يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ ۚ إِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَيْءٌ عَظِيمٌ (1) Ey Insanlar! Rabbinizden sakının; suphesiz o kıyamet gununun sarsıntısı cok buyuk bir seydir |
يَوْمَ تَرَوْنَهَا تَذْهَلُ كُلُّ مُرْضِعَةٍ عَمَّا أَرْضَعَتْ وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَمْلٍ حَمْلَهَا وَتَرَى النَّاسَ سُكَارَىٰ وَمَا هُم بِسُكَارَىٰ وَلَٰكِنَّ عَذَابَ اللَّهِ شَدِيدٌ (2) Onu goreceginiz gun, her emzikli kadın emzirdiginden gecer. Ve her hamile kadın cocugunu dusurur. Insanları hep sarhos gorursun, halbuki sarhos degillerdir. Fakat Allah'ın azabı cok siddetlidir |
وَمِنَ النَّاسِ مَن يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَيَتَّبِعُ كُلَّ شَيْطَانٍ مَّرِيدٍ (3) Insanlardan bazıları Allah hakkında bir bilgisi olmadıgı halde tartısır da her azılı seytanın ardına duser |
كُتِبَ عَلَيْهِ أَنَّهُ مَن تَوَلَّاهُ فَأَنَّهُ يُضِلُّهُ وَيَهْدِيهِ إِلَىٰ عَذَابِ السَّعِيرِ (4) (O seytanki) hakkında soyle hukum verilmistir: Suphesiz kim onu dost edinirse, o muhakkak onu saptırır ve dogruca cehennem azabına goturur |
يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِن كُنتُمْ فِي رَيْبٍ مِّنَ الْبَعْثِ فَإِنَّا خَلَقْنَاكُم مِّن تُرَابٍ ثُمَّ مِن نُّطْفَةٍ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ ثُمَّ مِن مُّضْغَةٍ مُّخَلَّقَةٍ وَغَيْرِ مُخَلَّقَةٍ لِّنُبَيِّنَ لَكُمْ ۚ وَنُقِرُّ فِي الْأَرْحَامِ مَا نَشَاءُ إِلَىٰ أَجَلٍ مُّسَمًّى ثُمَّ نُخْرِجُكُمْ طِفْلًا ثُمَّ لِتَبْلُغُوا أَشُدَّكُمْ ۖ وَمِنكُم مَّن يُتَوَفَّىٰ وَمِنكُم مَّن يُرَدُّ إِلَىٰ أَرْذَلِ الْعُمُرِ لِكَيْلَا يَعْلَمَ مِن بَعْدِ عِلْمٍ شَيْئًا ۚ وَتَرَى الْأَرْضَ هَامِدَةً فَإِذَا أَنزَلْنَا عَلَيْهَا الْمَاءَ اهْتَزَّتْ وَرَبَتْ وَأَنبَتَتْ مِن كُلِّ زَوْجٍ بَهِيجٍ (5) Ey insanlar! Eger oldukten sonra dirilmekten suphede iseniz, (bilin ki) ne oldugunuzu size acıklamak icin suphesiz biz sizi topraktan, sonra nutfeden (spermadan) sonra bir alekadan (embriodan) sonra yapısı belli belirsiz bir et parcasından yaratmısızdır. Diledigimizi belli bir sureye kadar rahimlerde tutarız. Sonra sizi bir cocuk olarak cıkartırız, sonra sizi, olgunluk cagına erismeniz icin bırakırız. Bununla beraber kiminiz oldurulur, kiminiz de onceki bilgisinden sonra, hicbir sey bilmemek uzere, omrunun en fena zamanına ulastırılır. Bir de yeryuzunu gorursun ki kupkurudur; fakat biz onun uzerine su indirdigimiz zaman, harekete gecer, kabarır ve her guzel ciftten bitkiler bitirir |
ذَٰلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْحَقُّ وَأَنَّهُ يُحْيِي الْمَوْتَىٰ وَأَنَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ (6) Iste bunlar gosteriyor ki, Allah suphesiz haktır. Suphesiz oluleri o diriltir ve o her seye kadirdir |
وَأَنَّ السَّاعَةَ آتِيَةٌ لَّا رَيْبَ فِيهَا وَأَنَّ اللَّهَ يَبْعَثُ مَن فِي الْقُبُورِ (7) Kıyamet ise suphesiz gelecek ve muhakkak ki Allah butun kabirlerde olan kimseleri tekrar diriltecektir |
وَمِنَ النَّاسِ مَن يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُّنِيرٍ (8) Insanlardan kimi de vardır ki ne bir bilgiye, ne bir delile, ne de aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın Allah hakkında tartısır |
ثَانِيَ عِطْفِهِ لِيُضِلَّ عَن سَبِيلِ اللَّهِ ۖ لَهُ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ ۖ وَنُذِيقُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَذَابَ الْحَرِيقِ (9) Allah yolundan sasırtmak (saptırmak) icin buyukluk taslayarak (tartısır). Dunyada ona bir rezillik vardır. Kıyamet gununde ise ona cehennem azabını tattıracagız |
ذَٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ يَدَاكَ وَأَنَّ اللَّهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِّلْعَبِيدِ (10) Ona "Bunlar, senin ellerinle kazandıgın gunahlar sebebiyledir" denir. Suphesiz Allah kullarına zulmeden degildir |
وَمِنَ النَّاسِ مَن يَعْبُدُ اللَّهَ عَلَىٰ حَرْفٍ ۖ فَإِنْ أَصَابَهُ خَيْرٌ اطْمَأَنَّ بِهِ ۖ وَإِنْ أَصَابَتْهُ فِتْنَةٌ انقَلَبَ عَلَىٰ وَجْهِهِ خَسِرَ الدُّنْيَا وَالْآخِرَةَ ۚ ذَٰلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُبِينُ (11) Insanlardan kimi de Allah'a bir yar kenarındaymıs gibi ibadet eder, eger kendisine bir iyilik gelirse ona gonlu yatısır ve eger basına bir bela gelirse yuzustu donuverir. Dunyayı da ahireti de kaybeder. Iste apacık kayıp budur |
يَدْعُو مِن دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَضُرُّهُ وَمَا لَا يَنفَعُهُ ۚ ذَٰلِكَ هُوَ الضَّلَالُ الْبَعِيدُ (12) Allah'ı bırakır da kendine ne zarar, ne menfaat veremeyecek seylere yalvarır. Iste derin sapıklık budur |
يَدْعُو لَمَن ضَرُّهُ أَقْرَبُ مِن نَّفْعِهِ ۚ لَبِئْسَ الْمَوْلَىٰ وَلَبِئْسَ الْعَشِيرُ (13) Herhalde o, zararı faydasından daha yakın olana yalvarıyor. Yalvardıgı sey ne kotu yardımcı ve ne kotu yoldastır |
إِنَّ اللَّهَ يُدْخِلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ۚ إِنَّ اللَّهَ يَفْعَلُ مَا يُرِيدُ (14) Suphe yok ki Allah, iman edip salih amelleri isleyenleri altından ırmaklar akan cennetlere koyacak. Suphesiz Allah diledigini yapar |
مَن كَانَ يَظُنُّ أَن لَّن يَنصُرَهُ اللَّهُ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ فَلْيَمْدُدْ بِسَبَبٍ إِلَى السَّمَاءِ ثُمَّ لْيَقْطَعْ فَلْيَنظُرْ هَلْ يُذْهِبَنَّ كَيْدُهُ مَا يَغِيظُ (15) Allah'ın ona (peygambere) dunyada ve ahirette yardım etmeyecegini sanan kimse hemen yukarıya bir ip uzatsın, sonra (kendini intihar edip) bogsun da baksın bu hilesi kendisini ofkelendiren seyi giderecek mi |
وَكَذَٰلِكَ أَنزَلْنَاهُ آيَاتٍ بَيِّنَاتٍ وَأَنَّ اللَّهَ يَهْدِي مَن يُرِيدُ (16) Iste biz onu (Kur'an'ı) boylece, apacık ayetler olarak indirdik. Suphesiz Allah diledigini dogru yola eristirir |
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَالَّذِينَ هَادُوا وَالصَّابِئِينَ وَالنَّصَارَىٰ وَالْمَجُوسَ وَالَّذِينَ أَشْرَكُوا إِنَّ اللَّهَ يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۚ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ (17) Suphesiz o iman edenler, yahudi olanlar, sabiiler (yıldıza tapanlar), hıristiyanlar, atese tapanlar ve (Allah'a) es kosanlar (yok mu?) Allah, kıyamet gunu bunların arasını suphesiz ayıracaktır. Cunku Allah her seyi hakkıyla gorup bilendir |
أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يَسْجُدُ لَهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَمَن فِي الْأَرْضِ وَالشَّمْسُ وَالْقَمَرُ وَالنُّجُومُ وَالْجِبَالُ وَالشَّجَرُ وَالدَّوَابُّ وَكَثِيرٌ مِّنَ النَّاسِ ۖ وَكَثِيرٌ حَقَّ عَلَيْهِ الْعَذَابُ ۗ وَمَن يُهِنِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِن مُّكْرِمٍ ۚ إِنَّ اللَّهَ يَفْعَلُ مَا يَشَاءُ ۩ (18) Gormedin mi, goklerdeki kimseler, yerdeki kimseler, gunes, ay ve yıldızlar, daglar, agaclar, butun hayvanlar ve insanlardan bircogu hep Allah'a secde ediyor. Bircogunun uzerine de azab hak olmustur. Allah kimi hor ve hakir kılarsa artık ona ikram edecek yoktur. Suphesiz Allah diledigi seyi yapar |
