِّتْ أَقْدَامَنَا وَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ (147)
Sadece: Ey Rabbımız, gunahlarımızı ve isimizdeki israfımızı bize bagısla, sebatımızı artır; kafirler guruhuna karsı bize yardım et, diyorlardı
فَآتَاهُمُ اللَّهُ ثَوَابَ الدُّنْيَا وَحُسْنَ ثَوَابِ الْآخِرَةِ ۗ وَاللَّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ (148)
Bu yuzden Allah, onlara dunya nimetini de, ahiret nimetini de fazlasıyla verdi. Ve Allah ihsan edenleri sever
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تُطِيعُوا الَّذِينَ كَفَرُوا يَرُدُّوكُمْ عَلَىٰ أَعْقَابِكُمْ فَتَنقَلِبُوا خَاسِرِينَ (149)
Ey iman edenler; kufredenlere uyarsanız okcelerinizin ustunden sizi geri cevirirler de husrana ugrayanlardan olursunuz
بَلِ اللَّهُ مَوْلَاكُمْ ۖ وَهُوَ خَيْرُ النَّاصِرِينَ (150)
Halbuki Mevlanız Allah´tır. Ve O, yardımcıların en hayırlısıdır
سَنُلْقِي فِي قُلُوبِ الَّذِينَ كَفَرُوا الرُّعْبَ بِمَا أَشْرَكُوا بِاللَّهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهِ سُلْطَانًا ۖ وَمَأْوَاهُمُ النَّارُ ۚ وَبِئْسَ مَثْوَى الظَّالِمِينَ (151)
Hakkında hicbir delil indirilmedigi seyi Allah´a es tuttuklarından dolayı kufredenlerin kalblerine korku salacagız. Onların varacagı yer, atestir. Ne kotudur o zalimlerin varacagı yer
وَلَقَدْ صَدَقَكُمُ اللَّهُ وَعْدَهُ إِذْ تَحُسُّونَهُم بِإِذْنِهِ ۖ حَتَّىٰ إِذَا فَشِلْتُمْ وَتَنَازَعْتُمْ فِي الْأَمْرِ وَعَصَيْتُم مِّن بَعْدِ مَا أَرَاكُم مَّا تُحِبُّونَ ۚ مِنكُم مَّن يُرِيدُ الدُّنْيَا وَمِنكُم مَّن يُرِيدُ الْآخِرَةَ ۚ ثُمَّ صَرَفَكُمْ عَنْهُمْ لِيَبْتَلِيَكُمْ ۖ وَلَقَدْ عَفَا عَنكُمْ ۗ وَاللَّهُ ذُو فَضْلٍ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ (152)
Gercekten Allah´ın size olan vaadi dogru cıktı; O´nun izni ile kafirleri kırıp biciyordunuz ki icinizden, dunyayı isteyenler ve ahireti isteyenler bulundugundan sevdiginiz zaferi size gosterdikten sonra; bas kaldırdıgınız, verilen emir hakkında cekistiginiz ve yıldıgınız zaman, imtihan etmek icin Allah sizi maglubiyete ugrattı. Bununla beraber sizi bagısladı. Allah mu´minlere lutufkardır
۞ إِذْ تُصْعِدُونَ وَلَا تَلْوُونَ عَلَىٰ أَحَدٍ وَالرَّسُولُ يَدْعُوكُمْ فِي أُخْرَاكُمْ فَأَثَابَكُمْ غَمًّا بِغَمٍّ لِّكَيْلَا تَحْزَنُوا عَلَىٰ مَا فَاتَكُمْ وَلَا مَا أَصَابَكُمْ ۗ وَاللَّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ (153)
Hani siz; kimseye bakmadan kacıyordunuz. Peygamber de arkanızdan cagırıp duruyordu. Kaybettiginize ve basınıza gelene uzulmeyesiniz diye Allah, sizi kederden kedere ugrattı. Ve Allah, yaptıklarınızdan haberdardır
