حم (1) Ha, mim, ayn, sin, kaf |
عسق (2) Ha, mim, ayn, sin, kaf |
كَذَٰلِكَ يُوحِي إِلَيْكَ وَإِلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِكَ اللَّهُ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ (3) Ey Muhammed! Cok guclu hukum ve hikmet sahibi olan Allah sana da senden oncekilere de boylece vahyeder |
لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۖ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ (4) Goklerde ve yerde ne varsa, hepsi O'nundur. O cok yucedir, cok buyuktur |
تَكَادُ السَّمَاوَاتُ يَتَفَطَّرْنَ مِن فَوْقِهِنَّ ۚ وَالْمَلَائِكَةُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِمَن فِي الْأَرْضِ ۗ أَلَا إِنَّ اللَّهَ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ (5) Nerde ise gokler O'nun azametinden ta ustlerinden catlayacak gibi titresiyorlar. Melekler Rablerini hamd ile tesbih ediyorlar ve yeryuzunde bulunan kimseler icin magfiret diliyorlar. Iyi bilin ki Allah cok bagıslayıcıdır, cok merhamet edicidir |
وَالَّذِينَ اتَّخَذُوا مِن دُونِهِ أَوْلِيَاءَ اللَّهُ حَفِيظٌ عَلَيْهِمْ وَمَا أَنتَ عَلَيْهِم بِوَكِيلٍ (6) Allah'tan baska dostlar edinenlere gelince, Allah onların uzerinde devamlı bir gozetleyicidir. Ama sen onların uzerinde bir vekil degilsin |
وَكَذَٰلِكَ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لِّتُنذِرَ أُمَّ الْقُرَىٰ وَمَنْ حَوْلَهَا وَتُنذِرَ يَوْمَ الْجَمْعِ لَا رَيْبَ فِيهِ ۚ فَرِيقٌ فِي الْجَنَّةِ وَفَرِيقٌ فِي السَّعِيرِ (7) Boylece biz sana Arapca bir Kur'an indirdik ki, sehirlerin anası (olan Mekke) halkını ve etrafındakileri uyarasın ve hakkında hic suphe olmayan kıyamet gununun dehsetinden onları korkutasın. Bir grup cennettedir, bir grup da cehennemdedir |
وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَجَعَلَهُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَلَٰكِن يُدْخِلُ مَن يَشَاءُ فِي رَحْمَتِهِ ۚ وَالظَّالِمُونَ مَا لَهُم مِّن وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ (8) Eger Allah dileseydi butun insanları bir tek ummet yapardı. Fakat O yalnız diledigini rahmetinin icine almaktadır. Zalimler icin ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı |
أَمِ اتَّخَذُوا مِن دُونِهِ أَوْلِيَاءَ ۖ فَاللَّهُ هُوَ الْوَلِيُّ وَهُوَ يُحْيِي الْمَوْتَىٰ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ (9) Yoksa onlar Allah'tan baska dostlar mı edindiler? Oysa asıl dost Allah'tır. Oluleri diriltecek olan da O'dur. O'nun her seye gucu yeter |
وَمَا اخْتَلَفْتُمْ فِيهِ مِن شَيْءٍ فَحُكْمُهُ إِلَى اللَّهِ ۚ ذَٰلِكُمُ اللَّهُ رَبِّي عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَإِلَيْهِ أُنِيبُ (10) Hakkında ihtilafa dustugunuz herhangi bir seyin hukmu Allah'a aittir. Iste benim Rabbim olan Allah budur. Ben yalnız O'na guvendim ve yalnız O'na yoneliyorum |
فَاطِرُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ جَعَلَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا وَمِنَ الْأَنْعَامِ أَزْوَاجًا ۖ يَذْرَؤُكُمْ فِيهِ ۚ لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ ۖ وَهُوَ السَّمِيعُ الْبَصِيرُ (11) O goklerin ve yerin yaratıcısıdır. O sizin icin kendi nefsinizden esler ve hayvanlardan da ciftler yaratmıstır. O, sizi bu duzen icerisinde uretip cogaltıyor. O'nun benzeri olan hicbir sey yoktur. O, her seyi isitir ve gorur |
