×

Surah Al-Isra in Turkish_Modern

Quran Turkish_Modern ⮕ Surah Al Isra

Translation of the Meanings of Surah Al Isra in Turkish_Modern - التركية الحديثة

The Quran in Turkish_Modern - Surah Al Isra translated into Turkish_Modern, Surah Al-Isra in Turkish_Modern. We provide accurate translation of Surah Al Isra in Turkish_Modern - التركية الحديثة, Verses 111 - Surah Number 17 - Page 282.

بسم الله الرحمن الرحيم

سُبْحَانَ الَّذِي أَسْرَىٰ بِعَبْدِهِ لَيْلًا مِّنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ إِلَى الْمَسْجِدِ الْأَقْصَى الَّذِي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ آيَاتِنَا ۚ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْبَصِيرُ (1)
Bir gece kulunu, Mescid-i Haram’dan, cevresini mubarek kıldıgımız Mescid-i Aksa’ya ayetlerimizi ona gostermek icin goturen (Allah her turlu noksanlıktan) munezzehtir. Suphesiz O, her seyi isitendir, gorendir
وَآتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَجَعَلْنَاهُ هُدًى لِّبَنِي إِسْرَائِيلَ أَلَّا تَتَّخِذُوا مِن دُونِي وَكِيلًا (2)
Musa’ya kitap verdik. O kitabı, Israilogulları icin, "Benden baskasını vekil edinmeyin!" diye hidayet (rehberi) kıldık
ذُرِّيَّةَ مَنْ حَمَلْنَا مَعَ نُوحٍ ۚ إِنَّهُ كَانَ عَبْدًا شَكُورًا (3)
Ey Nuh’la birlikte tasıdıgımız kimselerin soyu/torunları! Dogrusu Nuh, cok sukreden bir kuldu
وَقَضَيْنَا إِلَىٰ بَنِي إِسْرَائِيلَ فِي الْكِتَابِ لَتُفْسِدُنَّ فِي الْأَرْضِ مَرَّتَيْنِ وَلَتَعْلُنَّ عُلُوًّا كَبِيرًا (4)
Kitapta, Israilogulları'na: “Yeryuzunde iki defa bozgunculuk cıkaracaksınız, buyuk bir azgınlıkla kibirlenip taskınlık yapacaksınız” diye bildirmistik
فَإِذَا جَاءَ وَعْدُ أُولَاهُمَا بَعَثْنَا عَلَيْكُمْ عِبَادًا لَّنَا أُولِي بَأْسٍ شَدِيدٍ فَجَاسُوا خِلَالَ الدِّيَارِ ۚ وَكَانَ وَعْدًا مَّفْعُولًا (5)
Birincisinin zamanı gelince, uzerinize guc kuvvet sahibi kullarımızı gonderdik de ulkeyi bastan basa dolasarak (sizi) aradılar. Bu, gerceklesmis bir vaad idi
ثُمَّ رَدَدْنَا لَكُمُ الْكَرَّةَ عَلَيْهِمْ وَأَمْدَدْنَاكُم بِأَمْوَالٍ وَبَنِينَ وَجَعَلْنَاكُمْ أَكْثَرَ نَفِيرًا (6)
Sonra size bunlara karsı tekrar ustunluk verdik. Mallarla, ogullarla yardımınıza yetistik, sayınızı da cogalttıkca cogalttık
إِنْ أَحْسَنتُمْ أَحْسَنتُمْ لِأَنفُسِكُمْ ۖ وَإِنْ أَسَأْتُمْ فَلَهَا ۚ فَإِذَا جَاءَ وَعْدُ الْآخِرَةِ لِيَسُوءُوا وُجُوهَكُمْ وَلِيَدْخُلُوا الْمَسْجِدَ كَمَا دَخَلُوهُ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَلِيُتَبِّرُوا مَا عَلَوْا تَتْبِيرًا (7)
Eger iyilik ederseniz kendinize, kotuluk ederseniz yine kendinize etmis olursunuz. Ikincinin zamanı geldiginde de yuzunuzu kotu bir duruma soksunlar, birincisinde mescide girsinler ve ellerine gecirdikleri her seyi busbutun tahrip etsinler (diye dusmanlar gonderdik)
عَسَىٰ رَبُّكُمْ أَن يَرْحَمَكُمْ ۚ وَإِنْ عُدتُّمْ عُدْنَا ۘ وَجَعَلْنَا جَهَنَّمَ لِلْكَافِرِينَ حَصِيرًا (8)
Rabbinizin size merhamet edecegini umabilirsiniz, ama donerseniz Biz de doneriz. Oyle ya Biz cehennemi kafirlere bir zindan yaptık
إِنَّ هَٰذَا الْقُرْآنَ يَهْدِي لِلَّتِي هِيَ أَقْوَمُ وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِنِينَ الَّذِينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ أَجْرًا كَبِيرًا (9)
Suphesiz bu Kur’an, en dogru yolu gosterir. Salih amel isleyen Muminlere, buyuk mukafat oldugunu mujdeler
وَأَنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ أَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا (10)
Ahirete iman etmeyenlere de acı veren bir azap hazırladık
وَيَدْعُ الْإِنسَانُ بِالشَّرِّ دُعَاءَهُ بِالْخَيْرِ ۖ وَكَانَ الْإِنسَانُ عَجُولًا (11)
Insan hayra dua ediyormus gibi, (kendisi icin) serre de dua eder. Insan pek acelecidir
وَجَعَلْنَا اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ آيَتَيْنِ ۖ فَمَحَوْنَا آيَةَ اللَّيْلِ وَجَعَلْنَا آيَةَ النَّهَارِ مُبْصِرَةً لِّتَبْتَغُوا فَضْلًا مِّن رَّبِّكُمْ وَلِتَعْلَمُوا عَدَدَ السِّنِينَ وَالْحِسَابَ ۚ وَكُلَّ شَيْءٍ فَصَّلْنَاهُ تَفْصِيلًا (12)
Biz geceyi ve gunduzu iki ayet kıldık. Gece ayetini gorunmez (karanlık) ve Rabbinizin bol nimetini aramanız ve de yılların sayısını ve hesabı ogrenmeniz icin; gunduz ayetini ise aydınlık kıldık. Biz her seyi yeterince acıkladık
وَكُلَّ إِنسَانٍ أَلْزَمْنَاهُ طَائِرَهُ فِي عُنُقِهِ ۖ وَنُخْرِجُ لَهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ كِتَابًا يَلْقَاهُ مَنشُورًا (13)
