×

Surah Al-Hijr in Turkish_Ibni_Kesir

Quran Turkish_Ibni_Kesir ⮕ Surah Hijr

Translation of the Meanings of Surah Hijr in Turkish_Ibni_Kesir - التركية ابن كثير

The Quran in Turkish_Ibni_Kesir - Surah Hijr translated into Turkish_Ibni_Kesir, Surah Al-Hijr in Turkish_Ibni_Kesir. We provide accurate translation of Surah Hijr in Turkish_Ibni_Kesir - التركية ابن كثير, Verses 99 - Surah Number 15 - Page 262.

بسم الله الرحمن الرحيم

الر ۚ تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ وَقُرْآنٍ مُّبِينٍ (1)
Elif, Lam, Ra. Bunlar kitabın ve Kur´an´ı Mubin´in ayetleridir
رُّبَمَا يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْ كَانُوا مُسْلِمِينَ (2)
Kafirler bir zaman gelir ki musluman olmayı isteyeceklerdir
ذَرْهُمْ يَأْكُلُوا وَيَتَمَتَّعُوا وَيُلْهِهِمُ الْأَمَلُ ۖ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ (3)
Bırak onları; yesinler, eglensinler ve kendilerini emel, oyalayadursun. Sonra ogreneceklerdir
وَمَا أَهْلَكْنَا مِن قَرْيَةٍ إِلَّا وَلَهَا كِتَابٌ مَّعْلُومٌ (4)
Biz, hic bir kasabayı bilinen bir yazısı olmaksızın helak etmedik
مَّا تَسْبِقُ مِنْ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَ (5)
Hic bir ummetin suresi one gecmez, geciktiremezler de
وَقَالُوا يَا أَيُّهَا الَّذِي نُزِّلَ عَلَيْهِ الذِّكْرُ إِنَّكَ لَمَجْنُونٌ (6)
Dediler ki: Ey kendisine kitab indirilen kisi; sen, mutlaka delisin
لَّوْ مَا تَأْتِينَا بِالْمَلَائِكَةِ إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ (7)
Dogru soyleyenlerden isen; bize, melekleri getirmeli degil misin
مَا نُنَزِّلُ الْمَلَائِكَةَ إِلَّا بِالْحَقِّ وَمَا كَانُوا إِذًا مُّنظَرِينَ (8)
Biz, melekleri ancak hak ile indiririz. O zaman da kendilerine muhlet verilmez
إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ (9)
Muhakkak ki Kur´an´ı Biz indirdik Biz. Onun koruyucusu da elbet Biziz
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ فِي شِيَعِ الْأَوَّلِينَ (10)
Andolsun ki; senden once cesitli milletler icinde de peygamberler gondermistik
وَمَا يَأْتِيهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ (11)
Onlara gelen her peygamberle alay ediyorlardı
كَذَٰلِكَ نَسْلُكُهُ فِي قُلُوبِ الْمُجْرِمِينَ (12)
Biz, boylece onu sucluların kalbine sokarız
لَا يُؤْمِنُونَ بِهِ ۖ وَقَدْ خَلَتْ سُنَّةُ الْأَوَّلِينَ (13)
Kendilerinden oncekilerin ugradıkları ortada iken yine de ona inanmazlar
وَلَوْ فَتَحْنَا عَلَيْهِم بَابًا مِّنَ السَّمَاءِ فَظَلُّوا فِيهِ يَعْرُجُونَ (14)
Onlara gokten bir kapı acsak da cıkmaya koyulsalardı
لَقَالُوا إِنَّمَا سُكِّرَتْ أَبْصَارُنَا بَلْ نَحْنُ قَوْمٌ مَّسْحُورُونَ (15)
Gozlerimiz dondu, biz herhalde buyulendik, derlerdi