لَهُ مَقَالِيدُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۖ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَن يَشَاءُ وَيَقْدِرُ ۚ إِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ (12) Goklerin ve yerin kilitleri O'na aittir. O diledigine rızkı genisletir ve daraltır. Suphesiz ki O, her seyi hakkıyla bilir |
۞ شَرَعَ لَكُم مِّنَ الدِّينِ مَا وَصَّىٰ بِهِ نُوحًا وَالَّذِي أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ وَمَا وَصَّيْنَا بِهِ إِبْرَاهِيمَ وَمُوسَىٰ وَعِيسَىٰ ۖ أَنْ أَقِيمُوا الدِّينَ وَلَا تَتَفَرَّقُوا فِيهِ ۚ كَبُرَ عَلَى الْمُشْرِكِينَ مَا تَدْعُوهُمْ إِلَيْهِ ۚ اللَّهُ يَجْتَبِي إِلَيْهِ مَن يَشَاءُ وَيَهْدِي إِلَيْهِ مَن يُنِيبُ (13) Allah dinden Nuh'a tavsiye buyurdugu seyi sizin icin de bir kanun yaptı ve (Ey Muhammed!) sana vahyettigimizi, Ibrahim'e, Musa'ya ve Isa'ya tavsiye buyurdugumuzu da seriat kıldı. Soyle ki: Dini dogru tutun ve onda ayrılıga dusmeyin. Fakat senin kendilerini davet ettigin sey, musriklere agır geldi. Allah diledigini kendine secer ve kendisine yoneleni de dogru yola iletir |
وَمَا تَفَرَّقُوا إِلَّا مِن بَعْدِ مَا جَاءَهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْ ۚ وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِن رَّبِّكَ إِلَىٰ أَجَلٍ مُّسَمًّى لَّقُضِيَ بَيْنَهُمْ ۚ وَإِنَّ الَّذِينَ أُورِثُوا الْكِتَابَ مِن بَعْدِهِمْ لَفِي شَكٍّ مِّنْهُ مُرِيبٍ (14) Onlar kendilerine bilgi geldikten sonra, ancak aralarındaki, cekememezlik yuzunden ayrılıga dustuler. Eger Rabbin tarafından azabın ertelendigine dair bir soz gecmemis olsaydı aralarında mutlaka hukum verilirdi. Kendilerinden sonra Kitab'a varis kılınan kitap ehli de Kur'an hakkında bir suphe ve tereddut icindedirler |
فَلِذَٰلِكَ فَادْعُ ۖ وَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ ۖ وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ ۖ وَقُلْ آمَنتُ بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ مِن كِتَابٍ ۖ وَأُمِرْتُ لِأَعْدِلَ بَيْنَكُمُ ۖ اللَّهُ رَبُّنَا وَرَبُّكُمْ ۖ لَنَا أَعْمَالُنَا وَلَكُمْ أَعْمَالُكُمْ ۖ لَا حُجَّةَ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ ۖ اللَّهُ يَجْمَعُ بَيْنَنَا ۖ وَإِلَيْهِ الْمَصِيرُ (15) Ey Muhammed! Iste bunun icin insanları tevhide davet et ve sana emredildigi gibi dosdogru ol. Onların keyiflerine uyma ve de ki: "Ben Allah'ın kitaptan indirdigine inandım ve bana aranızda adaleti gerceklestirmem emredildi. Allah bizim de rabbimiz sizin de Rabbinizdir. Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size aittir. Sizinle bizim aramızda hicbir tartısmaya yer yoktur. Allah hepimizi biraraya toplayacaktır. Donus yalnız O'nadır |
وَالَّذِينَ يُحَاجُّونَ فِي اللَّهِ مِن بَعْدِ مَا اسْتُجِيبَ لَهُ حُجَّتُهُمْ دَاحِضَةٌ عِندَ رَبِّهِمْ وَعَلَيْهِمْ غَضَبٌ وَلَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ (16) Allah'ın davetine uyulduktan sonra, hala O'nun dini hakkında mucadele edenlerin, getirdikleri deliller Rableri yanında batıldır. Onların uzerinde bir gazab ve kendileri icin siddetli bir azab vardır |