Her insanın boynuna amelini dolarız. Kıyamet gunu kendisine, acılmıs olarak karsılasacagı bir kitap cıkaracagız
اقْرَأْ كِتَابَكَ كَفَىٰ بِنَفْسِكَ الْيَوْمَ عَلَيْكَ حَسِيبًا (14)
Kitabını oku! Bugun hesabını gorucu olarak kendi kendine yetersin
مَّنِ اهْتَدَىٰ فَإِنَّمَا يَهْتَدِي لِنَفْسِهِ ۖ وَمَن ضَلَّ فَإِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَا ۚ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَىٰ ۗ وَمَا كُنَّا مُعَذِّبِينَ حَتَّىٰ نَبْعَثَ رَسُولًا (15)
Hidayet yoluna giren kimse ancak kendisi icin girmis olur. Sapan kimsenin de sapıklıgı ancak kendi aleyhinedir. Hicbir gunahkar bir baskasının gunahını yuklenmez. Biz, rasul gondermedikce azap etmeyiz
وَإِذَا أَرَدْنَا أَن نُّهْلِكَ قَرْيَةً أَمَرْنَا مُتْرَفِيهَا فَفَسَقُوا فِيهَا فَحَقَّ عَلَيْهَا الْقَوْلُ فَدَمَّرْنَاهَا تَدْمِيرًا (16)
Biz bir ulkeyi helak etmek istedigimiz zaman, oranın ileri gelenlerine (itaat etmelerini) emrederiz ama onlar yoldan cıkarlar. Artık onun uzerine soz (azap) kesinlesir de onu tumuyle helak ederiz
وَكَمْ أَهْلَكْنَا مِنَ الْقُرُونِ مِن بَعْدِ نُوحٍ ۗ وَكَفَىٰ بِرَبِّكَ بِذُنُوبِ عِبَادِهِ خَبِيرًا بَصِيرًا (17)
Nuh’tan sonra nice nesilleri helak ettik. Rabbinin kullarının butun gunahlarından hakkıyla haberdar ve gorucu olması yeter
مَّن كَانَ يُرِيدُ الْعَاجِلَةَ عَجَّلْنَا لَهُ فِيهَا مَا نَشَاءُ لِمَن نُّرِيدُ ثُمَّ جَعَلْنَا لَهُ جَهَنَّمَ يَصْلَاهَا مَذْمُومًا مَّدْحُورًا (18)
Kim, carcabuk olanı/dunyayı isterse, orada diledigimiz kimseye acele istegini veririz. Sonra onu Cehennem'e koyarız. O burayı kınanmıs ve kovulmus olarak boylar
وَمَنْ أَرَادَ الْآخِرَةَ وَسَعَىٰ لَهَا سَعْيَهَا وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَأُولَٰئِكَ كَانَ سَعْيُهُم مَّشْكُورًا (19)
Kim de ahireti ister ve bir Mu'min olarak tum cabasıyla onun icin gayret ederse, iste bunların gayretleri makbuldur
كُلًّا نُّمِدُّ هَٰؤُلَاءِ وَهَٰؤُلَاءِ مِنْ عَطَاءِ رَبِّكَ ۚ وَمَا كَانَ عَطَاءُ رَبِّكَ مَحْظُورًا (20)
Her birine, onlara da, bunlara da Rabbinin nimetinden ardarda veririz. Rabbinin ihsanı kimseye yasak kılınmıs degildir
انظُرْ كَيْفَ فَضَّلْنَا بَعْضَهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ ۚ وَلَلْآخِرَةُ أَكْبَرُ دَرَجَاتٍ وَأَكْبَرُ تَفْضِيلًا (21)
Onları birbirlerinden nasıl ustun kıldıgımıza bir bak! Suphesiz ahiret, derece ve ustunluk bakımından daha buyuktur
لَّا تَجْعَلْ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَتَقْعُدَ مَذْمُومًا مَّخْذُولًا (22)
Allah ile birlikte bir baska ilah edinme! Yoksa, kınanmıs ve terkedilmis olursun
۞ وَقَضَىٰ رَبُّكَ أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا إِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا ۚ إِمَّا يَبْلُغَنَّ عِندَكَ الْكِبَرَ أَحَدُهُمَا أَوْ كِلَاهُمَا فَلَا تَقُل لَّهُمَا أُفٍّ وَلَا تَنْهَرْهُمَا وَقُل لَّهُمَا قَوْلًا كَرِيمًا (23)
Rabbin, kendisinden baskasına ibadet etmemenizi ve ana babaya iyilik etmenizi emretmistir. Eger, onlardan biri veya her ikisi de senin yanında ihtiyarlayacak olurlarsa, onlara “Of!” bile deme! Onları azarlama. Onlara guzel soz soyle
وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُل رَّبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِي صَغِيرًا (24)
Onlara merhamet ile tevazu kanadını indir ve soyle dua et: “Rabbim! Kucuklugumde onlar beni nasıl yetistirmislerse, simdi de sen onlara merhamet et
رَّبُّكُمْ أَعْلَمُ بِمَا فِي نُفُوسِكُمْ ۚ إِن تَكُونُوا صَالِحِينَ فَإِنَّهُ كَانَ لِلْأَوَّابِينَ غَفُورًا (25)
Icinizdekini en iyi Rabbiniz bilir. Eger salih kimseler olursanız, suphesiz O, kendisine donenlere cok magfiret edendir
وَآتِ ذَا الْقُرْبَىٰ حَقَّهُ وَالْمِسْكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَلَا تُبَذِّرْ تَبْذِيرًا (26)
Akrabaya, duskune ve yolda kalmısa hakkını ver. Fakat, sacıp savurma
إِنَّ الْمُبَذِّرِينَ كَانُوا إِخْوَانَ الشَّيَاطِينِ ۖ وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِرَبِّهِ كَفُورًا (27)
Cunku sacıp savuranlar, seytanların kardesleridir. Seytan ise Rabbine karsı pek nankordur
وَإِمَّا تُعْرِضَنَّ عَنْهُمُ ابْتِغَاءَ رَحْمَةٍ مِّن رَّبِّكَ تَرْجُوهَا فَقُل لَّهُمْ قَوْلًا مَّيْسُورًا (28)