وَلَقَدْ جَعَلْنَا فِي السَّمَاءِ بُرُوجًا وَزَيَّنَّاهَا لِلنَّاظِرِينَ (16)
Andolsun ki; Biz, gokte burclar yaptık ve onları bakanlar icin donattık
وَحَفِظْنَاهَا مِن كُلِّ شَيْطَانٍ رَّجِيمٍ (17)
Ve onları kovulmus her seytandan koruduk
إِلَّا مَنِ اسْتَرَقَ السَّمْعَ فَأَتْبَعَهُ شِهَابٌ مُّبِينٌ (18)
Ancak kulak hırsızlıgı yapan olursa; apacık gorulen bir ates onu kovalar
وَالْأَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَأَلْقَيْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ وَأَنبَتْنَا فِيهَا مِن كُلِّ شَيْءٍ مَّوْزُونٍ (19)
Yeri de doseyip yaydık. Oraya sabit daglar yerlestirdik. Ve orada her seyden olculu olarak yetistirdik
وَجَعَلْنَا لَكُمْ فِيهَا مَعَايِشَ وَمَن لَّسْتُمْ لَهُ بِرَازِقِينَ (20)
Orada hem sizin icin, hem de rızıklarını temin edemeyecekleriniz icin gecimlikler meydana getirdik
وَإِن مِّن شَيْءٍ إِلَّا عِندَنَا خَزَائِنُهُ وَمَا نُنَزِّلُهُ إِلَّا بِقَدَرٍ مَّعْلُومٍ (21)
Hic bir sey yoktur ki; hazinesi Bizim katımızda olmasın. Ve Biz, onu ancak belli bir olcuye gore indiririz
وَأَرْسَلْنَا الرِّيَاحَ لَوَاقِحَ فَأَنزَلْنَا مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَسْقَيْنَاكُمُوهُ وَمَا أَنتُمْ لَهُ بِخَازِنِينَ (22)
Ruzgarları da asılayıcı olarak gonderdik, gokten su indirip onunla sizi suladık. Yoksa siz onu biriktiremezdiniz
وَإِنَّا لَنَحْنُ نُحْيِي وَنُمِيتُ وَنَحْنُ الْوَارِثُونَ (23)
Dogrusu Biz, hem diriltiriz, hem de oldururuz. Hepsine varis de Biziz
وَلَقَدْ عَلِمْنَا الْمُسْتَقْدِمِينَ مِنكُمْ وَلَقَدْ عَلِمْنَا الْمُسْتَأْخِرِينَ (24)
Andolsun ki; sizden one gecenleri de Biz biliriz, geride kalanları da Biz biliriz
وَإِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَحْشُرُهُمْ ۚ إِنَّهُ حَكِيمٌ عَلِيمٌ (25)
Suphe yok ki Rabbın, onları toplayacaktır. Gercekten O, Hakim´dir, Alim´dir
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ مِن صَلْصَالٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ (26)
Andolsun ki Biz; insanı, kuru bir camurdan, sekillenmis bir balcıktan yarattık
وَالْجَانَّ خَلَقْنَاهُ مِن قَبْلُ مِن نَّارِ السَّمُومِ (27)
Daha once de cinnleri alevli atesten yarattık
وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلَائِكَةِ إِنِّي خَالِقٌ بَشَرًا مِّن صَلْصَالٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ (28)
Hani Rabbın meleklere demisti ki: Kuru bir camurdan, sekillenmis bir balcıktan bir insan yaratacagım
فَإِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِن رُّوحِي فَقَعُوا لَهُ سَاجِدِينَ (29)
Onu yapıp ruhumdan ufledigimde; siz derhal onun icin secdeye kapanın
فَسَجَدَ الْمَلَائِكَةُ كُلُّهُمْ أَجْمَعُونَ (30)
Bunun uzerine meleklerin hepsi butunuyle secde etti
