×

سورة غافر باللغة التركية الحديثة

ترجمات القرآنباللغة التركية الحديثة ⬅ سورة غافر

ترجمة معاني سورة غافر باللغة التركية الحديثة - Turkish_Modern

القرآن باللغة التركية الحديثة - سورة غافر مترجمة إلى اللغة التركية الحديثة، Surah Ghafir in Turkish_Modern. نوفر ترجمة دقيقة سورة غافر باللغة التركية الحديثة - Turkish_Modern, الآيات 85 - رقم السورة 40 - الصفحة 467.

بسم الله الرحمن الرحيم

حم (1)
Ha, Mim
تَنزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ (2)
Bu kitap Aziz ve Alim olan Allah tarafından indirilmistir
غَافِرِ الذَّنبِ وَقَابِلِ التَّوْبِ شَدِيدِ الْعِقَابِ ذِي الطَّوْلِ ۖ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ إِلَيْهِ الْمَصِيرُ (3)
O gunahları bagıslayan, tevbeleri kabul eden, azabı cetin ve nimeti pek bol olandır. Ondan baska ilah yoktur, donus yalnız Onadır
مَا يُجَادِلُ فِي آيَاتِ اللَّهِ إِلَّا الَّذِينَ كَفَرُوا فَلَا يَغْرُرْكَ تَقَلُّبُهُمْ فِي الْبِلَادِ (4)
Allah’ın ayetleri hakkında ancak kafirler tartısır. O halde onların sehirlerde donup dolasması seni aldatmasın
كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَالْأَحْزَابُ مِن بَعْدِهِمْ ۖ وَهَمَّتْ كُلُّ أُمَّةٍ بِرَسُولِهِمْ لِيَأْخُذُوهُ ۖ وَجَادَلُوا بِالْبَاطِلِ لِيُدْحِضُوا بِهِ الْحَقَّ فَأَخَذْتُهُمْ ۖ فَكَيْفَ كَانَ عِقَابِ (5)
Onlardan once Nuh’un kavmi ve onlardan sonra gelen topluluklar da yalanlamıstı. Her ummet kendi peygamberini yakalayıp cezalandırmaya azmetmisti. Hakkı yok etmek icin batıl seyler ileri surerek tartısmıslardı. Bu yuzden onları kıskıvrak yakaladım. Iste cezalandırmamın nasıl oldugunu gor
وَكَذَٰلِكَ حَقَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ عَلَى الَّذِينَ كَفَرُوا أَنَّهُمْ أَصْحَابُ النَّارِ (6)
Boylece kafirler hakkında Rabbinin azap sozu “elbette onlar cehennemliklerdir” diye hak olmustur
الَّذِينَ يَحْمِلُونَ الْعَرْشَ وَمَنْ حَوْلَهُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيُؤْمِنُونَ بِهِ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا وَسِعْتَ كُلَّ شَيْءٍ رَّحْمَةً وَعِلْمًا فَاغْفِرْ لِلَّذِينَ تَابُوا وَاتَّبَعُوا سَبِيلَكَ وَقِهِمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ (7)
Su Arsı yuklenenler ve etrafında bulunanlar Rablerini hamd ile tesbih ederler. Ona iman ederler, muminlere de magfiret dilerler. “Rabbimiz rahmetin ve ilmin her seyi kusatmıstır. Tevbe edenlere ve senin yolunu izleyenlere magfiret buyur ve onları cehennem azabından koru
رَبَّنَا وَأَدْخِلْهُمْ جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتِي وَعَدتَّهُمْ وَمَن صَلَحَ مِنْ آبَائِهِمْ وَأَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ ۚ إِنَّكَ أَنتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ (8)
“Ey Rabbimiz! Onları da, onların babalarından, eslerinden ve soylarından iyi olanları da, kendilerine vadettigin Adn Cennetleri'ne koy. Suphesiz sen mutlak guc sahibisin, hukum ve hikmet sahibisin.”