اللَّهُ الَّذِي أَنزَلَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ وَالْمِيزَانَ ۗ وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّ السَّاعَةَ قَرِيبٌ (17) Bu kitabı ve olcuyu hakla indiren Allah'tır. Ne bilirsin, belki de kıyamet saati yakındır |
يَسْتَعْجِلُ بِهَا الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِهَا ۖ وَالَّذِينَ آمَنُوا مُشْفِقُونَ مِنْهَا وَيَعْلَمُونَ أَنَّهَا الْحَقُّ ۗ أَلَا إِنَّ الَّذِينَ يُمَارُونَ فِي السَّاعَةِ لَفِي ضَلَالٍ بَعِيدٍ (18) O'na inanmayanlar kıyametin cabuk gelmesini istiyorlar. Inananlar ise O'ndan korkarlar ve O'nun hak oldugunu bilirler. Iyi bilin ki, kıyamet saati hakkında tartısanlar derin bir sapıklık icindedirler |
اللَّهُ لَطِيفٌ بِعِبَادِهِ يَرْزُقُ مَن يَشَاءُ ۖ وَهُوَ الْقَوِيُّ الْعَزِيزُ (19) Allah kullarına cok lutufkardır. Diledigine rızık verir. O cok kuvvetlidir, cok gucludur |
مَن كَانَ يُرِيدُ حَرْثَ الْآخِرَةِ نَزِدْ لَهُ فِي حَرْثِهِ ۖ وَمَن كَانَ يُرِيدُ حَرْثَ الدُّنْيَا نُؤْتِهِ مِنْهَا وَمَا لَهُ فِي الْآخِرَةِ مِن نَّصِيبٍ (20) Her kim ahiret kazancını isterse, biz onun kazancını artırırız, her kim de dunya kazancını isterse ona da ondan veririz, ama onun ahirette hicbir nasibi yoktur |
أَمْ لَهُمْ شُرَكَاءُ شَرَعُوا لَهُم مِّنَ الدِّينِ مَا لَمْ يَأْذَن بِهِ اللَّهُ ۚ وَلَوْلَا كَلِمَةُ الْفَصْلِ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْ ۗ وَإِنَّ الظَّالِمِينَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ (21) Yoksa onların, Allah'ın dinde izin vermedigi seyi kendilerine mesru kılacak ortakları mı vardır? Eger azabın ertelenmesine dair kesin yargı sozu olmasaydı, aralarında hemen hukum verilir, isleri bitirilirdi. Gercekten zalimler icin acı bir azab vardır |
تَرَى الظَّالِمِينَ مُشْفِقِينَ مِمَّا كَسَبُوا وَهُوَ وَاقِعٌ بِهِمْ ۗ وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فِي رَوْضَاتِ الْجَنَّاتِ ۖ لَهُم مَّا يَشَاءُونَ عِندَ رَبِّهِمْ ۚ ذَٰلِكَ هُوَ الْفَضْلُ الْكَبِيرُ (22) Sen kıyamet gunu kazandıkları seyin cezası baslarına gelirken zalimlerin korkudan titrediklerini gorursun. Iman edip salih amel isleyenler ise cennet bahcelerindedirler. Rablerinin yanında onlar icin istedikleri her sey vardır. Iste buyuk lutuf budur |
ذَٰلِكَ الَّذِي يُبَشِّرُ اللَّهُ عِبَادَهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ ۗ قُل لَّا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ أَجْرًا إِلَّا الْمَوَدَّةَ فِي الْقُرْبَىٰ ۗ وَمَن يَقْتَرِفْ حَسَنَةً نَّزِدْ لَهُ فِيهَا حُسْنًا ۚ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ شَكُورٌ (23) Iste Allah iman edip salih amel isleyen kullarını bununla mujdeler. Ey Muhammed! De ki: "Ben bu tebligime karsı sizden akrabalıkta sevgiden baska hicbir ucret istemiyorum." Her kim bir iyilik yaparsa biz onun iyiligini artırırız. Suphesiz ki Allah cok bagıslayıcıdır, sukrun karsılıgını verir |
أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَىٰ عَلَى اللَّهِ كَذِبًا ۖ فَإِن يَشَإِ اللَّهُ يَخْتِمْ عَلَىٰ قَلْبِكَ ۗ وَيَمْحُ اللَّهُ الْبَاطِلَ وَيُحِقُّ الْحَقَّ بِكَلِمَاتِهِ ۚ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ (24) Yoksa onlar, senin hakkında: "Allah'a karsı yalan uydurdu." mu diyorlar? Eger Allah dilerse senin de kalbini muhurler; batılı yok eder ve sozleriyle hakkı gerceklestirir. Suphesiz ki O kalplerde bulunan seyleri hakkıyla bilir |
وَهُوَ الَّذِي يَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِهِ وَيَعْفُو عَنِ السَّيِّئَاتِ وَيَعْلَمُ مَا تَفْعَلُونَ (25) Kullarının tevbesini kabul eden, kotulukleri affeden ve sizin yaptıklarınızı bilen O'dur |
وَيَسْتَجِيبُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَيَزِيدُهُم مِّن فَضْلِهِ ۚ وَالْكَافِرُونَ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ (26) Allah iman edip, salih amel isleyenlerin tevbesini kabul eder, onlara lutfundan daha fazlasını verir. Kafirler icin ise siddetli bir azap vardır |
۞ وَلَوْ بَسَطَ اللَّهُ الرِّزْقَ لِعِبَادِهِ لَبَغَوْا فِي الْأَرْضِ وَلَٰكِن يُنَزِّلُ بِقَدَرٍ مَّا يَشَاءُ ۚ إِنَّهُ بِعِبَادِهِ خَبِيرٌ بَصِيرٌ (27) Eger Allah rızkı kullarına bol bol verseydi, mutlaka yeryuzunde azgınlık ederlerdi. Fakat O diledigini belli bir olcuye gore indiriyor. Suphesiz ki O, kullarından haberdardır, onları hakkıyla gorur |
وَهُوَ الَّذِي يُنَزِّلُ الْغَيْثَ مِن بَعْدِ مَا قَنَطُوا وَيَنشُرُ رَحْمَتَهُ ۚ وَهُوَ الْوَلِيُّ الْحَمِيدُ (28) Insanlar umitlerini kestikten sonra yagmuru indiren ve rahmetini her tarafa yayan O'dur. Ovulmeye layık olan gercek dost O'dur |
وَمِنْ آيَاتِهِ خَلْقُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَثَّ فِيهِمَا مِن دَابَّةٍ ۚ وَهُوَ عَلَىٰ جَمْعِهِمْ إِذَا يَشَاءُ قَدِيرٌ (29) Gokleri yeri ve her ikisinde yaydıgı canlıları yaratması da Allah'ın kudretinin delillerindendir. O'nun diledigi zaman onları biraraya toplamaya da gucu yeter |
وَمَا أَصَابَكُم مِّن مُّصِيبَةٍ فَبِمَا كَسَبَتْ أَيْدِيكُمْ وَيَعْفُو عَن كَثِيرٍ (30) Basınıza gelen herhangi bir musibet kendi ellerinizle kazandıklarınız yuzundendir. Bununla beraber Allah yine de cogunu affeder |
وَمَا أَنتُم بِمُعْجِزِينَ فِي الْأَرْضِ ۖ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ اللَّهِ مِن وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ (31) Siz yeryuzunde (O'nu) aciz bırakamazsınız. Sizin Allah'tan baska bir dostunuz ve yardımcınız da yoktur |
وَمِنْ آيَاتِهِ الْجَوَارِ فِي الْبَحْرِ كَالْأَعْلَامِ (32) Denizlerde yuce daglar gibi gemilerin yurumesi de O'nun kudretinin delillerindendir |
إِن يَشَأْ يُسْكِنِ الرِّيحَ فَيَظْلَلْنَ رَوَاكِدَ عَلَىٰ ظَهْرِهِ ۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِّكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ (33) Eger O dilerse ruzgarı durdurur da yelkenle giden gemiler denizin uzerinde duruverirler. Suphesiz ki bunda sabırlı olan ve cok sukreden kimseler icin nice ibretler vardır |
أَوْ يُوبِقْهُنَّ بِمَا كَسَبُوا وَيَعْفُ عَن كَثِيرٍ (34) Yahut da Allah kazandıkları gunahlar yuzunden onları helak eder ve bircogunu da bagıslar |
وَيَعْلَمَ الَّذِينَ يُجَادِلُونَ فِي آيَاتِنَا مَا لَهُم مِّن مَّحِيصٍ (35) Ayetlerimiz hakkında mucadele edenler bilsinler ki kendileri icin kacacak bir yer yoktur |
