×

Surah Ya-Sin in Turkish_Ibni_Kesir

Quran Turkish_Ibni_Kesir ⮕ Surah Yasin

Translation of the Meanings of Surah Yasin in Turkish_Ibni_Kesir - التركية ابن كثير

The Quran in Turkish_Ibni_Kesir - Surah Yasin translated into Turkish_Ibni_Kesir, Surah Ya-Sin in Turkish_Ibni_Kesir. We provide accurate translation of Surah Yasin in Turkish_Ibni_Kesir - التركية ابن كثير, Verses 83 - Surah Number 36 - Page 440.

بسم الله الرحمن الرحيم

يس (1)
Ya, Sin
وَالْقُرْآنِ الْحَكِيمِ (2)
Kur´an-ı Hakim´e andolsun ki
إِنَّكَ لَمِنَ الْمُرْسَلِينَ (3)
Sen, elbette gonderilmis peygamberlerdensin
عَلَىٰ صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ (4)
Sırat-ı Mustakim uzere
تَنزِيلَ الْعَزِيزِ الرَّحِيمِ (5)
Bu; Aziz, Rahim´in indirmesidir
لِتُنذِرَ قَوْمًا مَّا أُنذِرَ آبَاؤُهُمْ فَهُمْ غَافِلُونَ (6)
Babaları uyarılmadıgından gaflet icinde kalmıs bir kavmi uyarman icin
لَقَدْ حَقَّ الْقَوْلُ عَلَىٰ أَكْثَرِهِمْ فَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ (7)
Andolsun ki; onların, cogunun uzerine, soz hak olmustur. Onlar, artık iman etmezler
إِنَّا جَعَلْنَا فِي أَعْنَاقِهِمْ أَغْلَالًا فَهِيَ إِلَى الْأَذْقَانِ فَهُم مُّقْمَحُونَ (8)
Dogrusu Biz; onların boyunlarına, cenelerine kadar varan demir halkaları gecirdik. Bunun icin artık basları yukarı kalkıktır
وَجَعَلْنَا مِن بَيْنِ أَيْدِيهِمْ سَدًّا وَمِنْ خَلْفِهِمْ سَدًّا فَأَغْشَيْنَاهُمْ فَهُمْ لَا يُبْصِرُونَ (9)
Onlerinden bir sed ve arkalarından da bir sed cekmisizdir. Gozlerini perdelemisizdir. Bu yuzden artık goremezler
وَسَوَاءٌ عَلَيْهِمْ أَأَنذَرْتَهُمْ أَمْ لَمْ تُنذِرْهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ (10)
Onları ister korkut, ister korkutma; onlar icin birdir, iman etmezler
إِنَّمَا تُنذِرُ مَنِ اتَّبَعَ الذِّكْرَ وَخَشِيَ الرَّحْمَٰنَ بِالْغَيْبِ ۖ فَبَشِّرْهُ بِمَغْفِرَةٍ وَأَجْرٍ كَرِيمٍ (11)
Sen, ancak zikre ittiba eden ve gormeden Rahman´dan korkanı uyarırsın. Artık ona magfiret ve yuce mukafatı mujdele
إِنَّا نَحْنُ نُحْيِي الْمَوْتَىٰ وَنَكْتُبُ مَا قَدَّمُوا وَآثَارَهُمْ ۚ وَكُلَّ شَيْءٍ أَحْصَيْنَاهُ فِي إِمَامٍ مُّبِينٍ (12)
Suphesiz ki oluleri, Biz diriltiriz Biz. Islediklerini ve geride bıraktıklarını Biz yazarız. Biz, her seyi apacık bir kitabda saymısızdır
وَاضْرِبْ لَهُم مَّثَلًا أَصْحَابَ الْقَرْيَةِ إِذْ جَاءَهَا الْمُرْسَلُونَ (13)
Onlara misal olarak su kasaba halkını anlat: Hani oraya elciler gelmislerdi
إِذْ أَرْسَلْنَا إِلَيْهِمُ اثْنَيْنِ فَكَذَّبُوهُمَا فَعَزَّزْنَا بِثَالِثٍ فَقَالُوا إِنَّا إِلَيْكُم مُّرْسَلُونَ (14)
Hani onlara iki elci gondermistik de bunları yalanlamıslardı. Bunun uzerine Biz de ucuncusuyle desteklemistik de: Biz, size gonderilmis elcileriz, demislerdi
قَالُوا مَا أَنتُمْ إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُنَا وَمَا أَنزَلَ الرَّحْمَٰنُ مِن شَيْءٍ إِنْ أَنتُمْ إِلَّا تَكْذِبُونَ (15)