وَقِهِمُ السَّيِّئَاتِ ۚ وَمَن تَقِ السَّيِّئَاتِ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمْتَهُ ۚ وَذَٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ (9)
Ve onları kotuluklerden koru. O gun, kimi kotuluklerden korursan ona rahmet etmissindir. Iste bu, buyuk kurtulustur
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا يُنَادَوْنَ لَمَقْتُ اللَّهِ أَكْبَرُ مِن مَّقْتِكُمْ أَنفُسَكُمْ إِذْ تُدْعَوْنَ إِلَى الْإِيمَانِ فَتَكْفُرُونَ (10)
Suphesiz kafirlere soyle seslenilir: "Allah’ın (size) bugzu, sizin kendinize olan bugzunuzdan daha buyuktur, cunku siz imana cagrılıyordunuz da kufurde direniyordunuz
قَالُوا رَبَّنَا أَمَتَّنَا اثْنَتَيْنِ وَأَحْيَيْتَنَا اثْنَتَيْنِ فَاعْتَرَفْنَا بِذُنُوبِنَا فَهَلْ إِلَىٰ خُرُوجٍ مِّن سَبِيلٍ (11)
Onlar da soyle derler: “Ey Rabbimiz! Bizi iki defa oldurdun, iki defa da dirilttin. Gunahlarımızı kabulleniyoruz. Simdi (bu atesten) bir cıkıs yolu var mı
ذَٰلِكُم بِأَنَّهُ إِذَا دُعِيَ اللَّهُ وَحْدَهُ كَفَرْتُمْ ۖ وَإِن يُشْرَكْ بِهِ تُؤْمِنُوا ۚ فَالْحُكْمُ لِلَّهِ الْعَلِيِّ الْكَبِيرِ (12)
Bu (azap), bir olan Allah'a cagırıldıgınız zaman kufre sapmanız ve O'na sirk kosuldugunda da (sirke) iman etmeniz sebebiyledir. Artık hukum, yuce ve buyuk olan Allah'ındır
هُوَ الَّذِي يُرِيكُمْ آيَاتِهِ وَيُنَزِّلُ لَكُم مِّنَ السَّمَاءِ رِزْقًا ۚ وَمَا يَتَذَكَّرُ إِلَّا مَن يُنِيبُ (13)
O; size ayetlerini gosteren, sizin icin gokten bir rızık indirendir. Ancak O’na yonelen, dusunup ibret alır
فَادْعُوا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ (14)
O halde kafirlerin hosuna gitmese de, siz dini Allah’a has kılarak O’na ibadet edin
رَفِيعُ الدَّرَجَاتِ ذُو الْعَرْشِ يُلْقِي الرُّوحَ مِنْ أَمْرِهِ عَلَىٰ مَن يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ لِيُنذِرَ يَوْمَ التَّلَاقِ (15)
Dereceleri yukselten, Ars'ın sahibi Allah, kavusma gunuyle korkutmak icin kullarından diledigine emriyle vahyi indirir
يَوْمَ هُم بَارِزُونَ ۖ لَا يَخْفَىٰ عَلَى اللَّهِ مِنْهُمْ شَيْءٌ ۚ لِّمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَ ۖ لِلَّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ (16)
O gun onlar ortaya cıkarlar. Onlardan hicbir sey Allah'a gizli kalmaz. Bugun mulk (hukumranlık) kimindir? Kahhar olan tek Allah’ındır
الْيَوْمَ تُجْزَىٰ كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ ۚ لَا ظُلْمَ الْيَوْمَ ۚ إِنَّ اللَّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ (17)
Bugun herkese kazandıgının karsılıgı verilir. Bugun haksızlık yoktur. Suphesiz Allah, hesabı carcabuk gorendir
وَأَنذِرْهُمْ يَوْمَ الْآزِفَةِ إِذِ الْقُلُوبُ لَدَى الْحَنَاجِرِ كَاظِمِينَ ۚ مَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ حَمِيمٍ وَلَا شَفِيعٍ يُطَاعُ (18)
Onları, yaklasmakta olan gune karsı uyarıp korkut; o zaman yurekler gırtlaklara dayanır, yutkunur dururlar. Zalimler icin ne koruyucu bir dost, ne de sozu dinlenir bir sefaatci vardır
يَعْلَمُ خَائِنَةَ الْأَعْيُنِ وَمَا تُخْفِي الصُّدُورُ (19)
Allah, gozlerin hain bakısını ve kalplerin gizledigini bilir
وَاللَّهُ يَقْضِي بِالْحَقِّ ۖ وَالَّذِينَ يَدْعُونَ مِن دُونِهِ لَا يَقْضُونَ بِشَيْءٍ ۗ إِنَّ اللَّهَ هُوَ السَّمِيعُ الْبَصِيرُ (20)
Allah, hak ve adaletle hukmeder. Allah’tan baska taptıkları ise hicbir hukumde bulunamazlar. Suphesiz Allah; hakkıyla isitendir, hakkıyla gorendir
