القرآن باللغة التركية ابن كثير - سورة الحج مترجمة إلى اللغة التركية ابن كثير، Surah Hajj in Turkish_Ibni_Kesir. نوفر ترجمة دقيقة سورة الحج باللغة التركية ابن كثير - Turkish_Ibni_Kesir, الآيات 78 - رقم السورة 22 - الصفحة 332.
يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ ۚ إِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَيْءٌ عَظِيمٌ (1) Ey insanlar; Rabbınızdan sakının. Dogrusu kıyamet saatının sarsıntısı buyuk bir seydir |
يَوْمَ تَرَوْنَهَا تَذْهَلُ كُلُّ مُرْضِعَةٍ عَمَّا أَرْضَعَتْ وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَمْلٍ حَمْلَهَا وَتَرَى النَّاسَ سُكَارَىٰ وَمَا هُم بِسُكَارَىٰ وَلَٰكِنَّ عَذَابَ اللَّهِ شَدِيدٌ (2) Onu goreceginiz gun; her emzikli emzirdigini unutur, her yuklu yukunu dusurur. Insanları sarhos gibi gorursun. Oysa sarhos degildirler, ama Allah´ın azabı pek cetindir |
وَمِنَ النَّاسِ مَن يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَيَتَّبِعُ كُلَّ شَيْطَانٍ مَّرِيدٍ (3) Insanlardan kimi; Allah hakkında bilmeden tartısır ve azgın seytanın ardına duser |
كُتِبَ عَلَيْهِ أَنَّهُ مَن تَوَلَّاهُ فَأَنَّهُ يُضِلُّهُ وَيَهْدِيهِ إِلَىٰ عَذَابِ السَّعِيرِ (4) Onun aleyhinde su hukum yazılmıstır: O, kendisini dost edinen kimseyi saptırır ve alevli atesin azabına goturur |
يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِن كُنتُمْ فِي رَيْبٍ مِّنَ الْبَعْثِ فَإِنَّا خَلَقْنَاكُم مِّن تُرَابٍ ثُمَّ مِن نُّطْفَةٍ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ ثُمَّ مِن مُّضْغَةٍ مُّخَلَّقَةٍ وَغَيْرِ مُخَلَّقَةٍ لِّنُبَيِّنَ لَكُمْ ۚ وَنُقِرُّ فِي الْأَرْحَامِ مَا نَشَاءُ إِلَىٰ أَجَلٍ مُّسَمًّى ثُمَّ نُخْرِجُكُمْ طِفْلًا ثُمَّ لِتَبْلُغُوا أَشُدَّكُمْ ۖ وَمِنكُم مَّن يُتَوَفَّىٰ وَمِنكُم مَّن يُرَدُّ إِلَىٰ أَرْذَلِ الْعُمُرِ لِكَيْلَا يَعْلَمَ مِن بَعْدِ عِلْمٍ شَيْئًا ۚ وَتَرَى الْأَرْضَ هَامِدَةً فَإِذَا أَنزَلْنَا عَلَيْهَا الْمَاءَ اهْتَزَّتْ وَرَبَتْ وَأَنبَتَتْ مِن كُلِّ زَوْجٍ بَهِيجٍ (5) Ey insanlar; eger dirilisten yana bir suphede iseniz; gercek su ki: Size acıkca gosterelim diye Biz sizi; topraktan, sonra nutfeden, sonra pıhtılasmıs bir kandan, sonra da yaratılısı belli belirsiz bir cignem etten yarat tık. Istedigimizi belli bir sureye kadar rahimlerde tutarız. Sonra sizi bir cocuk olarak cıkarırız. Boylece yetisip erginlik cagına gelirsiniz. Kiminiz oldurulur, kiminiz de bilirken hic bir sey bilmez olsun diye omrunun en fena zamanına geri itilir. Yeryuzunu kupkuru olarak gorursun. Ama Biz, ona su indirdigimiz zaman harekete gecer, kabarır ve her cesit guzel bitkiden cift cift yetistirir |
ذَٰلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْحَقُّ وَأَنَّهُ يُحْيِي الْمَوْتَىٰ وَأَنَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ (6) Iste boyle. Muhakkak ki Allah hakkın kendisidir. Dogrusu oluleri O, diriltir. Ve O; her seye Kadir´dir |
وَأَنَّ السَّاعَةَ آتِيَةٌ لَّا رَيْبَ فِيهَا وَأَنَّ اللَّهَ يَبْعَثُ مَن فِي الْقُبُورِ (7) Kıyamet saatı mutlaka gelecektir, onda hic suphe yoktur. Ve Allah; kabirlerde olanları diriltecektir |
وَمِنَ النَّاسِ مَن يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُّنِيرٍ (8) Insanlardan oyleleri vardır ki; bilmeden, dogruya goturen bir rehberi olmadan, aydınlatıcı bir kitabı bulunmadan Allah hakkında tartısmaya girer |