ثُمَّ أَنزَلَ عَلَيْكُم مِّن بَعْدِ الْغَمِّ أَمَنَةً نُّعَاسًا يَغْشَىٰ طَائِفَةً مِّنكُمْ ۖ وَطَائِفَةٌ قَدْ أَهَمَّتْهُمْ أَنفُسُهُمْ يَظُنُّونَ بِاللَّهِ غَيْرَ الْحَقِّ ظَنَّ الْجَاهِلِيَّةِ ۖ يَقُولُونَ هَل لَّنَا مِنَ الْأَمْرِ مِن شَيْءٍ ۗ قُلْ إِنَّ الْأَمْرَ كُلَّهُ لِلَّهِ ۗ يُخْفُونَ فِي أَنفُسِهِم مَّا لَا يُبْدُونَ لَكَ ۖ يَقُولُونَ لَوْ كَانَ لَنَا مِنَ الْأَمْرِ شَيْءٌ مَّا قُتِلْنَا هَاهُنَا ۗ قُل لَّوْ كُنتُمْ فِي بُيُوتِكُمْ لَبَرَزَ الَّذِينَ كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقَتْلُ إِلَىٰ مَضَاجِعِهِمْ ۖ وَلِيَبْتَلِيَ اللَّهُ مَا فِي صُدُورِكُمْ وَلِيُمَحِّصَ مَا فِي قُلُوبِكُمْ ۗ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ (154)
Sonra o uzuntunun ardından, uzerinize oyle bir emniyet ve oyle bir uyku indirdi ki; icinizden bir kısmını buruyordu, bir kısmı da canları sevdasına dusmustu. Allah´a karsı cahiliyet zannı gibi haksız bir zan besliyorlar. Bu isten bize ne? diyorlardı. De ki: Butun is Allah´ındır. Iclerinde sana acmadıkları birsey gizliyorlar. Bu, bize ait birsey olsaydı burada oldurulmezdik, diyorlar. De ki: Evlerinizde olsaydınız uzerlerine olum yazılmıs olanlar yine mutlaka devrilecekleri yerlere cıkıp gideceklerdi. Bu; goguslerinizin icindekini yoklamak, kalblerinizdekini temizlemek icindir. Allah, goguslerdekini bilendir
إِنَّ الَّذِينَ تَوَلَّوْا مِنكُمْ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِ إِنَّمَا اسْتَزَلَّهُمُ الشَّيْطَانُ بِبَعْضِ مَا كَسَبُوا ۖ وَلَقَدْ عَفَا اللَّهُ عَنْهُمْ ۗ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ حَلِيمٌ (155)
Iki toplulugun karsılastıgı gun; icinizden geri donenleri, yaptıklarının bir kısmından oturu seytan yoldan cıkarmak istemistir. Bununla beraber Allah onları bagısladı. Gercekten Allah, Gafur´dur, Halim´dir
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ كَفَرُوا وَقَالُوا لِإِخْوَانِهِمْ إِذَا ضَرَبُوا فِي الْأَرْضِ أَوْ كَانُوا غُزًّى لَّوْ كَانُوا عِندَنَا مَا مَاتُوا وَمَا قُتِلُوا لِيَجْعَلَ اللَّهُ ذَٰلِكَ حَسْرَةً فِي قُلُوبِهِمْ ۗ وَاللَّهُ يُحْيِي وَيُمِيتُ ۗ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ (156)
Ey iman edenler; siz; kufredip de yeryuzunde dolasan veya gazada bulunan kardesleri hakkında: Onlar yanınızda olsalardı olmezler veya oldurulmezlerdi, diyenler gibi olmayın. Allah; bunu, onların kalblerinde bir hasret olarak koydu. Halbuki olduren de dirilten de Allah´tır. Ve Allah, yaptıgınız seyleri gorendir
وَلَئِن قُتِلْتُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَوْ مُتُّمْ لَمَغْفِرَةٌ مِّنَ اللَّهِ وَرَحْمَةٌ خَيْرٌ مِّمَّا يَجْمَعُونَ (157)
Andolsun ki, Allah yolunda oldurulur veya olurseniz; Allah´ın bagıslaması ve rahmeti onların toplayacagı seylerden cok daha hayırlıdır
وَلَئِن مُّتُّمْ أَوْ قُتِلْتُمْ لَإِلَى اللَّهِ تُحْشَرُونَ (158)
Andolsun ki, olseniz de, oldurulseniz de; Allah katında toplanacaksınız
فَبِمَا رَحْمَةٍ مِّنَ اللَّهِ لِنتَ لَهُمْ ۖ وَلَوْ كُنتَ فَظًّا غَلِيظَ الْقَلْبِ لَانفَضُّوا مِنْ حَوْلِكَ ۖ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمْ وَشَاوِرْهُمْ فِي الْأَمْرِ ۖ فَإِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ ۚ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّلِينَ (159)
