يَسْأَلُونَكَ عَنِ الْأَنفَالِ ۖ قُلِ الْأَنفَالُ لِلَّهِ وَالرَّسُولِ ۖ فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَصْلِحُوا ذَاتَ بَيْنِكُمْ ۖ وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ (1) Sana ganimetlerden sorarlar. De ki: Ganimetler; Allah´ın ve Rasulunundur. Su halde eger mu´minler iseniz Allah´tan korkun, aranızı duzeltin, Allah´a ve peygamberlerine itaat edin |
إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ اللَّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَإِذَا تُلِيَتْ عَلَيْهِمْ آيَاتُهُ زَادَتْهُمْ إِيمَانًا وَعَلَىٰ رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ (2) Mu´minler, ancak onlardır ki; Allah anıldıgı zaman kalbleri urperir, Allah´ ın ayetleri kendilerine okundugu zaman imanları artar ve Rabblarına tevekkul ederler |
الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ (3) Onlar ki; namazı dosdogru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdigimizden de infak ederler |
أُولَٰئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقًّا ۚ لَّهُمْ دَرَجَاتٌ عِندَ رَبِّهِمْ وَمَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ (4) Iste onlar; inanmısların kendileridir. Onlara Rabb´larının katından dereceler, magfiret ve comertce verilmis rızıklar vardır |
كَمَا أَخْرَجَكَ رَبُّكَ مِن بَيْتِكَ بِالْحَقِّ وَإِنَّ فَرِيقًا مِّنَ الْمُؤْمِنِينَ لَكَارِهُونَ (5) Nitekim Rabbın; seni evinden hak ugruna cıkarmıstı. Halbuki mu´minlerden bir zumre bundan hoslanmamıslardı |
يُجَادِلُونَكَ فِي الْحَقِّ بَعْدَمَا تَبَيَّنَ كَأَنَّمَا يُسَاقُونَ إِلَى الْمَوْتِ وَهُمْ يَنظُرُونَ (6) Hak, apacık meydana cıktıktan sonra bile, sanki goz gore gore olume surukleniyorlarmıs gibi seninle mucadele ediyorlardı |
وَإِذْ يَعِدُكُمُ اللَّهُ إِحْدَى الطَّائِفَتَيْنِ أَنَّهَا لَكُمْ وَتَوَدُّونَ أَنَّ غَيْرَ ذَاتِ الشَّوْكَةِ تَكُونُ لَكُمْ وَيُرِيدُ اللَّهُ أَن يُحِقَّ الْحَقَّ بِكَلِمَاتِهِ وَيَقْطَعَ دَابِرَ الْكَافِرِينَ (7) Hani Allah; iki taifeden birini size vaadediyordu. Siz ise, kuvvetli bulunmayanın sizin olmasını arzu ediyordunuz. Allah ta istiyordu ki; sozleriyle hakkı gerceklestirsin ve kafirlerin kokunu kessin |
لِيُحِقَّ الْحَقَّ وَيُبْطِلَ الْبَاطِلَ وَلَوْ كَرِهَ الْمُجْرِمُونَ (8) Ta ki suclular istemese de, hakkı gerceklestirsin ve batılı iptal etsin |
إِذْ تَسْتَغِيثُونَ رَبَّكُمْ فَاسْتَجَابَ لَكُمْ أَنِّي مُمِدُّكُم بِأَلْفٍ مِّنَ الْمَلَائِكَةِ مُرْدِفِينَ (9) Hani siz, Rabbınızdan imdad istiyordunuz da: Birbiri ardında bin melekle size imdad ederim, diyerek duanıza icabet etmisti |
وَمَا جَعَلَهُ اللَّهُ إِلَّا بُشْرَىٰ وَلِتَطْمَئِنَّ بِهِ قُلُوبُكُمْ ۚ وَمَا النَّصْرُ إِلَّا مِنْ عِندِ اللَّهِ ۚ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ (10) Allah; bunu size sırf bir mujde olsun ve kalblerinizi yatıssın diye yapmıstır. Yardım; ancak Allah katındandır. Muhakkak ki Allah; Aziz´dir, Hakim´ dir |
إِذْ يُغَشِّيكُمُ النُّعَاسَ أَمَنَةً مِّنْهُ وَيُنَزِّلُ عَلَيْكُم مِّنَ السَّمَاءِ مَاءً لِّيُطَهِّرَكُم بِهِ وَيُذْهِبَ عَنكُمْ رِجْزَ الشَّيْطَانِ وَلِيَرْبِطَ عَلَىٰ قُلُوبِكُمْ وَيُثَبِّتَ بِهِ الْأَقْدَامَ (11) Hani O, size kendi katından bir emniyet olmak uzere sizi hafif bir uykuya daldırıyordu. Sizi tertemiz yapmak, sizden seytanın pisligini gidermek, kalblerinizi pekistirmek ve ayaklarınıza sebat vermek icin gokten ustunuze bir su indiriyordu |
