يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَوْفُوا بِالْعُقُودِ ۚ أُحِلَّتْ لَكُم بَهِيمَةُ الْأَنْعَامِ إِلَّا مَا يُتْلَىٰ عَلَيْكُمْ غَيْرَ مُحِلِّي الصَّيْدِ وَأَنتُمْ حُرُمٌ ۗ إِنَّ اللَّهَ يَحْكُمُ مَا يُرِيدُ (1) Ey iman edenler! Sozlesmeleri yerine getirin. Ihramlı iken avlanmayı helal saymamanız sartıyla, cesitli hayvanlar size helal kılındı. Ancak haram oldukları size okunacak olanlar mustesna. Suphesiz Allah diledigi hukmu verir |
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُحِلُّوا شَعَائِرَ اللَّهِ وَلَا الشَّهْرَ الْحَرَامَ وَلَا الْهَدْيَ وَلَا الْقَلَائِدَ وَلَا آمِّينَ الْبَيْتَ الْحَرَامَ يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِّن رَّبِّهِمْ وَرِضْوَانًا ۚ وَإِذَا حَلَلْتُمْ فَاصْطَادُوا ۚ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآنُ قَوْمٍ أَن صَدُّوكُمْ عَنِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ أَن تَعْتَدُوا ۘ وَتَعَاوَنُوا عَلَى الْبِرِّ وَالتَّقْوَىٰ ۖ وَلَا تَعَاوَنُوا عَلَى الْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ ۚ وَاتَّقُوا اللَّهَ ۖ إِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ (2) Ey iman edenler! Allah'ın alametlerine, haram aya, kurbanlık hediyelere, gerdanlıklarına ve Rablerinden lutuf ve rıza bekleyerek Kabe'ye yonelenlere sakın saygısızlık etmeyin. Ihramdan cıktıgınız zaman avlanabilirsiniz. Sizi Mescidi Haram'dan cevirdiklerinden dolayı bir topluma karsı olan kininiz, sizi saldırıya sevk etmesin. Iyilik ve takva uzerinde yardımlasın, gunah ve dusmanlık uzerinde yardımlasmayın. Allah'tan korkun. Cunku Allah'ın azabı cetindir |
حُرِّمَتْ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةُ وَالدَّمُ وَلَحْمُ الْخِنزِيرِ وَمَا أُهِلَّ لِغَيْرِ اللَّهِ بِهِ وَالْمُنْخَنِقَةُ وَالْمَوْقُوذَةُ وَالْمُتَرَدِّيَةُ وَالنَّطِيحَةُ وَمَا أَكَلَ السَّبُعُ إِلَّا مَا ذَكَّيْتُمْ وَمَا ذُبِحَ عَلَى النُّصُبِ وَأَن تَسْتَقْسِمُوا بِالْأَزْلَامِ ۚ ذَٰلِكُمْ فِسْقٌ ۗ الْيَوْمَ يَئِسَ الَّذِينَ كَفَرُوا مِن دِينِكُمْ فَلَا تَخْشَوْهُمْ وَاخْشَوْنِ ۚ الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمُ الْإِسْلَامَ دِينًا ۚ فَمَنِ اضْطُرَّ فِي مَخْمَصَةٍ غَيْرَ مُتَجَانِفٍ لِّإِثْمٍ ۙ فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ (3) Les, kan, domuz eti, Allah'tan baskasının adı anılarak kesilen; bogulmus, vurulmus, yukardan dusmus, boynuzlanmıs, canavar yırtmıs olup da canlı iken kesmedikleriniz; dikili taslar (putlar) uzerine bogazlanan hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet (sans) aramanız size haram kılındı. Bunların hepsi dogru yoldan cıkmaktır. Bugun kafirler, dininize karsı umitsizlige dusmuslerdir. Onlardan korkmayın, benden korkun. Bugun dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım. Size din olarak Islamı begendim. Kim aclıktan daralır, gunaha istekle yonelmeden bunlardan yemek zorunda kalırsa, ona gunah yoktur. Cunku Allah bagıslayan, merhamet edendir |
يَسْأَلُونَكَ مَاذَا أُحِلَّ لَهُمْ ۖ قُلْ أُحِلَّ لَكُمُ الطَّيِّبَاتُ ۙ وَمَا عَلَّمْتُم مِّنَ الْجَوَارِحِ مُكَلِّبِينَ تُعَلِّمُونَهُنَّ مِمَّا عَلَّمَكُمُ اللَّهُ ۖ فَكُلُوا مِمَّا أَمْسَكْنَ عَلَيْكُمْ وَاذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ عَلَيْهِ ۖ وَاتَّقُوا اللَّهَ ۚ إِنَّ اللَّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ (4) Sana, kendilerine neyin helal kılındıgını soruyorlar. De ki: "Size iyi ve temiz seyler helal kılındı." Allah'ın size ogrettiginden ogreterek yetistirdiginiz avcı hayvanların sizin icin tuttuklarını yiyin ve uzerine Allah'ın adını anın (besmele cekin), Allah'tan korkun. Muhakkak Allah, hesabı cabuk gorendir |
الْيَوْمَ أُحِلَّ لَكُمُ الطَّيِّبَاتُ ۖ وَطَعَامُ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ حِلٌّ لَّكُمْ وَطَعَامُكُمْ حِلٌّ لَّهُمْ ۖ وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ الْمُؤْمِنَاتِ وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ مِن قَبْلِكُمْ إِذَا آتَيْتُمُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ مُحْصِنِينَ غَيْرَ مُسَافِحِينَ وَلَا مُتَّخِذِي أَخْدَانٍ ۗ وَمَن يَكْفُرْ بِالْإِيمَانِ فَقَدْ حَبِطَ عَمَلُهُ وَهُوَ فِي الْآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ (5) Bugun size iyi ve temiz seyler helal kılındı. Kendilerine kitap verilenlerin yiyecekleri size helal oldugu gibi, sizin yiyeceginiz de onlara helaldir. Ve muminlerden iffetli hur kadınlar ve sizden once kendilerine kitap verilenlerden namuslu hur kadınlar, zina etmeksizin, gizli dost tutmaksızın, namuslu bir sekilde mehirlerini odediginiz takdirde, size helaldir. Her kim imanı inkar ederse, ameli bosa gitmis olur ve o, ahirette zarara ugrayanlardandır |
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا قُمْتُمْ إِلَى الصَّلَاةِ فَاغْسِلُوا وُجُوهَكُمْ وَأَيْدِيَكُمْ إِلَى الْمَرَافِقِ وَامْسَحُوا بِرُءُوسِكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ إِلَى الْكَعْبَيْنِ ۚ وَإِن كُنتُمْ جُنُبًا فَاطَّهَّرُوا ۚ وَإِن كُنتُم مَّرْضَىٰ أَوْ عَلَىٰ سَفَرٍ أَوْ جَاءَ أَحَدٌ مِّنكُم مِّنَ الْغَائِطِ أَوْ لَامَسْتُمُ النِّسَاءَ فَلَمْ تَجِدُوا مَاءً فَتَيَمَّمُوا صَعِيدًا طَيِّبًا فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ وَأَيْدِيكُم مِّنْهُ ۚ مَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُم مِّنْ حَرَجٍ وَلَٰكِن يُرِيدُ لِيُطَهِّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ (6) Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktıgınız zaman, yuzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın. Baslarınızı meshedin, iki topuga kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eger cunup iseniz temizlenin. Hasta iseniz, yahut yolculukta iseniz, yahut biriniz abdest bozmaktan gelmisse yahut kadınlara dokunmussanız, su da bulamamıssanız, temiz bir topraga teyemmum edin. Bunun icin de yuzlerinizi ve ellerinizi o toprakla meshedin. Allah size bir gucluk cıkarmak istemiyor, fakat sizi temizlemek ve sukredesiniz diye de uzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor |
وَاذْكُرُوا نِعْمَةَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَمِيثَاقَهُ الَّذِي وَاثَقَكُم بِهِ إِذْ قُلْتُمْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا ۖ وَاتَّقُوا اللَّهَ ۚ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ (7) Allah'ın, uzerinizdeki nimetini ve "Isittik, itaat ettik" dediginizde sizden aldıgı ve kendisiyle sizi bagladıgı ahdini hatırlayın. Allah'tan korkun, cunku Allah goguslerin ozunu cok iyi bilir |
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُونُوا قَوَّامِينَ لِلَّهِ شُهَدَاءَ بِالْقِسْطِ ۖ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآنُ قَوْمٍ عَلَىٰ أَلَّا تَعْدِلُوا ۚ اعْدِلُوا هُوَ أَقْرَبُ لِلتَّقْوَىٰ ۖ وَاتَّقُوا اللَّهَ ۚ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ (8) Ey iman edenler, Allah icin hakkı ayakta tutanlar ve adaletle sahitlik yapanlar olunuz. Bir kavme olan kininiz, sizi adaletsizlige sevketmesin. Adaletli olun, cunku o, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkun. Suphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır |
وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ ۙ لَهُم مَّغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ عَظِيمٌ (9) Allah, iman edenlere ve salih amel isleyenlere soyle vaad etmistir: Onlar icin magfiret ve buyuk bir mukafat vardır |
وَالَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْجَحِيمِ (10) Inkar eden ve ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, iste onlar, cehennemliktirler |
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ هَمَّ قَوْمٌ أَن يَبْسُطُوا إِلَيْكُمْ أَيْدِيَهُمْ فَكَفَّ أَيْدِيَهُمْ عَنكُمْ ۖ وَاتَّقُوا اللَّهَ ۚ وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ (11) Ey iman edenler! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani bir topluluk size el uzatmaya (tecavuze) yeltenmisti de, O (Allah) onların ellerini sizden cekmisti. Allah'tan korkun. Muminler yalnız Allah'a dayansınlar |
۞ وَلَقَدْ أَخَذَ اللَّهُ مِيثَاقَ بَنِي إِسْرَائِيلَ وَبَعَثْنَا مِنْهُمُ اثْنَيْ عَشَرَ نَقِيبًا ۖ وَقَالَ اللَّهُ إِنِّي مَعَكُمْ ۖ لَئِنْ أَقَمْتُمُ الصَّلَاةَ وَآتَيْتُمُ الزَّكَاةَ وَآمَنتُم بِرُسُلِي وَعَزَّرْتُمُوهُمْ وَأَقْرَضْتُمُ اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا لَّأُكَفِّرَنَّ عَنكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَلَأُدْخِلَنَّكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ۚ فَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَٰلِكَ مِنكُمْ فَقَدْ ضَلَّ سَوَاءَ السَّبِيلِ (12) Allah, Israilogularından soz almıstı. Iclerinden on iki mufettis gondermistik... Allah soyle demisti: " Ben, muhakkak sizinle beraberim. Namazı dosdogru kıldıgınız, zekatı verdiginiz, peygamberlerime iman ettiginiz ve onlara yardımda bulundugunuz, (mallarınızı) Allah yolunda guzelce sarfettiginiz takdirde, gunahlarınızı mutlaka orter ve sizi altından ırmaklar akan cennetlere korum. Fakat sizden her kim de, bundan sonra kufrederse, dosdogru yoldan sapmıs olur |
فَبِمَا نَقْضِهِم مِّيثَاقَهُمْ لَعَنَّاهُمْ وَجَعَلْنَا قُلُوبَهُمْ قَاسِيَةً ۖ يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَن مَّوَاضِعِهِ ۙ وَنَسُوا حَظًّا مِّمَّا ذُكِّرُوا بِهِ ۚ وَلَا تَزَالُ تَطَّلِعُ عَلَىٰ خَائِنَةٍ مِّنْهُمْ إِلَّا قَلِيلًا مِّنْهُمْ ۖ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاصْفَحْ ۚ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ (13) Sozlerini bozdukları icin onları lanetledik ve kalblerini katılastırdık. Kelimeleri yerlerinden degistiriyorlar. Uyarıldıkları seyden pay almayı unuttular. Iclerinden pek azı haric, daima onlardan hainlik gorursun. Yine de onları affet, aldırma. Cunku Allah guzel davrananları sever |
وَمِنَ الَّذِينَ قَالُوا إِنَّا نَصَارَىٰ أَخَذْنَا مِيثَاقَهُمْ فَنَسُوا حَظًّا مِّمَّا ذُكِّرُوا بِهِ فَأَغْرَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاءَ إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ ۚ وَسَوْفَ يُنَبِّئُهُمُ اللَّهُ بِمَا كَانُوا يَصْنَعُونَ (14) Biz hıristiyanız" diyenlerden de soz almıstık. Onlar da kendilerine hatırlatılan seylerin cogunu unutmuslardı. Biz de onların arasına, kıyamete kadar surecek kin ve dusmanlık soktuk. Allah, ne yapmıs olduklarını onlaraelbette haber verecektir |
يَا أَهْلَ الْكِتَابِ قَدْ جَاءَكُمْ رَسُولُنَا يُبَيِّنُ لَكُمْ كَثِيرًا مِّمَّا كُنتُمْ تُخْفُونَ مِنَ الْكِتَابِ وَيَعْفُو عَن كَثِيرٍ ۚ قَدْ جَاءَكُم مِّنَ اللَّهِ نُورٌ وَكِتَابٌ مُّبِينٌ (15) Ey kitap ehli! Kitaptan gizlemis oldugunuz seylerin cogunu acıklayan, cogundan da vazgecen peygamberimiz size geldi. Ayrıca size, Allah'tan bir nur ve apacık bir kitap da gelmistir |
يَهْدِي بِهِ اللَّهُ مَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَهُ سُبُلَ السَّلَامِ وَيُخْرِجُهُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ بِإِذْنِهِ وَيَهْدِيهِمْ إِلَىٰ صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ (16) Allah o kitabla rızasına uygun hareket edenleri selamet yollarına iletir. Onları izniyle karanlıklardan aydınlıga cıkarır ve onları dosdogru yola sevk eder |
لَّقَدْ كَفَرَ الَّذِينَ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ هُوَ الْمَسِيحُ ابْنُ مَرْيَمَ ۚ قُلْ فَمَن يَمْلِكُ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا إِنْ أَرَادَ أَن يُهْلِكَ الْمَسِيحَ ابْنَ مَرْيَمَ وَأُمَّهُ وَمَن فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا ۗ وَلِلَّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا ۚ يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ ۚ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ (17) Muhakkak ki, "Allah, ancak Meryemoglu Isa Mesih'tir" diyenler kafir olmuslardır. (Onlara) de ki: " Allah, Meryemoglu Isa Mesih'i, anasını ve butun yeryuzundekileri helak etmek istese O'na kim engel olabilir? " Goklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin mulkiyeti sadece Allah'a aittir. O, diledigini yaratır. Allah, her seye kadirdir |
وَقَالَتِ الْيَهُودُ وَالنَّصَارَىٰ نَحْنُ أَبْنَاءُ اللَّهِ وَأَحِبَّاؤُهُ ۚ قُلْ فَلِمَ يُعَذِّبُكُم بِذُنُوبِكُم ۖ بَلْ أَنتُم بَشَرٌ مِّمَّنْ خَلَقَ ۚ يَغْفِرُ لِمَن يَشَاءُ وَيُعَذِّبُ مَن يَشَاءُ ۚ وَلِلَّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا ۖ وَإِلَيْهِ الْمَصِيرُ (18) Yahudiler ve hıristiyanlar, "Biz Allah'ın ogulları ve sevgilileriyiz" dediler. De ki: " O halde nicin gunahlarınızdan oturu (Allah ) size azab ediyor?" Hayır, siz de O'nun yaratıklarından birer insansınız. O diledigini bagıslar, diledigine azab eder. Goklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her seyin mulku Allah'ındır. Nihayet donus de O'nadır |
يَا أَهْلَ الْكِتَابِ قَدْ جَاءَكُمْ رَسُولُنَا يُبَيِّنُ لَكُمْ عَلَىٰ فَتْرَةٍ مِّنَ الرُّسُلِ أَن تَقُولُوا مَا جَاءَنَا مِن بَشِيرٍ وَلَا نَذِيرٍ ۖ فَقَدْ جَاءَكُم بَشِيرٌ وَنَذِيرٌ ۗ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ (19) Ey kitap ehli! Peygamberlerin arasının kesildigi bir sırada size Resulumuz geldi, gercekleri acıklıyor ki, (yarın kıyamet gununde): "Bize bir mujdeleyici ve uyarıcı gelmedi" demeyiniz. Iste mujdeleyici ve uyarıcı geldi. Allah, her seye kadirdir |
وَإِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِقَوْمِهِ يَا قَوْمِ اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ جَعَلَ فِيكُمْ أَنبِيَاءَ وَجَعَلَكُم مُّلُوكًا وَآتَاكُم مَّا لَمْ يُؤْتِ أَحَدًا مِّنَ الْعَالَمِينَ (20) Musa kavmine soyle demisti: "Ey kavmim! Allah'ın uzerinizdeki nimetini hatırlayın. O, icinizden peygamberler cıkardı. Sizi hukumdarlar yaptı. Ve alemlerde hicbir kimseye vermedigini size verdi |
يَا قَوْمِ ادْخُلُوا الْأَرْضَ الْمُقَدَّسَةَ الَّتِي كَتَبَ اللَّهُ لَكُمْ وَلَا تَرْتَدُّوا عَلَىٰ أَدْبَارِكُمْ فَتَنقَلِبُوا خَاسِرِينَ (21) Ey kavmim, Allah'ın size yazdıgı kutsal topraga girin, geriye donmeyin, yoksa kayba ugrarsınız |
قَالُوا يَا مُوسَىٰ إِنَّ فِيهَا قَوْمًا جَبَّارِينَ وَإِنَّا لَن نَّدْخُلَهَا حَتَّىٰ يَخْرُجُوا مِنْهَا فَإِن يَخْرُجُوا مِنْهَا فَإِنَّا دَاخِلُونَ (22) Onlar da: "Ey Musa! Orada zorba bir kavim var. Onlar oradan cıkmadıkca biz oraya asla giremeyiz. Eger oradan cıkarlarsa, suphesiz biz de gireriz" dediler |
قَالَ رَجُلَانِ مِنَ الَّذِينَ يَخَافُونَ أَنْعَمَ اللَّهُ عَلَيْهِمَا ادْخُلُوا عَلَيْهِمُ الْبَابَ فَإِذَا دَخَلْتُمُوهُ فَإِنَّكُمْ غَالِبُونَ ۚ وَعَلَى اللَّهِ فَتَوَكَّلُوا إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ (23) Allah'tan korkan ve Allah'ın kendilerine nimet verdigi iki adam soyle dedi: "Onların uzerlerine kapıdan girin. Oradan girerseniz muhakkak galip gelirsiniz. Eger layıkıyla inanıyorsanız yalnız Allah'a dayanın |
قَالُوا يَا مُوسَىٰ إِنَّا لَن نَّدْخُلَهَا أَبَدًا مَّا دَامُوا فِيهَا ۖ فَاذْهَبْ أَنتَ وَرَبُّكَ فَقَاتِلَا إِنَّا هَاهُنَا قَاعِدُونَ (24) Kavmi Musa'ya: "Ey Musa! Onlar orada oldugu surece biz oraya asla girmeyiz. Sen ve Rabb'in gidin savasın. Biz burada oturacagız" dediler |