ثَانِيَ عِطْفِهِ لِيُضِلَّ عَن سَبِيلِ اللَّهِ ۖ لَهُ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ ۖ وَنُذِيقُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَذَابَ الْحَرِيقِ (9) Allah yolundan saptırmak icin, kibirlenerek, yanını egip buker. Dunyada rusvaylık onadır. Ve kıyamet gunu ona yakıcı azabı tattırırız |
ذَٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ يَدَاكَ وَأَنَّ اللَّهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِّلْعَبِيدِ (10) Ona: Bunlar senin yaptıklarından oturudur, denir. Yoksa Allah kullarına asla zulmedici degildir |
وَمِنَ النَّاسِ مَن يَعْبُدُ اللَّهَ عَلَىٰ حَرْفٍ ۖ فَإِنْ أَصَابَهُ خَيْرٌ اطْمَأَنَّ بِهِ ۖ وَإِنْ أَصَابَتْهُ فِتْنَةٌ انقَلَبَ عَلَىٰ وَجْهِهِ خَسِرَ الدُّنْيَا وَالْآخِرَةَ ۚ ذَٰلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُبِينُ (11) Insanlardan oyleleri de vardır ki; Allah´a bir yar kenarındaymıs gibi kulluk eder. Ona bir iyilik gelirse yatısır. Basına bir bela gelirse; yuz ustu doner. Dunyayı da ahireti de kaybetmistir. Iste apacık kayıp budur |
يَدْعُو مِن دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَضُرُّهُ وَمَا لَا يَنفَعُهُ ۚ ذَٰلِكَ هُوَ الضَّلَالُ الْبَعِيدُ (12) O, Allah´ı bırakıp da kendisine fayda ve zarar veremeyecek seylere tapınır. Iste en derin sapıklık budur |
يَدْعُو لَمَن ضَرُّهُ أَقْرَبُ مِن نَّفْعِهِ ۚ لَبِئْسَ الْمَوْلَىٰ وَلَبِئْسَ الْعَشِيرُ (13) Kendisine zararı faydasından daha yakın olana tapınır. Tapındıgı sey ne kotu yardımcıdır, ne kotu yoldastır |
إِنَّ اللَّهَ يُدْخِلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ۚ إِنَّ اللَّهَ يَفْعَلُ مَا يُرِيدُ (14) Muhakkak ki Allah; iman edenleri ve salih ameller isleyenleri altından ırmaklar akan cennetlere koyar. Dogrusu Allah; istedigini yapar |
مَن كَانَ يَظُنُّ أَن لَّن يَنصُرَهُ اللَّهُ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ فَلْيَمْدُدْ بِسَبَبٍ إِلَى السَّمَاءِ ثُمَّ لْيَقْطَعْ فَلْيَنظُرْ هَلْ يُذْهِبَنَّ كَيْدُهُ مَا يَغِيظُ (15) Kim, dunyada ve ahirette Allah´ın ona yardım etmeyecegini sanıyorsa; bir sebeple goge tırmansın sonra kessin de bir dusunsun bakalım; bu hilesi kendisini ofkelendiren seye engel olabilir mi |
وَكَذَٰلِكَ أَنزَلْنَاهُ آيَاتٍ بَيِّنَاتٍ وَأَنَّ اللَّهَ يَهْدِي مَن يُرِيدُ (16) Iste boylece ona apacık ayetler olarak indirdik. Muhakkak ki Allah; diledigini hidayete eristirendir |
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَالَّذِينَ هَادُوا وَالصَّابِئِينَ وَالنَّصَارَىٰ وَالْمَجُوسَ وَالَّذِينَ أَشْرَكُوا إِنَّ اللَّهَ يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۚ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ (17) Muhakkak ki Allah; iman edenler, yahudiler, sabiiler, hıristiyanlar, mecusiler ve puta tapanlar arasında kıyamet gunu kesin hukmunu verecektir. Dogrusu Allah; her seye sahiddir |
أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يَسْجُدُ لَهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَمَن فِي الْأَرْضِ وَالشَّمْسُ وَالْقَمَرُ وَالنُّجُومُ وَالْجِبَالُ وَالشَّجَرُ وَالدَّوَابُّ وَكَثِيرٌ مِّنَ النَّاسِ ۖ وَكَثِيرٌ حَقَّ عَلَيْهِ الْعَذَابُ ۗ وَمَن يُهِنِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِن مُّكْرِمٍ ۚ إِنَّ اللَّهَ يَفْعَلُ مَا يَشَاءُ ۩ (18) Goklerde ve yerde olanların; gunes, ay, yıldızlar, daglar, agaclar, hayvanlar ile insanların bir cogunun Allah´a secde ettiklerini gormuyor musun? Insanların bir cogu da azabı hak etmistir. Ve Allah kimi alcaltırsa; ona ikram edecek kimse yoktur. Suphesiz ki Allah; diledigini yapar |