إِذْ يُوحِي رَبُّكَ إِلَى الْمَلَائِكَةِ أَنِّي مَعَكُمْ فَثَبِّتُوا الَّذِينَ آمَنُوا ۚ سَأُلْقِي فِي قُلُوبِ الَّذِينَ كَفَرُوا الرُّعْبَ فَاضْرِبُوا فَوْقَ الْأَعْنَاقِ وَاضْرِبُوا مِنْهُمْ كُلَّ بَنَانٍ (12) Hani Rabbın, meleklere: Ben sizinleyim, haydi iman edenlere sebat verin, diye vahyetmisti. Ben, kufretmis olanların kalblerine korku salacagım. Artık siz de vurun boyunlarının ustune, vurun tum parmaklarına |
ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ شَاقُّوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ ۚ وَمَن يُشَاقِقِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَإِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ (13) Bunun sebebi: Allah´a ve peygamberlerine karsı koymalarıdır. Her kim ki, Allah´a ve peygamberlerine karsı koyarsa; muhakkak Allah cezası cetin olandır |
ذَٰلِكُمْ فَذُوقُوهُ وَأَنَّ لِلْكَافِرِينَ عَذَابَ النَّارِ (14) Iste bunu tadın. Muhakkak ki kafirlere bir de ates azabı vardır |
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا لَقِيتُمُ الَّذِينَ كَفَرُوا زَحْفًا فَلَا تُوَلُّوهُمُ الْأَدْبَارَ (15) Ey iman edenler; toplu halde kafirlerle karsılastıgınız zaman, onlara arkalarınızı donmeyin |
وَمَن يُوَلِّهِمْ يَوْمَئِذٍ دُبُرَهُ إِلَّا مُتَحَرِّفًا لِّقِتَالٍ أَوْ مُتَحَيِّزًا إِلَىٰ فِئَةٍ فَقَدْ بَاءَ بِغَضَبٍ مِّنَ اللَّهِ وَمَأْوَاهُ جَهَنَّمُ ۖ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ (16) Tekrar savasmak icin bir tarafa cekilme veya bir baska topluluga katılma dısından her kim, o gun arkasını donerse; muhakkak ki o, Allah katından bir gazaba ugramıstır. Onun yurdu cehennenmdir ve o, ne kotu bir sonuctur |
فَلَمْ تَقْتُلُوهُمْ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ قَتَلَهُمْ ۚ وَمَا رَمَيْتَ إِذْ رَمَيْتَ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ رَمَىٰ ۚ وَلِيُبْلِيَ الْمُؤْمِنِينَ مِنْهُ بَلَاءً حَسَنًا ۚ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ (17) Siz oldurmediniz onları, fakat Allah oldurdu. Attıgın zaman da; sen atmadın ancak Allah attı. Allah bunu, inananları guzel bir imtihana tabi tutmak icin yapmıstı. Muhakkak ki Allah; Semi´dir, Alim´dir |
ذَٰلِكُمْ وَأَنَّ اللَّهَ مُوهِنُ كَيْدِ الْكَافِرِينَ (18) Iste bu, boyledir. Muhakkak ki Allah kafirlerin duzenini zayıflatıcıdır |
إِن تَسْتَفْتِحُوا فَقَدْ جَاءَكُمُ الْفَتْحُ ۖ وَإِن تَنتَهُوا فَهُوَ خَيْرٌ لَّكُمْ ۖ وَإِن تَعُودُوا نَعُدْ وَلَن تُغْنِيَ عَنكُمْ فِئَتُكُمْ شَيْئًا وَلَوْ كَثُرَتْ وَأَنَّ اللَّهَ مَعَ الْمُؤْمِنِينَ (19) Eger, fetih istiyor idiyseniz; iste size fetih gelmistir. Eger vazgecerseniz; bu, sizin icin daha hayırlıdır. Yok tekrar donerseniz; biz de doneriz. Toplulugunuz cok da olsa hic bir seye yaramaz. Cunku Allah muhakkak mU´minlerle beraberdir |
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَلَا تَوَلَّوْا عَنْهُ وَأَنتُمْ تَسْمَعُونَ (20) Ey iman edenler; Allah´a ve Rasulune itaat edin. Dinleyip dururken ondan yuzcevirmeyin |
وَلَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ قَالُوا سَمِعْنَا وَهُمْ لَا يَسْمَعُونَ (21) Hem dinlemedikleri halde; dinledik; diyenler gibi olmayın |
۞ إِنَّ شَرَّ الدَّوَابِّ عِندَ اللَّهِ الصُّمُّ الْبُكْمُ الَّذِينَ لَا يَعْقِلُونَ (22) Allah katında canlıların en kotusu; akletmeyen sagır ve dilsizlerdir |