فَمَا أُوتِيتُم مِّن شَيْءٍ فَمَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ۖ وَمَا عِندَ اللَّهِ خَيْرٌ وَأَبْقَىٰ لِلَّذِينَ آمَنُوا وَعَلَىٰ رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ (36) Size verilen herhangi bir sey sadece dunya hayatının gecici bir menfaatidir. Allah katında bulunanlar ise iman edip sadece Rablerine guvenen kimseler icin daha hayırlı ve daha kalıcıdır |
وَالَّذِينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَائِرَ الْإِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ وَإِذَا مَا غَضِبُوا هُمْ يَغْفِرُونَ (37) O iman edenler, buyuk gunahlardan ve hayasızlıktan kacınırlar. Onlar ofkelendikleri zaman da kusurları bagıslarlar |
وَالَّذِينَ اسْتَجَابُوا لِرَبِّهِمْ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَأَمْرُهُمْ شُورَىٰ بَيْنَهُمْ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ (38) Onlar, Rablerinin davetini kabul ederler ve namazı dosdogru kılarlar. Onların isleri de kendi aralarında bir istisare iledir. Kendilerine verdigimiz rızıktan onlar Allah yolunda harcarlar |
وَالَّذِينَ إِذَا أَصَابَهُمُ الْبَغْيُ هُمْ يَنتَصِرُونَ (39) Onlar, bir zulum ve saldırıya ugradıkları zaman birbirleriyle yardımlasırlar |
وَجَزَاءُ سَيِّئَةٍ سَيِّئَةٌ مِّثْلُهَا ۖ فَمَنْ عَفَا وَأَصْلَحَ فَأَجْرُهُ عَلَى اللَّهِ ۚ إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِمِينَ (40) Bir kotulugun cezası yine onun gibi bir kotuluktur, ama kim affeder, bagıslarsa onun mukafatı Allah'a aittir. Suphesiz ki Allah, zalimleri sevmez |
وَلَمَنِ انتَصَرَ بَعْدَ ظُلْمِهِ فَأُولَٰئِكَ مَا عَلَيْهِم مِّن سَبِيلٍ (41) Zulme ugradıktan sonra hakkını alan kimseye gelince, iste onların aleyhinde ceza vermek icin herhangi bir yol yoktur |
إِنَّمَا السَّبِيلُ عَلَى الَّذِينَ يَظْلِمُونَ النَّاسَ وَيَبْغُونَ فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ ۚ أُولَٰئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ (42) Yol ancak insanlara zulmedenler ve yeryuzunde haksız yere taskınlık edenler aleyhinedir. Iste onlar icin acı bir azap vardır |
وَلَمَن صَبَرَ وَغَفَرَ إِنَّ ذَٰلِكَ لَمِنْ عَزْمِ الْأُمُورِ (43) Her kim de sabreder ve kusuru bagıslarsa, iste bu elbette azmedilecek islerdendir |
وَمَن يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِن وَلِيٍّ مِّن بَعْدِهِ ۗ وَتَرَى الظَّالِمِينَ لَمَّا رَأَوُا الْعَذَابَ يَقُولُونَ هَلْ إِلَىٰ مَرَدٍّ مِّن سَبِيلٍ (44) Allah kimi saptırırsa artık bundan sonra onun icin hicbir dost yoktur. Sen, azabı gorduklerinde zalimlerin: "Acaba donecek bir yol var mıdır?" dediklerini gorursun |
وَتَرَاهُمْ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا خَاشِعِينَ مِنَ الذُّلِّ يَنظُرُونَ مِن طَرْفٍ خَفِيٍّ ۗ وَقَالَ الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّ الْخَاسِرِينَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنفُسَهُمْ وَأَهْلِيهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۗ أَلَا إِنَّ الظَّالِمِينَ فِي عَذَابٍ مُّقِيمٍ (45) Sen, onların asagılıktan dolayı basları one egilmis, goz ucuyla gizli gizli etrafa bakarlarken atese sunulduklarını gorursun, iman edenler de: "Gercekten zarara ugrayanlar hem kendilerine hem de ailelerine kıyamet gunu yazık etmis olan kimselerdir."diyeceklerdir. Iyi bilin ki zalimler devamlı bir azap icerisindedirler |