۞ أَوَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ كَانُوا مِن قَبْلِهِمْ ۚ كَانُوا هُمْ أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَآثَارًا فِي الْأَرْضِ فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ بِذُنُوبِهِمْ وَمَا كَانَ لَهُم مِّنَ اللَّهِ مِن وَاقٍ (21)
Onlar yeryuzunde dolasıp, kendilerinden oncekilerin akıbetlerinin nasıl olduguna bakmadılar mı? Onlar, kendilerinden daha guclu ve yeryuzundeki eserleri daha ustundu. Boyle iken Allah, gunahları sebebiyle onları yakaladı. Onları Allah’ın azabından koruyacak hic kimse olmadı
ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ كَانَت تَّأْتِيهِمْ رُسُلُهُم بِالْبَيِّنَاتِ فَكَفَرُوا فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ ۚ إِنَّهُ قَوِيٌّ شَدِيدُ الْعِقَابِ (22)
Bunun sebebi su idi: Peygamberleri onlara apacık mucizeler getiriyorlardı da onlar inkar ediyorlardı. Bu yuzden Allah da onları yakalayıverdi. Suphesiz O, gucludur, cezası da cok siddetlidir
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مُوسَىٰ بِآيَاتِنَا وَسُلْطَانٍ مُّبِينٍ (23)
Musa’yı da ayetlerimizle ve acık bir delil ile gondermistik
إِلَىٰ فِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَقَارُونَ فَقَالُوا سَاحِرٌ كَذَّابٌ (24)
Firavun’a, Haman’a ve Karun’a gonderdik. Dediler ki: "O bir sihirbazdır, bir yalancıdır
فَلَمَّا جَاءَهُم بِالْحَقِّ مِنْ عِندِنَا قَالُوا اقْتُلُوا أَبْنَاءَ الَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ وَاسْتَحْيُوا نِسَاءَهُمْ ۚ وَمَا كَيْدُ الْكَافِرِينَ إِلَّا فِي ضَلَالٍ (25)
Boylece o, kendilerine tarafımızdan hakkı getirince; "Onunla beraber iman edenlerin ogullarını oldurun, kadınlarını sag bırakın." dediler. Fakat kafirlerin tuzagı hep bosa cıkmıstır
وَقَالَ فِرْعَوْنُ ذَرُونِي أَقْتُلْ مُوسَىٰ وَلْيَدْعُ رَبَّهُ ۖ إِنِّي أَخَافُ أَن يُبَدِّلَ دِينَكُمْ أَوْ أَن يُظْهِرَ فِي الْأَرْضِ الْفَسَادَ (26)
Firavun dedi ki: "Beni bırakın Musa'yı oldureyim de o Rabbine yalvarsın! Cunku ben onun sizin dininizi degistireceginden yahut yeryuzunde bozgunculuk cıkaracagından korkuyorum
وَقَالَ مُوسَىٰ إِنِّي عُذْتُ بِرَبِّي وَرَبِّكُم مِّن كُلِّ مُتَكَبِّرٍ لَّا يُؤْمِنُ بِيَوْمِ الْحِسَابِ (27)
Musa dedi ki: "Ben, hesap gunune inanmayan her kibirliden benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan (Allah)'a sıgındım
وَقَالَ رَجُلٌ مُّؤْمِنٌ مِّنْ آلِ فِرْعَوْنَ يَكْتُمُ إِيمَانَهُ أَتَقْتُلُونَ رَجُلًا أَن يَقُولَ رَبِّيَ اللَّهُ وَقَدْ جَاءَكُم بِالْبَيِّنَاتِ مِن رَّبِّكُمْ ۖ وَإِن يَكُ كَاذِبًا فَعَلَيْهِ كَذِبُهُ ۖ وَإِن يَكُ صَادِقًا يُصِبْكُم بَعْضُ الَّذِي يَعِدُكُمْ ۖ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي مَنْ هُوَ مُسْرِفٌ كَذَّابٌ (28)
Firavun ailesinden, imanını gizlemekte olan Mu’min bir adam soyle dedi: “Rabbim Allah’tır, dedigi icin bir adamı oldurecek misiniz? Halbuki o, size Rabbinizden apacık mucizeler getirdi. Eger yalancı ise yalanı kendi aleyhinedir. Eger dogru soyluyorsa sizi tehdit ettigi seylerin bir kısmı basınıza gelecektir. Suphesiz Allah; asırı giden, yalancılık eden kimseyi dogru yola eristirmez
يَا قَوْمِ لَكُمُ الْمُلْكُ الْيَوْمَ ظَاهِرِينَ فِي الْأَرْضِ فَمَن يَنصُرُنَا مِن بَأْسِ اللَّهِ إِن جَاءَنَا ۚ قَالَ فِرْعَوْنُ مَا أُرِيكُمْ إِلَّا مَا أَرَىٰ وَمَا أَهْدِيكُمْ إِلَّا سَبِيلَ الرَّشَادِ (29)