۞ هَٰذَانِ خَصْمَانِ اخْتَصَمُوا فِي رَبِّهِمْ ۖ فَالَّذِينَ كَفَرُوا قُطِّعَتْ لَهُمْ ثِيَابٌ مِّن نَّارٍ يُصَبُّ مِن فَوْقِ رُءُوسِهِمُ الْحَمِيمُ (19) Su ikisi Rableri hakkında tartısmaya girmis iki hasımdır. O'nu inkar edenler icin atesten elbiseleri bicilmistir. Baslarının ustunden kaynar su dokulur |
يُصْهَرُ بِهِ مَا فِي بُطُونِهِمْ وَالْجُلُودُ (20) Bununla karınlarındaki ve derileri eritilir |
وَلَهُم مَّقَامِعُ مِنْ حَدِيدٍ (21) Bir de bunlara demirden kamcılar vardır |
كُلَّمَا أَرَادُوا أَن يَخْرُجُوا مِنْهَا مِنْ غَمٍّ أُعِيدُوا فِيهَا وَذُوقُوا عَذَابَ الْحَرِيقِ (22) Ugradıkları gamdan (dolayı) oradan ne zaman cıkmak isteseler, her defasında oraya geri cevrilirler: "Yakıcı azabı tadın" denir |
إِنَّ اللَّهَ يُدْخِلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِن ذَهَبٍ وَلُؤْلُؤًا ۖ وَلِبَاسُهُمْ فِيهَا حَرِيرٌ (23) Suphesiz Allah iman edip yararlı is isleyenleri, altından ırmaklar akan cennetlere koyacak, orada altın bilezikler ve inciler takınacaklar. Oradaki elbiseleri de ipektendir |
وَهُدُوا إِلَى الطَّيِّبِ مِنَ الْقَوْلِ وَهُدُوا إِلَىٰ صِرَاطِ الْحَمِيدِ (24) Hem sozun guzelini isitecek duruma ulastırılmıslar, hem de ovulmeye layık (olan Allah'ın) yoluna eristirilmislerdir |
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَيَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللَّهِ وَالْمَسْجِدِ الْحَرَامِ الَّذِي جَعَلْنَاهُ لِلنَّاسِ سَوَاءً الْعَاكِفُ فِيهِ وَالْبَادِ ۚ وَمَن يُرِدْ فِيهِ بِإِلْحَادٍ بِظُلْمٍ نُّذِقْهُ مِنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ (25) Suphesiz inkar edenlere, Allah'ın yolundan, yerli ve yolcu butun insanlar icin esit kılınan Mescidi Haram'dan alıkoyanlara ve orada zulumle yanlıs yola saptırmak isteyene can yakıcı bir azab tattırırız |
وَإِذْ بَوَّأْنَا لِإِبْرَاهِيمَ مَكَانَ الْبَيْتِ أَن لَّا تُشْرِكْ بِي شَيْئًا وَطَهِّرْ بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْقَائِمِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ (26) Bir zamanlar Kabe'nin yerini Ibrahim'e su sekilde hazırlamıstık: Sakın bana hicbir seyi ortak kosma; tavaf edenler, orada (kıyama) duranlar, ruku edenler ve secdeye varanlar icin evimi tertemiz et |
وَأَذِّن فِي النَّاسِ بِالْحَجِّ يَأْتُوكَ رِجَالًا وَعَلَىٰ كُلِّ ضَامِرٍ يَأْتِينَ مِن كُلِّ فَجٍّ عَمِيقٍ (27) Insanları hacca cagır; yuruyerek veya incelmis binekler ustunde (uzak yollardan) her derin vadiyi asarak sana gelsinler |
لِّيَشْهَدُوا مَنَافِعَ لَهُمْ وَيَذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ فِي أَيَّامٍ مَّعْلُومَاتٍ عَلَىٰ مَا رَزَقَهُم مِّن بَهِيمَةِ الْأَنْعَامِ ۖ فَكُلُوا مِنْهَا وَأَطْعِمُوا الْبَائِسَ الْفَقِيرَ (28) Ta ki kendilerine ait birtakım menfaatlere sahid olsunlar; Allah'ın kendilerine rızık olarak verdigi hayvanları belli gunlerde kurban ederken O'nun adını ansınlar. Siz de onlardan yiyin, yoksulu, fakiri de doyurun |
ثُمَّ لْيَقْضُوا تَفَثَهُمْ وَلْيُوفُوا نُذُورَهُمْ وَلْيَطَّوَّفُوا بِالْبَيْتِ الْعَتِيقِ (29) Sonra kirlerini giderip temizlensinler. Adaklarını yerine getirsinler. Kabeyi tavaf etsinler |
ذَٰلِكَ وَمَن يُعَظِّمْ حُرُمَاتِ اللَّهِ فَهُوَ خَيْرٌ لَّهُ عِندَ رَبِّهِ ۗ وَأُحِلَّتْ لَكُمُ الْأَنْعَامُ إِلَّا مَا يُتْلَىٰ عَلَيْكُمْ ۖ فَاجْتَنِبُوا الرِّجْسَ مِنَ الْأَوْثَانِ وَاجْتَنِبُوا قَوْلَ الزُّورِ (30) Emir budur, Allah'ın yasaklarına kim saygı gosterirse, bu, kendisi icin Rabbinin katında suphesiz hayırdır. Size bildirilegelenden baska butun hayvanlar helal kılınmıstır. O halde o pis putlardan kacının ve yalan sozden sakının |