وَمَا كَانَ لَهُم مِّنْ أَوْلِيَاءَ يَنصُرُونَهُم مِّن دُونِ اللَّهِ ۗ وَمَن يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِن سَبِيلٍ (46) Onların Allah'tan baska kendilerine yardım edecek hicbir dostları yoktur. Allah kimi saptırırsa, artık onun icin cıkar bir yol yoktur |
اسْتَجِيبُوا لِرَبِّكُم مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِيَ يَوْمٌ لَّا مَرَدَّ لَهُ مِنَ اللَّهِ ۚ مَا لَكُم مِّن مَّلْجَإٍ يَوْمَئِذٍ وَمَا لَكُم مِّن نَّكِيرٍ (47) Allah tarafından, geri cevrilemeyecek kıyamet gunu gelmeden once, Rabbinizin davetine uyun, cunku o gun, sizin icin sıgınacak bir yer yoktur ve siz inkar da edemezsiniz |
فَإِنْ أَعْرَضُوا فَمَا أَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَفِيظًا ۖ إِنْ عَلَيْكَ إِلَّا الْبَلَاغُ ۗ وَإِنَّا إِذَا أَذَقْنَا الْإِنسَانَ مِنَّا رَحْمَةً فَرِحَ بِهَا ۖ وَإِن تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ فَإِنَّ الْإِنسَانَ كَفُورٌ (48) Ey Muhammed! Eger onlar yuz cevirirlerse bilsinler ki, biz seni onların uzerine bir bekci olarak gondermedik. Sana dusen sadece tebligdir. Gercekten biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırırsak ona sevinir, ama elleriyle yaptıkları yuzunden kendilerine bir kotuluk isabet ederse, o zaman gorursun ki insan cok nankordur |
لِّلَّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ ۚ يَهَبُ لِمَن يَشَاءُ إِنَاثًا وَيَهَبُ لِمَن يَشَاءُ الذُّكُورَ (49) Goklerin ve yerin hukumranlıgı yalnız Allah'a aittir. O diledigini yaratır, diledigine kız cocuk, diledigine de erkek cocuk bahseder |
أَوْ يُزَوِّجُهُمْ ذُكْرَانًا وَإِنَاثًا ۖ وَيَجْعَلُ مَن يَشَاءُ عَقِيمًا ۚ إِنَّهُ عَلِيمٌ قَدِيرٌ (50) Yahut Allah onları erkek ve kız olmak uzere cift verir, diledigini de kısır yapar. Suphesiz ki O her seyi bilir. O'nun her seye gucu yeter |
۞ وَمَا كَانَ لِبَشَرٍ أَن يُكَلِّمَهُ اللَّهُ إِلَّا وَحْيًا أَوْ مِن وَرَاءِ حِجَابٍ أَوْ يُرْسِلَ رَسُولًا فَيُوحِيَ بِإِذْنِهِ مَا يَشَاءُ ۚ إِنَّهُ عَلِيٌّ حَكِيمٌ (51) Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından konusur. Yahut da bir elci gonderir de izniyle ona diledigini vahyeder. Suphesiz ki O cok yucedir, hukum ve hikmet sahibidir |
وَكَذَٰلِكَ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ رُوحًا مِّنْ أَمْرِنَا ۚ مَا كُنتَ تَدْرِي مَا الْكِتَابُ وَلَا الْإِيمَانُ وَلَٰكِن جَعَلْنَاهُ نُورًا نَّهْدِي بِهِ مَن نَّشَاءُ مِنْ عِبَادِنَا ۚ وَإِنَّكَ لَتَهْدِي إِلَىٰ صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ (52) Iste biz boylece sana da emrimizden Kur'an'ı vahyettik. Yoksa sen kitap nedir? Iman nedir? bilmiyordun. Fakat biz onu bir nur kıldık. Onunla kullarımızdan diledigimizi dogru yola iletiyoruz. Suphesiz ki sen de insanları dogru bir yola goturuyorsun |
صِرَاطِ اللَّهِ الَّذِي لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۗ أَلَا إِلَى اللَّهِ تَصِيرُ الْأُمُورُ (53) Goklerde ve yerde bulunanların sahibi olan Allah'ın yoluna goturuyorsun. Iyi bilin ki butun isler sonunda yalnız Allah'a donecektir |