Ey kavmim! Bugun (bu) yerde hukumranlık sizindir; hakim olanlar sizsiniz. Fakat Allah'ın siddetli azabı bize gelirse ona karsı bize kim yardımcı olur?" Firavun: "Ben size kendi gorusumu soyluyorum ve yine size ancak dogru yolu gosteriyorum." dedi
وَقَالَ الَّذِي آمَنَ يَا قَوْمِ إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُم مِّثْلَ يَوْمِ الْأَحْزَابِ (30)
Iman eden kimse soyle dedi: "Ey halkım! Dogrusu ben uzerinize onceki toplulukların gunu gibi bir gunun gelmesinden korkuyorum
مِثْلَ دَأْبِ قَوْمِ نُوحٍ وَعَادٍ وَثَمُودَ وَالَّذِينَ مِن بَعْدِهِمْ ۚ وَمَا اللَّهُ يُرِيدُ ظُلْمًا لِّلْعِبَادِ (31)
Nuh, Ad, Semud kavminin ve ondan sonraki toplumların durumu gibi. Oysa Allah, kullarına zulmetmek istemez
وَيَا قَوْمِ إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ يَوْمَ التَّنَادِ (32)
Ey halkım! Ben sizin icin feryat gununden korkuyorum
يَوْمَ تُوَلُّونَ مُدْبِرِينَ مَا لَكُم مِّنَ اللَّهِ مِنْ عَاصِمٍ ۗ وَمَن يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ (33)
O gun arkanızı doner, kacarsınız. Fakat, sizi Allah’tan koruyacak hicbir sey yoktur. Allah kimi saptırırsa, artık onu dogru yola iletecek de yoktur
وَلَقَدْ جَاءَكُمْ يُوسُفُ مِن قَبْلُ بِالْبَيِّنَاتِ فَمَا زِلْتُمْ فِي شَكٍّ مِّمَّا جَاءَكُم بِهِ ۖ حَتَّىٰ إِذَا هَلَكَ قُلْتُمْ لَن يَبْعَثَ اللَّهُ مِن بَعْدِهِ رَسُولًا ۚ كَذَٰلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ مَنْ هُوَ مُسْرِفٌ مُّرْتَابٌ (34)
Andolsun, daha once Yusuf da size apacık deliller getirmisti de, onun size getirdikleri hakkında suphe edip durmustunuz. Daha sonra o olunce de, “Allah, ondan sonra asla peygamber gondermez.” demistiniz. Iste Allah, asırı giden supheci kimseleri boyle saptırır
الَّذِينَ يُجَادِلُونَ فِي آيَاتِ اللَّهِ بِغَيْرِ سُلْطَانٍ أَتَاهُمْ ۖ كَبُرَ مَقْتًا عِندَ اللَّهِ وَعِندَ الَّذِينَ آمَنُوا ۚ كَذَٰلِكَ يَطْبَعُ اللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ قَلْبِ مُتَكَبِّرٍ جَبَّارٍ (35)
Bu kimseler, Allah’ın ayetleri hakkında, kendilerine gelen bir delil olmadıgı halde tartısır dururlar. Bu; Allah katında da, iman edenlerin yanında da buyuk bir gazap sebebidir. Allah, buyukluk taslayan her zorbanın kalbini iste boyle muhurler
وَقَالَ فِرْعَوْنُ يَا هَامَانُ ابْنِ لِي صَرْحًا لَّعَلِّي أَبْلُغُ الْأَسْبَابَ (36)
Firavun dedi ki: "Ey Haman! Benim icin bir kule yap, belki ki o yollara ulasırım
أَسْبَابَ السَّمَاوَاتِ فَأَطَّلِعَ إِلَىٰ إِلَٰهِ مُوسَىٰ وَإِنِّي لَأَظُنُّهُ كَاذِبًا ۚ وَكَذَٰلِكَ زُيِّنَ لِفِرْعَوْنَ سُوءُ عَمَلِهِ وَصُدَّ عَنِ السَّبِيلِ ۚ وَمَا كَيْدُ فِرْعَوْنَ إِلَّا فِي تَبَابٍ (37)
Firavun dedi ki: "Ey Haman! Bana yuksek bir kule yap, belki yollara, goklerin yollarına erisirim de Musa’nın ilahını gorurum. Dogrusu su ki, ben onu yalancı sayıyorum." Firavun'a kotu isleri iste boyle suslu gosterildi ve yoldan saptırıldı. Firavun'un tuzagı husrandan baska bir sey degildir
وَقَالَ الَّذِي آمَنَ يَا قَوْمِ اتَّبِعُونِ أَهْدِكُمْ سَبِيلَ الرَّشَادِ (38)
Iman eden kisi soyle dedi: "Ey halkım! Bana uyun ki, size dogru yolu gostereyim
يَا قَوْمِ إِنَّمَا هَٰذِهِ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا مَتَاعٌ وَإِنَّ الْآخِرَةَ هِيَ دَارُ الْقَرَارِ (39)
Ey halkım! Suphesiz bu dunya hayatı gecicidir, ama ahiret, dogrusu iste o, kalınacak yurttur
مَنْ عَمِلَ سَيِّئَةً فَلَا يُجْزَىٰ إِلَّا مِثْلَهَا ۖ وَمَنْ عَمِلَ صَالِحًا مِّن ذَكَرٍ أَوْ أُنثَىٰ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَأُولَٰئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ يُرْزَقُونَ فِيهَا بِغَيْرِ حِسَابٍ (40)