Eger Rabbinden umdugun bir rahmeti istemek icin onlardan yuz cevirecek olursan, o zaman onlara yumusak bir soz soyle
وَلَا تَجْعَلْ يَدَكَ مَغْلُولَةً إِلَىٰ عُنُقِكَ وَلَا تَبْسُطْهَا كُلَّ الْبَسْطِ فَتَقْعُدَ مَلُومًا مَّحْسُورًا (29)
Elini boynuna asıp baglama (cimri olma), busbutun eli acık da olma (israf etme); yoksa kınanmıs olarak, pismanlık icinde kalakalırsın
إِنَّ رَبَّكَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَن يَشَاءُ وَيَقْدِرُ ۚ إِنَّهُ كَانَ بِعِبَادِهِ خَبِيرًا بَصِيرًا (30)
Rabbin diledigi kimsenin rızkını genisletir ve (diledigi kimsenin de) daraltır. Suphesiz ki O, kullarından haberdardır, (onları) cok iyi gorur
وَلَا تَقْتُلُوا أَوْلَادَكُمْ خَشْيَةَ إِمْلَاقٍ ۖ نَّحْنُ نَرْزُقُهُمْ وَإِيَّاكُمْ ۚ إِنَّ قَتْلَهُمْ كَانَ خِطْئًا كَبِيرًا (31)
Yoksulluk korkusu ile sakın cocuklarınızı oldurmeyin. Biz onları da rızıklandırırız sizi de. Onları oldurmek buyuk gunahtır
وَلَا تَقْرَبُوا الزِّنَا ۖ إِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَسَاءَ سَبِيلًا (32)
Zinaya asla yaklasmayın! Cunku o, cirkin bir istir, kotu bir yoldur
وَلَا تَقْتُلُوا النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إِلَّا بِالْحَقِّ ۗ وَمَن قُتِلَ مَظْلُومًا فَقَدْ جَعَلْنَا لِوَلِيِّهِ سُلْطَانًا فَلَا يُسْرِف فِّي الْقَتْلِ ۖ إِنَّهُ كَانَ مَنصُورًا (33)
Allah’ın haram kıldıgı bir cana, hak ile olmadıkca asla kıymayın! Kim, haksız yere oldurulurse, onun velisine (katil hakkında) bir yetki verdik. Fakat, o da oldurme/kısas konusunda asırıya gitmesin. Cunku ona/veliye yardım edilmistir
وَلَا تَقْرَبُوا مَالَ الْيَتِيمِ إِلَّا بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ حَتَّىٰ يَبْلُغَ أَشُدَّهُ ۚ وَأَوْفُوا بِالْعَهْدِ ۖ إِنَّ الْعَهْدَ كَانَ مَسْئُولًا (34)
Ergenlik cagına gelinceye kadar, en guzel sekilde olması mustesna yetimin malına yaklasmayın. Bir de ahde vefa edin. Cunku ahitten sorumluluk vardır
وَأَوْفُوا الْكَيْلَ إِذَا كِلْتُمْ وَزِنُوا بِالْقِسْطَاسِ الْمُسْتَقِيمِ ۚ ذَٰلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلًا (35)
Bir seyi tarttıgınız zaman, tam tartın. Dogru terazi ile tartın. Bu hayırlıdır ve sonuc itibariyle de en iyisidir
وَلَا تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ ۚ إِنَّ السَّمْعَ وَالْبَصَرَ وَالْفُؤَادَ كُلُّ أُولَٰئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْئُولًا (36)
Bilmedigin bir seyin ardına dusme! Zira kulak, goz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur
وَلَا تَمْشِ فِي الْأَرْضِ مَرَحًا ۖ إِنَّكَ لَن تَخْرِقَ الْأَرْضَ وَلَن تَبْلُغَ الْجِبَالَ طُولًا (37)
Yeryuzunde boburlenerek yurume! Sen, ne yeri yarabilirsin ne de boyca daglara erisebilirsin
كُلُّ ذَٰلِكَ كَانَ سَيِّئُهُ عِندَ رَبِّكَ مَكْرُوهًا (38)
Bunların hepsi de Rabbinin katında kotu olan seylerdir
ذَٰلِكَ مِمَّا أَوْحَىٰ إِلَيْكَ رَبُّكَ مِنَ الْحِكْمَةِ ۗ وَلَا تَجْعَلْ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَتُلْقَىٰ فِي جَهَنَّمَ مَلُومًا مَّدْحُورًا (39)
Iste bu, Rabbinin sana hikmet olarak vahyettigi seylerdir. Allah ile birlikte bir baska ilah edinme! Yoksa, kınanmıs ve kovulmus olarak Cehennem'e atılırsın
أَفَأَصْفَاكُمْ رَبُّكُم بِالْبَنِينَ وَاتَّخَذَ مِنَ الْمَلَائِكَةِ إِنَاثًا ۚ إِنَّكُمْ لَتَقُولُونَ قَوْلًا عَظِيمًا (40)
Rabbiniz, size erkekleri secti de, meleklerden kız mı edindi? Siz, cok buyuk soz soyluyorsunuz
وَلَقَدْ صَرَّفْنَا فِي هَٰذَا الْقُرْآنِ لِيَذَّكَّرُوا وَمَا يَزِيدُهُمْ إِلَّا نُفُورًا (41)
Bu Kur’an’da, ogut alsınlar diye ayrıntılı olarak acıklamalar yaptık. Fakat, bu onların sadece kacıslarını artırdı
قُل لَّوْ كَانَ مَعَهُ آلِهَةٌ كَمَا يَقُولُونَ إِذًا لَّابْتَغَوْا إِلَىٰ ذِي الْعَرْشِ سَبِيلًا (42)
De ki: Eger O’nunla birlikte, dedikleri gibi baska bir ilah olsaydı, o zaman Ars'ın sahibine (galip gelmek icin) bir yol ararlardı
سُبْحَانَهُ وَتَعَالَىٰ عَمَّا يَقُولُونَ عُلُوًّا كَبِيرًا (43)
Allah, bunların soylediklerinden munezzehtir, pek yucedir/yuksektedir
تُسَبِّحُ لَهُ السَّمَاوَاتُ السَّبْعُ وَالْأَرْضُ وَمَن فِيهِنَّ ۚ وَإِن مِّن شَيْءٍ إِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ وَلَٰكِن لَّا تَفْقَهُونَ تَسْبِيحَهُمْ ۗ إِنَّهُ كَانَ حَلِيمًا غَفُورًا (44)
Yedi gok, yer ve onların icinde kim varsa O’nu tesbih eder. O’na hamd ederek, tesbih etmeyen hicbir sey yoktur. Fakat, siz onların tesbihini anlayamazsınız. Suphesiz O, Halim'dir, cokca magfiret edendir