إِلَّا إِبْلِيسَ أَبَىٰ أَن يَكُونَ مَعَ السَّاجِدِينَ (31)
Ancak Iblis secde edenlerle beraber olmaktan cekinerek dayattı
قَالَ يَا إِبْلِيسُ مَا لَكَ أَلَّا تَكُونَ مَعَ السَّاجِدِينَ (32)
Buyurdu ki: Ey Iblis, sen neden secde edenlerle beraber degildin
قَالَ لَمْ أَكُن لِّأَسْجُدَ لِبَشَرٍ خَلَقْتَهُ مِن صَلْصَالٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ (33)
Ben, dedi: Kuru bir camurdan, sekillenmis bir balcıktan yarattıgın insana secde etmem
قَالَ فَاخْرُجْ مِنْهَا فَإِنَّكَ رَجِيمٌ (34)
Buyurdu ki: Oyleyse cık oradan. Sen, artık kovulmus birisin
وَإِنَّ عَلَيْكَ اللَّعْنَةَ إِلَىٰ يَوْمِ الدِّينِ (35)
Muhakkak ki ceza gunune kadar la´net sanadır
قَالَ رَبِّ فَأَنظِرْنِي إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ (36)
Dedi ki: Rabbım; beni hic olmazsa tekrar dirilecekleri gune kadar ertele
قَالَ فَإِنَّكَ مِنَ الْمُنظَرِينَ (37)
Buyurdu ki: Suphesiz sen ertelenenlerdensin
إِلَىٰ يَوْمِ الْوَقْتِ الْمَعْلُومِ (38)
Bilinen gun gelene kadar
قَالَ رَبِّ بِمَا أَغْوَيْتَنِي لَأُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِي الْأَرْضِ وَلَأُغْوِيَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ (39)
Dedi ki: Rabbım; beni azdırdıgın icin, andolsun ki; ben de onlara yeryuzundeki fenalıkları guzel gosterecegim ve onların hepsini azdıracagım
إِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَصِينَ (40)
Ancak iclerinden ihlas verilen kulların mustesna
قَالَ هَٰذَا صِرَاطٌ عَلَيَّ مُسْتَقِيمٌ (41)
Buyurdu ki: Iste, Benim taahhud ettigim dosdogru yol budur
إِنَّ عِبَادِي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ إِلَّا مَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْغَاوِينَ (42)
Muhakkak ki kullarımın uzerinde senin bir nufuzun olmaz. Ancak sana uyan sapıklar mustesna
وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمَوْعِدُهُمْ أَجْمَعِينَ (43)
Suphesiz onların hepsine vaadolunan yer, cehennemdir
لَهَا سَبْعَةُ أَبْوَابٍ لِّكُلِّ بَابٍ مِّنْهُمْ جُزْءٌ مَّقْسُومٌ (44)
Onun yedi kapısı vardır. Ve her kapıdan onların girecekleri bir kısım vardır
إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ (45)
Muttakiler ise; muhakkak ki cennetler ve pınarlar icindedirler
ادْخُلُوهَا بِسَلَامٍ آمِنِينَ (46)
Selametle ve guven icinde girin oraya
وَنَزَعْنَا مَا فِي صُدُورِهِم مِّنْ غِلٍّ إِخْوَانًا عَلَىٰ سُرُرٍ مُّتَقَابِلِينَ (47)
Biz, onların gonullerindeki kini sokup attık. Artık onlar kardes olarak sedirler uzerinde karsılıklı otururlar
لَا يَمَسُّهُمْ فِيهَا نَصَبٌ وَمَا هُم مِّنْهَا بِمُخْرَجِينَ (48)
Onlara orada hic bir yorgunluk ve zahmet degmez. Oradan cıkarılacak da degillerdir
۞ نَبِّئْ عِبَادِي أَنِّي أَنَا الْغَفُورُ الرَّحِيمُ (49)