Allah´ın rahmeti sayesinde sen onlara karsı yumusak davrandın. Eger kaba ve katı kalbli olsaydın suphesiz cevrenden dagılır giderlerdi. Oyleyse onları bagısla ve yargılanmalarını dile. Isler hakkında onlarla musavere et. Bir kerre de azmettin mi artık Allah´a tevekkul et. Muhakkak Allah, tevekkul edenleri sever
إِن يَنصُرْكُمُ اللَّهُ فَلَا غَالِبَ لَكُمْ ۖ وَإِن يَخْذُلْكُمْ فَمَن ذَا الَّذِي يَنصُرُكُم مِّن بَعْدِهِ ۗ وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ (160)
Allah size yardım ederse, artık sizi yenecek yoktur. Sizi yardımsız bırakırsa da ondan baska size yardım edecek kimdir. Mu´minler sadece Allah´a tevekkul etsinler
وَمَا كَانَ لِنَبِيٍّ أَن يَغُلَّ ۚ وَمَن يَغْلُلْ يَأْتِ بِمَا غَلَّ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۚ ثُمَّ تُوَفَّىٰ كُلُّ نَفْسٍ مَّا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ (161)
Bir peygamber icin emanete hıyanet, olur sey degildir. Kim boyle hainlik ederse; kıyamet gunu hainlik ettigi sey ile gelir. Sonra herkese kazandıgı odenir. Ve onlara zulmedilmez
أَفَمَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَ اللَّهِ كَمَن بَاءَ بِسَخَطٍ مِّنَ اللَّهِ وَمَأْوَاهُ جَهَنَّمُ ۚ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ (162)
Allah´ın rızasına uyan kimse; hic Allah´ın hısmına ugrayan gibi olur mu? Onun varacagı yer, cehennemdir. O, ne kotu donus yeridir
هُمْ دَرَجَاتٌ عِندَ اللَّهِ ۗ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِمَا يَعْمَلُونَ (163)
Onlar, Allah katında derece derecedir. Allah yaptıklarını gorendir
لَقَدْ مَنَّ اللَّهُ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ إِذْ بَعَثَ فِيهِمْ رَسُولًا مِّنْ أَنفُسِهِمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِهِ وَيُزَكِّيهِمْ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَإِن كَانُوا مِن قَبْلُ لَفِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ (164)
And olsun ki: Allah, mu´minlere buyuk bir lutufda bulunmustur. Zira onlara Allah´ın ayetlerini okuyan, teskiye eden, kitab ve hikmeti ogreten kendi iclerinden bir peygamber gondermistir. Halbuki onlar, daha once apacık bir dalalet icindeydiler
أَوَلَمَّا أَصَابَتْكُم مُّصِيبَةٌ قَدْ أَصَبْتُم مِّثْلَيْهَا قُلْتُمْ أَنَّىٰ هَٰذَا ۖ قُلْ هُوَ مِنْ عِندِ أَنفُسِكُمْ ۗ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ (165)
Onları iki misline ugrattıgınız bir musibete kendiniz ugrayınca; bu nereden? dediniz. De ki: O, kendinizdendir. Dogrusu Allah herseye kadirdir
وَمَا أَصَابَكُمْ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِ فَبِإِذْنِ اللَّهِ وَلِيَعْلَمَ الْمُؤْمِنِينَ (166)
Iki ordu karsılastıgı gun size gelen musibet, Allah´ın emriyleydi. Bu; mu´minleri belirtmek icindi