وَإِذَا قَرَأْتَ الْقُرْآنَ جَعَلْنَا بَيْنَكَ وَبَيْنَ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ حِجَابًا مَّسْتُورًا (45)
Sen Kur’an okudugun zaman seninle, ahirete iman etmeyenlerin arasına ortucu bir perde cekeriz
وَجَعَلْنَا عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ أَكِنَّةً أَن يَفْقَهُوهُ وَفِي آذَانِهِمْ وَقْرًا ۚ وَإِذَا ذَكَرْتَ رَبَّكَ فِي الْقُرْآنِ وَحْدَهُ وَلَّوْا عَلَىٰ أَدْبَارِهِمْ نُفُورًا (46)
Onu anlarlar diye kalplerine ortuler, kulaklarına da agırlık koyduk. Kur’an’da Rabbini bir tek olarak andıgın zaman kacarak ardlarına donup giderler
نَّحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَسْتَمِعُونَ بِهِ إِذْ يَسْتَمِعُونَ إِلَيْكَ وَإِذْ هُمْ نَجْوَىٰ إِذْ يَقُولُ الظَّالِمُونَ إِن تَتَّبِعُونَ إِلَّا رَجُلًا مَّسْحُورًا (47)
Biz, onların seni dinlerken ne maksatla dinlediklerini ve gizli konusmalarında zalimlerin; "Siz ancak buyulenmis bir adama uyuyorsunuz.” dediklerini de cok iyi biliyoruz
انظُرْ كَيْفَ ضَرَبُوا لَكَ الْأَمْثَالَ فَضَلُّوا فَلَا يَسْتَطِيعُونَ سَبِيلًا (48)
Senin icin nasıl misaller verip, dalalete dustuklerine bir bak! Artık onlar bir daha yol bulamayacaklardır
وَقَالُوا أَإِذَا كُنَّا عِظَامًا وَرُفَاتًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ خَلْقًا جَدِيدًا (49)
“Biz kemik ve (toprak olup) ufalandıgımız zaman yeni bir yaratılısla mı diriltilecegiz?“ derler
۞ قُلْ كُونُوا حِجَارَةً أَوْ حَدِيدًا (50)
De ki: Ister tas olun, ister demir
أَوْ خَلْقًا مِّمَّا يَكْبُرُ فِي صُدُورِكُمْ ۚ فَسَيَقُولُونَ مَن يُعِيدُنَا ۖ قُلِ الَّذِي فَطَرَكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ ۚ فَسَيُنْغِضُونَ إِلَيْكَ رُءُوسَهُمْ وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هُوَ ۖ قُلْ عَسَىٰ أَن يَكُونَ قَرِيبًا (51)
Isterse kalplerinizde buyuksediginiz bir yaratık olun! Diyecekler ki: "Bizi tekrar kim diriltecek?" De ki: "Sizi ilk defa yaratan!" Bunun uzerine sana baslarını sallayarak: "O, ne zaman olacak?" diyecekler. De ki: "Yakın olsa gerek
يَوْمَ يَدْعُوكُمْ فَتَسْتَجِيبُونَ بِحَمْدِهِ وَتَظُنُّونَ إِن لَّبِثْتُمْ إِلَّا قَلِيلًا (52)
Sizi cagırdıgı gun, O’na hamd ederek cagrısına uyup, geleceksiniz ve ancak pek az bir sure kaldıgınızı zannedeceksiniz
وَقُل لِّعِبَادِي يَقُولُوا الَّتِي هِيَ أَحْسَنُ ۚ إِنَّ الشَّيْطَانَ يَنزَغُ بَيْنَهُمْ ۚ إِنَّ الشَّيْطَانَ كَانَ لِلْإِنسَانِ عَدُوًّا مُّبِينًا (53)
Kullarıma de ki: En guzel olanı soylesinler. Cunku seytan aralarına ayrılık sokar. Gercekten seytan insanın apacık bir dusmanıdır
رَّبُّكُمْ أَعْلَمُ بِكُمْ ۖ إِن يَشَأْ يَرْحَمْكُمْ أَوْ إِن يَشَأْ يُعَذِّبْكُمْ ۚ وَمَا أَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ وَكِيلًا (54)
Rabbiniz sizi daha iyi bilir. Dilerse size merhamet eder veya dilerse azap eder. Biz seni onlara vekil olarak gondermedik
وَرَبُّكَ أَعْلَمُ بِمَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۗ وَلَقَدْ فَضَّلْنَا بَعْضَ النَّبِيِّينَ عَلَىٰ بَعْضٍ ۖ وَآتَيْنَا دَاوُودَ زَبُورًا (55)
Rabbin, goklerde ve yerde olan kimseleri en iyi bilendir. Bazı peygamberleri de digerlerinden ustun kılmısızdır. Davud’a Zebur'u verdik
قُلِ ادْعُوا الَّذِينَ زَعَمْتُم مِّن دُونِهِ فَلَا يَمْلِكُونَ كَشْفَ الضُّرِّ عَنكُمْ وَلَا تَحْوِيلًا (56)
De ki: Allah’tan baska (ibadet edilen ilah oldugunu) ileri surduklerinize dua edin bakalım, sizin sıkıntınızı ne giderebilirler ne de degistirebilirler
أُولَٰئِكَ الَّذِينَ يَدْعُونَ يَبْتَغُونَ إِلَىٰ رَبِّهِمُ الْوَسِيلَةَ أَيُّهُمْ أَقْرَبُ وَيَرْجُونَ رَحْمَتَهُ وَيَخَافُونَ عَذَابَهُ ۚ إِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ كَانَ مَحْذُورًا (57)
Onların dua ettikleri de Rablerine daha yakın olmak icin vesile ararlar. O’nun rahmetini dilerler, azabından korkarlar. Cunku Rabbinin azabı, sakınılacak bir azaptır
وَإِن مِّن قَرْيَةٍ إِلَّا نَحْنُ مُهْلِكُوهَا قَبْلَ يَوْمِ الْقِيَامَةِ أَوْ مُعَذِّبُوهَا عَذَابًا شَدِيدًا ۚ كَانَ ذَٰلِكَ فِي الْكِتَابِ مَسْطُورًا (58)
Bizim kıyamet gununden once helak etmeyecegimiz veya siddetli bir azabla azaplandırmayacagımız hic bir ulke (memleket) yoktur. Iste bu, kitapta (Levh-i Mahfuz’da) yazılıdır
وَمَا مَنَعَنَا أَن نُّرْسِلَ بِالْآيَاتِ إِلَّا أَن كَذَّبَ بِهَا الْأَوَّلُونَ ۚ وَآتَيْنَا ثَمُودَ النَّاقَةَ مُبْصِرَةً فَظَلَمُوا بِهَا ۚ وَمَا نُرْسِلُ بِالْآيَاتِ إِلَّا تَخْوِيفًا (59)