Onlar da; siz, ancak bizim gibi birer insansınız. Rahman, size hic bir sey indirmemistir. Siz, sadece yalan soyluyorsunuz, demislerdi
قَالُوا رَبُّنَا يَعْلَمُ إِنَّا إِلَيْكُمْ لَمُرْسَلُونَ (16)
Dediler ki: Rabbımız bilir ki biz, muhakkak size gonderilmis elcileriz
وَمَا عَلَيْنَا إِلَّا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ (17)
Bize dusen, sadece apacık tebligdir
قَالُوا إِنَّا تَطَيَّرْنَا بِكُمْ ۖ لَئِن لَّمْ تَنتَهُوا لَنَرْجُمَنَّكُمْ وَلَيَمَسَّنَّكُم مِّنَّا عَذَابٌ أَلِيمٌ (18)
Dogrusu, sizin yuzunuzden ugursuzluga ugradık. Vazgecmezseniz andolsun ki sizi taslayacagız. Ve bizden size, elim bir azab dokunacaktır, dediler
قَالُوا طَائِرُكُم مَّعَكُمْ ۚ أَئِن ذُكِّرْتُم ۚ بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌ مُّسْرِفُونَ (19)
Dediler ki: Ugursuzlugunuz sizinledir. Size ogut verildi diye mi? Hayır, siz; cok asırı giden bir kavimsiniz
وَجَاءَ مِنْ أَقْصَى الْمَدِينَةِ رَجُلٌ يَسْعَىٰ قَالَ يَا قَوْمِ اتَّبِعُوا الْمُرْسَلِينَ (20)
Sehrin otebasından bir adam kosarak geldi ve soyle dedi: Ey kavmim; gonderilmis bulunan elcilere uyun
اتَّبِعُوا مَن لَّا يَسْأَلُكُمْ أَجْرًا وَهُم مُّهْتَدُونَ (21)
Sizden hic bir ucret istemeyenlere uyun. Onlar, hidayete erdirilmislerdir
وَمَا لِيَ لَا أَعْبُدُ الَّذِي فَطَرَنِي وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ (22)
Ben, beni yaratmıs olana neden kulluk etmeyeyim? Siz de O´na donduruleceksiniz
أَأَتَّخِذُ مِن دُونِهِ آلِهَةً إِن يُرِدْنِ الرَّحْمَٰنُ بِضُرٍّ لَّا تُغْنِ عَنِّي شَفَاعَتُهُمْ شَيْئًا وَلَا يُنقِذُونِ (23)
Ben, O´ndan baska tanrılar mı edinirim? Eger Rahman bana bir zarar vermek isterse; onların sefaatı bana hic bir fayda saglamaz ve beni kurtarmaz da
إِنِّي إِذًا لَّفِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ (24)
O takdirde ben de gercekten apacık bir sapıklık icerisinde olurum
إِنِّي آمَنتُ بِرَبِّكُمْ فَاسْمَعُونِ (25)
Suphesiz ki ben, Rabbınıza inandım. Artık beni dinleyin
قِيلَ ادْخُلِ الْجَنَّةَ ۖ قَالَ يَا لَيْتَ قَوْمِي يَعْلَمُونَ (26)
Cennete gir, denilince, dedi ki: Keski kavmim bilir olsaydı
بِمَا غَفَرَ لِي رَبِّي وَجَعَلَنِي مِنَ الْمُكْرَمِينَ (27)
Rabbımın beni bagısladıgını ve beni ikram edilenlerden kıldıgını
۞ وَمَا أَنزَلْنَا عَلَىٰ قَوْمِهِ مِن بَعْدِهِ مِن جُندٍ مِّنَ السَّمَاءِ وَمَا كُنَّا مُنزِلِينَ (28)
Ondan sonra kavminin uzerine gokten bir ordu indirmedik, zaten indirecek de degildik
إِن كَانَتْ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً فَإِذَا هُمْ خَامِدُونَ (29)
Sadece, bir tek cıglık oldu. Ve onlar hemen sonup gittiler
يَا حَسْرَةً عَلَى الْعِبَادِ ۚ مَا يَأْتِيهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ (30)
Yazıklar olsun o kullara ki; kendilerine bir peygamber gelmeyedursun onu hemen alaya alırlardı