وَلَوْ عَلِمَ اللَّهُ فِيهِمْ خَيْرًا لَّأَسْمَعَهُمْ ۖ وَلَوْ أَسْمَعَهُمْ لَتَوَلَّوا وَّهُم مُّعْرِضُونَ (23) Sayet Allah onlarda bir hayır gorseydi; onlara isittirirdi. Eger isittirmis olsaydı; yine de yuz cevirenler olarak arkalarını donerlerdi |
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ ۖ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ (24) Ey iman edenler; sizi hayat verecek seylere cagırdıgı zaman; Allah´a ve Rasulune icabet edin. Hem bilin ki; Allah suphesiz kisi ile kalbi arasına girer. Ve muhakkak O´na donup toplanacaksınız |
وَاتَّقُوا فِتْنَةً لَّا تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنكُمْ خَاصَّةً ۖ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ (25) Bir de fitneden sakının ki; icinizden yalnız zulmedenlere erismekle kalmaz. Hem bilin ki; muhakkak Allah azabı siddetli olandır |
وَاذْكُرُوا إِذْ أَنتُمْ قَلِيلٌ مُّسْتَضْعَفُونَ فِي الْأَرْضِ تَخَافُونَ أَن يَتَخَطَّفَكُمُ النَّاسُ فَآوَاكُمْ وَأَيَّدَكُم بِنَصْرِهِ وَرَزَقَكُم مِّنَ الطَّيِّبَاتِ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ (26) Hatırlayın ki; bir zamanlar yeryuzunde azlıktınız, zayıf sayılırdınız. Insanların sizi tutup kapmasından korkuyordunuz. Size ev bark verdi, yardımıyla destekledi ve temiz seylerden rızıklandırdı. Umulur ki sukredersiniz |
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَخُونُوا اللَّهَ وَالرَّسُولَ وَتَخُونُوا أَمَانَاتِكُمْ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ (27) Ey iman edenler; Allah´a ve peygamberlerine ihanet etmeyin. Bile bile kendi emanetlerinize hıyanet etmis olursunuz |
وَاعْلَمُوا أَنَّمَا أَمْوَالُكُمْ وَأَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌ وَأَنَّ اللَّهَ عِندَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ (28) Hem bilin ki; mallarınız da, cocuklarınız da ancak birer fitnedir. Ve Allah katında buyuk mukafat vardır |
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تَتَّقُوا اللَّهَ يَجْعَل لَّكُمْ فُرْقَانًا وَيُكَفِّرْ عَنكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ۗ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ (29) Ey iman edenler; Allah´tan korkarsanız O, size bir furkan verir. Suclarınızı orter ve sizi bagıslar. Allah, buyuk lutuf sahibidir |
وَإِذْ يَمْكُرُ بِكَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِيُثْبِتُوكَ أَوْ يَقْتُلُوكَ أَوْ يُخْرِجُوكَ ۚ وَيَمْكُرُونَ وَيَمْكُرُ اللَّهُ ۖ وَاللَّهُ خَيْرُ الْمَاكِرِينَ (30) Hani kufredenler; seni tutup baglamak, yahut oldurmek veya cıkarmak icin duzen kuruyorlardı. Onlar duzen kurarlarken Allah da duzenlerine mudahale ediyordu. Allah, duzen yapanların en hayırlısıdır |
وَإِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا قَالُوا قَدْ سَمِعْنَا لَوْ نَشَاءُ لَقُلْنَا مِثْلَ هَٰذَا ۙ إِنْ هَٰذَا إِلَّا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ (31) Ayetlerimiz onlara okundugu zaman; isittik, istersek biz de bunun benzerini soyleriz. Bu, eskilerin masallarından baska bir sey degildir, demislerdi |
وَإِذْ قَالُوا اللَّهُمَّ إِن كَانَ هَٰذَا هُوَ الْحَقَّ مِنْ عِندِكَ فَأَمْطِرْ عَلَيْنَا حِجَارَةً مِّنَ السَّمَاءِ أَوِ ائْتِنَا بِعَذَابٍ أَلِيمٍ (32) Hani demislerdi ki: Ey Allah´ımız; eger bu, gercekten Senin katından ise; bize gokten tas yagdır, yahut acıklı bir azab getir |
وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُعَذِّبَهُمْ وَأَنتَ فِيهِمْ ۚ وَمَا كَانَ اللَّهُ مُعَذِّبَهُمْ وَهُمْ يَسْتَغْفِرُونَ (33) Halbuki sen iclerinde iken; Allah onlara azab etmez. Onlar istigfar ederken de Allah, yine onları azablandıracak degildir |
وَمَا لَهُمْ أَلَّا يُعَذِّبَهُمُ اللَّهُ وَهُمْ يَصُدُّونَ عَنِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَمَا كَانُوا أَوْلِيَاءَهُ ۚ إِنْ أَوْلِيَاؤُهُ إِلَّا الْمُتَّقُونَ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ (34) Allah onlara, nicin azab etmesin ki; onlar, kendileri ona ehil olmadıkları halde (insanları) Mescid-i Haram´dan men´edip duranlardır. Hem O´nun dostu degillerdir. O´nun dostları ancak muttakilerdir, ama onların cogu bilmezler |
وَمَا كَانَ صَلَاتُهُمْ عِندَ الْبَيْتِ إِلَّا مُكَاءً وَتَصْدِيَةً ۚ فَذُوقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنتُمْ تَكْفُرُونَ (35) Onların Beyt´in yanındaki duaları; sadece ıslık calmak veya el cırpmaktan baska bir sey degildir. Oyleyse devamedegelmekte oldugunuz kufurden dolayı tadın azabı |
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ لِيَصُدُّوا عَن سَبِيلِ اللَّهِ ۚ فَسَيُنفِقُونَهَا ثُمَّ تَكُونُ عَلَيْهِمْ حَسْرَةً ثُمَّ يُغْلَبُونَ ۗ وَالَّذِينَ كَفَرُوا إِلَىٰ جَهَنَّمَ يُحْشَرُونَ (36) Muhakkak ki kufredenler; mallarını, Allah yolundan alıkoymak icin harcarlar. Daha harcayacaklar, sonra icleri yanacak, sonra da maglup olacaklardır. Kufredenler, cehenneme toplanacaklardır |
لِيَمِيزَ اللَّهُ الْخَبِيثَ مِنَ الطَّيِّبِ وَيَجْعَلَ الْخَبِيثَ بَعْضَهُ عَلَىٰ بَعْضٍ فَيَرْكُمَهُ جَمِيعًا فَيَجْعَلَهُ فِي جَهَنَّمَ ۚ أُولَٰئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ (37) Allah; murdarı temizden ayırdetsin ve murdarı birbiri ustune koyup topunu birden yıgsın da, cehenneme atsın diye. Iste onlar; husrana ugrayanların kendileridir |
قُل لِّلَّذِينَ كَفَرُوا إِن يَنتَهُوا يُغْفَرْ لَهُم مَّا قَدْ سَلَفَ وَإِن يَعُودُوا فَقَدْ مَضَتْ سُنَّتُ الْأَوَّلِينَ (38) Kufredenlere soyle: Vazgecerlerse; gecmis kendilerine bagıslanacaktır. Tekrar baslarlarsa evvelkilerin hukmu muhakkak devam etmis olacaktır |
وَقَاتِلُوهُمْ حَتَّىٰ لَا تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدِّينُ كُلُّهُ لِلَّهِ ۚ فَإِنِ انتَهَوْا فَإِنَّ اللَّهَ بِمَا يَعْمَلُونَ بَصِيرٌ (39) Fitne kalmayıp din de yalnız Allah icin oluncaya kadar onlarla savasın. Eger vazgecerlerse; muhakkak ki Allah, yaptıklarını gorendir |
وَإِن تَوَلَّوْا فَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ مَوْلَاكُمْ ۚ نِعْمَ الْمَوْلَىٰ وَنِعْمَ النَّصِيرُ (40) Eger yuz cevirirlerse; o takdirde bilin ki Allah, sizin Mevlanızdır. Ne guzel Mevla, ne guzel yardımcıdır O |
۞ وَاعْلَمُوا أَنَّمَا غَنِمْتُم مِّن شَيْءٍ فَأَنَّ لِلَّهِ خُمُسَهُ وَلِلرَّسُولِ وَلِذِي الْقُرْبَىٰ وَالْيَتَامَىٰ وَالْمَسَاكِينِ وَابْنِ السَّبِيلِ إِن كُنتُمْ آمَنتُم بِاللَّهِ وَمَا أَنزَلْنَا عَلَىٰ عَبْدِنَا يَوْمَ الْفُرْقَانِ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِ ۗ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ (41) Eger Allah´a ve hakkı batıldan ayıran gunde, iki toplulugun karsılastıgı o gunde kulumuza indirdigimize inanıyorsanız; bilin ki: Ele gecirdiginiz ganimetin beste biri Allah´ın, peygamberin ve yakınlarının, yetimlerin, duskunlerin ve yolcularındır. Allah, her seye gucu yetendir |