Bizi mucizeler gondermekten, oncekilerin onu yalanlamasından baska bir sey alıkoymadı. Semud kavmine acık bir mucize olarak disi deveyi vermistik. Ama ona zulmettiler. Oysa biz mucizeyi sadece korkutmak icin gondeririz
وَإِذْ قُلْنَا لَكَ إِنَّ رَبَّكَ أَحَاطَ بِالنَّاسِ ۚ وَمَا جَعَلْنَا الرُّؤْيَا الَّتِي أَرَيْنَاكَ إِلَّا فِتْنَةً لِّلنَّاسِ وَالشَّجَرَةَ الْمَلْعُونَةَ فِي الْقُرْآنِ ۚ وَنُخَوِّفُهُمْ فَمَا يَزِيدُهُمْ إِلَّا طُغْيَانًا كَبِيرًا (60)
Hani sana: "Muhakkak Rabbin insanları cepecevre kusatmıstır" demistik. Sana gosterdigimiz ruyayı ve Kur'an'da lanetlenmis agacı ancak insanlar icin bir imtihan kıldık. Biz onları korkutuyoruz ama bu onlarda buyuk bir azgınlıktan baska bir seyi artırmıyor
وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلَائِكَةِ اسْجُدُوا لِآدَمَ فَسَجَدُوا إِلَّا إِبْلِيسَ قَالَ أَأَسْجُدُ لِمَنْ خَلَقْتَ طِينًا (61)
Hani meleklere: "Adem'e secde edin" demistik de Iblis dısında hepsi secde etmisti. O: "Ben bir camur olarak yarattıgına mı secde edeyim?" demisti
قَالَ أَرَأَيْتَكَ هَٰذَا الَّذِي كَرَّمْتَ عَلَيَّ لَئِنْ أَخَّرْتَنِ إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ لَأَحْتَنِكَنَّ ذُرِّيَّتَهُ إِلَّا قَلِيلًا (62)
Su benden ustun kıldıgını goruyor musun? Yemin ederim ki, eger beni kıyamete kadar yasatırsan, pek azı dısında onun soyunu kendi buyrugum altına alacagım" demisti
قَالَ اذْهَبْ فَمَن تَبِعَكَ مِنْهُمْ فَإِنَّ جَهَنَّمَ جَزَاؤُكُمْ جَزَاءً مَّوْفُورًا (63)
Allah: "(Haydi) git, onlardan kim sana tabi olursa, sizin cezanız Cehennem'dir. Eksiksiz ve tam bir cezadır
وَاسْتَفْزِزْ مَنِ اسْتَطَعْتَ مِنْهُم بِصَوْتِكَ وَأَجْلِبْ عَلَيْهِم بِخَيْلِكَ وَرَجِلِكَ وَشَارِكْهُمْ فِي الْأَمْوَالِ وَالْأَوْلَادِ وَعِدْهُمْ ۚ وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ إِلَّا غُرُورًا (64)
Insanlardan gucunun yettiklerini sesinle davet et. Atlı ve yayalarınla onların uzerine yuru! Onların mallarına ve evlatlarına ortak ol, onlara vaadde bulun! Seytan onlara aldatmadan baska bir sey vadetmez
إِنَّ عِبَادِي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ ۚ وَكَفَىٰ بِرَبِّكَ وَكِيلًا (65)
Suphesiz kullarımın uzerinde senin bir gucun yoktur. Vekil olarak Rabbin yeter
رَّبُّكُمُ الَّذِي يُزْجِي لَكُمُ الْفُلْكَ فِي الْبَحْرِ لِتَبْتَغُوا مِن فَضْلِهِ ۚ إِنَّهُ كَانَ بِكُمْ رَحِيمًا (66)
Denizde lutfunu arayasınız diye gemileri sizin icin yuruten Rabbinizdir. Cunku O, size cok merhamet eder
وَإِذَا مَسَّكُمُ الضُّرُّ فِي الْبَحْرِ ضَلَّ مَن تَدْعُونَ إِلَّا إِيَّاهُ ۖ فَلَمَّا نَجَّاكُمْ إِلَى الْبَرِّ أَعْرَضْتُمْ ۚ وَكَانَ الْإِنسَانُ كَفُورًا (67)
Denizde basınıza bir sıkıntı gelse O’ndan baska dua ettikleriniz kaybolur. Fakat sizi kurtarıp karaya cıkarınca hemen yuz cevirirsiniz. Zaten insan cok nankordur
أَفَأَمِنتُمْ أَن يَخْسِفَ بِكُمْ جَانِبَ الْبَرِّ أَوْ يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِبًا ثُمَّ لَا تَجِدُوا لَكُمْ وَكِيلًا (68)
Karada sizi yerin dibine gecirmeyeceginden veya basınıza tas yagdırmasından guvende misiniz? O zaman bir koruyucu da bulamazsınız
أَمْ أَمِنتُمْ أَن يُعِيدَكُمْ فِيهِ تَارَةً أُخْرَىٰ فَيُرْسِلَ عَلَيْكُمْ قَاصِفًا مِّنَ الرِّيحِ فَيُغْرِقَكُم بِمَا كَفَرْتُمْ ۙ ثُمَّ لَا تَجِدُوا لَكُمْ عَلَيْنَا بِهِ تَبِيعًا (69)
Yoksa sizi, bir baska sefer icin denize dondurdugumuzde, uzerinize kırıp geciren bir fırtına gonderip, kufrunuzden dolayı sizi suda bogmayacagından guvende misiniz? (Boyle olduktan sonra) bize karsı size arka cıkıp, oc alacak birini bulamazsınız
۞ وَلَقَدْ كَرَّمْنَا بَنِي آدَمَ وَحَمَلْنَاهُمْ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَرَزَقْنَاهُم مِّنَ الطَّيِّبَاتِ وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلَىٰ كَثِيرٍ مِّمَّنْ خَلَقْنَا تَفْضِيلًا (70)
Andolsun ki Ademogullarını sereflendirdik. Onları karada ve denizde tasıdık. Onları temiz rızıklarla rızıklandırdık. Yarattıgımız seylerin coguna onları ustun kıldık
يَوْمَ نَدْعُو كُلَّ أُنَاسٍ بِإِمَامِهِمْ ۖ فَمَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِيَمِينِهِ فَأُولَٰئِكَ يَقْرَءُونَ كِتَابَهُمْ وَلَا يُظْلَمُونَ فَتِيلًا (71)
Butun insanları, onderleriyle birlikte cagırdıgımız gun, kimin kitabı sagından verilirse, iste onlar kitaplarını okurlar ve onlar hurma cekirdegi uzerindeki iplikcik kadar bile zulme ugratılmazlar