۞ هَٰذَانِ خَصْمَانِ اخْتَصَمُوا فِي رَبِّهِمْ ۖ فَالَّذِينَ كَفَرُوا قُطِّعَتْ لَهُمْ ثِيَابٌ مِّن نَّارٍ يُصَبُّ مِن فَوْقِ رُءُوسِهِمُ الْحَمِيمُ (19) Bunlar iki dusmandır ki, Rabbları hakkında cekismislerdir. Kufredenler icin, atesten elbiseler kesilmistir. Basları ustunden de kaynar su dokulecektir |
يُصْهَرُ بِهِ مَا فِي بُطُونِهِمْ وَالْجُلُودُ (20) Bununla karınlarındakiler ve derileri eritilir |
وَلَهُم مَّقَامِعُ مِنْ حَدِيدٍ (21) Demir kamcılar da onlar icindir |
كُلَّمَا أَرَادُوا أَن يَخْرُجُوا مِنْهَا مِنْ غَمٍّ أُعِيدُوا فِيهَا وَذُوقُوا عَذَابَ الْحَرِيقِ (22) Ne zaman oradan ve oradaki ıztırabdan cıkıp kurtulmak isteseler; her defasında oraya geri cevrilirler. Yakıcı azabı tadın, denir |
إِنَّ اللَّهَ يُدْخِلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِن ذَهَبٍ وَلُؤْلُؤًا ۖ وَلِبَاسُهُمْ فِيهَا حَرِيرٌ (23) Muhakkak ki Allah; iman edip salih ameller isleyenleri altından ırmaklar akan cennetlere koyar. Orada altun bilezikler ve inciler takınırlar. Ve oradaki elbiseleri ipektendir |
وَهُدُوا إِلَى الطَّيِّبِ مِنَ الْقَوْلِ وَهُدُوا إِلَىٰ صِرَاطِ الْحَمِيدِ (24) Onlar sozun en guzeline alıstırılmıslar ve ovulmeye layık olan Allah´ın dogru yoluna iletilmislerdir |
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَيَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللَّهِ وَالْمَسْجِدِ الْحَرَامِ الَّذِي جَعَلْنَاهُ لِلنَّاسِ سَوَاءً الْعَاكِفُ فِيهِ وَالْبَادِ ۚ وَمَن يُرِدْ فِيهِ بِإِلْحَادٍ بِظُلْمٍ نُّذِقْهُ مِنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ (25) Muhakkak ki o kufredenlere, Allah´ın yolundan ve (yerli, yolcu butun insanları esit kıldıgımız) Mescid-i Haram´dan alıkoyanlara ve orada zulm ile ilhada yeltenenlere; elim bir azabtan tattırırız |
وَإِذْ بَوَّأْنَا لِإِبْرَاهِيمَ مَكَانَ الْبَيْتِ أَن لَّا تُشْرِكْ بِي شَيْئًا وَطَهِّرْ بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْقَائِمِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ (26) Hani Ibrahim´e: Bana hic bir seyi ortak kosma, tavaf edenler, kıyama duranlar, ruku edenler ve secdeye varanlar icin evimi temiz tut, diye Kabe´ nin yerini hazırlamıstık |
وَأَذِّن فِي النَّاسِ بِالْحَجِّ يَأْتُوكَ رِجَالًا وَعَلَىٰ كُلِّ ضَامِرٍ يَأْتِينَ مِن كُلِّ فَجٍّ عَمِيقٍ (27) Insanlar icin haccı ilan et. Gerek yaya, gerek arık binekler uzerinde uzak vadiden ve yollardan sana gelsinler |
لِّيَشْهَدُوا مَنَافِعَ لَهُمْ وَيَذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ فِي أَيَّامٍ مَّعْلُومَاتٍ عَلَىٰ مَا رَزَقَهُم مِّن بَهِيمَةِ الْأَنْعَامِ ۖ فَكُلُوا مِنْهَا وَأَطْعِمُوا الْبَائِسَ الْفَقِيرَ (28) Ta ki kendileri icin faydalara sahid olsunlar ve Allah´ın onlara rızık olarak verdigi hayvanları belli gunlerde kurban ederken O´nun adını ansınlar. Siz de bunlardan yeyin. Caresiz kalmıs yoksulu da doyurun |
ثُمَّ لْيَقْضُوا تَفَثَهُمْ وَلْيُوفُوا نُذُورَهُمْ وَلْيَطَّوَّفُوا بِالْبَيْتِ الْعَتِيقِ (29) Bilahare kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve Beyt el Atik´i tavaf etsinler |