وَلِيَعْلَمَ الَّذِينَ نَافَقُوا ۚ وَقِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا قَاتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَوِ ادْفَعُوا ۖ قَالُوا لَوْ نَعْلَمُ قِتَالًا لَّاتَّبَعْنَاكُمْ ۗ هُمْ لِلْكُفْرِ يَوْمَئِذٍ أَقْرَبُ مِنْهُمْ لِلْإِيمَانِ ۚ يَقُولُونَ بِأَفْوَاهِهِم مَّا لَيْسَ فِي قُلُوبِهِمْ ۗ وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا يَكْتُمُونَ (167)
Bir de munafıklık edenleri acıga vurmak icindi. Kendilerine: Gelin Allah yolunda savasın veya savunun, dendigi zaman: sayet savasmayı bilseydik pesinizden gelirdik, dediler. O gun onlar imandan cok kufre yakındılar. Kalblerinde olmayan seyi agızlarıyla soyluyorlardı. Onların gizledigi seyi Allah cok iyi bilir
الَّذِينَ قَالُوا لِإِخْوَانِهِمْ وَقَعَدُوا لَوْ أَطَاعُونَا مَا قُتِلُوا ۗ قُلْ فَادْرَءُوا عَنْ أَنفُسِكُمُ الْمَوْتَ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ (168)
Kendileri oturarak kardesleri icin: Bize uysalardı oldurulmezlerdi, diyenlere, de ki: Sayet sadıklardan iseniz, kendi nefislerinizden olumu geri cevirin
وَلَا تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ قُتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَمْوَاتًا ۚ بَلْ أَحْيَاءٌ عِندَ رَبِّهِمْ يُرْزَقُونَ (169)
Allah yolunda oldurulenleri sakın olu sanmayın, bilakis onlar diridirler, Rabbları katında rızıklandırılırlar
فَرِحِينَ بِمَا آتَاهُمُ اللَّهُ مِن فَضْلِهِ وَيَسْتَبْشِرُونَ بِالَّذِينَ لَمْ يَلْحَقُوا بِهِم مِّنْ خَلْفِهِمْ أَلَّا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ (170)
Allah´ın keremiyle kendilerine verdiklerinden sevinerek arkalarından henuz kendilerine katılmayanlara; kendilerine korku olmadıgını ve uzulmeyeceklerini, mujdelemek isterler
۞ يَسْتَبْشِرُونَ بِنِعْمَةٍ مِّنَ اللَّهِ وَفَضْلٍ وَأَنَّ اللَّهَ لَا يُضِيعُ أَجْرَ الْمُؤْمِنِينَ (171)
Onlar Allah´tan gelen bir nimet ve kerem ile ve Allah´ın mu´minlerin mukafatını zayi etmeyecegi mujdesiyle sevinirler
الَّذِينَ اسْتَجَابُوا لِلَّهِ وَالرَّسُولِ مِن بَعْدِ مَا أَصَابَهُمُ الْقَرْحُ ۚ لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا مِنْهُمْ وَاتَّقَوْا أَجْرٌ عَظِيمٌ (172)
Kendileri yara aldıktan sonra yine Allah´ın ve peygamberin davetine kosanlar, ihsan edenler ve sakınanlar icin pek buyuk mukafat vardır
الَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ إِيمَانًا وَقَالُوا حَسْبُنَا اللَّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ (173)
Onlar ki: Bir takım kimseler kendilerine; dusmanlarınız sizin icin kuvvetlerini topladılar onlardan korkun dedikleri zaman, bu haber onların imanını artırır da, Allah bize kafidir. O ne guzel vekildir, derler
فَانقَلَبُوا بِنِعْمَةٍ مِّنَ اللَّهِ وَفَضْلٍ لَّمْ يَمْسَسْهُمْ سُوءٌ وَاتَّبَعُوا رِضْوَانَ اللَّهِ ۗ وَاللَّهُ ذُو فَضْلٍ عَظِيمٍ (174)
Sonra da kendilerine hic bir kotuluk dokunmadan Allah´tan bir nimet ve bollukla geri donduler. Allah´ın rızasına uydular. Ve Allah, cok buyuk lutuf sahibidir
إِنَّمَا ذَٰلِكُمُ الشَّيْطَانُ يُخَوِّفُ أَوْلِيَاءَهُ فَلَا تَخَافُوهُمْ وَخَافُونِ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ (175)