وَمَن كَانَ فِي هَٰذِهِ أَعْمَىٰ فَهُوَ فِي الْآخِرَةِ أَعْمَىٰ وَأَضَلُّ سَبِيلًا (72)
Kim burada kor ise o ahirette de kordur ve yol bakımından daha sapıktır
وَإِن كَادُوا لَيَفْتِنُونَكَ عَنِ الَّذِي أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ لِتَفْتَرِيَ عَلَيْنَا غَيْرَهُ ۖ وَإِذًا لَّاتَّخَذُوكَ خَلِيلًا (73)
Onlar neredeyse sana vahyettigimizden baskasını bize karsı dizip uydurman icin seni fitneye dusureceklerdi. Iste o zaman seni dost edineceklerdi
وَلَوْلَا أَن ثَبَّتْنَاكَ لَقَدْ كِدتَّ تَرْكَنُ إِلَيْهِمْ شَيْئًا قَلِيلًا (74)
Eger sana sebat vermis olmasaydık, neredeyse onlara az da olsa meyledecektin
إِذًا لَّأَذَقْنَاكَ ضِعْفَ الْحَيَاةِ وَضِعْفَ الْمَمَاتِ ثُمَّ لَا تَجِدُ لَكَ عَلَيْنَا نَصِيرًا (75)
O zaman ise, sana hayatın da ve olumun de azabını kat kat tattırırdık. Hem de bize karsı bir yardımcı da bulamazdın
وَإِن كَادُوا لَيَسْتَفِزُّونَكَ مِنَ الْأَرْضِ لِيُخْرِجُوكَ مِنْهَا ۖ وَإِذًا لَّا يَلْبَثُونَ خِلَافَكَ إِلَّا قَلِيلًا (76)
Neredeyse seni (bu) yerden (yurdundan) cıkarmak icin tedirgin edeceklerdi; bu durumda kendileri de senden sonra az bir sureden baska kalamazlar
سُنَّةَ مَن قَدْ أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِن رُّسُلِنَا ۖ وَلَا تَجِدُ لِسُنَّتِنَا تَحْوِيلًا (77)
(Bu) senden once gonderdigimiz peygamberlerimiz icin de uyguladıgımız sunnettir. Sen bizim sunnetimizde hicbir degisiklik bulamazsın
أَقِمِ الصَّلَاةَ لِدُلُوكِ الشَّمْسِ إِلَىٰ غَسَقِ اللَّيْلِ وَقُرْآنَ الْفَجْرِ ۖ إِنَّ قُرْآنَ الْفَجْرِ كَانَ مَشْهُودًا (78)
Gunesin zevalinden/batıya yonelmesinden, gecenin karanlıgına kadar namaz kıl, bir de sabah namazını da (kıl). Zira sabah namazı (meleklerce) sahit olunandır
وَمِنَ اللَّيْلِ فَتَهَجَّدْ بِهِ نَافِلَةً لَّكَ عَسَىٰ أَن يَبْعَثَكَ رَبُّكَ مَقَامًا مَّحْمُودًا (79)
Gecenin bir kısmında uyanarak, sana mahsus ziyade olarak namaz kıl. Umulur ki Rabbin seni ovguye layık bir mevkiye yukseltir
وَقُل رَّبِّ أَدْخِلْنِي مُدْخَلَ صِدْقٍ وَأَخْرِجْنِي مُخْرَجَ صِدْقٍ وَاجْعَل لِّي مِن لَّدُنكَ سُلْطَانًا نَّصِيرًا (80)
De ki: “Rabbim! Beni (girecegim yere) dogrulukla/hosnutlukla girdir ve beni (cıkacagım yerden) dogrulukla/hosnutlukla cıkar ve bana katından yardımcı bir huccet/kuvvet ver
وَقُلْ جَاءَ الْحَقُّ وَزَهَقَ الْبَاطِلُ ۚ إِنَّ الْبَاطِلَ كَانَ زَهُوقًا (81)
De ki: ''Hak geldi, batıl zail oldu. Zaten batıl zail olandır
وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْآنِ مَا هُوَ شِفَاءٌ وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ ۙ وَلَا يَزِيدُ الظَّالِمِينَ إِلَّا خَسَارًا (82)
Kur’an’dan Mu'minler icin sifa ve rahmet olan seyleri indiriyoruz. Zalimlerin ise yalnızca ziyanını artırır
وَإِذَا أَنْعَمْنَا عَلَى الْإِنسَانِ أَعْرَضَ وَنَأَىٰ بِجَانِبِهِ ۖ وَإِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ كَانَ يَئُوسًا (83)
Insana bir nimet verdigimiz zaman yuz cevirir ve uzaklasır. Basına bir bela gelince de umitsiz olur
قُلْ كُلٌّ يَعْمَلُ عَلَىٰ شَاكِلَتِهِ فَرَبُّكُمْ أَعْلَمُ بِمَنْ هُوَ أَهْدَىٰ سَبِيلًا (84)
De ki: "Herkes kendi haline gore amel/is yapar. Rabbiniz, en dogru yolda olanı daha iyi bilir
وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الرُّوحِ ۖ قُلِ الرُّوحُ مِنْ أَمْرِ رَبِّي وَمَا أُوتِيتُم مِّنَ الْعِلْمِ إِلَّا قَلِيلًا (85)
Sana ruhtan soruyorlar. De ki: Ruh, Rabbimin emrindendir. Size ancak az bir ilim verilmistir
وَلَئِن شِئْنَا لَنَذْهَبَنَّ بِالَّذِي أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ ثُمَّ لَا تَجِدُ لَكَ بِهِ عَلَيْنَا وَكِيلًا (86)
Andolsun, dileseydik biz sana vahyettigimizi tamamen ortadan kaldırırdık; sonra bu konuda bize karsı kendine hicbir yardımcı da bulamazdın
إِلَّا رَحْمَةً مِّن رَّبِّكَ ۚ إِنَّ فَضْلَهُ كَانَ عَلَيْكَ كَبِيرًا (87)
Ancak Rabbinden bir rahmet olarak boyle yapmadık. Gercekten onun sana lutfu pek buyuktur
قُل لَّئِنِ اجْتَمَعَتِ الْإِنسُ وَالْجِنُّ عَلَىٰ أَن يَأْتُوا بِمِثْلِ هَٰذَا الْقُرْآنِ لَا يَأْتُونَ بِمِثْلِهِ وَلَوْ كَانَ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ ظَهِيرًا (88)
Andolsun bu Kur’an’ın bir benzerini getirmek icin insanlar ve cinler bir araya toplansalar birbirine yardımcı olsalar dahi yine benzerini getiremezler.”