Kullarıma bildir ki: Muhakkak Benim Ben, Gafur, Rahim olan
وَأَنَّ عَذَابِي هُوَ الْعَذَابُ الْأَلِيمُ (50)
Ve muhakkak ki azabım da elem verici bir azabtır
وَنَبِّئْهُمْ عَن ضَيْفِ إِبْرَاهِيمَ (51)
Hem onlara Ibrahim´in konuklarından haber ver
إِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَامًا قَالَ إِنَّا مِنكُمْ وَجِلُونَ (52)
Onun yanına girip: Selam demislerdi. O da: Dogrusu biz, sizden endise ediyoruz, demisti
قَالُوا لَا تَوْجَلْ إِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَامٍ عَلِيمٍ (53)
Demislerdi ki: Korkma, biz sana bilgin bir oglun olacagını mujdelemeye geldik
قَالَ أَبَشَّرْتُمُونِي عَلَىٰ أَن مَّسَّنِيَ الْكِبَرُ فَبِمَ تُبَشِّرُونَ (54)
Ben, kocamısken mi bana mujde veriyorsunuz? O halde neye dayanarak mujdeliyorsunuz? dedi
قَالُوا بَشَّرْنَاكَ بِالْحَقِّ فَلَا تَكُن مِّنَ الْقَانِطِينَ (55)
Dediler ki: Seni gercekten mujdeliyoruz, oyleyse umidini kesenlerden olma
قَالَ وَمَن يَقْنَطُ مِن رَّحْمَةِ رَبِّهِ إِلَّا الضَّالُّونَ (56)
Dedi ki: Sapıklardan baska Rabbının rahmetinden kim umidini keser
قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ (57)
Ey elciler; gercek isiniz nedir? dedi
قَالُوا إِنَّا أُرْسِلْنَا إِلَىٰ قَوْمٍ مُّجْرِمِينَ (58)
Dediler ki: Biz, gunahkar bir kavme gonderildik
إِلَّا آلَ لُوطٍ إِنَّا لَمُنَجُّوهُمْ أَجْمَعِينَ (59)
Su kadar var ki Lut ailesi bunların dısındadır. Biz, onların hepsini behemehal kurtaracagız
إِلَّا امْرَأَتَهُ قَدَّرْنَا ۙ إِنَّهَا لَمِنَ الْغَابِرِينَ (60)
Karısı mustesna. Karısının geride kalanlar arasında bulunmasını takdir ettik
فَلَمَّا جَاءَ آلَ لُوطٍ الْمُرْسَلُونَ (61)
Elciler Lut ailesine varınca
قَالَ إِنَّكُمْ قَوْمٌ مُّنكَرُونَ (62)
Lut: Dogrusu siz, tanınmamıs kimselersiniz, dedi
قَالُوا بَلْ جِئْنَاكَ بِمَا كَانُوا فِيهِ يَمْتَرُونَ (63)
Onlar da: Biz, sana sadece onların suphe edip durdukları azabı getirdik
وَأَتَيْنَاكَ بِالْحَقِّ وَإِنَّا لَصَادِقُونَ (64)
Gercekle geldik sana. Biz, suphesiz dogru soyleyenleriz, dediler
فَأَسْرِ بِأَهْلِكَ بِقِطْعٍ مِّنَ اللَّيْلِ وَاتَّبِعْ أَدْبَارَهُمْ وَلَا يَلْتَفِتْ مِنكُمْ أَحَدٌ وَامْضُوا حَيْثُ تُؤْمَرُونَ (65)
O halde geceleyin bir ara aileni yola cıkar, sen de arkalarından git. Hic biriniz arkaya bakmasın ve emrolundugunuz yere dogru yuruyun, demislerdi
وَقَضَيْنَا إِلَيْهِ ذَٰلِكَ الْأَمْرَ أَنَّ دَابِرَ هَٰؤُلَاءِ مَقْطُوعٌ مُّصْبِحِينَ (66)
Boylece ona bunların sonlarının kesilmis olarak sabahlayacaklarını bildirdik
وَجَاءَ أَهْلُ الْمَدِينَةِ يَسْتَبْشِرُونَ (67)
Sehir halkı sevinerek geldiler
قَالَ إِنَّ هَٰؤُلَاءِ ضَيْفِي فَلَا تَفْضَحُونِ (68)
Dedi ki: Bunlar benim konuklarımdır, onlara karsı beni mahcub etmeyin