ذَٰلِكَ وَمَن يُعَظِّمْ حُرُمَاتِ اللَّهِ فَهُوَ خَيْرٌ لَّهُ عِندَ رَبِّهِ ۗ وَأُحِلَّتْ لَكُمُ الْأَنْعَامُ إِلَّا مَا يُتْلَىٰ عَلَيْكُمْ ۖ فَاجْتَنِبُوا الرِّجْسَ مِنَ الْأَوْثَانِ وَاجْتَنِبُوا قَوْلَ الزُّورِ (30) Iste boyle. Kim Allah´ın haram kıldıklarına saygı gosterirse; Rabbı katında bu, onun hayrınadır. Size okunanlardan baska buyuk hayvanlar helal kılınmıstır. O halde murdardan, putlardan kacının ve yalan sozlerden cekinin |
حُنَفَاءَ لِلَّهِ غَيْرَ مُشْرِكِينَ بِهِ ۚ وَمَن يُشْرِكْ بِاللَّهِ فَكَأَنَّمَا خَرَّ مِنَ السَّمَاءِ فَتَخْطَفُهُ الطَّيْرُ أَوْ تَهْوِي بِهِ الرِّيحُ فِي مَكَانٍ سَحِيقٍ (31) Allah´a sirk kosmaksızın, hanifler olarak. Kim Allah´a sirk kosarsa; gokten dusup de kusların kaptıgı veya ruzgarın ucuruma attıgı bir seye benzer |
ذَٰلِكَ وَمَن يُعَظِّمْ شَعَائِرَ اللَّهِ فَإِنَّهَا مِن تَقْوَى الْقُلُوبِ (32) Bu boyledir. Kim, Allah´ın nisanelerine saygı gosterirse; suphesiz ki bu kalblerin takvasındandır |
لَكُمْ فِيهَا مَنَافِعُ إِلَىٰ أَجَلٍ مُّسَمًّى ثُمَّ مَحِلُّهَا إِلَى الْبَيْتِ الْعَتِيقِ (33) Onlarda belli bir sureye kadar sizin icin faydalar vardır. Sonra varacakları yer, Beyt el Atik ile son bulur |
وَلِكُلِّ أُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنسَكًا لِّيَذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ عَلَىٰ مَا رَزَقَهُم مِّن بَهِيمَةِ الْأَنْعَامِ ۗ فَإِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ فَلَهُ أَسْلِمُوا ۗ وَبَشِّرِ الْمُخْبِتِينَ (34) Biz; her ummet icin kurban kesmeyi mesru kıldık ki Allah´ın kendilerine rızık olarak verdigi hayvanların uzerine O´nun adını ansınlar. Sizin tanrınız, bir tek tanrıdır. O´na teslim olun. Sen mutevazı olanları mujdele |
الَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ اللَّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَالصَّابِرِينَ عَلَىٰ مَا أَصَابَهُمْ وَالْمُقِيمِي الصَّلَاةِ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ (35) Onlar ki; Allah anıldıgı zaman kalbleri titrer. Baslarına gelenlere sabr eder, namaz kılar ve kendilerine verdigimiz rızıktan infak ederler |
وَالْبُدْنَ جَعَلْنَاهَا لَكُم مِّن شَعَائِرِ اللَّهِ لَكُمْ فِيهَا خَيْرٌ ۖ فَاذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ عَلَيْهَا صَوَافَّ ۖ فَإِذَا وَجَبَتْ جُنُوبُهَا فَكُلُوا مِنْهَا وَأَطْعِمُوا الْقَانِعَ وَالْمُعْتَرَّ ۚ كَذَٰلِكَ سَخَّرْنَاهَا لَكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ (36) Biz, kurbanlık develeri de sizin icin Allah´ın nisanelerinden kıldık. Onlarda sizin icin hayır vardır. On ayakları baglı halde keserken uzerlerine Allah´ın adını anın. Kesilince onlardan yeyin. Isteyene de, istemeyene de verin. Sukredersiniz diye, onları boylece sizin emrinize musahhar kıldık |
لَن يَنَالَ اللَّهَ لُحُومُهَا وَلَا دِمَاؤُهَا وَلَٰكِن يَنَالُهُ التَّقْوَىٰ مِنكُمْ ۚ كَذَٰلِكَ سَخَّرَهَا لَكُمْ لِتُكَبِّرُوا اللَّهَ عَلَىٰ مَا هَدَاكُمْ ۗ وَبَشِّرِ الْمُحْسِنِينَ (37) Onların ne etleri, ne de kanları Allah´a ulasır. Sizden O´na sadece takva ulasır. Sizi hidayete erdirdigi icin Allah´ı tekbir edesiniz diye O, bunları size musahhar kılmıstır |