وَلَقَدْ صَرَّفْنَا لِلنَّاسِ فِي هَٰذَا الْقُرْآنِ مِن كُلِّ مَثَلٍ فَأَبَىٰ أَكْثَرُ النَّاسِ إِلَّا كُفُورًا (89)
Andolsun Biz bu Kur’an’da insanlara her ornekten turlu turlu acıklamalar yapmısızdır. Yine insanlardan pek cogu kufurden baskasını kabul etmediler
وَقَالُوا لَن نُّؤْمِنَ لَكَ حَتَّىٰ تَفْجُرَ لَنَا مِنَ الْأَرْضِ يَنبُوعًا (90)
Yerden bize bir pınar fıskırtmadıkca asla sana iman etmeyecegiz, demislerdi
أَوْ تَكُونَ لَكَ جَنَّةٌ مِّن نَّخِيلٍ وَعِنَبٍ فَتُفَجِّرَ الْأَنْهَارَ خِلَالَهَا تَفْجِيرًا (91)
Veya senin hurma bahcen ya da uzum bagın olmadıkca ve de aralarından ırmaklar fıskırtmadıkca
أَوْ تُسْقِطَ السَّمَاءَ كَمَا زَعَمْتَ عَلَيْنَا كِسَفًا أَوْ تَأْتِيَ بِاللَّهِ وَالْمَلَائِكَةِ قَبِيلًا (92)
Yahut iddia ettigin gibi gogu uzerimize parca parca dusurmeli ya da karsımıza Allah’ı ve melekleri getirmelisin
أَوْ يَكُونَ لَكَ بَيْتٌ مِّن زُخْرُفٍ أَوْ تَرْقَىٰ فِي السَّمَاءِ وَلَن نُّؤْمِنَ لِرُقِيِّكَ حَتَّىٰ تُنَزِّلَ عَلَيْنَا كِتَابًا نَّقْرَؤُهُ ۗ قُلْ سُبْحَانَ رَبِّي هَلْ كُنتُ إِلَّا بَشَرًا رَّسُولًا (93)
Yahut da altından bir evin olsun veya goge yukselesin. Oradan bize okuyacagımız bir kitap indirmedigin surece, senin (goge) yukselmene de inanmayacagız. De ki: Rabbimi tenzih ederim. Ben, peygamber olarak gonderilmis bir beserden baskası degilim
وَمَا مَنَعَ النَّاسَ أَن يُؤْمِنُوا إِذْ جَاءَهُمُ الْهُدَىٰ إِلَّا أَن قَالُوا أَبَعَثَ اللَّهُ بَشَرًا رَّسُولًا (94)
Insanlara hidayet geldigi halde, onların iman etmesine engel olan sey “Allah, rasul olarak bir insan mı gonderdi?” demelerinden baskası degildir
قُل لَّوْ كَانَ فِي الْأَرْضِ مَلَائِكَةٌ يَمْشُونَ مُطْمَئِنِّينَ لَنَزَّلْنَا عَلَيْهِم مِّنَ السَّمَاءِ مَلَكًا رَّسُولًا (95)
De ki: "Sayet yeryuzunde yerlesmis, yuruyen melekler olsaydı Biz onlara gokten melek bir peygamber gonderirdik
قُلْ كَفَىٰ بِاللَّهِ شَهِيدًا بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ ۚ إِنَّهُ كَانَ بِعِبَادِهِ خَبِيرًا بَصِيرًا (96)
De ki: Benimle sizin aranızda sahit olarak Allah yeter. Zira O, kullarını hakikaten bilip gorendir
وَمَن يَهْدِ اللَّهُ فَهُوَ الْمُهْتَدِ ۖ وَمَن يُضْلِلْ فَلَن تَجِدَ لَهُمْ أَوْلِيَاءَ مِن دُونِهِ ۖ وَنَحْشُرُهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَلَىٰ وُجُوهِهِمْ عُمْيًا وَبُكْمًا وَصُمًّا ۖ مَّأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ ۖ كُلَّمَا خَبَتْ زِدْنَاهُمْ سَعِيرًا (97)
Allah kimi dogru yola iletirse, iste o dogru yolu bulmustur. Kimi de saptırırsa, artık onlar icin Allah’tan baska veli bulamazsın. Biz onları kıyamet gunu yuzleri uzeri, kor, sagır ve dilsiz olarak hasrederiz. Varacakları sıgınakları Cehennem'dir. Sonmeye yuz tuttukca onun alevini artırırız
ذَٰلِكَ جَزَاؤُهُم بِأَنَّهُمْ كَفَرُوا بِآيَاتِنَا وَقَالُوا أَإِذَا كُنَّا عِظَامًا وَرُفَاتًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ خَلْقًا جَدِيدًا (98)
Cezaları iste budur. Cunku onlar, ayetlerimizi inkar etmisler ve sahi bizler, bir kemik yıgını ve ufalanmıs toprak olduktan sonra yeni bir yaratılısla dirilmis mi olacagız? demislerdir
۞ أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّ اللَّهَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ قَادِرٌ عَلَىٰ أَن يَخْلُقَ مِثْلَهُمْ وَجَعَلَ لَهُمْ أَجَلًا لَّا رَيْبَ فِيهِ فَأَبَى الظَّالِمُونَ إِلَّا كُفُورًا (99)
Gokleri ve yeri yaratan Allah’ın, onların benzerlerini de yaratmaya ve onlara hic suphesiz bir ecel tayin etmeye gucunun yettigini gormuyorlar mı? Buna ragmen zalimler yine de kufurde direnmektedirler
قُل لَّوْ أَنتُمْ تَمْلِكُونَ خَزَائِنَ رَحْمَةِ رَبِّي إِذًا لَّأَمْسَكْتُمْ خَشْيَةَ الْإِنفَاقِ ۚ وَكَانَ الْإِنسَانُ قَتُورًا (100)
De ki: "Eger siz, Rabbimin rahmet hazinelerine sahip olsaydınız. O zaman tukenir korkusuyla muhakkak cimrilik ederdiniz." Zaten insan cok cimridir
وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَىٰ تِسْعَ آيَاتٍ بَيِّنَاتٍ ۖ فَاسْأَلْ بَنِي إِسْرَائِيلَ إِذْ جَاءَهُمْ فَقَالَ لَهُ فِرْعَوْنُ إِنِّي لَأَظُنُّكَ يَا مُوسَىٰ مَسْحُورًا (101)