Kim bir kotuluk islerse sadece onun benzeriyle cezalandırılır. Erkek olsun, kadın olsun kim de mu'min olarak bir salih amel islerse iste onlar cennete girerler; orada hesapsızca rızıklandırılırlar
۞ وَيَا قَوْمِ مَا لِي أَدْعُوكُمْ إِلَى النَّجَاةِ وَتَدْعُونَنِي إِلَى النَّارِ (41)
Ey kavmim! Nedir bu hal? Ben sizi kurtulusa cagırıyorum, siz beni atese cagırıyorsunuz
تَدْعُونَنِي لِأَكْفُرَ بِاللَّهِ وَأُشْرِكَ بِهِ مَا لَيْسَ لِي بِهِ عِلْمٌ وَأَنَا أَدْعُوكُمْ إِلَى الْعَزِيزِ الْغَفَّارِ (42)
Siz beni Allah’a kafir olmaya ve Ona bilmedigim seyi ortak kosmaya cagırıyorsunuz. Halbuki ben sizi mutlak galip, cok bagıslayıcı olana davet ediyorum
لَا جَرَمَ أَنَّمَا تَدْعُونَنِي إِلَيْهِ لَيْسَ لَهُ دَعْوَةٌ فِي الدُّنْيَا وَلَا فِي الْآخِرَةِ وَأَنَّ مَرَدَّنَا إِلَى اللَّهِ وَأَنَّ الْمُسْرِفِينَ هُمْ أَصْحَابُ النَّارِ (43)
Elbette beni kendisine davet ettiginiz seylerin dunyada ve ahrette herhangi bir daveti yoktur. Donusumuz muhakkak Allah’adır. Suphesiz, asırı gidenler cehennemliklerin ta kendileridir
فَسَتَذْكُرُونَ مَا أَقُولُ لَكُمْ ۚ وَأُفَوِّضُ أَمْرِي إِلَى اللَّهِ ۚ إِنَّ اللَّهَ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ (44)
Size soylediklerimi hatırlayacaksınız. Ben isimi Allah’a havale ediyorum. Suphesiz Allah, kullarını cok iyi gorendir
فَوَقَاهُ اللَّهُ سَيِّئَاتِ مَا مَكَرُوا ۖ وَحَاقَ بِآلِ فِرْعَوْنَ سُوءُ الْعَذَابِ (45)
Sonunda Allah kurdukları tuzakların kotuluklerinden korudu onu, Firavun hanedanını ise kotu azap kusattı
النَّارُ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا غُدُوًّا وَعَشِيًّا ۖ وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ أَدْخِلُوا آلَ فِرْعَوْنَ أَشَدَّ الْعَذَابِ (46)
Onlar sabah aksam o atese sunulurlar. Kıyametin kopacagı gun de: Firavun ailesini azabın en cetinine sokun (denilecek)
وَإِذْ يَتَحَاجُّونَ فِي النَّارِ فَيَقُولُ الضُّعَفَاءُ لِلَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا إِنَّا كُنَّا لَكُمْ تَبَعًا فَهَلْ أَنتُم مُّغْنُونَ عَنَّا نَصِيبًا مِّنَ النَّارِ (47)
Atesin icinde birbirleriyle tartısırlarken zayıf olanlar buyukluk taslayanlara; “Biz size uymus kimselerdik. Simdi su atesin bir kısmını uzerimizden kaldırabilir misiniz?” derler
قَالَ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا إِنَّا كُلٌّ فِيهَا إِنَّ اللَّهَ قَدْ حَكَمَ بَيْنَ الْعِبَادِ (48)
Buyukluk taslayanlar da soyle derler: "Biz hepimiz bunun icindeyiz. Suphesiz Allah kullar arasında hukum vermistir
وَقَالَ الَّذِينَ فِي النَّارِ لِخَزَنَةِ جَهَنَّمَ ادْعُوا رَبَّكُمْ يُخَفِّفْ عَنَّا يَوْمًا مِّنَ الْعَذَابِ (49)
Ateste olanlar Cehennem bekcilerine; “Rabbinize yalvarın da (hic degilse) bir gun bizden azabı hafifletsin.” derler
قَالُوا أَوَلَمْ تَكُ تَأْتِيكُمْ رُسُلُكُم بِالْبَيِّنَاتِ ۖ قَالُوا بَلَىٰ ۚ قَالُوا فَادْعُوا ۗ وَمَا دُعَاءُ الْكَافِرِينَ إِلَّا فِي ضَلَالٍ (50)
(Cehennem bekcileri) "Rasulleriniz size apacık deliller getirmediler mi?” diyecekler. Onlar da: "Evet" diyecekler. (Bunun uzerine) onlar: "Oyleyse (kendiniz) dua edin." derler. Halbuki kafirlerin duası hep bosunadır
إِنَّا لَنَنصُرُ رُسُلَنَا وَالَّذِينَ آمَنُوا فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ يَقُومُ الْأَشْهَادُ (51)