قَالَ رَبِّ إِنِّي لَا أَمْلِكُ إِلَّا نَفْسِي وَأَخِي ۖ فَافْرُقْ بَيْنَنَا وَبَيْنَ الْقَوْمِ الْفَاسِقِينَ (25) Musa: "Ey Rabbim! Ben, kendimle kardesimden baskasına soz geciremiyorum, artık bizimle bu fasık kavmin arasını ayır" dedi |
قَالَ فَإِنَّهَا مُحَرَّمَةٌ عَلَيْهِمْ ۛ أَرْبَعِينَ سَنَةً ۛ يَتِيهُونَ فِي الْأَرْضِ ۚ فَلَا تَأْسَ عَلَى الْقَوْمِ الْفَاسِقِينَ (26) Allah Musa'ya soyle dedi: "Kırk sene o mukaddes yer onlara haram kılınmıstır. Yeryuzunde saskın saskın dolasacaklar. O fasık kavim icin uzulme |
۞ وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ ابْنَيْ آدَمَ بِالْحَقِّ إِذْ قَرَّبَا قُرْبَانًا فَتُقُبِّلَ مِنْ أَحَدِهِمَا وَلَمْ يُتَقَبَّلْ مِنَ الْآخَرِ قَالَ لَأَقْتُلَنَّكَ ۖ قَالَ إِنَّمَا يَتَقَبَّلُ اللَّهُ مِنَ الْمُتَّقِينَ (27) Onlara Adem'in iki ogluyla ilgili haberi hakkıyle oku. Hani her ikisi birer kurban sunmuslardı, birinden kabul edilmis, digerinden kabul edilmemisti. (Kurbanı kabul edilmeyen, otekine): " Seni oldurecegim" demisti. Digeri ise soyle demisti: "Allah, yalnız kendisinden korkanlardan kabul eder |
لَئِن بَسَطتَ إِلَيَّ يَدَكَ لِتَقْتُلَنِي مَا أَنَا بِبَاسِطٍ يَدِيَ إِلَيْكَ لِأَقْتُلَكَ ۖ إِنِّي أَخَافُ اللَّهَ رَبَّ الْعَالَمِينَ (28) Allah'a yemin ederim ki, sen beni oldurmek icin bana el uzatsan da, ben seni oldurmek icin sana el uzatacak degilim, ben alemlerin Rabb'i olan Allah'tan korkarım |
إِنِّي أُرِيدُ أَن تَبُوءَ بِإِثْمِي وَإِثْمِكَ فَتَكُونَ مِنْ أَصْحَابِ النَّارِ ۚ وَذَٰلِكَ جَزَاءُ الظَّالِمِينَ (29) Ben isterim ki sen, benim gunahımı da, kendi gunahını da yuklenip ates halkından olasın! Zalimlerin cezası budur |
فَطَوَّعَتْ لَهُ نَفْسُهُ قَتْلَ أَخِيهِ فَقَتَلَهُ فَأَصْبَحَ مِنَ الْخَاسِرِينَ (30) Bunun uzerine kurbanı kabul edilmeyenin nefsi kendisini, kardesini oldurmeye tesvik etti ve onu oldurdu. Boylece zarara ugrayanlardan oldu |
فَبَعَثَ اللَّهُ غُرَابًا يَبْحَثُ فِي الْأَرْضِ لِيُرِيَهُ كَيْفَ يُوَارِي سَوْءَةَ أَخِيهِ ۚ قَالَ يَا وَيْلَتَا أَعَجَزْتُ أَنْ أَكُونَ مِثْلَ هَٰذَا الْغُرَابِ فَأُوَارِيَ سَوْءَةَ أَخِي ۖ فَأَصْبَحَ مِنَ النَّادِمِينَ (31) Derken Allah bir karga gonderdi, ona kardesinin cesedini nasıl gomecegini gostermek icin topragı eseliyordu. "Yazıklar olsun bana, su karga kadar olup da kardesimin cesedini gommekten aciz miyim ben?" dedi ve pisman olanlardan oldu |
مِنْ أَجْلِ ذَٰلِكَ كَتَبْنَا عَلَىٰ بَنِي إِسْرَائِيلَ أَنَّهُ مَن قَتَلَ نَفْسًا بِغَيْرِ نَفْسٍ أَوْ فَسَادٍ فِي الْأَرْضِ فَكَأَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَمِيعًا وَمَنْ أَحْيَاهَا فَكَأَنَّمَا أَحْيَا النَّاسَ جَمِيعًا ۚ وَلَقَدْ جَاءَتْهُمْ رُسُلُنَا بِالْبَيِّنَاتِ ثُمَّ إِنَّ كَثِيرًا مِّنْهُم بَعْدَ ذَٰلِكَ فِي الْأَرْضِ لَمُسْرِفُونَ (32) Bunun icindir ki, Israilogulları'na: "Kim, bir cana kıymayan veya yeryuzunde bozgunculuk cıkarmayan bir nefsi oldururse, butun insanları oldurmus gibi olur. Kim de bir nefsin yasamasına sebep olursa, butun insanları yasatmıs gibi olur" hukmunu yazdık (farz kıldık). Suphesiz ki onlara peygamberlerimiz acık delillerle geldiler. Yine de bundan sonra onların bircogu yeryuzunde asırı gitmektedirler |
إِنَّمَا جَزَاءُ الَّذِينَ يُحَارِبُونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَيَسْعَوْنَ فِي الْأَرْضِ فَسَادًا أَن يُقَتَّلُوا أَوْ يُصَلَّبُوا أَوْ تُقَطَّعَ أَيْدِيهِمْ وَأَرْجُلُهُم مِّنْ خِلَافٍ أَوْ يُنفَوْا مِنَ الْأَرْضِ ۚ ذَٰلِكَ لَهُمْ خِزْيٌ فِي الدُّنْيَا ۖ وَلَهُمْ فِي الْآخِرَةِ عَذَابٌ عَظِيمٌ (33) Allah ve Resulune karsı savasan ve yeryuzunde fesat cıkarmaya calısanların cezası, ancak oldurulmeleri veya asılmaları yahut ayak ve ellerinin caprazlama kesilmesi, ya da yeryuzunde baska bir yere surgun edilmeleridir. Bu, dunyada onlar icin bir zillettir. Ahirette ise onlar icin buyuk bir azab vardır |
إِلَّا الَّذِينَ تَابُوا مِن قَبْلِ أَن تَقْدِرُوا عَلَيْهِمْ ۖ فَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ (34) Ancak kendilerini yakalamanızdan once tevbe edenler baska. Bilin ki Allah, cok bagıslayan ve cok merhamet edendir |
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَابْتَغُوا إِلَيْهِ الْوَسِيلَةَ وَجَاهِدُوا فِي سَبِيلِهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ (35) Ey inananlar, Allah'tan korkun, O'na yaklasmaya yol arayın ve O'nun yolunda cihad edin ki, kurtulusa eresiniz |
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْ أَنَّ لَهُم مَّا فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا وَمِثْلَهُ مَعَهُ لِيَفْتَدُوا بِهِ مِنْ عَذَابِ يَوْمِ الْقِيَامَةِ مَا تُقُبِّلَ مِنْهُمْ ۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ (36) Butun yeryuzundekiler ve bir o kadarı daha inkar edenlerin olsa, bunlar kıyamet gununun azabından kurtulmak icin hepsini fidye olarak verseler yine onlardan kabul edilmez. Onlar icin can yakıcı bir azap vardır |
يُرِيدُونَ أَن يَخْرُجُوا مِنَ النَّارِ وَمَا هُم بِخَارِجِينَ مِنْهَا ۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ مُّقِيمٌ (37) Cehennem atesinden cıkmak isterler. Ama oradan cıkacak degillerdir. Onlar icin devamlı bir azap vardır |
وَالسَّارِقُ وَالسَّارِقَةُ فَاقْطَعُوا أَيْدِيَهُمَا جَزَاءً بِمَا كَسَبَا نَكَالًا مِّنَ اللَّهِ ۗ وَاللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ (38) Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karsılık Allah'dan bir ceza olarak ellerini kesin. Allah daima ustundur, hikmet sahibidir |
فَمَن تَابَ مِن بَعْدِ ظُلْمِهِ وَأَصْلَحَ فَإِنَّ اللَّهَ يَتُوبُ عَلَيْهِ ۗ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ (39) Kim yaptıgı haksızlıktan sonra tevbe eder, halini duzeltirse, suphesiz Allah, onun tevbesini kabul eder. Cunku Allah bagıslayan, merhamet edendir |
أَلَمْ تَعْلَمْ أَنَّ اللَّهَ لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ يُعَذِّبُ مَن يَشَاءُ وَيَغْفِرُ لِمَن يَشَاءُ ۗ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ (40) Goklerin ve yerin mulkunun Allah'a ait oldugunu, diledigine azap edip diledigini de bagısladıgını bilmedin mi? Allah herseye kadirdir |
۞ يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ لَا يَحْزُنكَ الَّذِينَ يُسَارِعُونَ فِي الْكُفْرِ مِنَ الَّذِينَ قَالُوا آمَنَّا بِأَفْوَاهِهِمْ وَلَمْ تُؤْمِن قُلُوبُهُمْ ۛ وَمِنَ الَّذِينَ هَادُوا ۛ سَمَّاعُونَ لِلْكَذِبِ سَمَّاعُونَ لِقَوْمٍ آخَرِينَ لَمْ يَأْتُوكَ ۖ يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ مِن بَعْدِ مَوَاضِعِهِ ۖ يَقُولُونَ إِنْ أُوتِيتُمْ هَٰذَا فَخُذُوهُ وَإِن لَّمْ تُؤْتَوْهُ فَاحْذَرُوا ۚ وَمَن يُرِدِ اللَّهُ فِتْنَتَهُ فَلَن تَمْلِكَ لَهُ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا ۚ أُولَٰئِكَ الَّذِينَ لَمْ يُرِدِ اللَّهُ أَن يُطَهِّرَ قُلُوبَهُمْ ۚ لَهُمْ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ ۖ وَلَهُمْ فِي الْآخِرَةِ عَذَابٌ عَظِيمٌ (41) Ey peygamber, agızlarıyla "inandık" deyip, kalbleriyle inanmamıs olanlardan ve yahudilerden kufurde yarıs edenler seni uzmesin. Onlar yalana kulak verirler, sana gelmeyen diger bir topluluga kulak verirler, kelimeleri yerlerinden degistirirler, "eger size bu verilirse alın, bu verilmezse sakının" derler. Allah birini sasırtmak isterse, sen onun icin Allah'a karsı hicbir sey yapamazsın. Onlar oyle kimselerdir ki, Allah, onların kalblerini temizlemek istememistir. Onlar icin dunyada rezillik var ve yine onlar icin ahirette de buyuk bir azab vardır |