۞ إِنَّ اللَّهَ يُدَافِعُ عَنِ الَّذِينَ آمَنُوا ۗ إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ خَوَّانٍ كَفُورٍ (38) Muhakkak ki Allah; iman edenleri savunur. Muhakkak ki Allah; hainleri ve nankorleri sevmez |
أُذِنَ لِلَّذِينَ يُقَاتَلُونَ بِأَنَّهُمْ ظُلِمُوا ۚ وَإِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ نَصْرِهِمْ لَقَدِيرٌ (39) Zulmedildikleri icin savasanlara izin verildi. Allah, onlara yardım etmeye elbette Kadir´dir |
الَّذِينَ أُخْرِجُوا مِن دِيَارِهِم بِغَيْرِ حَقٍّ إِلَّا أَن يَقُولُوا رَبُّنَا اللَّهُ ۗ وَلَوْلَا دَفْعُ اللَّهِ النَّاسَ بَعْضَهُم بِبَعْضٍ لَّهُدِّمَتْ صَوَامِعُ وَبِيَعٌ وَصَلَوَاتٌ وَمَسَاجِدُ يُذْكَرُ فِيهَا اسْمُ اللَّهِ كَثِيرًا ۗ وَلَيَنصُرَنَّ اللَّهُ مَن يَنصُرُهُ ۗ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ (40) Onlar ki; haksız yere ve sadece: Rabbımız Allah´tır dedikleri icin yurtlarından cıkarılmıslardır. Suphesiz ki Allah; insanların bir kısmını digerleriyle bertaraf etmeseydi; manastırlar, kiliseler, havralar ve icinde Allah´ın adı cok anılan mescidler yıkılır giderdi. Allah; kendisine yardım edenlere elbette yardım eder. Suphesiz ki Allah; Kavi´dir, Aziz´dir |
الَّذِينَ إِن مَّكَّنَّاهُمْ فِي الْأَرْضِ أَقَامُوا الصَّلَاةَ وَآتَوُا الزَّكَاةَ وَأَمَرُوا بِالْمَعْرُوفِ وَنَهَوْا عَنِ الْمُنكَرِ ۗ وَلِلَّهِ عَاقِبَةُ الْأُمُورِ (41) Onlar ki; eger kendilerini yeryuzune yerlestirirsek; namaz kılarlar, zekat verirler, ma´rufu emreder, munkerden nehyederler. Butun islerin akıbeti Allah´adır |
وَإِن يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَعَادٌ وَثَمُودُ (42) Eger seni yalanlıyorlarsa; dogrusu onlardan once Nuh kavmi, Ad ve Semud da yalanlamıstır |
وَقَوْمُ إِبْرَاهِيمَ وَقَوْمُ لُوطٍ (43) Ibrahim´in kavmi, Lut´un kavmi de |
وَأَصْحَابُ مَدْيَنَ ۖ وَكُذِّبَ مُوسَىٰ فَأَمْلَيْتُ لِلْكَافِرِينَ ثُمَّ أَخَذْتُهُمْ ۖ فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ (44) Medyen halkı da. Musa da yalanlanmıstır. Ama Ben; kafirlere muhlet verdim, sonra da onları yakaladım. Benim inkarım nasılmıs |
فَكَأَيِّن مِّن قَرْيَةٍ أَهْلَكْنَاهَا وَهِيَ ظَالِمَةٌ فَهِيَ خَاوِيَةٌ عَلَىٰ عُرُوشِهَا وَبِئْرٍ مُّعَطَّلَةٍ وَقَصْرٍ مَّشِيدٍ (45) Nice kasabaları zulum ederken helak ettik. Simdi onların altları ustlerine gelmis ıpıssız durmaktadır, kuyuları korelmis, sarayları yıkılmıstır |
أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَتَكُونَ لَهُمْ قُلُوبٌ يَعْقِلُونَ بِهَا أَوْ آذَانٌ يَسْمَعُونَ بِهَا ۖ فَإِنَّهَا لَا تَعْمَى الْأَبْصَارُ وَلَٰكِن تَعْمَى الْقُلُوبُ الَّتِي فِي الصُّدُورِ (46) Yeryuzunde dolasmıyorlar mı ki; orada olanları akledecek kalbleri, isitecek kulakları olsun. Ne var ki yalnız gozler kor olmaz, goguslerde olan kalbler de korelir |
وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ وَلَن يُخْلِفَ اللَّهُ وَعْدَهُ ۚ وَإِنَّ يَوْمًا عِندَ رَبِّكَ كَأَلْفِ سَنَةٍ مِّمَّا تَعُدُّونَ (47) Senden cabucak azabı getirmeni istiyorlar. Allah, asla vaadinden caymaz. Dogrusu Rabbının katında bir gun; saydıklarınızdan bin yıl gibidir |
وَكَأَيِّن مِّن قَرْيَةٍ أَمْلَيْتُ لَهَا وَهِيَ ظَالِمَةٌ ثُمَّ أَخَذْتُهَا وَإِلَيَّ الْمَصِيرُ (48) Nice kasabalar var ki; zalim oldukları halde onlara muhlet vermistim. Sonunda onları yakalayıverdim. Donus yalnız Banadır |
قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّمَا أَنَا لَكُمْ نَذِيرٌ مُّبِينٌ (49) De ki: Ey insanlar; ben sizin icin ancak apacık bir uyarıcıyım |
فَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُم مَّغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ (50) Iman edip salih amel isleyenler icin magfiret ve comertce verilmis rızık vardır |
وَالَّذِينَ سَعَوْا فِي آيَاتِنَا مُعَاجِزِينَ أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْجَحِيمِ (51) Ayetlerimizi tartısarak bozmaya ugrasanlar ise; iste onlar, cehennem ashabıdır |
وَمَا أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ مِن رَّسُولٍ وَلَا نَبِيٍّ إِلَّا إِذَا تَمَنَّىٰ أَلْقَى الشَّيْطَانُ فِي أُمْنِيَّتِهِ فَيَنسَخُ اللَّهُ مَا يُلْقِي الشَّيْطَانُ ثُمَّ يُحْكِمُ اللَّهُ آيَاتِهِ ۗ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ (52) Senden once gonderdigimiz hic bir Rasul ve hic bir Nebi yoktur ki; bir seyi arzuladıgı zaman seytan onun arzusuna vesvese karıstırmamıs olsun. Allah; seytanın karıstırdıgını giderir. Sonra Allah; kendi ayetlerini yerlestirir. Ve Allah; Alim´dir, Hakim´dir |
لِّيَجْعَلَ مَا يُلْقِي الشَّيْطَانُ فِتْنَةً لِّلَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ وَالْقَاسِيَةِ قُلُوبُهُمْ ۗ وَإِنَّ الظَّالِمِينَ لَفِي شِقَاقٍ بَعِيدٍ (53) Seytanın karıstırdıgı, kalblerinde hastalık bulunan ve kalbleri kaskatı olan kimseleri sınamay vesile kılmak icindir. Zalimler, supjesiz derin bir ayrılık icindedirler |
وَلِيَعْلَمَ الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ أَنَّهُ الْحَقُّ مِن رَّبِّكَ فَيُؤْمِنُوا بِهِ فَتُخْبِتَ لَهُ قُلُوبُهُمْ ۗ وَإِنَّ اللَّهَ لَهَادِ الَّذِينَ آمَنُوا إِلَىٰ صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ (54) Bir de bu, kendilerine ilim verilenlerin onun, Rabbından gelme bir gercek oldugunu bilip inanmaları ve gonullerini ona baglamaları icindir. Muhakkak ki Allah; iman edenleri dosdogru yola iletir |
وَلَا يَزَالُ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي مِرْيَةٍ مِّنْهُ حَتَّىٰ تَأْتِيَهُمُ السَّاعَةُ بَغْتَةً أَوْ يَأْتِيَهُمْ عَذَابُ يَوْمٍ عَقِيمٍ (55) Kufredenler; kendilerine o saat ansızın gelinceye veya gecesi olmayan gunun azabı catana kadar ondan yana devamlı bir suphe icinde kalırlar |
الْمُلْكُ يَوْمَئِذٍ لِّلَّهِ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ ۚ فَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ (56) O gun; mulk Allah´ındır. Onların arasında hukmeder. Iman edip salih ameller isleyenler; Naim cennetlerindedirler |
وَالَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا فَأُولَٰئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُّهِينٌ (57) Kufredip ayetlerimizi yalan sayanlar ise; iste onlar icin horlayıcı bir azab vardır |
وَالَّذِينَ هَاجَرُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ ثُمَّ قُتِلُوا أَوْ مَاتُوا لَيَرْزُقَنَّهُمُ اللَّهُ رِزْقًا حَسَنًا ۚ وَإِنَّ اللَّهَ لَهُوَ خَيْرُ الرَّازِقِينَ (58) Onlar ki; Allah yolunda hicret edip de sonra olur veya oldurulurler; Allah onlara elbette guzel bir rızık verecektir. Suphesiz ki Allah; rızık verenlerin en hayırlısıdır |
لَيُدْخِلَنَّهُم مُّدْخَلًا يَرْضَوْنَهُ ۗ وَإِنَّ اللَّهَ لَعَلِيمٌ حَلِيمٌ (59) Andolsun ki; onları hosnud olacakları bir yere koyacaktır. Muhakkak ki Allah; Alim´dir, Halim´dir |