Suphesiz peygamberlerimize ve iman edenlere hem dunya hayatında, hem sahitlerin sahitlik edecekleri gunde yardım ederiz
يَوْمَ لَا يَنفَعُ الظَّالِمِينَ مَعْذِرَتُهُمْ ۖ وَلَهُمُ اللَّعْنَةُ وَلَهُمْ سُوءُ الدَّارِ (52)
O gun zalimlere, ozur dilemeleri hicbir fayda saglamaz. Artık lanet de onlarındır. Kotu yurt da onlarındır
وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْهُدَىٰ وَأَوْرَثْنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ الْكِتَابَ (53)
Musa’ya hidayet vermis ve Israilogulları'nı kitaba mirascı kılmıstık
هُدًى وَذِكْرَىٰ لِأُولِي الْأَلْبَابِ (54)
O, akıl sahipleri icin bir ogut ve hidayet rehberidir
فَاصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنبِكَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ بِالْعَشِيِّ وَالْإِبْكَارِ (55)
(Rasulum!) Simdi sen sabret. Cunku Allah’ın vaadi gercektir. Gunahının bagıslanmasını iste. Aksam ve sabah Rabbini hamd ile tesbih et
إِنَّ الَّذِينَ يُجَادِلُونَ فِي آيَاتِ اللَّهِ بِغَيْرِ سُلْطَانٍ أَتَاهُمْ ۙ إِن فِي صُدُورِهِمْ إِلَّا كِبْرٌ مَّا هُم بِبَالِغِيهِ ۚ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ ۖ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْبَصِيرُ (56)
Kendilerine gelmis acık bir delil olmaksızın Allah'ın ayetleri hakkında mucadele edenler var ya, onların goguslerinde erisemeyecekleri bir buyuklukten baska bir sey yok. Artık sen Allah'a sıgın. Suphesiz O hakkıyla isiten, hakkıyla gorendir
لَخَلْقُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ أَكْبَرُ مِنْ خَلْقِ النَّاسِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ (57)
Elbette goklerin ve yerin yaratılması insanların yaratılmasından daha buyuktur. Ancak insanların cogu bilmezler
وَمَا يَسْتَوِي الْأَعْمَىٰ وَالْبَصِيرُ وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَلَا الْمُسِيءُ ۚ قَلِيلًا مَّا تَتَذَكَّرُونَ (58)
Kor ile goren, iman edip salih ameller isleyenler ile kotuler de bir degildir. Ne kadar az dusunuyorsunuz
إِنَّ السَّاعَةَ لَآتِيَةٌ لَّا رَيْبَ فِيهَا وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يُؤْمِنُونَ (59)
Elbette kıyamet mutlaka gelecektir. Bunda hic suphe yoktur ama insanların cogu iman etmezler
وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونِي أَسْتَجِبْ لَكُمْ ۚ إِنَّ الَّذِينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِرِينَ (60)
Rabbiniz soyle dedi: "Bana dua edin, size icabet edeyim. Bana ibadet etmekten buyuklenenler, asagılanmıs olarak Cehennem'e gireceklerdir
اللَّهُ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ اللَّيْلَ لِتَسْكُنُوا فِيهِ وَالنَّهَارَ مُبْصِرًا ۚ إِنَّ اللَّهَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى النَّاسِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَشْكُرُونَ (61)
Allah Odur ki, icinde rahat bulasınız diye geceyi yaratandır. Gunduzu de aydınlık (kılan)dır. Muhakkak Allah insanlara lutufkardır fakat insanların cogu sukretmezler
ذَٰلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ لَّا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ فَأَنَّىٰ تُؤْفَكُونَ (62)
Iste her seyin yaratıcısı olan Rabbiniz Allah! O’ndan baska hicbir ilah yoktur. Durum bu iken, nasıl oluyor da (haktan) donduruluyorsunuz
كَذَٰلِكَ يُؤْفَكُ الَّذِينَ كَانُوا بِآيَاتِ اللَّهِ يَجْحَدُونَ (63)
Allah’ın ayetlerini bilerek inkar edegelenler iste boyle dondurulur