إِذْ أَنتُم بِالْعُدْوَةِ الدُّنْيَا وَهُم بِالْعُدْوَةِ الْقُصْوَىٰ وَالرَّكْبُ أَسْفَلَ مِنكُمْ ۚ وَلَوْ تَوَاعَدتُّمْ لَاخْتَلَفْتُمْ فِي الْمِيعَادِ ۙ وَلَٰكِن لِّيَقْضِيَ اللَّهُ أَمْرًا كَانَ مَفْعُولًا لِّيَهْلِكَ مَنْ هَلَكَ عَن بَيِّنَةٍ وَيَحْيَىٰ مَنْ حَيَّ عَن بَيِّنَةٍ ۗ وَإِنَّ اللَّهَ لَسَمِيعٌ عَلِيمٌ (42) Hani siz, o vakit vadinin yakın kenarında idiniz, onlar da ote yamacında idiler. Kervan ise sizden daha asagıda idi. Eger bir yerde bulusmak uzere sozlesseydiniz; muhakkak ki vaktini ta´yinde ihtilafa duserdiniz. Fakat Allah, islenmesi gerekli olan emri yerine getirmek icin yaptı. Ta ki helak olan; apacık bir delilden dolayı helak olsun, yasayan da apacık bir delilden dolayı yasasın. Ve muhakkak ki Allah; Semi´dir, Alim´dir |
إِذْ يُرِيكَهُمُ اللَّهُ فِي مَنَامِكَ قَلِيلًا ۖ وَلَوْ أَرَاكَهُمْ كَثِيرًا لَّفَشِلْتُمْ وَلَتَنَازَعْتُمْ فِي الْأَمْرِ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ سَلَّمَ ۗ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ (43) Hani Allah; uykunda, onları sana az gosteriyordu. Eger sana onları cok gostermis olsaydı; elbette cekinecek ve is hakkında cekisecektiniz. Fakat Allah, sizi kurtardı. Muhakkak ki O; goguslerde olanı bilendir |
وَإِذْ يُرِيكُمُوهُمْ إِذِ الْتَقَيْتُمْ فِي أَعْيُنِكُمْ قَلِيلًا وَيُقَلِّلُكُمْ فِي أَعْيُنِهِمْ لِيَقْضِيَ اللَّهُ أَمْرًا كَانَ مَفْعُولًا ۗ وَإِلَى اللَّهِ تُرْجَعُ الْأُمُورُ (44) Hani, karsılastıgınız zaman; Allah, yapılmıs bir emri yerine getireceginden onları gozlerinizde az gosteriyor, sizi de onların gozunde azaltıyordu. Ve isler Allah´a dondurulur |
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا لَقِيتُمْ فِئَةً فَاثْبُتُوا وَاذْكُرُوا اللَّهَ كَثِيرًا لَّعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ (45) Ey iman edenler; bir toplulukla karsılasırsanız sebat edin ve Allah´ı cok zikredin ki felaha eresiniz |
وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَلَا تَنَازَعُوا فَتَفْشَلُوا وَتَذْهَبَ رِيحُكُمْ ۖ وَاصْبِرُوا ۚ إِنَّ اللَّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ (46) Allah´a ve Rasulune itaat edin. Birbirinizle cekismeyin. Sonra korkuya kapılırsınız da zaafa duserseniz ve ruzgarınız gider. Sabredin, muhakkak ki Allah; sabredenlerle beraberdir |
وَلَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ خَرَجُوا مِن دِيَارِهِم بَطَرًا وَرِئَاءَ النَّاسِ وَيَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللَّهِ ۚ وَاللَّهُ بِمَا يَعْمَلُونَ مُحِيطٌ (47) Hem yurtlarından boburlenerek ve insanlara gosteris yaparak cıkan ve Allah yolundan alıkoyanlar gibi olmayın. Allah, onların yaptıklarını cepecevre kusatandır |
وَإِذْ زَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ أَعْمَالَهُمْ وَقَالَ لَا غَالِبَ لَكُمُ الْيَوْمَ مِنَ النَّاسِ وَإِنِّي جَارٌ لَّكُمْ ۖ فَلَمَّا تَرَاءَتِ الْفِئَتَانِ نَكَصَ عَلَىٰ عَقِبَيْهِ وَقَالَ إِنِّي بَرِيءٌ مِّنكُمْ إِنِّي أَرَىٰ مَا لَا تَرَوْنَ إِنِّي أَخَافُ اللَّهَ ۚ وَاللَّهُ شَدِيدُ الْعِقَابِ (48) Hani seytan onlara yaptıklarını suslemis ve demisti ki: Bugun insanlardan sizi yenecek yoktur. Ben de size muhakkak yardımcıyım. Iki ordu karsılasınca da, iki topugu ustune kacarak: Benim sizinle alakam yok, dogrusu sizin gormediklerinizi goruyorum, ben Allah´tan korkuyorum. Cunku Allah azabı siddetli olandır, demisti |
إِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ غَرَّ هَٰؤُلَاءِ دِينُهُمْ ۗ وَمَن يَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ فَإِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ (49) Hani munafıklar, kalblerinde hastalık bulunanlar: Bunları, dinleri aldattı, diyorlardı. Halbuki kim Allah´a tevekkul ederse; muhakkak ki Allah, Aziz´ dir, Hakim´dir |
وَلَوْ تَرَىٰ إِذْ يَتَوَفَّى الَّذِينَ كَفَرُوا ۙ الْمَلَائِكَةُ يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ وَأَدْبَارَهُمْ وَذُوقُوا عَذَابَ الْحَرِيقِ (50) Bir gorseydin sen; hani melekler, kufredenlerin canlarını alırken yuzlerine ve arkalarına vuruyorlar ve: Tadın yakıcı azabı, diyorlardı |
ذَٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيكُمْ وَأَنَّ اللَّهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِّلْعَبِيدِ (51) Iste bu; ellerinizin yaptıgının karsılıgıdır. Muhakkak ki Allah; kullarına asla zulmedici degildir |
كَدَأْبِ آلِ فِرْعَوْنَ ۙ وَالَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ ۚ كَفَرُوا بِآيَاتِ اللَّهِ فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ بِذُنُوبِهِمْ ۗ إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ شَدِيدُ الْعِقَابِ (52) Firavun hanedanıyla onlardan oncekilerin gidisi gibi. Allah´ın ayetlerini yalanlamıslardı da, Allah onları gunahlarından dolayı yakalamıstı. Muhakkak ki Allah; kuvvetlidir, azabı siddetli olandır |
ذَٰلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ لَمْ يَكُ مُغَيِّرًا نِّعْمَةً أَنْعَمَهَا عَلَىٰ قَوْمٍ حَتَّىٰ يُغَيِّرُوا مَا بِأَنفُسِهِمْ ۙ وَأَنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ (53) Bunun sebebi; bir topluluk kendi nefislerindekini degistirmedikce, Allah´ ın onlara verdigi nimetini degistirmeyecegidir. Ve muhakkak ki Allah; Semi´dir, Alim´dir |
كَدَأْبِ آلِ فِرْعَوْنَ ۙ وَالَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ ۚ كَذَّبُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ فَأَهْلَكْنَاهُم بِذُنُوبِهِمْ وَأَغْرَقْنَا آلَ فِرْعَوْنَ ۚ وَكُلٌّ كَانُوا ظَالِمِينَ (54) Firavun hanedanıyla, onlardan oncekilerin gidisi gibi. Rabblarının ayetlerini yalanlamıslardı da, Biz de gunahlarından dolayı onları helak etmis ve Firavun hanedanını suda bogmustuk. Hepsi de zalimlerdi |
إِنَّ شَرَّ الدَّوَابِّ عِندَ اللَّهِ الَّذِينَ كَفَرُوا فَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ (55) Allah katından yeryuzunde yuruyen canlıların en kotusu; suphesiz ki kufredenlerdir. Artık onlar, inanmazlar |
الَّذِينَ عَاهَدتَّ مِنْهُمْ ثُمَّ يَنقُضُونَ عَهْدَهُمْ فِي كُلِّ مَرَّةٍ وَهُمْ لَا يَتَّقُونَ (56) Onlar, kendileriyle anlasma yaptıgın kimselerdir. Sonra her defasında ahidlerini bozdular. Onlar sakınmazlar da |
فَإِمَّا تَثْقَفَنَّهُمْ فِي الْحَرْبِ فَشَرِّدْ بِهِم مَّنْ خَلْفَهُمْ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ (57) Bunun icin eger savasta ele gecirirsen; onları dagıt ki arkalarında olanlar ibret alsınlar |
وَإِمَّا تَخَافَنَّ مِن قَوْمٍ خِيَانَةً فَانبِذْ إِلَيْهِمْ عَلَىٰ سَوَاءٍ ۚ إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْخَائِنِينَ (58) Eger bir kavmin hiyanet etmesinden korkarsan; sen de onlara karsı aynı sekilde davran. Muhakkak ki Allah; hainleri sevmez |
وَلَا يَحْسَبَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا سَبَقُوا ۚ إِنَّهُمْ لَا يُعْجِزُونَ (59) Kufredenler; asla one gectiklerini ve bizi aciz bırakacaklarını sanmasınlar |