O seytan, ancak kendi dostlarını korkutur. Mu´min iseniz onlardan korkmayın, Benden korkun
وَلَا يَحْزُنكَ الَّذِينَ يُسَارِعُونَ فِي الْكُفْرِ ۚ إِنَّهُمْ لَن يَضُرُّوا اللَّهَ شَيْئًا ۗ يُرِيدُ اللَّهُ أَلَّا يَجْعَلَ لَهُمْ حَظًّا فِي الْآخِرَةِ ۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ (176)
Kufre kosanlar, seni uzmesin. Suphesiz onlar, Allah´a zarar veremezler. Allah, onlara ahirette hic bir nasib vermemek istiyor. Onlar icin buyuk bir azab vardır
إِنَّ الَّذِينَ اشْتَرَوُا الْكُفْرَ بِالْإِيمَانِ لَن يَضُرُّوا اللَّهَ شَيْئًا وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ (177)
Iman karsılıgı kufru satın alanlar; Allah´a hic bir sey ile zarar veremezler. Onlar icin elem verici bir azab vardır
وَلَا يَحْسَبَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا أَنَّمَا نُمْلِي لَهُمْ خَيْرٌ لِّأَنفُسِهِمْ ۚ إِنَّمَا نُمْلِي لَهُمْ لِيَزْدَادُوا إِثْمًا ۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ مُّهِينٌ (178)
Kufredenler, kendilerine muhlet verisimizi; sakın kendileri icin hayırlı sanmasınlar, Biz onlara sırf gunahları cogalsın diye muhlet veriyoruz. Onlar icin alcaltıcı bir azab vardır
مَّا كَانَ اللَّهُ لِيَذَرَ الْمُؤْمِنِينَ عَلَىٰ مَا أَنتُمْ عَلَيْهِ حَتَّىٰ يَمِيزَ الْخَبِيثَ مِنَ الطَّيِّبِ ۗ وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُطْلِعَكُمْ عَلَى الْغَيْبِ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ يَجْتَبِي مِن رُّسُلِهِ مَن يَشَاءُ ۖ فَآمِنُوا بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ ۚ وَإِن تُؤْمِنُوا وَتَتَّقُوا فَلَكُمْ أَجْرٌ عَظِيمٌ (179)
Allah; mu´minleri oldukları halde bırakacak degildir. Nihayet murdarı temizden ayıracaktır. Allah, size gaybı da bildirecek degildir. Fakat Allah, peygamberlerinden diledigini secer. Bunun icin siz, Allah´a ve peygamberlerine inanın. Inanır ve sakınırsanız; size cok buyuk bir mukafat vardır
وَلَا يَحْسَبَنَّ الَّذِينَ يَبْخَلُونَ بِمَا آتَاهُمُ اللَّهُ مِن فَضْلِهِ هُوَ خَيْرًا لَّهُم ۖ بَلْ هُوَ شَرٌّ لَّهُمْ ۖ سَيُطَوَّقُونَ مَا بَخِلُوا بِهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۗ وَلِلَّهِ مِيرَاثُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۗ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ (180)
Allah´ın fazl-ı kereminden verdigi seylerde cimrilik edenler; bunun kendileri icin hayırlı oldugunu sanmasınlar. Bilakis bu, onlar icin serlidir. Cimrilik ettikleri sey; kıyamet gunu boyunlarına dolanacaktır. Goklerin ve yerin mirası Allah´ındır. Ve Allah, islediginiz seylerden haberdardır
لَّقَدْ سَمِعَ اللَّهُ قَوْلَ الَّذِينَ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ فَقِيرٌ وَنَحْنُ أَغْنِيَاءُ ۘ سَنَكْتُبُ مَا قَالُوا وَقَتْلَهُمُ الْأَنبِيَاءَ بِغَيْرِ حَقٍّ وَنَقُولُ ذُوقُوا عَذَابَ الْحَرِيقِ (181)
Gercekten, Allah, fakirdir, bizler zenginiz, diyenlerin lafını; Allah isitmistir. Dediklerini ve haksız yere peygamberleri oldurduklerini yazacagız. Ve: Tadın o yangın azabını, diyecegiz
ذَٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيكُمْ وَأَنَّ اللَّهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِّلْعَبِيدِ (182)
Bu, yaptıgınızın karsılıgıdır. Allah kullarına asla zulmedici degildir
الَّذِينَ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ عَهِدَ إِلَيْنَا أَلَّا نُؤْمِنَ لِرَسُولٍ حَتَّىٰ يَأْتِيَنَا بِقُرْبَانٍ تَأْكُلُهُ النَّارُ ۗ قُلْ قَدْ جَاءَكُمْ رُسُلٌ مِّن قَبْلِي بِالْبَيِّنَاتِ وَبِالَّذِي قُلْتُمْ فَلِمَ قَتَلْتُمُوهُمْ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ (183)
Dogrusu, atesin yiyeycegi bir kurban getirmedikce; hicbir peygambere inanmamamız icin Allah, bize and verdi, diyenlere; benden once nice peygamberler size apacık delillerle ve dediginiz seylerle geldi. Dogru soyluyorsanız nicin onları oldurdunuz? de
فَإِن كَذَّبُوكَ فَقَدْ كُذِّبَ رُسُلٌ مِّن قَبْلِكَ جَاءُوا بِالْبَيِّنَاتِ وَالزُّبُرِ وَالْكِتَابِ الْمُنِيرِ (184)
Seni yalanladılarsa senden once acık mucizeler, sahifeler ve nurlu kitabı getirenler de yalanlanmıstı
كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ ۗ وَإِنَّمَا تُوَفَّوْنَ أُجُورَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۖ فَمَن زُحْزِحَ عَنِ النَّارِ وَأُدْخِلَ الْجَنَّةَ فَقَدْ فَازَ ۗ وَمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ (185)
Her nefis, olumu tadacaktır. Kıyamet gunu ecirleriniz size eksiksiz verilecektir. O vakit, kim atesten uzaklastırılır, cennete sokulursa; artık o, kurtulmustur. Zaten dunya hayatı, aldatıcı gecimlikten baska bir sey degildir
۞ لَتُبْلَوُنَّ فِي أَمْوَالِكُمْ وَأَنفُسِكُمْ وَلَتَسْمَعُنَّ مِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ مِن قَبْلِكُمْ وَمِنَ الَّذِينَ أَشْرَكُوا أَذًى كَثِيرًا ۚ وَإِن تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا فَإِنَّ ذَٰلِكَ مِنْ عَزْمِ الْأُمُورِ (186)
And olsun ki; mallarınız ve nefisleriniz konusunda deneneceksiniz. Sizden once kendilerine kitab verilenlerden ve Allah´a sirk kosanlardan bircok incitici seyler isiteceksiniz. Eger sabreder ve sakınırsanız iste bu, azme deger islerdendir
وَإِذْ أَخَذَ اللَّهُ مِيثَاقَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ لَتُبَيِّنُنَّهُ لِلنَّاسِ وَلَا تَكْتُمُونَهُ فَنَبَذُوهُ وَرَاءَ ظُهُورِهِمْ وَاشْتَرَوْا بِهِ ثَمَنًا قَلِيلًا ۖ فَبِئْسَ مَا يَشْتَرُونَ (187)
Hani Allah, kendilerine kitab verilenlerden; onu mutlaka insanlara acıklayacaksınız, gizlemeyeceksiniz, diye soz almıstı. Onlar ise bunu arkalarına attılar ve az bir degere degistiler. Satın aldıkları sey ne kotudur
لَا تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ يَفْرَحُونَ بِمَا أَتَوا وَّيُحِبُّونَ أَن يُحْمَدُوا بِمَا لَمْ يَفْعَلُوا فَلَا تَحْسَبَنَّهُم بِمَفَازَةٍ مِّنَ الْعَذَابِ ۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ (188)