اللَّهُ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ قَرَارًا وَالسَّمَاءَ بِنَاءً وَصَوَّرَكُمْ فَأَحْسَنَ صُوَرَكُمْ وَرَزَقَكُم مِّنَ الطَّيِّبَاتِ ۚ ذَٰلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ ۖ فَتَبَارَكَ اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ (64)
Allah, sizin icin yeri bir karargah, gogu de bir bina yapan, sizi sekillendiren ve sekillerinizi guzel yapan ve temiz seylerle sizi rızıklandırandır. Alemlerin Rabbi Allah pek yucedir
هُوَ الْحَيُّ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ فَادْعُوهُ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ ۗ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ (65)
O, hayat sahibidir. Ondan baska (hak) ilah yoktur. Dini ona halis kılarak, yalnızca O'na dua edin. Hamd, alemlerin Rabbi Allah’a mahsustur
۞ قُلْ إِنِّي نُهِيتُ أَنْ أَعْبُدَ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ لَمَّا جَاءَنِيَ الْبَيِّنَاتُ مِن رَّبِّي وَأُمِرْتُ أَنْ أُسْلِمَ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ (66)
De ki: "Rabbimden bana apacık deliller gelince, Allah’tan baska dua ettiklerinize ibadet etmek bana yasak kılındı ve alemlerin Rabbine teslim olmakla emrolundum
هُوَ الَّذِي خَلَقَكُم مِّن تُرَابٍ ثُمَّ مِن نُّطْفَةٍ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ ثُمَّ يُخْرِجُكُمْ طِفْلًا ثُمَّ لِتَبْلُغُوا أَشُدَّكُمْ ثُمَّ لِتَكُونُوا شُيُوخًا ۚ وَمِنكُم مَّن يُتَوَفَّىٰ مِن قَبْلُ ۖ وَلِتَبْلُغُوا أَجَلًا مُّسَمًّى وَلَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ (67)
Sizi topraktan, sonra meniden, sonra kan pıhtısından yaratan, sonra sizi analarınızın karnından bebek olarak cıkaran, sonra sizi guclu kuvvetli bir caga eristiren, derken ihtiyarlıga varacak kadar yasatan da O'dur. Kiminiz daha once vefat ettirilir, kiminiz de belirtilmis bir sureye ulasırsınız. Belki artık akledersiniz
هُوَ الَّذِي يُحْيِي وَيُمِيتُ ۖ فَإِذَا قَضَىٰ أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُن فَيَكُونُ (68)
O, hem dirilten hem de oldurendir. O; herhangi bir isin olmasını diledigi zaman yalnız ol der, o da oluverir
أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يُجَادِلُونَ فِي آيَاتِ اللَّهِ أَنَّىٰ يُصْرَفُونَ (69)
Allah’ın ayetleri hakkında tartısanları gormedin mi? Nasıl da donduruluyorlar
الَّذِينَ كَذَّبُوا بِالْكِتَابِ وَبِمَا أَرْسَلْنَا بِهِ رُسُلَنَا ۖ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ (70)
Kitabı ve rasullerimizle gonderdiklerimizi yalanlayanlar, onlar yakında bileceklerdir
إِذِ الْأَغْلَالُ فِي أَعْنَاقِهِمْ وَالسَّلَاسِلُ يُسْحَبُونَ (71)
O zaman, boyunlarında demir halkalar ve zincirlerle surulecekler
فِي الْحَمِيمِ ثُمَّ فِي النَّارِ يُسْجَرُونَ (72)
Kaynar suda, sonra ateste yakılacaklardır
ثُمَّ قِيلَ لَهُمْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ تُشْرِكُونَ (73)
Sonra onlara denilecek ki: "Ortak kostuklarınız hani nerede
مِن دُونِ اللَّهِ ۖ قَالُوا ضَلُّوا عَنَّا بَل لَّمْ نَكُن نَّدْعُو مِن قَبْلُ شَيْئًا ۚ كَذَٰلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ الْكَافِرِينَ (74)
“Allah’tan baska” Onlar: “Onumuzden kaybolup gittiler. Hayır, biz zaten onceden hicbir seye ibadet etmiyorduk” diyecekler. Allah kafirleri iste boyle sasırtır
ذَٰلِكُم بِمَا كُنتُمْ تَفْرَحُونَ فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَبِمَا كُنتُمْ تَمْرَحُونَ (75)