وَأَعِدُّوا لَهُم مَّا اسْتَطَعْتُم مِّن قُوَّةٍ وَمِن رِّبَاطِ الْخَيْلِ تُرْهِبُونَ بِهِ عَدُوَّ اللَّهِ وَعَدُوَّكُمْ وَآخَرِينَ مِن دُونِهِمْ لَا تَعْلَمُونَهُمُ اللَّهُ يَعْلَمُهُمْ ۚ وَمَا تُنفِقُوا مِن شَيْءٍ فِي سَبِيلِ اللَّهِ يُوَفَّ إِلَيْكُمْ وَأَنتُمْ لَا تُظْلَمُونَ (60) Siz de onlara karsı gucunuzun yettigi kadar kuvvet ve baglanıp beslenen atlar hazırlayın ki bununla Allah´ın dusmanı, sizin dusmanınız ve bunlardan baska sizin bilmeyip te Allah´ın bildigi digerlerini korkutasınız. Allah yolunda ne harcarsanız, size odenir ve siz asla zulmolunmazsınız |
۞ وَإِن جَنَحُوا لِلسَّلْمِ فَاجْنَحْ لَهَا وَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ ۚ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ (61) Eger barısa yanasırlarsa; sen de yanas ve Allah´a tevekkul et. Muhakkak ki Semi, Alim, O´dur |
وَإِن يُرِيدُوا أَن يَخْدَعُوكَ فَإِنَّ حَسْبَكَ اللَّهُ ۚ هُوَ الَّذِي أَيَّدَكَ بِنَصْرِهِ وَبِالْمُؤْمِنِينَ (62) Eger seni aldatmak isterlerse; muhakkak ki Allah, sana yeter. Seni ve mu´minleri yardımıyla destekleyen O´dur |
وَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ ۚ لَوْ أَنفَقْتَ مَا فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا مَّا أَلَّفْتَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ أَلَّفَ بَيْنَهُمْ ۚ إِنَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ (63) Ve onların kalblerini birlestirmistir. Eger yeryuzunde bulunan her seyi sarfetsen yine de onların kalblerini birlestiremezdin. Fakat Allah birlestirdi onların arasını. Muhakkak ki Allah; Aziz´dir, Hakim´dir |
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ حَسْبُكَ اللَّهُ وَمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ (64) Ey Peygamber; Allah, sana ve sana tabi olan mu´minlere yeter |
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ حَرِّضِ الْمُؤْمِنِينَ عَلَى الْقِتَالِ ۚ إِن يَكُن مِّنكُمْ عِشْرُونَ صَابِرُونَ يَغْلِبُوا مِائَتَيْنِ ۚ وَإِن يَكُن مِّنكُم مِّائَةٌ يَغْلِبُوا أَلْفًا مِّنَ الَّذِينَ كَفَرُوا بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لَّا يَفْقَهُونَ (65) Ey Peygamber; mu´minleri savasa tesvik et. Eger sizden sabreden yirmi kisi bulunursa; ikiyuz kisiyi maglup ederler. Eger sizden yuz kisi bulunursa; kufretmis olanlardan binini maglup ederler. Cunku onlar, anlamazlar guruhu dur |
الْآنَ خَفَّفَ اللَّهُ عَنكُمْ وَعَلِمَ أَنَّ فِيكُمْ ضَعْفًا ۚ فَإِن يَكُن مِّنكُم مِّائَةٌ صَابِرَةٌ يَغْلِبُوا مِائَتَيْنِ ۚ وَإِن يَكُن مِّنكُمْ أَلْفٌ يَغْلِبُوا أَلْفَيْنِ بِإِذْنِ اللَّهِ ۗ وَاللَّهُ مَعَ الصَّابِرِينَ (66) Simdi Allah yukunuzu hafifletti ve bildi ki; sizde bir zaaf vardır. O halde sayet sizden sabırlı yuz kisi olursa; ikiyuz kisiyi maglup ederler. Sayet sizden bin kisi olursa; Allah´ın izniyle ikibin kisiyi maglup ederler. Ve Allah; sabredenlerle beraberdir |
مَا كَانَ لِنَبِيٍّ أَن يَكُونَ لَهُ أَسْرَىٰ حَتَّىٰ يُثْخِنَ فِي الْأَرْضِ ۚ تُرِيدُونَ عَرَضَ الدُّنْيَا وَاللَّهُ يُرِيدُ الْآخِرَةَ ۗ وَاللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ (67) Hic bir peygambere yeryuzunde savasırken zaferler kazanıncaya kadar esirler alması yarasmaz. Gecici dunya malını istiyorsunuz. Allah ise ahireti istiyor. Ve Allah; Aziz´dir, Hakim´dir |