أَلَمْ يَرَوْا كَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّنَ الْقُرُونِ أَنَّهُمْ إِلَيْهِمْ لَا يَرْجِعُونَ (31)
Gormuyorlar mı ki; kendilerinden once nice nesilleri helak ettik. Ve onlar, bir daha kendilerine donemezler
وَإِن كُلٌّ لَّمَّا جَمِيعٌ لَّدَيْنَا مُحْضَرُونَ (32)
Hepsi de muhakkak toptan huzurumuza getirileceklerdir
وَآيَةٌ لَّهُمُ الْأَرْضُ الْمَيْتَةُ أَحْيَيْنَاهَا وَأَخْرَجْنَا مِنْهَا حَبًّا فَمِنْهُ يَأْكُلُونَ (33)
Olu toprak, onlar icin bir ayettir. Biz, onu dirilttik ve ondan taneler cıkardık, ondan yemektedirler
وَجَعَلْنَا فِيهَا جَنَّاتٍ مِّن نَّخِيلٍ وَأَعْنَابٍ وَفَجَّرْنَا فِيهَا مِنَ الْعُيُونِ (34)
Ve orada hurmadan, uzumlerden bahceler var ettik. Orada pınarlar fıskırttık
لِيَأْكُلُوا مِن ثَمَرِهِ وَمَا عَمِلَتْهُ أَيْدِيهِمْ ۖ أَفَلَا يَشْكُرُونَ (35)
Ki, urununden ve ellerinin emeginden yesinler. Hala sukretmezler mi
سُبْحَانَ الَّذِي خَلَقَ الْأَزْوَاجَ كُلَّهَا مِمَّا تُنبِتُ الْأَرْضُ وَمِنْ أَنفُسِهِمْ وَمِمَّا لَا يَعْلَمُونَ (36)
Yerin bitirdiklerinden, kendi nefislerinden ve daha bilmedikleri seylerden, butun ciftleri yaratanı tenzih ederiz
وَآيَةٌ لَّهُمُ اللَّيْلُ نَسْلَخُ مِنْهُ النَّهَارَ فَإِذَا هُم مُّظْلِمُونَ (37)
Gece de onlar icin bir ayettir. Gunduzu ondan sıyırırız da karanlıkta kalıverirler
وَالشَّمْسُ تَجْرِي لِمُسْتَقَرٍّ لَّهَا ۚ ذَٰلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ (38)
Gunes de kendi yorungesinde akıp gider. Bu; Aziz, Alim´in takdiridir
وَالْقَمَرَ قَدَّرْنَاهُ مَنَازِلَ حَتَّىٰ عَادَ كَالْعُرْجُونِ الْقَدِيمِ (39)
Ay icin de konaklar ta´yin etmisizdir. Sonunda eski hurma dalına doner
لَا الشَّمْسُ يَنبَغِي لَهَا أَن تُدْرِكَ الْقَمَرَ وَلَا اللَّيْلُ سَابِقُ النَّهَارِ ۚ وَكُلٌّ فِي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ (40)
Gunese; aya ulasmak dusmez. Gece de; gunduzu gececek degildir. Her birisi, bir yorungede yuzerler
وَآيَةٌ لَّهُمْ أَنَّا حَمَلْنَا ذُرِّيَّتَهُمْ فِي الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ (41)
Soylarını dolu gemiyle tasımıs olmamız da onlar icin bir ayettir
وَخَلَقْنَا لَهُم مِّن مِّثْلِهِ مَا يَرْكَبُونَ (42)
Ve kendilerine bunun gibi nice binecek seyler yapmamız da
وَإِن نَّشَأْ نُغْرِقْهُمْ فَلَا صَرِيخَ لَهُمْ وَلَا هُمْ يُنقَذُونَ (43)
Dilesek; onları suda bogardık da ne kurtaran bulunurdu, ne de kurtulabilirlerdi
إِلَّا رَحْمَةً مِّنَّا وَمَتَاعًا إِلَىٰ حِينٍ (44)
Ama katımızdan bir rahmet ve bir sureye kadar gecinme baska
وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّقُوا مَا بَيْنَ أَيْدِيكُمْ وَمَا خَلْفَكُمْ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ (45)
Onlara onunuzde ve arkanızda bulunanlardan sakının. Belki merhamet olunursunuz, denildiginde