حُنَفَاءَ لِلَّهِ غَيْرَ مُشْرِكِينَ بِهِ ۚ وَمَن يُشْرِكْ بِاللَّهِ فَكَأَنَّمَا خَرَّ مِنَ السَّمَاءِ فَتَخْطَفُهُ الطَّيْرُ أَوْ تَهْوِي بِهِ الرِّيحُ فِي مَكَانٍ سَحِيقٍ (31) Allah icin, O'na es kosmayan, O'nun birligine inanmıs kimseler olun. Allah'a ortak kosan kimse, gokten dusup de kusların kaptıgı veya ruzgarın bir ucuruma surukledigi seye benzer |
ذَٰلِكَ وَمَن يُعَظِّمْ شَعَائِرَ اللَّهِ فَإِنَّهَا مِن تَقْوَى الْقُلُوبِ (32) Bu boyledir; kim Allah'ın nisanelerine, kurbanlıklarına saygı gosterirse, suphesiz o kalblerin takvasındandır |
لَكُمْ فِيهَا مَنَافِعُ إِلَىٰ أَجَلٍ مُّسَمًّى ثُمَّ مَحِلُّهَا إِلَى الْبَيْتِ الْعَتِيقِ (33) Sizin icin onlarda belli bir sureye kadar bir takım faydalar vardır. Sonra bunlar Beyti atik (kabe) de son bulurlar |
وَلِكُلِّ أُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنسَكًا لِّيَذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ عَلَىٰ مَا رَزَقَهُم مِّن بَهِيمَةِ الْأَنْعَامِ ۗ فَإِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ فَلَهُ أَسْلِمُوا ۗ وَبَشِّرِ الْمُخْبِتِينَ (34) Her ummet icin Allah'ın kendilerine rızık olarak verdigi kurbanlık hayvanların uzerine O'nun adını ansınlar diye bir mabed yapmısızdır. Hepinizin ilahı bir tek ilahtır. Onun icin yalnız O'na teslim olan muslumanlar olun. (Ey Muhammed!) Allah'a itaat eden alcak gonulluleri mujdele |
الَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ اللَّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَالصَّابِرِينَ عَلَىٰ مَا أَصَابَهُمْ وَالْمُقِيمِي الصَّلَاةِ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ (35) Ki Allah anıldıgı vakit onların kalpleri titrer. Onlar baslarına gelene sabreden, namaz kılan kimselerdir. Kendilerine verdigimiz rızıktan Allah yolunda harcarlar |
وَالْبُدْنَ جَعَلْنَاهَا لَكُم مِّن شَعَائِرِ اللَّهِ لَكُمْ فِيهَا خَيْرٌ ۖ فَاذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ عَلَيْهَا صَوَافَّ ۖ فَإِذَا وَجَبَتْ جُنُوبُهَا فَكُلُوا مِنْهَا وَأَطْعِمُوا الْقَانِعَ وَالْمُعْتَرَّ ۚ كَذَٰلِكَ سَخَّرْنَاهَا لَكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ (36) Kurbanlık deve ve sıgırları Allah'ın size olan nisanelerinden kıldık. Sizin icin onlarda hayır vardır. On ayaklarının biri baglı halde keserken uzerlerine Allah'ın adını anın. Yanları yere yaslandıgı vakit de onlardan yiyin, kanaat edip istemeyene de, isteyene de yedirin. Boylece onları sizin buyrugunuza verdik ki, sukredesiniz |
لَن يَنَالَ اللَّهَ لُحُومُهَا وَلَا دِمَاؤُهَا وَلَٰكِن يَنَالُهُ التَّقْوَىٰ مِنكُمْ ۚ كَذَٰلِكَ سَخَّرَهَا لَكُمْ لِتُكَبِّرُوا اللَّهَ عَلَىٰ مَا هَدَاكُمْ ۗ وَبَشِّرِ الْمُحْسِنِينَ (37) Elbette onların etleri ve kanları Allah'a ulasmayacaktır. Ancak O'na sizin takvanız erecektir. Onları bu sekilde sizin buyrugunuza verdi ki, size yolunu gosterdiginden dolayı, Allah'ı tekbir ile yuceltesiniz. (Ey Muhammed!) Vazifelerini guzelce yapan iyilik sevenleri mujdele |
۞ إِنَّ اللَّهَ يُدَافِعُ عَنِ الَّذِينَ آمَنُوا ۗ إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ خَوَّانٍ كَفُورٍ (38) Suphesiz Allah inananları savunur. Cunku Allah hain ve nankorlerin hicbirini sevmez |