۞ ذَٰلِكَ وَمَنْ عَاقَبَ بِمِثْلِ مَا عُوقِبَ بِهِ ثُمَّ بُغِيَ عَلَيْهِ لَيَنصُرَنَّهُ اللَّهُ ۗ إِنَّ اللَّهَ لَعَفُوٌّ غَفُورٌ (60) Iste boyle. Kim, kendisine yapılan haksızlıga benzeriyle mukabele eder de sonra yine kendisine saldırılırsa; andolsun ki Allah; ona yardım edecektir. Suphesiz ki Allah; Afuvv´dur, Gafur´dur |
ذَٰلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ يُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَأَنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ بَصِيرٌ (61) Iste boyle. Allah; geceyi gunduze katar, gunduzu de geceye katar. Muhakkak ki Allah; Semi´dir, Basir´dir |
ذَٰلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْحَقُّ وَأَنَّ مَا يَدْعُونَ مِن دُونِهِ هُوَ الْبَاطِلُ وَأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْعَلِيُّ الْكَبِيرُ (62) Iste boyle. Cunku Allah; hakkın ta kendisidir. O´nu bırakıp da taptıkları seyler de dogrudan dogruya batıldır. Muhakkak ki Allah; Aliyy´dir, Kebir´dir |
أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ أَنزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَتُصْبِحُ الْأَرْضُ مُخْضَرَّةً ۗ إِنَّ اللَّهَ لَطِيفٌ خَبِيرٌ (63) Gormedin mi; Allah, gokten su indirdi de boylece yeryuzu yemyesil olmaktadır. Ve gercekten Allah; Latif´dir, Hamid´dir |
لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۗ وَإِنَّ اللَّهَ لَهُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ (64) Goklerde ve yerde olanlar O´nundur. Muhakkak ki O; Gani´dir, Hamid´dir |
أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ سَخَّرَ لَكُم مَّا فِي الْأَرْضِ وَالْفُلْكَ تَجْرِي فِي الْبَحْرِ بِأَمْرِهِ وَيُمْسِكُ السَّمَاءَ أَن تَقَعَ عَلَى الْأَرْضِ إِلَّا بِإِذْنِهِ ۗ إِنَّ اللَّهَ بِالنَّاسِ لَرَءُوفٌ رَّحِيمٌ (65) Gormedin mi; Allah, yerde olanları ve emriyle denizde akıp giden gemileri buyrugunuz altına vermistir. Izni olmadıkca, gogu yerin ustune dusmemesi icin O tutar. Dogrusu Allah; insanlara karsı Rauf´dur, Rahim´dir |
وَهُوَ الَّذِي أَحْيَاكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيِيكُمْ ۗ إِنَّ الْإِنسَانَ لَكَفُورٌ (66) O´dur; sizi dirilten, sonra oldurecek, sonra yine diriltecek olan. Gercekten insan; cok nankordur |
لِّكُلِّ أُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنسَكًا هُمْ نَاسِكُوهُ ۖ فَلَا يُنَازِعُنَّكَ فِي الْأَمْرِ ۚ وَادْعُ إِلَىٰ رَبِّكَ ۖ إِنَّكَ لَعَلَىٰ هُدًى مُّسْتَقِيمٍ (67) Her ummete; yerine getirmeleri gerekli ibadetler koyduk. Oyle ise iste seninle cekismesinler, Rabbına davet et. Suphesiz ki sen; dosdogru bir hidayet uzeresin |
وَإِن جَادَلُوكَ فَقُلِ اللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ (68) Seninle tartısırlarsa de ki: Allah, yapmakta oldugunuzu en iyi bilendir |
اللَّهُ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كُنتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ (69) Ihtilafa dustugunuz seylerde Allah; kıyamet gunu aranızda hukmedecektir |
أَلَمْ تَعْلَمْ أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ ۗ إِنَّ ذَٰلِكَ فِي كِتَابٍ ۚ إِنَّ ذَٰلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرٌ (70) Bilmez misin ki Allah; gokte ve yerde olanı bilir. Hic suphesiz bunlar, bir Kitab´dadır. Dogrusu bunlar, Allah icin pek kolaydır |
وَيَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهِ سُلْطَانًا وَمَا لَيْسَ لَهُم بِهِ عِلْمٌ ۗ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِن نَّصِيرٍ (71) Onlar; Allah´ı bırakır da Allah´ın haklarında hic bir delil indirmedigi ve kendilerinde de bilgi bulunmayan seylere taparlar. Zalimlerin hic bir yardımcısı yoktur |
وَإِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ تَعْرِفُ فِي وُجُوهِ الَّذِينَ كَفَرُوا الْمُنكَرَ ۖ يَكَادُونَ يَسْطُونَ بِالَّذِينَ يَتْلُونَ عَلَيْهِمْ آيَاتِنَا ۗ قُلْ أَفَأُنَبِّئُكُم بِشَرٍّ مِّن ذَٰلِكُمُ ۗ النَّارُ وَعَدَهَا اللَّهُ الَّذِينَ كَفَرُوا ۖ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ (72) Onlara, apacık ayetlerimiz okundugu zaman; o kufredenlerin yuzlerinden inkarı anlarsın. Neredeyse, kendilerine ayetlerimizi okuyanlara saldıracaklar. De ki: Size bundan daha kotusunu haber vereyim mi? Ates. Allah, onu kufredenlere vaad etmistir. Ne kotu donus |
يَا أَيُّهَا النَّاسُ ضُرِبَ مَثَلٌ فَاسْتَمِعُوا لَهُ ۚ إِنَّ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ لَن يَخْلُقُوا ذُبَابًا وَلَوِ اجْتَمَعُوا لَهُ ۖ وَإِن يَسْلُبْهُمُ الذُّبَابُ شَيْئًا لَّا يَسْتَنقِذُوهُ مِنْهُ ۚ ضَعُفَ الطَّالِبُ وَالْمَطْلُوبُ (73) Ey insanlar, bir misal verildi, simdi onu dinleyin: Suphesiz ki Allah´ı bırakıp da taptıklarınız bir araya gelseler; bir sinek bile yaratamazlar Ama sinek, onlardan bir sey kapsa bunu da ondan kurtaramazlar. Isteyen de, istenen de aciz |
مَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ ۗ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ (74) Onlar Allah´ı geregi gibi takdir edemediler. Muhakkak ki Allah; Kavi´dir, Aziz´dir |
اللَّهُ يَصْطَفِي مِنَ الْمَلَائِكَةِ رُسُلًا وَمِنَ النَّاسِ ۚ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ بَصِيرٌ (75) Allah; meleklerden elciler secer. Insanlardan da. Dogrusu Allah; Semi´ dir, Basir´dir |
يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ ۗ وَإِلَى اللَّهِ تُرْجَعُ الْأُمُورُ (76) Onların onlerinde ve arkalarında olanı bilir. Butun isler Allah´a dondurulur |
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا ارْكَعُوا وَاسْجُدُوا وَاعْبُدُوا رَبَّكُمْ وَافْعَلُوا الْخَيْرَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ ۩ (77) Ey iman edenler; ruku edin, secdeye varın, Rabbınıza kulluk edin ve iyilik yapın ki kurtulusa eresiniz |
وَجَاهِدُوا فِي اللَّهِ حَقَّ جِهَادِهِ ۚ هُوَ اجْتَبَاكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدِّينِ مِنْ حَرَجٍ ۚ مِّلَّةَ أَبِيكُمْ إِبْرَاهِيمَ ۚ هُوَ سَمَّاكُمُ الْمُسْلِمِينَ مِن قَبْلُ وَفِي هَٰذَا لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَهِيدًا عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ ۚ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَاعْتَصِمُوا بِاللَّهِ هُوَ مَوْلَاكُمْ ۖ فَنِعْمَ الْمَوْلَىٰ وَنِعْمَ النَّصِيرُ (78) Ve Allah icin hakkıyla cihad edin. O, sizi secmis ve babanız Ibrahim´in yolu olan dinde sizin icin bir zorluk kılmamaıstır. Daha once peygamberlerin size sahid olması, sizin de insanlara sahidler olmanız icin size musluman adını veren O´dur. Su halde namaz kılın, zekat verin ve Allah´a sarılın. O´dur sizin Mevlanız. Ne guzel Mevla, ne guzel yardımcı |