وَمَا تَأْتِيهِم مِّنْ آيَةٍ مِّنْ آيَاتِ رَبِّهِمْ إِلَّا كَانُوا عَنْهَا مُعْرِضِينَ (46)
Kendilerine Rabblarının ayetlerinden bir ayet geldiginde sadece yuz cevirenler olmuslardır
وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ أَنفِقُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللَّهُ قَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلَّذِينَ آمَنُوا أَنُطْعِمُ مَن لَّوْ يَشَاءُ اللَّهُ أَطْعَمَهُ إِنْ أَنتُمْ إِلَّا فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ (47)
Onlara; Allah´ın size rızık olarak verdiklerinden infak edin, denildiginde; o kufredenler iman etmis olanlara dediler ki: Diledigi takdirde Allah´ın doyuracagı kimseyi biz mi doyuralım? Dogrusu siz, ancak apacık bir sapıklık icerisindesiniz
وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا الْوَعْدُ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ (48)
Ve derler ki: Sayet siz sadıklardan iseniz, bu vaad ne zamandır
مَا يَنظُرُونَ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً تَأْخُذُهُمْ وَهُمْ يَخِصِّمُونَ (49)
Onlar; sadece bir tek cıglıgı beklerler ki cekisip dururlarken o, ansızın kendilerini yakalayıverir
فَلَا يَسْتَطِيعُونَ تَوْصِيَةً وَلَا إِلَىٰ أَهْلِهِمْ يَرْجِعُونَ (50)
Artık ne vasiyet edebilirler, ne de ailelerine donebilirler
وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَإِذَا هُم مِّنَ الْأَجْدَاثِ إِلَىٰ رَبِّهِمْ يَنسِلُونَ (51)
Sur´a uflendi. Bir de bakarsınız ki onlar kabirlerinden kosarak Rabblarına dogru cıkmaktadırlar
قَالُوا يَا وَيْلَنَا مَن بَعَثَنَا مِن مَّرْقَدِنَا ۜ ۗ هَٰذَا مَا وَعَدَ الرَّحْمَٰنُ وَصَدَقَ الْمُرْسَلُونَ (52)
Derler ki: Yazıklar olsun bize, yattıgımız yerden kim kaldırdı bizi? Iste bu, Rahman´ın vaadetmis oldugudur. Ve peygamberler dogru soylemislerdi
إِن كَانَتْ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً فَإِذَا هُمْ جَمِيعٌ لَّدَيْنَا مُحْضَرُونَ (53)
Sadece bir tek cıglık olmustur. Ve bir de bakarsınız ki; onların hepsi birden huzurumuza getirilmislerdir
فَالْيَوْمَ لَا تُظْلَمُ نَفْسٌ شَيْئًا وَلَا تُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ (54)
Artık bugun, kimseye hic bir haksızlıkta bulunulmaz. Ve siz, yapar olduklarınızdan baskasıyla cezalandırılmazsınız
إِنَّ أَصْحَابَ الْجَنَّةِ الْيَوْمَ فِي شُغُلٍ فَاكِهُونَ (55)
Muhakkak ki bugun cennet ashabı bir mesguliyet icinde mutlu ve sevinclidirler
هُمْ وَأَزْوَاجُهُمْ فِي ظِلَالٍ عَلَى الْأَرَائِكِ مُتَّكِئُونَ (56)
Onlar ve esleri golgeliklerde, tahtlar uzerinde yaslanmıslardır
لَهُمْ فِيهَا فَاكِهَةٌ وَلَهُم مَّا يَدَّعُونَ (57)
Orada meyveler onlarındır. Ve her istedikleri kendilerinindir
سَلَامٌ قَوْلًا مِّن رَّبٍّ رَّحِيمٍ (58)
Rahim Rabblarından bir de; selam, sozu
وَامْتَازُوا الْيَوْمَ أَيُّهَا الْمُجْرِمُونَ (59)
Ayrılın bugun, ey suclular