سَمَّاعُونَ لِلْكَذِبِ أَكَّالُونَ لِلسُّحْتِ ۚ فَإِن جَاءُوكَ فَاحْكُم بَيْنَهُمْ أَوْ أَعْرِضْ عَنْهُمْ ۖ وَإِن تُعْرِضْ عَنْهُمْ فَلَن يَضُرُّوكَ شَيْئًا ۖ وَإِنْ حَكَمْتَ فَاحْكُم بَيْنَهُم بِالْقِسْطِ ۚ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطِينَ (42) Onlar, yalana cok kulak verirler ve cok haram yerler. Eger sana gelirlerse, ister aralarında hukmet, ister onlardan yuz cevir. Eger onlardan yuz cevirirsen, sana hicbir zarar veremezler. Eger aralarında hukmedersen adaletle hukmet. Suphesiz Allah, adaletli davrananları sever |
وَكَيْفَ يُحَكِّمُونَكَ وَعِندَهُمُ التَّوْرَاةُ فِيهَا حُكْمُ اللَّهِ ثُمَّ يَتَوَلَّوْنَ مِن بَعْدِ ذَٰلِكَ ۚ وَمَا أُولَٰئِكَ بِالْمُؤْمِنِينَ (43) Icinde Allah'ın hukmu bulunan Tevrat yanlarında dururken seni nasıl hakem yapıyorlar da ondan sonra da donuveriyorlar? Onlar inanıcı degillerdir |
إِنَّا أَنزَلْنَا التَّوْرَاةَ فِيهَا هُدًى وَنُورٌ ۚ يَحْكُمُ بِهَا النَّبِيُّونَ الَّذِينَ أَسْلَمُوا لِلَّذِينَ هَادُوا وَالرَّبَّانِيُّونَ وَالْأَحْبَارُ بِمَا اسْتُحْفِظُوا مِن كِتَابِ اللَّهِ وَكَانُوا عَلَيْهِ شُهَدَاءَ ۚ فَلَا تَخْشَوُا النَّاسَ وَاخْشَوْنِ وَلَا تَشْتَرُوا بِآيَاتِي ثَمَنًا قَلِيلًا ۚ وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ (44) Icinde hidayet ve nur bulunan Tevrat'ı, elbette biz indirdik. Musluman olan peygamberler, yahudiler hakkında hukmederler, kendilerini Tanrıya adamıs zahitler, alimler de, Allah'ın kitabını korumakla gorevlendirildiklerinden (onunla hukum verirler) ve onun Allah'ın kitabı olduguna sahitlik ederlerdi. Insanlardan korkmayın, benden korkun, ayetlerimi az bir paraya satmayın. Kim Allah'ın indirdigiyle hukmetmezse, iste onlar kafirlerin ta kendileridir |
وَكَتَبْنَا عَلَيْهِمْ فِيهَا أَنَّ النَّفْسَ بِالنَّفْسِ وَالْعَيْنَ بِالْعَيْنِ وَالْأَنفَ بِالْأَنفِ وَالْأُذُنَ بِالْأُذُنِ وَالسِّنَّ بِالسِّنِّ وَالْجُرُوحَ قِصَاصٌ ۚ فَمَن تَصَدَّقَ بِهِ فَهُوَ كَفَّارَةٌ لَّهُ ۚ وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ (45) Biz Tevrat'ta onlara, cana can, goze goz, buruna burun, kulaga kulak, dise dis ve yaralara karsılıklı kısas (odesme) yazdık. Bununla beraber kim kısas hakkını bagıslarsa, bu kendi gunahlarına keffaret olur. Ve kim Allah'ın indirdigiyle hukmetmezse, iste onlar zalimlerin ta kendileridir |
وَقَفَّيْنَا عَلَىٰ آثَارِهِم بِعِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ مُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ التَّوْرَاةِ ۖ وَآتَيْنَاهُ الْإِنجِيلَ فِيهِ هُدًى وَنُورٌ وَمُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ التَّوْرَاةِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةً لِّلْمُتَّقِينَ (46) O peygamberlerin ardından, yanlarındaki Tevrat'ı dogrulayıcı olarak Meryemoglu Isa'yı gonderdik ve ona icinde hidayet ve nur olan, kendinden onceki Tevrat'ı tasdik eden ve Allah'dan korkanlar icin bir hidayet rehberi ve bir ogut olan Incil'i verdik |
وَلْيَحْكُمْ أَهْلُ الْإِنجِيلِ بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ فِيهِ ۚ وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ (47) Incil ehli de Allah'ın ona indirdikleriyle hukmetsinler. Kim, Allah'ın indirdigi ile hukmetmezse, iste onlar fasıkların ta kendileridir |
وَأَنزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ الْكِتَابِ وَمُهَيْمِنًا عَلَيْهِ ۖ فَاحْكُم بَيْنَهُم بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ ۖ وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ عَمَّا جَاءَكَ مِنَ الْحَقِّ ۚ لِكُلٍّ جَعَلْنَا مِنكُمْ شِرْعَةً وَمِنْهَاجًا ۚ وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَجَعَلَكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَلَٰكِن لِّيَبْلُوَكُمْ فِي مَا آتَاكُمْ ۖ فَاسْتَبِقُوا الْخَيْرَاتِ ۚ إِلَى اللَّهِ مَرْجِعُكُمْ جَمِيعًا فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ (48) Sana da (ey Muhammed) gecmis kitapları tasdik eden ve onları kollayıp koruyan Kitab (Kur'an)ı hak ile indirdik. Onların aralarında Allah'ın indirdigi ile hukmet. Onların arzu ve heveslerine uyarak, sana gelen haktan sapma. Biz, herbiriniz icin bir seriat ve yol belirledik. Eger Allah dileseydi sizi tek bir ummet yapardı, fakat size verdiklerinde sizi denemek istedi. Oyleyse iyiliklere kosun. Hepinizin donusu Allah'adır. O, ihtilafa dustugunuz seyleri size haber verir |
وَأَنِ احْكُم بَيْنَهُم بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ وَاحْذَرْهُمْ أَن يَفْتِنُوكَ عَن بَعْضِ مَا أَنزَلَ اللَّهُ إِلَيْكَ ۖ فَإِن تَوَلَّوْا فَاعْلَمْ أَنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ أَن يُصِيبَهُم بِبَعْضِ ذُنُوبِهِمْ ۗ وَإِنَّ كَثِيرًا مِّنَ النَّاسِ لَفَاسِقُونَ (49) Aralarında Allah'ın indirdigiyle hukmet. Onların keyiflerine uyma. Allah'ın sana indirdiginin bir kısmından seni saptırmalarından sakın. Eger Allah'ın hukmunden yuzcevirirlerse, bil ki Allah, bir kısım gunahları sebebiyle onları musibete ugratmak istiyor. Muhakkak ki insanların cogu yoldan cıkanlardır |
أَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَ ۚ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللَّهِ حُكْمًا لِّقَوْمٍ يُوقِنُونَ (50) Yoksa cahiliyye hukmunu mu arıyorlar? kesinlikle bilen bir toplum icin Allah'tan daha guzel hukum veren kim olabilir |
۞ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارَىٰ أَوْلِيَاءَ ۘ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ ۚ وَمَن يَتَوَلَّهُم مِّنكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ ۗ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ (51) Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, suphesiz o onlardan olur. Suphesiz Allah, zalim kavmi dogru yola iletmez |
فَتَرَى الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ يُسَارِعُونَ فِيهِمْ يَقُولُونَ نَخْشَىٰ أَن تُصِيبَنَا دَائِرَةٌ ۚ فَعَسَى اللَّهُ أَن يَأْتِيَ بِالْفَتْحِ أَوْ أَمْرٍ مِّنْ عِندِهِ فَيُصْبِحُوا عَلَىٰ مَا أَسَرُّوا فِي أَنفُسِهِمْ نَادِمِينَ (52) Kalblerinde hastalık bulunanların: " Bize bir felaket gelmesinden korkuyoruz" diyerek, onların arasına kosustuklarını gorursun. Umulur ki Allah, bir fetih ihsan eder veya katından bir emir (is) getirir de iclerinde gizlediklerine pisman olurlar |
وَيَقُولُ الَّذِينَ آمَنُوا أَهَٰؤُلَاءِ الَّذِينَ أَقْسَمُوا بِاللَّهِ جَهْدَ أَيْمَانِهِمْ ۙ إِنَّهُمْ لَمَعَكُمْ ۚ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فَأَصْبَحُوا خَاسِرِينَ (53) Iman edenler: "Sizinle beraber olduklarına dair, Allah'a butun gucleriyle yemin edenler bunlar mı?" derler. Onların butun amelleri bosa gitmistir ve kaybedenlerden olmuslardır |
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا مَن يَرْتَدَّ مِنكُمْ عَن دِينِهِ فَسَوْفَ يَأْتِي اللَّهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُ أَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ أَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِرِينَ يُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَلَا يَخَافُونَ لَوْمَةَ لَائِمٍ ۚ ذَٰلِكَ فَضْلُ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَن يَشَاءُ ۚ وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ (54) Ey iman edenler! Sizden kim dininden donerse, bilsin ki Allah yakında oyle bir toplum getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler; muminlere karsı yumusak, kafirlere karsı da onurlu ve siddetlidirler; Allah yolunda mucahede eder, hicbirkınayıcının kınamasından da korkmazlar. Bu, Allah'ın bir lutfudur, onu diledigine verir. Allah, genis ihsan sahibidir, her seyi cok iyi bilendir |