Andolsun ki Musa’ya apacık dokuz ayet verdik. Israilogulları'na sor! Musa onlara geldiginde Firavun kendisine: "Ey Musa! Ben senin kesinlikle buyulenmis oldugunu zannediyorum" demisti
قَالَ لَقَدْ عَلِمْتَ مَا أَنزَلَ هَٰؤُلَاءِ إِلَّا رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ بَصَائِرَ وَإِنِّي لَأَظُنُّكَ يَا فِرْعَوْنُ مَثْبُورًا (102)
Musa ise, “Iyi biliyorsun ki, bunları ancak, goklerin ve yerin Rabbi apacık deliller olarak indirmistir. Ey Firavun! Ben de seni kesinlikle helak olmus bir kisi olarak goruyorum." demisti
فَأَرَادَ أَن يَسْتَفِزَّهُم مِّنَ الْأَرْضِ فَأَغْرَقْنَاهُ وَمَن مَّعَهُ جَمِيعًا (103)
Bunun uzerine onları o yerden cıkarmak istedi. Biz de onu beraberindekilerle birlikte suda boguverdik
وَقُلْنَا مِن بَعْدِهِ لِبَنِي إِسْرَائِيلَ اسْكُنُوا الْأَرْضَ فَإِذَا جَاءَ وَعْدُ الْآخِرَةِ جِئْنَا بِكُمْ لَفِيفًا (104)
Bunun ardından Israilogulları'na soyle dedik: ''Bu topraklarda oturun, ahiret vaadi (kıyamet) gelince hepinizi toplayıp bir araya getirecegiz
وَبِالْحَقِّ أَنزَلْنَاهُ وَبِالْحَقِّ نَزَلَ ۗ وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا مُبَشِّرًا وَنَذِيرًا (105)
Biz onu hak olarak indirdik. O da hak olarak indi. Seni de ancak bir mujdeci ve bir uyarıcı olarak gonderdik
وَقُرْآنًا فَرَقْنَاهُ لِتَقْرَأَهُ عَلَى النَّاسِ عَلَىٰ مُكْثٍ وَنَزَّلْنَاهُ تَنزِيلًا (106)
Kuran'ı, insanlara agır agır okuman icin, bolum bolum indirdik ve onu peyderpey indirdik
قُلْ آمِنُوا بِهِ أَوْ لَا تُؤْمِنُوا ۚ إِنَّ الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ مِن قَبْلِهِ إِذَا يُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ يَخِرُّونَ لِلْأَذْقَانِ سُجَّدًا (107)
De ki: Ister iman edin; ister iman etmeyin. Daha once kendilerine ilim verilenlere o okundugu zaman ceneleri uzerine yuzustu secdeye kapanırlar
وَيَقُولُونَ سُبْحَانَ رَبِّنَا إِن كَانَ وَعْدُ رَبِّنَا لَمَفْعُولًا (108)
Ve: “Rabbimizi tenzih ederiz. Gercekten Rabbimizin vaadi kesin olarak gerceklesir” derler
وَيَخِرُّونَ لِلْأَذْقَانِ يَبْكُونَ وَيَزِيدُهُمْ خُشُوعًا ۩ (109)
Ve aglayarak ceneleri ustu (secdeye) kapanırlar ve bu onların kalplerini daha da yumusatır
قُلِ ادْعُوا اللَّهَ أَوِ ادْعُوا الرَّحْمَٰنَ ۖ أَيًّا مَّا تَدْعُوا فَلَهُ الْأَسْمَاءُ الْحُسْنَىٰ ۚ وَلَا تَجْهَرْ بِصَلَاتِكَ وَلَا تُخَافِتْ بِهَا وَابْتَغِ بَيْنَ ذَٰلِكَ سَبِيلًا (110)
De ki: Ister Allah diyerek dua edin, ister Rahman diyerek. Hangisiyle dua ederseniz edin, cunku en guzel isimler O’nundur. Namazında (okurken) sesini pek yukseltme, cok da kısma! Ikisinin arasında bir yol tut
وَقُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي لَمْ يَتَّخِذْ وَلَدًا وَلَمْ يَكُن لَّهُ شَرِيكٌ فِي الْمُلْكِ وَلَمْ يَكُن لَّهُ وَلِيٌّ مِّنَ الذُّلِّ ۖ وَكَبِّرْهُ تَكْبِيرًا (111)
De ki: "Hamd, cocuk edinmeyen, mulkunde ortagı olmayan ve duskunlukten dolayı bir veliye de (ihtiyacı) bulunmayan Allah'a mahsustur.” “Allahu Ekber” diyerek O'nu tazim et
❮ Previous Next ❯

Surahs from Quran :

1- Fatiha2- Baqarah
3- Al Imran4- Nisa
5- Maidah6- Anam
7- Araf8- Anfal
9- Tawbah10- Yunus
11- Hud12- Yusuf
13- Raad14- Ibrahim
15- Hijr16- Nahl
17- Al Isra18- Kahf
19- Maryam20- TaHa
21- Anbiya22- Hajj
23- Muminun24- An Nur
25- Furqan26- Shuara
27- Naml28- Qasas
29- Ankabut30- Rum
31- Luqman32- Sajdah
33- Ahzab34- Saba
35- Fatir36- Yasin
37- Assaaffat38- Sad
39- Zumar40- Ghafir
41- Fussilat42- shura
43- Zukhruf44- Ad Dukhaan
45- Jathiyah46- Ahqaf
47- Muhammad48- Al Fath
49- Hujurat50- Qaf
51- zariyat52- Tur
53- Najm54- Al Qamar
55- Rahman56- Waqiah
57- Hadid58- Mujadilah
59- Al Hashr60- Mumtahina
61- Saff62- Jumuah
63- Munafiqun64- Taghabun
65- Talaq66- Tahrim
67- Mulk68- Qalam
69- Al-Haqqah70- Maarij
71- Nuh72- Jinn
73- Muzammil74- Muddathir
75- Qiyamah76- Insan
77- Mursalat78- An Naba
79- Naziat80- Abasa
81- Takwir82- Infitar
83- Mutaffifin84- Inshiqaq
85- Buruj86- Tariq
87- Al Ala88- Ghashiya
89- Fajr90- Al Balad
91- Shams92- Lail
93- Duha94- Sharh
95- Tin96- Al Alaq
97- Qadr98- Bayyinah
99- Zalzalah100- Adiyat
101- Qariah102- Takathur
103- Al Asr104- Humazah
105- Al Fil106- Quraysh
107- Maun108- Kawthar
109- Kafirun110- Nasr
111- Masad112- Ikhlas
113- Falaq114- An Nas