۞ أَلَمْ أَعْهَدْ إِلَيْكُمْ يَا بَنِي آدَمَ أَن لَّا تَعْبُدُوا الشَّيْطَانَ ۖ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ (60)
Ey Ademogulları; Ben, size; seytana tapmayın, o muhakkak ki sizin apacık bir dusmanınızdır, diye ahdetmedim mi
وَأَنِ اعْبُدُونِي ۚ هَٰذَا صِرَاطٌ مُّسْتَقِيمٌ (61)
Ve; Bana kulluk edersiniz, iste bu, dosdogru yoldur, diye
وَلَقَدْ أَضَلَّ مِنكُمْ جِبِلًّا كَثِيرًا ۖ أَفَلَمْ تَكُونُوا تَعْقِلُونَ (62)
Andolsun ki; o, sizden bircok nesilleri saptırmıstı. Hala akletmez misiniz
هَٰذِهِ جَهَنَّمُ الَّتِي كُنتُمْ تُوعَدُونَ (63)
Iste bu, size vaadolunan cehennemdir
اصْلَوْهَا الْيَوْمَ بِمَا كُنتُمْ تَكْفُرُونَ (64)
Kufretmekte oldugunuzdan dolayı bugun girin oraya
الْيَوْمَ نَخْتِمُ عَلَىٰ أَفْوَاهِهِمْ وَتُكَلِّمُنَا أَيْدِيهِمْ وَتَشْهَدُ أَرْجُلُهُم بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ (65)
Bugun, onların agızlarını muhurleriz. Bizimle elleri konusur ve yapmakta oldukları seye ayakları sehadet eder
وَلَوْ نَشَاءُ لَطَمَسْنَا عَلَىٰ أَعْيُنِهِمْ فَاسْتَبَقُوا الصِّرَاطَ فَأَنَّىٰ يُبْصِرُونَ (66)
Biz isteseydik; onların gozlerini kor ederdik de yolda kosusup kalırlardı. Ama nasıl goreceklerdi ki
وَلَوْ نَشَاءُ لَمَسَخْنَاهُمْ عَلَىٰ مَكَانَتِهِمْ فَمَا اسْتَطَاعُوا مُضِيًّا وَلَا يَرْجِعُونَ (67)
Biz isteseydik; onları oldukları yerde dondururduk da ileri gecmeye gucleri yetmezdi. Geri de donemezlerdi
وَمَن نُّعَمِّرْهُ نُنَكِّسْهُ فِي الْخَلْقِ ۖ أَفَلَا يَعْقِلُونَ (68)
Kimi de uzun omurlu yaparsak; onun yaratılısını tersine ceviririz. Hala akletmezler mi
وَمَا عَلَّمْنَاهُ الشِّعْرَ وَمَا يَنبَغِي لَهُ ۚ إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ وَقُرْآنٌ مُّبِينٌ (69)
Biz, ona siir ogretmedik. Zaten ona gerekmezdi de. Bu, ancak bir zikirdir. Ve apacık bir Kur´an´dır
لِّيُنذِرَ مَن كَانَ حَيًّا وَيَحِقَّ الْقَوْلُ عَلَى الْكَافِرِينَ (70)
Diri olanları uyarsın ve kafirlerin uzerine soz hak olsun diye
أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّا خَلَقْنَا لَهُم مِّمَّا عَمِلَتْ أَيْدِينَا أَنْعَامًا فَهُمْ لَهَا مَالِكُونَ (71)
Gormezler mi ki; ellerimizin yaptıklarından onlar icin hayvanlar yarattık. Kendileri bunlara sahip bulunmaktadırlar
وَذَلَّلْنَاهَا لَهُمْ فَمِنْهَا رَكُوبُهُمْ وَمِنْهَا يَأْكُلُونَ (72)
Ve onları, kendilerinin buyruguna verdik. Onlardan kimisi binekleridir, kimisinden de yerler
وَلَهُمْ فِيهَا مَنَافِعُ وَمَشَارِبُ ۖ أَفَلَا يَشْكُرُونَ (73)
Onlarda kendileri icin faydalar ve icecekler vardır. Hala sukretmezler mi
وَاتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ آلِهَةً لَّعَلَّهُمْ يُنصَرُونَ (74)
Kendilerine yardımları dokunur diye Allah´tan baska ilahlar edindiler
لَا يَسْتَطِيعُونَ نَصْرَهُمْ وَهُمْ لَهُمْ جُندٌ مُّحْضَرُونَ (75)
Halbuki onlar, kendilerine yardım edemezler. Sadece kendileri onlar icin hazırlanmıs askerlerdir