إِنَّمَا وَلِيُّكُمُ اللَّهُ وَرَسُولُهُ وَالَّذِينَ آمَنُوا الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُمْ رَاكِعُونَ (55) Sizin asıl dostunuz Allah'tır, O'nun Resuludur ve namazlarını kılan zekatlarını veren ve ruku eden muminlerdir |
وَمَن يَتَوَلَّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَالَّذِينَ آمَنُوا فَإِنَّ حِزْبَ اللَّهِ هُمُ الْغَالِبُونَ (56) Kim Allah'ı, O'nun Resulunu ve muminleri dost edinirse, (iyi bilsin ki) Allah'ın taraftarları galip geleceklerdir |
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الَّذِينَ اتَّخَذُوا دِينَكُمْ هُزُوًا وَلَعِبًا مِّنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ مِن قَبْلِكُمْ وَالْكُفَّارَ أَوْلِيَاءَ ۚ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ (57) Ey iman edenler! Sizden once kendilerine kitap verilmis olanlardan ve kafirlerden, dininizi alay ve eglence konusu yapanları dost edinmeyin. Eger (gercekten) iman ediyorsanız, Allah'dan geregince korkun |
وَإِذَا نَادَيْتُمْ إِلَى الصَّلَاةِ اتَّخَذُوهَا هُزُوًا وَلَعِبًا ۚ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لَّا يَعْقِلُونَ (58) Namaza cagırdıgınız zaman, onu alay ve eglence konusu yaparlar. Bu onların, akıllarını kullanmayan bir toplum olmalarından dolayıdır |
قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ هَلْ تَنقِمُونَ مِنَّا إِلَّا أَنْ آمَنَّا بِاللَّهِ وَمَا أُنزِلَ إِلَيْنَا وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلُ وَأَنَّ أَكْثَرَكُمْ فَاسِقُونَ (59) De ki: "Ey kitap ehli! Sadece Allah'a, bize indirilene ve bizden once indirilene inandıgımız icin mi bizden hoslanmıyorsunuz? Oysa cogunuz yoldan cıkmıslarsınız |
قُلْ هَلْ أُنَبِّئُكُم بِشَرٍّ مِّن ذَٰلِكَ مَثُوبَةً عِندَ اللَّهِ ۚ مَن لَّعَنَهُ اللَّهُ وَغَضِبَ عَلَيْهِ وَجَعَلَ مِنْهُمُ الْقِرَدَةَ وَالْخَنَازِيرَ وَعَبَدَ الطَّاغُوتَ ۚ أُولَٰئِكَ شَرٌّ مَّكَانًا وَأَضَلُّ عَن سَوَاءِ السَّبِيلِ (60) De ki: "Allah katında cezaya carptırılma bakımından bunlardan daha kotusunu size haber vereyim mi? Allah, kimlere lanet etmis ve gazabına ugratmıssa; kimlerden maymunlar, domuzlar ve seytana tapanlar yapmıssa, iste bunların makamı daha kotudur ve onlar duz yoldan daha cok sapmıslardır |
وَإِذَا جَاءُوكُمْ قَالُوا آمَنَّا وَقَد دَّخَلُوا بِالْكُفْرِ وَهُمْ قَدْ خَرَجُوا بِهِ ۚ وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا كَانُوا يَكْتُمُونَ (61) Onlar, size geldikleri zaman, "iman ettik" dediler. Oysa yanınıza kafir olarak girip, kafir olarak cıkmıslardır. Allah, onların gizlediklerini cok iyi bilir |
وَتَرَىٰ كَثِيرًا مِّنْهُمْ يُسَارِعُونَ فِي الْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَأَكْلِهِمُ السُّحْتَ ۚ لَبِئْسَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ (62) Onlardan cogunu, gunah islemede, dusmanlıkta ve haram yemede yarıs ederken gorursun. Bu yaptıkları seyler ne kotudur |
لَوْلَا يَنْهَاهُمُ الرَّبَّانِيُّونَ وَالْأَحْبَارُ عَن قَوْلِهِمُ الْإِثْمَ وَأَكْلِهِمُ السُّحْتَ ۚ لَبِئْسَ مَا كَانُوا يَصْنَعُونَ (63) Gercek dindarların ve din bilginlerinin, onları gunah olan bir soz soylemekten ve haram yemekten men etmeleri gerekmez miydi? Yaptıkları sey ne kotudur |
وَقَالَتِ الْيَهُودُ يَدُ اللَّهِ مَغْلُولَةٌ ۚ غُلَّتْ أَيْدِيهِمْ وَلُعِنُوا بِمَا قَالُوا ۘ بَلْ يَدَاهُ مَبْسُوطَتَانِ يُنفِقُ كَيْفَ يَشَاءُ ۚ وَلَيَزِيدَنَّ كَثِيرًا مِّنْهُم مَّا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًا ۚ وَأَلْقَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاءَ إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ ۚ كُلَّمَا أَوْقَدُوا نَارًا لِّلْحَرْبِ أَطْفَأَهَا اللَّهُ ۚ وَيَسْعَوْنَ فِي الْأَرْضِ فَسَادًا ۚ وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِدِينَ (64) Yahudiler, "Allah'ın eli cok sıkıdır" dediler. Soyledikleri soz sebebiyle onların elleri baglansın ve lanete ugrasınlar! Aksine Allah'ın elleri acıktır, diledigi gibi verir. Andolsun, Rabbinden sana indirilen, onların cogunun azgınlıgını ve kufrunu azdırıyor. Biz, onların aralarına ta kıyamete kadar dusmanlık ve kin atmısızdır. Ne zaman savas icin bir ates yakmıslarsa, Allah onu sondurmustur. Onlar yeryuzunde bozgunculuga kosarlar. Suphesiz Allah bozguncuları sevmez |
وَلَوْ أَنَّ أَهْلَ الْكِتَابِ آمَنُوا وَاتَّقَوْا لَكَفَّرْنَا عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَلَأَدْخَلْنَاهُمْ جَنَّاتِ النَّعِيمِ (65) Eger kitap ehli iman etmis ve layıkıyla korunmus olsalardı, onların kotuluklerini orter, nimeti bol olan cennetlere koyardık |
وَلَوْ أَنَّهُمْ أَقَامُوا التَّوْرَاةَ وَالْإِنجِيلَ وَمَا أُنزِلَ إِلَيْهِم مِّن رَّبِّهِمْ لَأَكَلُوا مِن فَوْقِهِمْ وَمِن تَحْتِ أَرْجُلِهِم ۚ مِّنْهُمْ أُمَّةٌ مُّقْتَصِدَةٌ ۖ وَكَثِيرٌ مِّنْهُمْ سَاءَ مَا يَعْمَلُونَ (66) Eger onlar, Tevrat'ı, Incil'i ve kendilerine indirileni geregince uygulasalardı, hem ustlerindeki, hem de ayaklarının altındaki (nimetlerden bol bol) yerlerdi. Onların arasında ılımlı bir grup da vardı. Boyle olmakla beraber onların cogunun yaptıkları ne kadar kotudur |
۞ يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ ۖ وَإِن لَّمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُ ۚ وَاللَّهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِ ۗ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ (67) Ey sanlı Resul! Rabbinden sana indirileni teblig et! Eger bunu yapmazsan O'nun peygamberlik gorevini yapmamıs olursun. Allah seni insanlardan korur. Dogrusu Allah, kafirler toplumunu dogru yola iletmez |
قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لَسْتُمْ عَلَىٰ شَيْءٍ حَتَّىٰ تُقِيمُوا التَّوْرَاةَ وَالْإِنجِيلَ وَمَا أُنزِلَ إِلَيْكُم مِّن رَّبِّكُمْ ۗ وَلَيَزِيدَنَّ كَثِيرًا مِّنْهُم مَّا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًا ۖ فَلَا تَأْسَ عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ (68) De ki: "Ey kitap ehli! Tevrat'ı, Incil'i ve Rabbinizden size indirileni uygulamadıkca bir esas uzerinde degilsiniz. Suphesiz ki, Rabbinden sana indirilenler, onların cogunun azgınlıgını ve inkarını artıracaktır. Su halde kafir olan bir toplum icin uzulme |
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَالَّذِينَ هَادُوا وَالصَّابِئُونَ وَالنَّصَارَىٰ مَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَعَمِلَ صَالِحًا فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ (69) Muhakkak ki inananlar, yahudiler, sabiiler ve hıristiyanlardan kim Allah'a ve ahiret gunune iman eder ve guzel amel islerse, onlar icin bir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır |
لَقَدْ أَخَذْنَا مِيثَاقَ بَنِي إِسْرَائِيلَ وَأَرْسَلْنَا إِلَيْهِمْ رُسُلًا ۖ كُلَّمَا جَاءَهُمْ رَسُولٌ بِمَا لَا تَهْوَىٰ أَنفُسُهُمْ فَرِيقًا كَذَّبُوا وَفَرِيقًا يَقْتُلُونَ (70) Andolsun biz, Israilogulları'ndan soz aldık ve onlara peygamberler gonderdik. Fakat ne zaman onlara bir peygamber nefislerinin hoslanmadıgı bir sey getirmisse, bunlardan bir kısmını yalanlamıslar, bir kısmını da oldurmuslerdir |