وَاتَّقُوا اللَّهَ وَلَا تُخْزُونِ (69)
Allah´tan korkun da beni rezil etmeyin
قَالُوا أَوَلَمْ نَنْهَكَ عَنِ الْعَالَمِينَ (70)
Dediler ki: Biz seni alemlerden men´etmemis miydik
قَالَ هَٰؤُلَاءِ بَنَاتِي إِن كُنتُمْ فَاعِلِينَ (71)
Dedi ki: Yapacaksanız iste bunlar, benim kızlarım
لَعَمْرُكَ إِنَّهُمْ لَفِي سَكْرَتِهِمْ يَعْمَهُونَ (72)
Senin omrune andolsun ki, onlar sarhoslukları icinde muhakkak serseri bir halde idiler
فَأَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُشْرِقِينَ (73)
Tan yeri agarırken cıglık onları yakalayıverdi
فَجَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِّن سِجِّيلٍ (74)
Ulkelerinin ustunu altına getirdi. Uzerlerine sert tas yagdırdık
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِّلْمُتَوَسِّمِينَ (75)
Bunda gorebilenler icin ayetler vardır
وَإِنَّهَا لَبِسَبِيلٍ مُّقِيمٍ (76)
O yerler, islek yollar uzerinde hala durmaktadır
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِّلْمُؤْمِنِينَ (77)
Muhakkak ki bunda, inananlar icin ayetler vardır
وَإِن كَانَ أَصْحَابُ الْأَيْكَةِ لَظَالِمِينَ (78)
Ormanlık yerde oturanlar da gercekten zalim kimselerdi
فَانتَقَمْنَا مِنْهُمْ وَإِنَّهُمَا لَبِإِمَامٍ مُّبِينٍ (79)
Bunun icin onlardan oc aldık. Her ikisi de hala islek bir yol uzerindedir
وَلَقَدْ كَذَّبَ أَصْحَابُ الْحِجْرِ الْمُرْسَلِينَ (80)
Andolsun ki Hicr ahalisi de peygamberlerini yalanlamıslardı
وَآتَيْنَاهُمْ آيَاتِنَا فَكَانُوا عَنْهَا مُعْرِضِينَ (81)
Onlara ayetlerimizi verdigimiz halde yuz cevirmislerdi
وَكَانُوا يَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا آمِنِينَ (82)
Onlar, daglardan emin evler yontup oyarlardı
فَأَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُصْبِحِينَ (83)
Sabaha karsı cıglık onları da yakalayıverdi
فَمَا أَغْنَىٰ عَنْهُم مَّا كَانُوا يَكْسِبُونَ (84)
Binaenaleyh yaptıkları da kendilerine bir fayda saglamadı
وَمَا خَلَقْنَا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا إِلَّا بِالْحَقِّ ۗ وَإِنَّ السَّاعَةَ لَآتِيَةٌ ۖ فَاصْفَحِ الصَّفْحَ الْجَمِيلَ (85)
Gokleri, yeri ve aralarındakini ancak hak ile yarattık. Kıyamet gunu, muhakkak gelecektir. O halde sen yumusak ve iyi davran
إِنَّ رَبَّكَ هُوَ الْخَلَّاقُ الْعَلِيمُ (86)
Muhakkak ki senin Rabbın, yaratan ve bilendir
وَلَقَدْ آتَيْنَاكَ سَبْعًا مِّنَ الْمَثَانِي وَالْقُرْآنَ الْعَظِيمَ (87)
Dogrusu sana; Biz, tekrarlanan yediyi ve su Kur´an´ı verdik
لَا تَمُدَّنَّ عَيْنَيْكَ إِلَىٰ مَا مَتَّعْنَا بِهِ أَزْوَاجًا مِّنْهُمْ وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِلْمُؤْمِنِينَ (88)
Sakın onlardan bazı sınıflara verdigimiz gecimlige gozlerini dikme ve onlara uzulme. Inananlara kanat ger