أُذِنَ لِلَّذِينَ يُقَاتَلُونَ بِأَنَّهُمْ ظُلِمُوا ۚ وَإِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ نَصْرِهِمْ لَقَدِيرٌ (39) Kendilerine savas acılan kimselere (kafirlere karsı koymak icin) izin verildi. Cunku onlar zulme ugradılar. Suphesiz Allah onları zafere ulastırmaya kadirdir |
الَّذِينَ أُخْرِجُوا مِن دِيَارِهِم بِغَيْرِ حَقٍّ إِلَّا أَن يَقُولُوا رَبُّنَا اللَّهُ ۗ وَلَوْلَا دَفْعُ اللَّهِ النَّاسَ بَعْضَهُم بِبَعْضٍ لَّهُدِّمَتْ صَوَامِعُ وَبِيَعٌ وَصَلَوَاتٌ وَمَسَاجِدُ يُذْكَرُ فِيهَا اسْمُ اللَّهِ كَثِيرًا ۗ وَلَيَنصُرَنَّ اللَّهُ مَن يَنصُرُهُ ۗ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ (40) Onlar "Rabbimiz Allah'tır" demelerinden baska bir sebep olmaksızın haksız yere yurtlarından cıkarıldılar. Eger Allah insanların bir kısmını bir kısmı ile defetmeseydi manastırlar, kiliseler, havralar ve icinde Allah'ın adı cok anılan mescidler elbette yıkılırdı. Suphesiz Allah kendi (dini) ne yardım edene yardım edecektir. Suphesiz Allah cok gucludur, cok izetlidir (her seye galiptir) |
الَّذِينَ إِن مَّكَّنَّاهُمْ فِي الْأَرْضِ أَقَامُوا الصَّلَاةَ وَآتَوُا الزَّكَاةَ وَأَمَرُوا بِالْمَعْرُوفِ وَنَهَوْا عَنِ الْمُنكَرِ ۗ وَلِلَّهِ عَاقِبَةُ الْأُمُورِ (41) Onlar (o muminlerdir) ki, eger kendilerini yeryuzunde iktidar mevkiine getirirsek namazı kılarlar, zekatı verirler, iyiligi emrederler ve fenalıgı yasak ederler. Butun islerin sonu sırf Allah'a aittir |
وَإِن يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَعَادٌ وَثَمُودُ (42) (Ey Muhammed!) Eger seni (musrikler) yalanlıyorlarsa bil ki onlardan once Nuh kavmi, Ad ve Semud (kavimleri de kendi peygamberlerini) yalancı saydılar |
وَقَوْمُ إِبْرَاهِيمَ وَقَوْمُ لُوطٍ (43) Ibrahim'in kavmi de, Lut'un kavmi de (peygamberlerini) yalancı saydılar |
وَأَصْحَابُ مَدْيَنَ ۖ وَكُذِّبَ مُوسَىٰ فَأَمْلَيْتُ لِلْكَافِرِينَ ثُمَّ أَخَذْتُهُمْ ۖ فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ (44) (Suayb'ın kavmi olan) Medyen halkı da (Suayb'ı) yalanladı. Musa da (Firavun tarafından) yalanlandı. Ben de o kafirlere bir sure verdim. Sonra da onları yakalayıverdim. Beni tanımamak nasılmıs gorsunler |
فَكَأَيِّن مِّن قَرْيَةٍ أَهْلَكْنَاهَا وَهِيَ ظَالِمَةٌ فَهِيَ خَاوِيَةٌ عَلَىٰ عُرُوشِهَا وَبِئْرٍ مُّعَطَّلَةٍ وَقَصْرٍ مَّشِيدٍ (45) Nice memleketler vardı ki, zulum yaparlarken biz onları yok ettik. Artık damları cokmus, duvarları uzerine yıkılmıstır. (Geride) Nice terkedilmis kuyularla bombos kalmıs yuksek saraylar (bırakılmıstır) |
أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَتَكُونَ لَهُمْ قُلُوبٌ يَعْقِلُونَ بِهَا أَوْ آذَانٌ يَسْمَعُونَ بِهَا ۖ فَإِنَّهَا لَا تَعْمَى الْأَبْصَارُ وَلَٰكِن تَعْمَى الْقُلُوبُ الَّتِي فِي الصُّدُورِ (46) Yeryuzunde dolasmıyorlar mı ki olanları akledecek kalbleri, isitecek kulakları olsun. Gercek sudur ki, gozler kor olmaz, fakat asıl goguslerin icindeki kalpler kor olur |
وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ وَلَن يُخْلِفَ اللَّهُ وَعْدَهُ ۚ وَإِنَّ يَوْمًا عِندَ رَبِّكَ كَأَلْفِ سَنَةٍ مِّمَّا تَعُدُّونَ (47) Bir de senden acele azab istiyorlar. Elbette Allah sozunden caymaz. Bununla beraber Rabbinin katında birgun, sizin sayacaklarınızdan bin sene gibidir |
وَكَأَيِّن مِّن قَرْيَةٍ أَمْلَيْتُ لَهَا وَهِيَ ظَالِمَةٌ ثُمَّ أَخَذْتُهَا وَإِلَيَّ الْمَصِيرُ (48) Zulmedip dururlarken kendilerine muhlet verdigim nice memleket halkı vardı ki, sonunda onları yakalayıvermistim. Donus ancak banadır |
قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّمَا أَنَا لَكُمْ نَذِيرٌ مُّبِينٌ (49) (Habibim!) De ki: "Ey insanlar! Ben size ancak apacık anlatan bir uyarıcıyım |
فَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُم مَّغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ (50) Iste iman edip salih amel isleyenler icin hem bir magfiret, hem de (cennette) tukenmez bir rızık vardır |
وَالَّذِينَ سَعَوْا فِي آيَاتِنَا مُعَاجِزِينَ أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْجَحِيمِ (51) Ayetlerimizi tartısarak bozmaya ugrasanlara gelince, iste onlar cehennemliktirler. Boyle de ve temennilere uyma. Cunku |
وَمَا أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ مِن رَّسُولٍ وَلَا نَبِيٍّ إِلَّا إِذَا تَمَنَّىٰ أَلْقَى الشَّيْطَانُ فِي أُمْنِيَّتِهِ فَيَنسَخُ اللَّهُ مَا يُلْقِي الشَّيْطَانُ ثُمَّ يُحْكِمُ اللَّهُ آيَاتِهِ ۗ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ (52) (Ey Muhammed!) Biz senden once hicbir elci ve hicbir peygamber gondermedik ki o bir sey temenni ettigi zaman, seytan onun arzusuna supheler karıstırmasın. Bunun uzerine Allah seytanın karıstırdıgı supheyi giderir. Sonra da Allah, ayetlerini tahkim eder (guclendirir). Allah Alim'dir (herseyi bilir), Hakimdir (Hikmet sahibidir) |
لِّيَجْعَلَ مَا يُلْقِي الشَّيْطَانُ فِتْنَةً لِّلَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ وَالْقَاسِيَةِ قُلُوبُهُمْ ۗ وَإِنَّ الظَّالِمِينَ لَفِي شِقَاقٍ بَعِيدٍ (53) Allah, seytanın karıstırdıgını, kalblerinde hastalık bulunan ve kalpleri kaskatı olan kimseleri sınamaya vesile kılar. Zalimler suphesiz (haktan uzak) derin bir ayrılık icindedirler |
وَلِيَعْلَمَ الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ أَنَّهُ الْحَقُّ مِن رَّبِّكَ فَيُؤْمِنُوا بِهِ فَتُخْبِتَ لَهُ قُلُوبُهُمْ ۗ وَإِنَّ اللَّهَ لَهَادِ الَّذِينَ آمَنُوا إِلَىٰ صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ (54) Bir de kendilerine ilim verilmis olanlar, Kur'an'ın suphesiz Rabbinden gelen bir gercek oldugunu bilsinler ve ona iman etsinler de kalpleri ona saygı duysun. Cunku Allah, iman edenleri dogru yola eristirir |
وَلَا يَزَالُ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي مِرْيَةٍ مِّنْهُ حَتَّىٰ تَأْتِيَهُمُ السَّاعَةُ بَغْتَةً أَوْ يَأْتِيَهُمْ عَذَابُ يَوْمٍ عَقِيمٍ (55) Inkar edenler de, kendilerine ansızın kıyamet gelinceye veya akim (kısır) bir gunun azabı gelinceye kadar, Kur'an'dan suphe etmekte devam edip giderler |
الْمُلْكُ يَوْمَئِذٍ لِّلَّهِ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ ۚ فَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ (56) O gun hukumranlık yalnız Allah'ındır, O aralarında hukmunu verir. Artık iman edip yararlı is isleyenler nimet cennetlerindedirler |
وَالَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا فَأُولَٰئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُّهِينٌ (57) Inkar edip ayetlerimizi yalan sayanlar ise, iste bunlar icin hakir dusuren bir azab vardır |
وَالَّذِينَ هَاجَرُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ ثُمَّ قُتِلُوا أَوْ مَاتُوا لَيَرْزُقَنَّهُمُ اللَّهُ رِزْقًا حَسَنًا ۚ وَإِنَّ اللَّهَ لَهُوَ خَيْرُ الرَّازِقِينَ (58) Allah yolunda hicret edip de sonra oldurulmus veya olmus olanlara gelince, elbette Allah, onları guzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Cunku Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır |
لَيُدْخِلَنَّهُم مُّدْخَلًا يَرْضَوْنَهُ ۗ وَإِنَّ اللَّهَ لَعَلِيمٌ حَلِيمٌ (59) Allah onları hosnud olacakları bir yere (cennete) elbette koyacaktır. Suphesiz Allah Alimdir (herseyi bilir) Halimdir, (Kullarına yumusak davranır) |