وَحَسِبُوا أَلَّا تَكُونَ فِتْنَةٌ فَعَمُوا وَصَمُّوا ثُمَّ تَابَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ ثُمَّ عَمُوا وَصَمُّوا كَثِيرٌ مِّنْهُمْ ۚ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِمَا يَعْمَلُونَ (71) Onlar, bir fitne kopmayacak sandılar, kor ve sagır kesildiler. Sonra Allah onların tevbesini kabul etti. Sonra yine onların cogu kor, sagır kesildiler. Allah, onların yaptıklarını goruyor |
لَقَدْ كَفَرَ الَّذِينَ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ هُوَ الْمَسِيحُ ابْنُ مَرْيَمَ ۖ وَقَالَ الْمَسِيحُ يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ اعْبُدُوا اللَّهَ رَبِّي وَرَبَّكُمْ ۖ إِنَّهُ مَن يُشْرِكْ بِاللَّهِ فَقَدْ حَرَّمَ اللَّهُ عَلَيْهِ الْجَنَّةَ وَمَأْوَاهُ النَّارُ ۖ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنصَارٍ (72) Andolsun, "Allah, Meryem'in oglu Mesih'tir" diyenler elbette kafir olmuslardır. Oysa Mesih onlara: "Ey Israilogulları, hem benim, hem de sizin Rabbiniz olan Allah'a ibadet edin. Kim Allah'a ortak kosarsa, suphesiz Allah ona cenneti haram kılmıstır ve onun varacagı yer cehenemdir. Zalimlerin yardımcıları da yoktur" demisti |
لَّقَدْ كَفَرَ الَّذِينَ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ ثَالِثُ ثَلَاثَةٍ ۘ وَمَا مِنْ إِلَٰهٍ إِلَّا إِلَٰهٌ وَاحِدٌ ۚ وَإِن لَّمْ يَنتَهُوا عَمَّا يَقُولُونَ لَيَمَسَّنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ (73) Allah, ucun ucuncusudur" diyenler elbette kafir olmuslardır. Oysa tek ilahtan baska ilah yoktur. Eger soylediklerinden vazgecmezlerse, elbette onlardan inkar edenlere acı bir azap dokunacaktır |
أَفَلَا يَتُوبُونَ إِلَى اللَّهِ وَيَسْتَغْفِرُونَهُ ۚ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ (74) Hala Allah'a tevbe edip O'ndan af dilemiyorlar mı? Allah cok bagıslayandır, cok merhamet edendir |
مَّا الْمَسِيحُ ابْنُ مَرْيَمَ إِلَّا رَسُولٌ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهِ الرُّسُلُ وَأُمُّهُ صِدِّيقَةٌ ۖ كَانَا يَأْكُلَانِ الطَّعَامَ ۗ انظُرْ كَيْفَ نُبَيِّنُ لَهُمُ الْآيَاتِ ثُمَّ انظُرْ أَنَّىٰ يُؤْفَكُونَ (75) Meryem'in oglu Mesih (Isa), sadece bir peygamberdir. Ondan once de peygamberler gelip gecmistir. Anası da dosdogru bir kadındır. Her ikisi de yemek yerlerdi. Bak onlara ayetleri nasıl acıklıyoruz. Sonra yine bak nasıl yuz ceviriyorlar |
قُلْ أَتَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَمْلِكُ لَكُمْ ضَرًّا وَلَا نَفْعًا ۚ وَاللَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ (76) De ki: "Allah'ı bırakıp da size ne zarar, ne de fayda vermeye gucu yetmeyen seylere mi tapıyorsunuz? Oysa Allah isitendir, bilendir |
قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لَا تَغْلُوا فِي دِينِكُمْ غَيْرَ الْحَقِّ وَلَا تَتَّبِعُوا أَهْوَاءَ قَوْمٍ قَدْ ضَلُّوا مِن قَبْلُ وَأَضَلُّوا كَثِيرًا وَضَلُّوا عَن سَوَاءِ السَّبِيلِ (77) De ki: "Ey kitap ehli! Dininizde haksız yere asırı gitmeyin. Daha once sapmıs, bircoklarını da saptırmıs ve boylece dogru yolu kaybetmis bir kavmin keyiflerine uymayın |
لُعِنَ الَّذِينَ كَفَرُوا مِن بَنِي إِسْرَائِيلَ عَلَىٰ لِسَانِ دَاوُودَ وَعِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ ۚ ذَٰلِكَ بِمَا عَصَوا وَّكَانُوا يَعْتَدُونَ (78) Israilogulları'ndan kufredenler, Davud ve Meryem'in oglu Isa diliyle lanetlenmislerdir. Bu, onların isyan etmeleri ve asırı gitmeleri yuzundendi |
كَانُوا لَا يَتَنَاهَوْنَ عَن مُّنكَرٍ فَعَلُوهُ ۚ لَبِئْسَ مَا كَانُوا يَفْعَلُونَ (79) Onlar, yaptıkları kotuluklerden vazgecmiyorlardı. Yaptıkları sey ne kotu idi |
تَرَىٰ كَثِيرًا مِّنْهُمْ يَتَوَلَّوْنَ الَّذِينَ كَفَرُوا ۚ لَبِئْسَ مَا قَدَّمَتْ لَهُمْ أَنفُسُهُمْ أَن سَخِطَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ وَفِي الْعَذَابِ هُمْ خَالِدُونَ (80) Onlardan bircogunun kafirleri dost edindiklerini gorursun. Nefislerinin kendilerine sundugu sey ne kadar kotudur! Allah onlara gazabetmistir. Onlar ebedi olarak azap icinde kalacaklardır |
وَلَوْ كَانُوا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالنَّبِيِّ وَمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مَا اتَّخَذُوهُمْ أَوْلِيَاءَ وَلَٰكِنَّ كَثِيرًا مِّنْهُمْ فَاسِقُونَ (81) Eger onlar, Allah'a, Peygamber'e ve ona indirilen Kur'an'a inanmıs olsalardı, kafirleri dost tutmazlardı. Fakat onların cogu yoldan cıkmıs kimselerdir |
۞ لَتَجِدَنَّ أَشَدَّ النَّاسِ عَدَاوَةً لِّلَّذِينَ آمَنُوا الْيَهُودَ وَالَّذِينَ أَشْرَكُوا ۖ وَلَتَجِدَنَّ أَقْرَبَهُم مَّوَدَّةً لِّلَّذِينَ آمَنُوا الَّذِينَ قَالُوا إِنَّا نَصَارَىٰ ۚ ذَٰلِكَ بِأَنَّ مِنْهُمْ قِسِّيسِينَ وَرُهْبَانًا وَأَنَّهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ (82) Iman edenlere karsı dusmanlık yonunden insanların en siddetlisi olarak yahudileri ve Allah'a ortak kosanları bulursun. Ve yine iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da: "Biz hıristiyanlarız" diyenleri bulursun. Cunku onların iclerinde kesisler ve rahipler vardır. Ve onlar buyukluk taslamazlar |
وَإِذَا سَمِعُوا مَا أُنزِلَ إِلَى الرَّسُولِ تَرَىٰ أَعْيُنَهُمْ تَفِيضُ مِنَ الدَّمْعِ مِمَّا عَرَفُوا مِنَ الْحَقِّ ۖ يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدِينَ (83) Peygamber'e indirilen (Kur'an)i dinledikleri zaman, onun hak oldugunu ogrendiklerinden dolayı gozlerinin yasla dolup tastıgını gorursun. Onlar: " Ey Rabb'imiz iman ettik, bizi de sahitlerden yaz" derler |
وَمَا لَنَا لَا نُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَمَا جَاءَنَا مِنَ الْحَقِّ وَنَطْمَعُ أَن يُدْخِلَنَا رَبُّنَا مَعَ الْقَوْمِ الصَّالِحِينَ (84) Hem biz Rabb'imizin bizi iyi kisilerle birlikte (cennete) sokmasını arzulayıp dururken, neden Allah'a ve hak olarak bize gelen seylere inanmayalım |
فَأَثَابَهُمُ اللَّهُ بِمَا قَالُوا جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا ۚ وَذَٰلِكَ جَزَاءُ الْمُحْسِنِينَ (85) Boyle demeleri sebebiyle Allah onları altlarından ırmaklar akan cennetlerle mukafatlandırmıstır. Orada ebedi olarak kalacaklardır. Iste iyilik yapanların mukafatı budur |
وَالَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْجَحِيمِ (86) Inkar edip ayetlerimizi yalanlayanlar da cehennem ehlidir |
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُحَرِّمُوا طَيِّبَاتِ مَا أَحَلَّ اللَّهُ لَكُمْ وَلَا تَعْتَدُوا ۚ إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ (87) Ey iman edenler! Allah'ın size helal kıldıgı temiz seyleri haram saymayın. Ve asırı da gitmeyin. Cunku Allah asırı gidenleri sevmez |
وَكُلُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللَّهُ حَلَالًا طَيِّبًا ۚ وَاتَّقُوا اللَّهَ الَّذِي أَنتُم بِهِ مُؤْمِنُونَ (88) Allah'ın size verdigi rızıklardan helal ve temiz olarak yeyin ve inandıgınız Allah'tan korkun |
لَا يُؤَاخِذُكُمُ اللَّهُ بِاللَّغْوِ فِي أَيْمَانِكُمْ وَلَٰكِن يُؤَاخِذُكُم بِمَا عَقَّدتُّمُ الْأَيْمَانَ ۖ فَكَفَّارَتُهُ إِطْعَامُ عَشَرَةِ مَسَاكِينَ مِنْ أَوْسَطِ مَا تُطْعِمُونَ أَهْلِيكُمْ أَوْ كِسْوَتُهُمْ أَوْ تَحْرِيرُ رَقَبَةٍ ۖ فَمَن لَّمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلَاثَةِ أَيَّامٍ ۚ ذَٰلِكَ كَفَّارَةُ أَيْمَانِكُمْ إِذَا حَلَفْتُمْ ۚ وَاحْفَظُوا أَيْمَانَكُمْ ۚ كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ (89) Allah sizi, kasıtsız olarak yaptıgınız yeminlerinizden sorumlu tutmaz. Fakat kasıtlı yaptıgınız yeminlerinizden sizi sorumlu tutar. Bozulan yeminin keffareti (cezası), ailenize yedirdiginizin ortalamasından on yoksulu yedirmek veya giydirmek yahut da bir kole azad etmektir. Verecek bir sey bulamayan kimse icin de uc gun oruc tutmaktır. Iste yemin ettiginiz zaman yeminlerinizi bozmanın cezası budur. Yeminlerinizi koruyun. Iste Allah ayetlerini size boyle acıklar ki, sukredesiniz |