Ettikleri ile sevinen ve yapmadıkları seylerle ovulmeyi sevenlerin azabtan kurtarılacaklarını sanma. Onlar icin pek acıklı bir azab vardır
وَلِلَّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۗ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ (189)
Goklerin ve yerin mulku Allah´ındır. Allah, her seye Kadir´dir
إِنَّ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاخْتِلَافِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ لَآيَاتٍ لِّأُولِي الْأَلْبَابِ (190)
Muhakkak ki goklerin ve yerin yaratılısında, gece ile gunduzun birbiri ardınca gelmesinde; akıl sahibleri icin elbette ayetler vardır
الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللَّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىٰ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَٰذَا بَاطِلًا سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ (191)
Onlar ki; ayakta, oturarak ve yanları ustu yatarken Allah´ı anarlar, goklerin ve yerin yaratılısını dusunurler. Rabbımız; Sen bunları bosuna yaratmadın. Sen pak ve munezzehsin. Bizi, o ates azabından koru
رَبَّنَا إِنَّكَ مَن تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ أَخْزَيْتَهُ ۖ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنصَارٍ (192)
Rabbımız; Sen, kimi atese sokarsan; suphesiz onu perisan edersin. Zalimlerin hic yardımcıları yoktur
رَّبَّنَا إِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِيًا يُنَادِي لِلْإِيمَانِ أَنْ آمِنُوا بِرَبِّكُمْ فَآمَنَّا ۚ رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّئَاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ الْأَبْرَارِ (193)
Rabbımız; dogrusu biz: Rabbınıza inanın, diye imana cagıran bir davetciyi isittik ve imana geldik. Ey Rabbımız; gunahlarımızı bagısla, kusurlarımızı ort, canımızı da iyilerle birlikte al
رَبَّنَا وَآتِنَا مَا وَعَدتَّنَا عَلَىٰ رُسُلِكَ وَلَا تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۗ إِنَّكَ لَا تُخْلِفُ الْمِيعَادَ (194)
Rabbımız; bize peygamberlerinin va´d ettiklerini ver ve kıyamet gunu rezil etme bizi. Sen, sozunden asla donmezsin
فَاسْتَجَابَ لَهُمْ رَبُّهُمْ أَنِّي لَا أُضِيعُ عَمَلَ عَامِلٍ مِّنكُم مِّن ذَكَرٍ أَوْ أُنثَىٰ ۖ بَعْضُكُم مِّن بَعْضٍ ۖ فَالَّذِينَ هَاجَرُوا وَأُخْرِجُوا مِن دِيَارِهِمْ وَأُوذُوا فِي سَبِيلِي وَقَاتَلُوا وَقُتِلُوا لَأُكَفِّرَنَّ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَلَأُدْخِلَنَّهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ثَوَابًا مِّنْ عِندِ اللَّهِ ۗ وَاللَّهُ عِندَهُ حُسْنُ الثَّوَابِ (195)
Nihayet Rabbları, onlara icabet etti: Birbirinizden meydana gelen sizlerden; gerek erkek olsun gerek disi olsun, calısanın isini bosa cıkarmam. Hicret edenlerin, yurtlarından cıkarılanların, benim yolumda iskenceye, hakarete, ziyana ugrayanların, muharebe edenlerin ve oldurulenlerin suclarını elbette ortecegim, Allah katından mukafat olmak uzere; onları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacagım. Sevabın en guzeli, Allah katındadır