وَقُلْ إِنِّي أَنَا النَّذِيرُ الْمُبِينُ (89)
De ki: Ben apacık bir uyarıcıyım
كَمَا أَنزَلْنَا عَلَى الْمُقْتَسِمِينَ (90)
Tıpkı o bolusenlere indirdigimiz gibi
الَّذِينَ جَعَلُوا الْقُرْآنَ عِضِينَ (91)
Onlar ki; Kur´an´ı parcalara ayırmıslardı
فَوَرَبِّكَ لَنَسْأَلَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ (92)
Rabbına andolsun ki; onların hepsine birden mutlaka soracagız
عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ (93)
Yapmakta oldukları seyleri
فَاصْدَعْ بِمَا تُؤْمَرُ وَأَعْرِضْ عَنِ الْمُشْرِكِينَ (94)
Sen; emrolundugun seyi acıkca soyle ve musriklere aldırıs etme
إِنَّا كَفَيْنَاكَ الْمُسْتَهْزِئِينَ (95)
O alaycılara karsı muhakkak ki Biz, sana yeteriz
الَّذِينَ يَجْعَلُونَ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ ۚ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ (96)
Onlar ki; Allah´la beraber baska bir tanrı edinirler. Onlar yakında bileceklerdir
وَلَقَدْ نَعْلَمُ أَنَّكَ يَضِيقُ صَدْرُكَ بِمَا يَقُولُونَ (97)
Andolsun; onların soylediginden dolayı kalbinin sıkıldıgını biliyoruz
فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَكُن مِّنَ السَّاجِدِينَ (98)
Sen, hemen Rabbını hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol
وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّىٰ يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ (99)
Ve sana yakin gelinceye kadar Rabbına ibadet et
❮ Previous Next ❯

Surahs from Quran :

1- Fatiha2- Baqarah
3- Al Imran4- Nisa
5- Maidah6- Anam
7- Araf8- Anfal
9- Tawbah10- Yunus
11- Hud12- Yusuf
13- Raad14- Ibrahim
15- Hijr16- Nahl
17- Al Isra18- Kahf
19- Maryam20- TaHa
21- Anbiya22- Hajj
23- Muminun24- An Nur
25- Furqan26- Shuara
27- Naml28- Qasas
29- Ankabut30- Rum
31- Luqman32- Sajdah
33- Ahzab34- Saba
35- Fatir36- Yasin
37- Assaaffat38- Sad
39- Zumar40- Ghafir
41- Fussilat42- shura
43- Zukhruf44- Ad Dukhaan
45- Jathiyah46- Ahqaf
47- Muhammad48- Al Fath
49- Hujurat50- Qaf
51- zariyat52- Tur
53- Najm54- Al Qamar
55- Rahman56- Waqiah
57- Hadid58- Mujadilah
59- Al Hashr60- Mumtahina
61- Saff62- Jumuah
63- Munafiqun64- Taghabun
65- Talaq66- Tahrim
67- Mulk68- Qalam
69- Al-Haqqah70- Maarij
71- Nuh72- Jinn
73- Muzammil74- Muddathir
75- Qiyamah76- Insan
77- Mursalat78- An Naba
79- Naziat80- Abasa
81- Takwir82- Infitar
83- Mutaffifin84- Inshiqaq
85- Buruj86- Tariq
87- Al Ala88- Ghashiya
89- Fajr90- Al Balad
91- Shams92- Lail
93- Duha94- Sharh
95- Tin96- Al Alaq
97- Qadr98- Bayyinah
99- Zalzalah100- Adiyat
101- Qariah102- Takathur
103- Al Asr104- Humazah
105- Al Fil106- Quraysh
107- Maun108- Kawthar
109- Kafirun110- Nasr
111- Masad112- Ikhlas
113- Falaq114- An Nas