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالْأَنصَابُ وَالْأَزْلَامُ رِجْسٌ مِّنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ (90) Ey iman edenler! Icki, kumar, dikili taslar (putlar) ve fal okları seytan isi birer pisliktir. Bunlardan kacının ki, kurtulusa eresiniz |
إِنَّمَا يُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَن يُوقِعَ بَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاءَ فِي الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ وَيَصُدَّكُمْ عَن ذِكْرِ اللَّهِ وَعَنِ الصَّلَاةِ ۖ فَهَلْ أَنتُم مُّنتَهُونَ (91) Seytan, icki ve kumarla sizin aranıza dusmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgectiniz degil mi |
وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَاحْذَرُوا ۚ فَإِن تَوَلَّيْتُمْ فَاعْلَمُوا أَنَّمَا عَلَىٰ رَسُولِنَا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ (92) Allah'a itaat edin, Peygamber'e de itaat edin. Kotuluklerden sakının. Eger yuz cevirirseniz, biliniz ki, Peygamber'imize dusen sadece apacık tebligdir |
لَيْسَ عَلَى الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جُنَاحٌ فِيمَا طَعِمُوا إِذَا مَا اتَّقَوا وَّآمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ ثُمَّ اتَّقَوا وَّآمَنُوا ثُمَّ اتَّقَوا وَّأَحْسَنُوا ۗ وَاللَّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ (93) Iman edip salih amel isleyenler, Allah'tan korktukları, imanlarında sebat ettikleri, salih amel islemeye devam ettikleri, sonra Allah'tan sakındıkları, imanlarından ayrılmadıkları, yine Allah'tan korktukları ve iyilikte bulundukları muddetce, daha once yediklerinden dolayı kendilerine bir gunah yoktur. Allah iyilikte bulunanları sever |
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَيَبْلُوَنَّكُمُ اللَّهُ بِشَيْءٍ مِّنَ الصَّيْدِ تَنَالُهُ أَيْدِيكُمْ وَرِمَاحُكُمْ لِيَعْلَمَ اللَّهُ مَن يَخَافُهُ بِالْغَيْبِ ۚ فَمَنِ اعْتَدَىٰ بَعْدَ ذَٰلِكَ فَلَهُ عَذَابٌ أَلِيمٌ (94) Ey iman edenler! Allah sizi ellerinizin ve mızraklarınızın erisecegi bir avla dener ki, gizlide kendisinden korkanları meydana cıkarsın. Kim bundan sonra saldırıda bulunursa onun icin acı bir azab vardır |
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَقْتُلُوا الصَّيْدَ وَأَنتُمْ حُرُمٌ ۚ وَمَن قَتَلَهُ مِنكُم مُّتَعَمِّدًا فَجَزَاءٌ مِّثْلُ مَا قَتَلَ مِنَ النَّعَمِ يَحْكُمُ بِهِ ذَوَا عَدْلٍ مِّنكُمْ هَدْيًا بَالِغَ الْكَعْبَةِ أَوْ كَفَّارَةٌ طَعَامُ مَسَاكِينَ أَوْ عَدْلُ ذَٰلِكَ صِيَامًا لِّيَذُوقَ وَبَالَ أَمْرِهِ ۗ عَفَا اللَّهُ عَمَّا سَلَفَ ۚ وَمَنْ عَادَ فَيَنتَقِمُ اللَّهُ مِنْهُ ۗ وَاللَّهُ عَزِيزٌ ذُو انتِقَامٍ (95) Ey iman edenler, ihramlı iken av hayvanı oldurmeyin. Icinizden kim kasten onu oldururse, yaptıgı isin vebalini tatması icin, oldurdugu hayvanın dengi ona cezadır ki, Kabe'ye ulasacak bir kurban olmak uzere buna yine icinizden iki adaletli kisi hukmeder; yahut (ceza olmak uzere) bir keffarettir ki, ya o nisbette fakirleri doyurmak, yahut onun dengi oruc tutmaktır. Allah gecmisi affetmistir. Fakat kim de bu sucu tekrarlarsa, Allah ondan intikamını alır. Allah damia galiptir, intikam sahibidir |
أُحِلَّ لَكُمْ صَيْدُ الْبَحْرِ وَطَعَامُهُ مَتَاعًا لَّكُمْ وَلِلسَّيَّارَةِ ۖ وَحُرِّمَ عَلَيْكُمْ صَيْدُ الْبَرِّ مَا دُمْتُمْ حُرُمًا ۗ وَاتَّقُوا اللَّهَ الَّذِي إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ (96) Size ve yolculara yiyecek olmak uzere, deniz avı ve onu yemek helal kılındı. Kara avı ise, ihramlı oldugunuz muddetce size haram edilmistir. Huzurunda toplanacagınız Allah'tan korkun |
۞ جَعَلَ اللَّهُ الْكَعْبَةَ الْبَيْتَ الْحَرَامَ قِيَامًا لِّلنَّاسِ وَالشَّهْرَ الْحَرَامَ وَالْهَدْيَ وَالْقَلَائِدَ ۚ ذَٰلِكَ لِتَعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَأَنَّ اللَّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ (97) Allah, Kabe'yi, o Beyti haram'ı, haram ayı, kurbanı ve (kurbanlardaki) gerdanlıkları insanlar icin bir nizam kıldı. Bu, Allah'ın goklerde ve yerde olan herseyi bildigini ve Allah'ın herseyi hakkıyle bilici oldugunu sizin de bilmeniz icindir |
اعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ وَأَنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ (98) Iyi bilin ki Allah, hem cezası cok siddetli olandır, hem de cok bagıslayıcı, cok merhametlidir |
مَّا عَلَى الرَّسُولِ إِلَّا الْبَلَاغُ ۗ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا تَكْتُمُونَ (99) Peygamber'in uzerine dusen sadece duyurmadır. Allah, acıkladıklarınızı da gizlediklerinizi de bilir |
قُل لَّا يَسْتَوِي الْخَبِيثُ وَالطَّيِّبُ وَلَوْ أَعْجَبَكَ كَثْرَةُ الْخَبِيثِ ۚ فَاتَّقُوا اللَّهَ يَا أُولِي الْأَلْبَابِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ (100) De ki: "Pis olan seyle temiz olan sey bir olmaz, pis olanın coklugu hosuna gitse bile". Ey selim akıl sahipleri Allah'tan korkun ki kurtulusa eresiniz |
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَسْأَلُوا عَنْ أَشْيَاءَ إِن تُبْدَ لَكُمْ تَسُؤْكُمْ وَإِن تَسْأَلُوا عَنْهَا حِينَ يُنَزَّلُ الْقُرْآنُ تُبْدَ لَكُمْ عَفَا اللَّهُ عَنْهَا ۗ وَاللَّهُ غَفُورٌ حَلِيمٌ (101) Ey iman edenler! Acıklandıgı zaman hosunuza gitmeyecek olan seylerden sormayın. Eger onları Kur'an indirilirken sorarsanız size acıklanır. Halbuki Allah onlardan gecmistir. Allah cok bagıslayan ve cok yumusak davranandır |
قَدْ سَأَلَهَا قَوْمٌ مِّن قَبْلِكُمْ ثُمَّ أَصْبَحُوا بِهَا كَافِرِينَ (102) Sizden once gelen bir kavim bunları sormustu da sonra inkar etmisti |
مَا جَعَلَ اللَّهُ مِن بَحِيرَةٍ وَلَا سَائِبَةٍ وَلَا وَصِيلَةٍ وَلَا حَامٍ ۙ وَلَٰكِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا يَفْتَرُونَ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ ۖ وَأَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ (103) Allah, ne "bahire"yi, ne "saibe"yi, ne "vesile"yi ve ne de "ham"ı mesru kılmıstır. Fakat kufredenler, Allah'a yalan iftira etmektedirler. Onların cogunun akılları ermez |
وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا إِلَىٰ مَا أَنزَلَ اللَّهُ وَإِلَى الرَّسُولِ قَالُوا حَسْبُنَا مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ آبَاءَنَا ۚ أَوَلَوْ كَانَ آبَاؤُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ شَيْئًا وَلَا يَهْتَدُونَ (104) Onlara: " Allah'ın indirdigi (kitabı)ne ve peygamber'e gelin" dendigi zaman: " Atalarımızı uzerinde buldugumuz sey bize yeter" derler. Ataları bir sey bilmeyen ve dogru yolu da bulamayan kimseler olsa da mı |
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا عَلَيْكُمْ أَنفُسَكُمْ ۖ لَا يَضُرُّكُم مَّن ضَلَّ إِذَا اهْتَدَيْتُمْ ۚ إِلَى اللَّهِ مَرْجِعُكُمْ جَمِيعًا فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ (105) Ey inananlar, kendinize dikkat edin. Siz dogru yolda oldugunuz takdirde dogru yoldan sapanlar size zarar veremezler. Hepinizin donusu Allah'adır. Yaptıklarınızı size O haber verecektir |