فَلَا يَحْزُنكَ قَوْلُهُمْ ۘ إِنَّا نَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ (76)
Onların sozu seni uzmesin. Suphesiz ki Biz; onların gizlediklerini de, acıkladıklarını da biliriz
أَوَلَمْ يَرَ الْإِنسَانُ أَنَّا خَلَقْنَاهُ مِن نُّطْفَةٍ فَإِذَا هُوَ خَصِيمٌ مُّبِينٌ (77)
Insan; Bizim kendisini bir damla sudan yarattıgımızı gormedi mi ki; simdi apacık bir dusmandır
وَضَرَبَ لَنَا مَثَلًا وَنَسِيَ خَلْقَهُ ۖ قَالَ مَن يُحْيِي الْعِظَامَ وَهِيَ رَمِيمٌ (78)
Kendi yaratılısını unutarak Bize bir misal getirdi de; curumusken kemikleri diriltecek kimdir? dedi
قُلْ يُحْيِيهَا الَّذِي أَنشَأَهَا أَوَّلَ مَرَّةٍ ۖ وَهُوَ بِكُلِّ خَلْقٍ عَلِيمٌ (79)
De ki: Onları ilk defa yaratan, diriltecektir. O, her yaratmayı bilendir
الَّذِي جَعَلَ لَكُم مِّنَ الشَّجَرِ الْأَخْضَرِ نَارًا فَإِذَا أَنتُم مِّنْهُ تُوقِدُونَ (80)
Yemyesil agactan size ates cıkartan O´dur. Siz ondan hemen yakıverirsiniz
أَوَلَيْسَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِقَادِرٍ عَلَىٰ أَن يَخْلُقَ مِثْلَهُم ۚ بَلَىٰ وَهُوَ الْخَلَّاقُ الْعَلِيمُ (81)
Gokleri ve yeri yaratmıs olan, kendileri gibisini yaratmaya kadir olmaz mı? Elbette O; Hallak´tır, Alim´dir
إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَن يَقُولَ لَهُ كُن فَيَكُونُ (82)
Bir seyi murad ettigi zaman, O´nun emri sadece ona; ol, demektir. O da oluverir
فَسُبْحَانَ الَّذِي بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ (83)
Her seyin hukumranlıgı elinde olanı, tesbih ederiz. Ve siz, O´na donduruleceksiniz
❮ Previous Next ❯

Surahs from Quran :

1- Fatiha2- Baqarah
3- Al Imran4- Nisa
5- Maidah6- Anam
7- Araf8- Anfal
9- Tawbah10- Yunus
11- Hud12- Yusuf
13- Raad14- Ibrahim
15- Hijr16- Nahl
17- Al Isra18- Kahf
19- Maryam20- TaHa
21- Anbiya22- Hajj
23- Muminun24- An Nur
25- Furqan26- Shuara
27- Naml28- Qasas
29- Ankabut30- Rum
31- Luqman32- Sajdah
33- Ahzab34- Saba
35- Fatir36- Yasin
37- Assaaffat38- Sad
39- Zumar40- Ghafir
41- Fussilat42- shura
43- Zukhruf44- Ad Dukhaan
45- Jathiyah46- Ahqaf
47- Muhammad48- Al Fath
49- Hujurat50- Qaf
51- zariyat52- Tur
53- Najm54- Al Qamar
55- Rahman56- Waqiah
57- Hadid58- Mujadilah
59- Al Hashr60- Mumtahina
61- Saff62- Jumuah
63- Munafiqun64- Taghabun
65- Talaq66- Tahrim
67- Mulk68- Qalam
69- Al-Haqqah70- Maarij
71- Nuh72- Jinn
73- Muzammil74- Muddathir
75- Qiyamah76- Insan
77- Mursalat78- An Naba
79- Naziat80- Abasa
81- Takwir82- Infitar
83- Mutaffifin84- Inshiqaq
85- Buruj86- Tariq
87- Al Ala88- Ghashiya
89- Fajr90- Al Balad
91- Shams92- Lail
93- Duha94- Sharh
95- Tin96- Al Alaq
97- Qadr98- Bayyinah
99- Zalzalah100- Adiyat
101- Qariah102- Takathur
103- Al Asr104- Humazah
105- Al Fil106- Quraysh
107- Maun108- Kawthar
109- Kafirun110- Nasr
111- Masad112- Ikhlas
113- Falaq114- An Nas