لَا يَغُرَّنَّكَ تَقَلُّبُ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي الْبِلَادِ (196)
Kufredenlerin diyar diyar donup dolasmaları sakın seni aldatmasın
مَتَاعٌ قَلِيلٌ ثُمَّ مَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ ۚ وَبِئْسَ الْمِهَادُ (197)
Az bir gecim. Sonra varacakları yer cehennemdir. O ne kotu yataktır
لَٰكِنِ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا نُزُلًا مِّنْ عِندِ اللَّهِ ۗ وَمَا عِندَ اللَّهِ خَيْرٌ لِّلْأَبْرَارِ (198)
Fakat Rabblarından korkanlar icin; altlarından ırmaklar akan cennetler var. Orada temelli kalacaklar. Allah tarafından agırlanacaklar. Allah katında olanlar kendileri icin daha hayırlıdır
وَإِنَّ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ لَمَن يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَمَا أُنزِلَ إِلَيْكُمْ وَمَا أُنزِلَ إِلَيْهِمْ خَاشِعِينَ لِلَّهِ لَا يَشْتَرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ ثَمَنًا قَلِيلًا ۗ أُولَٰئِكَ لَهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ ۗ إِنَّ اللَّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ (199)
Ehl-i Kitab´tan oyleleri vardır ki; Allah´a, size indirlen ve kendilerine indirilmis olana, Allah´a husu´ duyarak inanırlar. Allah´ın ayetlerini az bir pahaya degismezler. Iste onların ecirleri Rabbları katındadır. Allah, suphesiz hesabı cabuk gorendir
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اصْبِرُوا وَصَابِرُوا وَرَابِطُوا وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ (200)
Ey iman edenler; sabredin, sebat gosterin, dusmana karsı durun ve Allah´tan sakının ki, felah bulasınız
❮ السورة السابقة السورة التـالية ❯

قراءة المزيد من سور القرآن الكريم :

1- الفاتحة2- البقرة3- آل عمران
4- النساء5- المائدة6- الأنعام
7- الأعراف8- الأنفال9- التوبة
10- يونس11- هود12- يوسف
13- الرعد14- إبراهيم15- الحجر
16- النحل17- الإسراء18- الكهف
19- مريم20- طه21- الأنبياء
22- الحج23- المؤمنون24- النور
25- الفرقان26- الشعراء27- النمل
28- القصص29- العنكبوت30- الروم
31- لقمان32- السجدة33- الأحزاب
34- سبأ35- فاطر36- يس
37- الصافات38- ص39- الزمر
40- غافر41- فصلت42- الشورى
43- الزخرف44- الدخان45- الجاثية
46- الأحقاف47- محمد48- الفتح
49- الحجرات50- ق51- الذاريات
52- الطور53- النجم54- القمر
55- الرحمن56- الواقعة57- الحديد
58- المجادلة59- الحشر60- الممتحنة
61- الصف62- الجمعة63- المنافقون
64- التغابن65- الطلاق66- التحريم
67- الملك68- القلم69- الحاقة
70- المعارج71- نوح72- الجن
73- المزمل74- المدثر75- القيامة
76- الإنسان77- المرسلات78- النبأ
79- النازعات80- عبس81- التكوير
82- الإنفطار83- المطففين84- الانشقاق
85- البروج86- الطارق87- الأعلى
88- الغاشية89- الفجر90- البلد
91- الشمس92- الليل93- الضحى
94- الشرح95- التين96- العلق
97- القدر98- البينة99- الزلزلة
100- العاديات101- القارعة102- التكاثر
103- العصر104- الهمزة105- الفيل
106- قريش107- الماعون108- الكوثر
109- الكافرون110- النصر111- المسد
112- الإخلاص113- الفلق114- الناس