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا شَهَادَةُ بَيْنِكُمْ إِذَا حَضَرَ أَحَدَكُمُ الْمَوْتُ حِينَ الْوَصِيَّةِ اثْنَانِ ذَوَا عَدْلٍ مِّنكُمْ أَوْ آخَرَانِ مِنْ غَيْرِكُمْ إِنْ أَنتُمْ ضَرَبْتُمْ فِي الْأَرْضِ فَأَصَابَتْكُم مُّصِيبَةُ الْمَوْتِ ۚ تَحْبِسُونَهُمَا مِن بَعْدِ الصَّلَاةِ فَيُقْسِمَانِ بِاللَّهِ إِنِ ارْتَبْتُمْ لَا نَشْتَرِي بِهِ ثَمَنًا وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبَىٰ ۙ وَلَا نَكْتُمُ شَهَادَةَ اللَّهِ إِنَّا إِذًا لَّمِنَ الْآثِمِينَ (106) Ey iman edenler! Icinizden birine olum (emareleri) geldigi zaman, vasiyet sırasında aranızdaki sahitligin hukmu, kendi icinizden iki adaletli sahit, yahut yeryuzunde yolculuga cıkmıs iseniz, olum (emareleri de) size gelip catmıssa, sizden olmayan diger iki sahit tutmaktır. Eger (bunlardan) supheye duserseniz, namazdan sonra onları alıkorsunuz. Onlar da Allah'a soyle yemin ederler: "Akraba bile olsa, yemini bir cıkar karsılıgı satmayacagız, Allah'ın sahitligini gizlemeyecegiz. Aksi halde gunahkarlardan oluruz |
فَإِنْ عُثِرَ عَلَىٰ أَنَّهُمَا اسْتَحَقَّا إِثْمًا فَآخَرَانِ يَقُومَانِ مَقَامَهُمَا مِنَ الَّذِينَ اسْتَحَقَّ عَلَيْهِمُ الْأَوْلَيَانِ فَيُقْسِمَانِ بِاللَّهِ لَشَهَادَتُنَا أَحَقُّ مِن شَهَادَتِهِمَا وَمَا اعْتَدَيْنَا إِنَّا إِذًا لَّمِنَ الظَّالِمِينَ (107) Eger o iki sahidin bir gunah isledikleri anlasılırsa olene daha yakın olan hak sahiplerinden diger iki kisi onların yerine gecerler ve: "Bizim sahitligimiz, onceki iki kisinin sahitliginden daha dogrudur. Biz kimsenin hakkına tecavuz etmedik. Aksi halde biz de zalimlerden olurduk" diye Allah'a yemin ederler |
ذَٰلِكَ أَدْنَىٰ أَن يَأْتُوا بِالشَّهَادَةِ عَلَىٰ وَجْهِهَا أَوْ يَخَافُوا أَن تُرَدَّ أَيْمَانٌ بَعْدَ أَيْمَانِهِمْ ۗ وَاتَّقُوا اللَّهَ وَاسْمَعُوا ۗ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ (108) Iste bu, sahitliklerini gerektigi gibi yapmaları, yahut yeminlerinden sonra yeminlerinin kabul edilmemesinden korkmaları icin en iyi yoldur. Allah'tan korkun ve emirlerini dinleyin. Allah, dogru yoldan cıkan bir toplulugu hidayete erdirmez |
۞ يَوْمَ يَجْمَعُ اللَّهُ الرُّسُلَ فَيَقُولُ مَاذَا أُجِبْتُمْ ۖ قَالُوا لَا عِلْمَ لَنَا ۖ إِنَّكَ أَنتَ عَلَّامُ الْغُيُوبِ (109) Allah, Resulleri topladıgı gun: " Size ne cevap verildi? "der. "Bizim bilgimiz yok" derler, "gizlileri bilen yalnız sensin, sen |
إِذْ قَالَ اللَّهُ يَا عِيسَى ابْنَ مَرْيَمَ اذْكُرْ نِعْمَتِي عَلَيْكَ وَعَلَىٰ وَالِدَتِكَ إِذْ أَيَّدتُّكَ بِرُوحِ الْقُدُسِ تُكَلِّمُ النَّاسَ فِي الْمَهْدِ وَكَهْلًا ۖ وَإِذْ عَلَّمْتُكَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَالتَّوْرَاةَ وَالْإِنجِيلَ ۖ وَإِذْ تَخْلُقُ مِنَ الطِّينِ كَهَيْئَةِ الطَّيْرِ بِإِذْنِي فَتَنفُخُ فِيهَا فَتَكُونُ طَيْرًا بِإِذْنِي ۖ وَتُبْرِئُ الْأَكْمَهَ وَالْأَبْرَصَ بِإِذْنِي ۖ وَإِذْ تُخْرِجُ الْمَوْتَىٰ بِإِذْنِي ۖ وَإِذْ كَفَفْتُ بَنِي إِسْرَائِيلَ عَنكَ إِذْ جِئْتَهُم بِالْبَيِّنَاتِ فَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْهُمْ إِنْ هَٰذَا إِلَّا سِحْرٌ مُّبِينٌ (110) Allah soyle diyecektir: "Ey Meryemoglu Isa! Sana ve annene olan nimetimi hatırla! Hani seni Ruhu'lKudus (Cebrail) ile desteklemistim. Besikteyken ve kemale ermisken insanlarla konusuyordun. Sana yazıyı, hikmeti, Tevrat'ı ve Incil'i ogretmistim. Iznimle camurdan kus seklinde bir sey yapmıs ve ona uflemistin, o da iznimle kus olmustu. Anadan dogma kor olanı ve alaca hastalıgına yakalanmıs kimseyi iznimle iyilestirmistin. Oluleri iznimle (hayata) cıkarmıstın. Israilogulları'na ayetlerle geldigin ve onlardan inkar edenlerin: "Bu ancak apacık bir sihirdir" dedikleri zaman seni, onlardan korumustum |
وَإِذْ أَوْحَيْتُ إِلَى الْحَوَارِيِّينَ أَنْ آمِنُوا بِي وَبِرَسُولِي قَالُوا آمَنَّا وَاشْهَدْ بِأَنَّنَا مُسْلِمُونَ (111) Hani Havarilere: " Bana ve Resulume iman edin" diye ilham etmistim. Onlar da: "Iman ettik, bizim suphesiz muslumanlar oldugumuza sahit ol" demislerdi |
إِذْ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ يَا عِيسَى ابْنَ مَرْيَمَ هَلْ يَسْتَطِيعُ رَبُّكَ أَن يُنَزِّلَ عَلَيْنَا مَائِدَةً مِّنَ السَّمَاءِ ۖ قَالَ اتَّقُوا اللَّهَ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ (112) Havariler: " Ey Meryemoglu Isa, Rabbin bize gokten bir sofra indirebilir mi?" dediler. Isa da: "Inanıyorsanız Allah'tan korkun" dedi |
قَالُوا نُرِيدُ أَن نَّأْكُلَ مِنْهَا وَتَطْمَئِنَّ قُلُوبُنَا وَنَعْلَمَ أَن قَدْ صَدَقْتَنَا وَنَكُونَ عَلَيْهَا مِنَ الشَّاهِدِينَ (113) Havariler: "Istiyoruz ki ondan yiyelim, kalblerimiz iyice yatıssın, senin bize dogru soyledigini bilelim ve bunu bizzat gorenlerden olalım" dediler |
قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ اللَّهُمَّ رَبَّنَا أَنزِلْ عَلَيْنَا مَائِدَةً مِّنَ السَّمَاءِ تَكُونُ لَنَا عِيدًا لِّأَوَّلِنَا وَآخِرِنَا وَآيَةً مِّنكَ ۖ وَارْزُقْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الرَّازِقِينَ (114) Meryemoglu Isa da: "Allah'ım, Rabbımız, bizim uzerimize gokten bir sofra indir ki, bizim icin, once ve sonra gelenlerimiz icin bir bayram ve senden bir mucize olsun. Bizi rızıklandır, sen rızık verenlerin en hayırlısısın!" dedi |
قَالَ اللَّهُ إِنِّي مُنَزِّلُهَا عَلَيْكُمْ ۖ فَمَن يَكْفُرْ بَعْدُ مِنكُمْ فَإِنِّي أُعَذِّبُهُ عَذَابًا لَّا أُعَذِّبُهُ أَحَدًا مِّنَ الْعَالَمِينَ (115) Allah buyurdu ki: " Ben onu size indirecegim. Fakat bundan sonra icinizden kim inkar ederse, ben ona alemlerden hic kimseye yapmayacagım bir azabı yaparım |
وَإِذْ قَالَ اللَّهُ يَا عِيسَى ابْنَ مَرْيَمَ أَأَنتَ قُلْتَ لِلنَّاسِ اتَّخِذُونِي وَأُمِّيَ إِلَٰهَيْنِ مِن دُونِ اللَّهِ ۖ قَالَ سُبْحَانَكَ مَا يَكُونُ لِي أَنْ أَقُولَ مَا لَيْسَ لِي بِحَقٍّ ۚ إِن كُنتُ قُلْتُهُ فَقَدْ عَلِمْتَهُ ۚ تَعْلَمُ مَا فِي نَفْسِي وَلَا أَعْلَمُ مَا فِي نَفْسِكَ ۚ إِنَّكَ أَنتَ عَلَّامُ الْغُيُوبِ (116) Ve Allah demisti ki: "Ey Meryemoglu Isa, sen mi insanlara: 'Beni ve annemi, Allah'tan baska iki tanrı edinin' dedin?". "Hasa, dedi, sen yucesin, benim icin gercek olmayan birseyi soylemem bana yakısmaz. Eger demis olsam, sen bunu bilirsin, sen benim nefsimde olanı bilirsin, ben ise senin nefsinde olanı bilmem, cunku gaybları bilen yalnız sensin, sen |
مَا قُلْتُ لَهُمْ إِلَّا مَا أَمَرْتَنِي بِهِ أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ رَبِّي وَرَبَّكُمْ ۚ وَكُنتُ عَلَيْهِمْ شَهِيدًا مَّا دُمْتُ فِيهِمْ ۖ فَلَمَّا تَوَفَّيْتَنِي كُنتَ أَنتَ الرَّقِيبَ عَلَيْهِمْ ۚ وَأَنتَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ (117) Ben onlara sadece, senin bana emrettiklerini soyledim. Benim ve sizin Rabbınız olan Allah'a kulluk edin, dedim. Aralarında oldugum muddetce onlara sahit idim, fakat sen beni vefat ettirince onları gozetleyen yalnız sen oldun. Sen herseyi gorensin |
إِن تُعَذِّبْهُمْ فَإِنَّهُمْ عِبَادُكَ ۖ وَإِن تَغْفِرْ لَهُمْ فَإِنَّكَ أَنتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ (118) Eger onlara azab edersen, onlar senin kullarındır, eger onları bagıslarsan, suphesiz sen daima ustunsun, hikmet sahibisin |
قَالَ اللَّهُ هَٰذَا يَوْمُ يَنفَعُ الصَّادِقِينَ صِدْقُهُمْ ۚ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا ۚ رَّضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ ۚ ذَٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ (119) Allah buyurdu ki: "Bu, sadıklara dogruluklarının fayda sagladıgı gundur. Onlar icin altlarından ırmaklar akan, icinde ebedi kalacakları cennetler vardır". Allah onlardan razı olmus, onlar da O'ndan razı olmuslardır. Iste buyuk kurtulus budur |
لِلَّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا فِيهِنَّ ۚ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ (120) Goklerin, yerin ve bunlarda bulunan herseyin mulku Allah'ındır. O herseye kadirdir |