لَّوْلَا كِتَابٌ مِّنَ اللَّهِ سَبَقَ لَمَسَّكُمْ فِيمَا أَخَذْتُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ (68) Eger daha onceden Allah´ın gecmis bir hukmu olmasaydı; aldıklarınızdan dolayı size buyuk bir azab dokunurdu |
فَكُلُوا مِمَّا غَنِمْتُمْ حَلَالًا طَيِّبًا ۚ وَاتَّقُوا اللَّهَ ۚ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ (69) Artık elde ettiginiz ganimetten helal ve temiz olarak yeyin. Allah´tan da sakının. Cunku Allah; Gafur´dur, Rahim´dir |
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ قُل لِّمَن فِي أَيْدِيكُم مِّنَ الْأَسْرَىٰ إِن يَعْلَمِ اللَّهُ فِي قُلُوبِكُمْ خَيْرًا يُؤْتِكُمْ خَيْرًا مِّمَّا أُخِذَ مِنكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ۗ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ (70) Ey peygamber; elinizdeki esirlere de ki: Eger Allah kalbinizde hayır oldugunu bilirse; sizden alınandan daha hayırlısını size verir ve sizi bagıslar. Ve Allah, Gafur´dur, Rahim´dir |
وَإِن يُرِيدُوا خِيَانَتَكَ فَقَدْ خَانُوا اللَّهَ مِن قَبْلُ فَأَمْكَنَ مِنْهُمْ ۗ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ (71) Eger sana hainlik yapmak isterlerse; daha once Allah´a da hainlik etmislerdi de Allah, onlara karsı sana imkan ve kudret vermisti. Ve Allah; Alim´dir, Hakim´dir |
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَالَّذِينَ آوَوا وَّنَصَرُوا أُولَٰئِكَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ ۚ وَالَّذِينَ آمَنُوا وَلَمْ يُهَاجِرُوا مَا لَكُم مِّن وَلَايَتِهِم مِّن شَيْءٍ حَتَّىٰ يُهَاجِرُوا ۚ وَإِنِ اسْتَنصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ إِلَّا عَلَىٰ قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُم مِّيثَاقٌ ۗ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ (72) Muhakkak ki iman edip hicret eden, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler; barındırıp yardım edenler, iste onlar; birbirinin dostudurlar. Iman edip de hicret etmeyenlere gelince; hicret edene kadar sizin onlarla bir dostlugunuz yoktur. Sayet onlar da din hususunda sizden yardım isterlerse; sizinle aralarında muahede bulunan bir kavim aleyhinde olmamak uzere onlara yardım etmek boynunuza borctur. Allah yaptıklarınızı gorendir |
وَالَّذِينَ كَفَرُوا بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ ۚ إِلَّا تَفْعَلُوهُ تَكُن فِتْنَةٌ فِي الْأَرْضِ وَفَسَادٌ كَبِيرٌ (73) Kufredenler ise birbirlerinin dostudurlar. Eger siz bunu yapmazsanız; yeryuzunde bir fitne ve buyuk bir fesad olur |
وَالَّذِينَ آمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَالَّذِينَ آوَوا وَّنَصَرُوا أُولَٰئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقًّا ۚ لَّهُم مَّغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ (74) Iman edip hicret edenler, Allah yolunda cihad edenler, barındıranlar ve yardım edenler; iste onlar, gercek mu´minlerdir. Onlar icin magfiret ve comertce verilmis rızıklar vardır |
وَالَّذِينَ آمَنُوا مِن بَعْدُ وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا مَعَكُمْ فَأُولَٰئِكَ مِنكُمْ ۚ وَأُولُو الْأَرْحَامِ بَعْضُهُمْ أَوْلَىٰ بِبَعْضٍ فِي كِتَابِ اللَّهِ ۗ إِنَّ اللَّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ (75) Sonra iman edip de hicret edenler ve sizinle birlikte savasanlar; iste onlar sizdendir. Hısımlar, Allah´ın kitabına gore birbirine daha yakındırlar. Muhakkak ki Allah, her seyi bilendir |