۞ ذَٰلِكَ وَمَنْ عَاقَبَ بِمِثْلِ مَا عُوقِبَ بِهِ ثُمَّ بُغِيَ عَلَيْهِ لَيَنصُرَنَّهُ اللَّهُ ۗ إِنَّ اللَّهَ لَعَفُوٌّ غَفُورٌ (60) Bu boyledir, kim kendisine yapılan cezaya aynı ile karsılık verir de, sonra yine kendisine zulum yapılırsa, muhakkak ki, Allah ona yardım eder. Allah suphesiz cok af edicidir, cok bagıslayıcıdır |
ذَٰلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ يُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَأَنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ بَصِيرٌ (61) Cunku Allah, geceyi gunduzun icine sokar, gunduzu de gecenin icine sokar. Suphesiz Allah, Semidir (herseyi isitir) Basirdir (herseyi gorur) |
ذَٰلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْحَقُّ وَأَنَّ مَا يَدْعُونَ مِن دُونِهِ هُوَ الْبَاطِلُ وَأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْعَلِيُّ الْكَبِيرُ (62) (Bu sonsuz guc sundandır) Cunku Allah, varlıgı kendinden olan Hak'tır. Musriklerin O'nu bırakıp da tapındıkları putlar ise hep batıldır. Suphesiz Allah, yucedir, buyuktur |
أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ أَنزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَتُصْبِحُ الْأَرْضُ مُخْضَرَّةً ۗ إِنَّ اللَّهَ لَطِيفٌ خَبِيرٌ (63) Gormedin mi Allah'ın gokten indirdigi su ile yeryuzu (nasıl) yemyesil oluyor? Gercekten Allah cok lutufkardır, her seyden haberdardır |
لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۗ وَإِنَّ اللَّهَ لَهُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ (64) Goklerde ve yerde ne varsa hep O'nundur. Dogrusu Allah mustagnidir, ovulmege layıktır |
أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ سَخَّرَ لَكُم مَّا فِي الْأَرْضِ وَالْفُلْكَ تَجْرِي فِي الْبَحْرِ بِأَمْرِهِ وَيُمْسِكُ السَّمَاءَ أَن تَقَعَ عَلَى الْأَرْضِ إِلَّا بِإِذْنِهِ ۗ إِنَّ اللَّهَ بِالنَّاسِ لَرَءُوفٌ رَّحِيمٌ (65) Gormedin mi ki, Allah butun yerdekileri ve emriyle denizlerde akıp giden gemileri hep sizin buyrugunuz altına verdi. Gogu de izni olmaksızın yere dusmekten o (koruyup havada) tutuyor. Suphesiz Allah insanlara cok sefkatlidir, cok merhametlidir |
وَهُوَ الَّذِي أَحْيَاكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيِيكُمْ ۗ إِنَّ الْإِنسَانَ لَكَفُورٌ (66) Size (ilk defa) hayat veren, sonra oldurecek olan, sonra da yeniden diriltecek olan O'dur. Insan gercekten pek nankordur |
لِّكُلِّ أُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنسَكًا هُمْ نَاسِكُوهُ ۖ فَلَا يُنَازِعُنَّكَ فِي الْأَمْرِ ۚ وَادْعُ إِلَىٰ رَبِّكَ ۖ إِنَّكَ لَعَلَىٰ هُدًى مُّسْتَقِيمٍ (67) Biz her ummet icin bir seriat tayin ettik ki, onlar onunla amel ederler. Bunun icin (ey Muhammed!) bu konuda seninle hicbir zaman cekismesinler. (Insanları) Rabbine (ibadet etmeye) cagır. Suphesiz sen gercekten hidayete goturen dogru bir yol uzerindesin |
وَإِن جَادَلُوكَ فَقُلِ اللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ (68) Eger seninle tartısırlarsa, de ki: "Allah yaptıklarınızı cok iyi bilir |
اللَّهُ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كُنتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ (69) Ayrılıga dustugunuz seyler hakkında kıyamet gunu Allah aranızda hukmunu verecektir |
أَلَمْ تَعْلَمْ أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ ۗ إِنَّ ذَٰلِكَ فِي كِتَابٍ ۚ إِنَّ ذَٰلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرٌ (70) Bilmez misin ki, Allah, gokte ve yerde ne varsa hepsini bilir. Suphesiz bunlar bir kitabtadır. Hic suphe yok ki bunlar Allah'a pek kolaydır |
وَيَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهِ سُلْطَانًا وَمَا لَيْسَ لَهُم بِهِ عِلْمٌ ۗ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِن نَّصِيرٍ (71) Onlar Allah'ı bırakıp da O'nun, haklarında hicbir delil indirmedigi ve kendilerinde de bir bilgi bulunmayan seylere taparlar. Zalimler icin hicbir yardımcı yoktur |
وَإِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ تَعْرِفُ فِي وُجُوهِ الَّذِينَ كَفَرُوا الْمُنكَرَ ۖ يَكَادُونَ يَسْطُونَ بِالَّذِينَ يَتْلُونَ عَلَيْهِمْ آيَاتِنَا ۗ قُلْ أَفَأُنَبِّئُكُم بِشَرٍّ مِّن ذَٰلِكُمُ ۗ النَّارُ وَعَدَهَا اللَّهُ الَّذِينَ كَفَرُوا ۖ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ (72) Ayetlerimiz kendilerine apacık olarak okundugu zaman, o kafirlerin yuzlerinden inkarlarını anlarsın. Neredeyse, kendilerine ayetlerimizi okuyanlara saldıracaklar. De ki: "Simdi size ondan daha kotu olanını haber vereyim mi? O, atestir. Allah bunu kafir olanlara vaad buyurdu. O ne kotu bir donus yeridir |
يَا أَيُّهَا النَّاسُ ضُرِبَ مَثَلٌ فَاسْتَمِعُوا لَهُ ۚ إِنَّ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ لَن يَخْلُقُوا ذُبَابًا وَلَوِ اجْتَمَعُوا لَهُ ۖ وَإِن يَسْلُبْهُمُ الذُّبَابُ شَيْئًا لَّا يَسْتَنقِذُوهُ مِنْهُ ۚ ضَعُفَ الطَّالِبُ وَالْمَطْلُوبُ (73) Ey insanlar! Bir misal verilmektedir, simdi ona iyi kulak verin: Sizin Allah'ı bırakıp taptıklarınız bir araya gelseler, bir sinek bile yaratamayacaklardır. Sinek onlardan bir sey kapsa onu kurtaramazlar. Isteyen de, istenen de acizdir |
مَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ ۗ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ (74) Allah'ın buyuklugunu geregi gibi degerlendirip bilemediler. Suphesiz ki Allah cok kuvvetlidir, her seye ustundur |
اللَّهُ يَصْطَفِي مِنَ الْمَلَائِكَةِ رُسُلًا وَمِنَ النَّاسِ ۚ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ بَصِيرٌ (75) Allah hem meleklerden, hem de insanlardan elciler secer. Suphesiz Allah her seyi isitir, her seyi gorur |
يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ ۗ وَإِلَى اللَّهِ تُرْجَعُ الْأُمُورُ (76) O gecmislerini ve geleceklerini bilir. Butun isler Allah'a dondurulur |
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا ارْكَعُوا وَاسْجُدُوا وَاعْبُدُوا رَبَّكُمْ وَافْعَلُوا الْخَيْرَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ ۩ (77) Ey iman edenler! ruku edin, secdeye varın, Rabbinize kulluk edin, iyilik yapın ki kurtulabilesiniz |
وَجَاهِدُوا فِي اللَّهِ حَقَّ جِهَادِهِ ۚ هُوَ اجْتَبَاكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدِّينِ مِنْ حَرَجٍ ۚ مِّلَّةَ أَبِيكُمْ إِبْرَاهِيمَ ۚ هُوَ سَمَّاكُمُ الْمُسْلِمِينَ مِن قَبْلُ وَفِي هَٰذَا لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَهِيدًا عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ ۚ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَاعْتَصِمُوا بِاللَّهِ هُوَ مَوْلَاكُمْ ۖ فَنِعْمَ الْمَوْلَىٰ وَنِعْمَ النَّصِيرُ (78) Allah ugrunda gerektigi gibi cihad edin. Sizi o secmis, babanız Ibrahim'in yolu olan dinde sizin icin bir zorluk kılmamıstır. Daha once ve Kur'an'da, Peygamberin size sahid olması, sizin de insanlara sahid olmanız icin, size musluman adını veren O'dur. Artık namaz kılın, zekat verin, Allah'a sarılın. O sizin sahibinizdir. O ne guzel sahip ve ne guzel yardımcıdır |