Bu, sizin yeryuzunde haksız yere sımarmanızdan ve boburlenmenizden oturudur
ادْخُلُوا أَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا ۖ فَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّرِينَ (76)
Onlara: “Ebedi kalmak uzere Cehennem kapılarından girin. Buyukluk taslayanların yeri ne kotudur!” (denir)
فَاصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ ۚ فَإِمَّا نُرِيَنَّكَ بَعْضَ الَّذِي نَعِدُهُمْ أَوْ نَتَوَفَّيَنَّكَ فَإِلَيْنَا يُرْجَعُونَ (77)
Su halde sen sabret. Suphesiz Allah'ın vaadi gercektir. Onlara vaadettiklerimizin bir kısmını sana gostersek de senin dunya hayatını sona erdirsek de, sonucta bize dondurulurler
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلًا مِّن قَبْلِكَ مِنْهُم مَّن قَصَصْنَا عَلَيْكَ وَمِنْهُم مَّن لَّمْ نَقْصُصْ عَلَيْكَ ۗ وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ أَن يَأْتِيَ بِآيَةٍ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ ۚ فَإِذَا جَاءَ أَمْرُ اللَّهِ قُضِيَ بِالْحَقِّ وَخَسِرَ هُنَالِكَ الْمُبْطِلُونَ (78)
Andolsun biz senden once de rasuller gonderdik. Onlardan kimilerinin kıssalarını sana anlattık, kimilerinin de kıssalarını sana anlatmadık. Allah’ın izni olmadıkca hicbir peygamberin kendiliginden bir ayet getirmesi mumkun olmaz. Allah’ın emri geldiginde hak ile hukmolunur. Iste batılcılar orada husrana ugrayıverirler
اللَّهُ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَنْعَامَ لِتَرْكَبُوا مِنْهَا وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ (79)
Allah; kimine binesiniz, kimini yiyesiniz diye sizin icin hayvanları yaratandır
وَلَكُمْ فِيهَا مَنَافِعُ وَلِتَبْلُغُوا عَلَيْهَا حَاجَةً فِي صُدُورِكُمْ وَعَلَيْهَا وَعَلَى الْفُلْكِ تُحْمَلُونَ (80)
Sizin icin onlarda birtakım yararlar vardır. Onların uzerlerinde gonullerinizdeki bir ihtiyaca ulasmanız icin (onlara binersiniz). Onların ve gemilerin uzerinde tasınırsınız
وَيُرِيكُمْ آيَاتِهِ فَأَيَّ آيَاتِ اللَّهِ تُنكِرُونَ (81)
Allah size ayetlerini gosteriyor. Simdi, Allah'ın ayetlerinden hangisini inkar edersiniz
أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ ۚ كَانُوا أَكْثَرَ مِنْهُمْ وَأَشَدَّ قُوَّةً وَآثَارًا فِي الْأَرْضِ فَمَا أَغْنَىٰ عَنْهُم مَّا كَانُوا يَكْسِبُونَ (82)
Kendilerinden oncekilerin akıbetlerinin nasıl olduguna bakmaları icin yeryuzunde gezip dolasmadılar mı? Onlar bunlardan daha cok, kuvvetce de, yerlerinde eserleri itibari ile de daha guclu ve daha cetin idiler ama kazanageldikleri seyler onlara fayda vermedi
فَلَمَّا جَاءَتْهُمْ رُسُلُهُم بِالْبَيِّنَاتِ فَرِحُوا بِمَا عِندَهُم مِّنَ الْعِلْمِ وَحَاقَ بِهِم مَّا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ (83)
Rasulleri onlara apacık deliller ile geldiginde onlar yanlarındaki ilim dolayısı ile sımardılar ve alay edegeldikleri sey onları kusatıverdi
فَلَمَّا رَأَوْا بَأْسَنَا قَالُوا آمَنَّا بِاللَّهِ وَحْدَهُ وَكَفَرْنَا بِمَا كُنَّا بِهِ مُشْرِكِينَ (84)
Onlar bizim azabımızı gorduklerinde: "Yalnız Allah'a iman ettik ve O'na ortak kostugumuz seyleri inkar ettik" dediler
فَلَمْ يَكُ يَنفَعُهُمْ إِيمَانُهُمْ لَمَّا رَأَوْا بَأْسَنَا ۖ سُنَّتَ اللَّهِ الَّتِي قَدْ خَلَتْ فِي عِبَادِهِ ۖ وَخَسِرَ هُنَالِكَ الْكَافِرُونَ (85)
Ama bizim azabımızı gorduklerinde iman etmeleri kendilerine fayda vermedi. Bu Allah’ın kulları hakkında gecerli olagelen sunnetidir ve kafirler iste burada husrana ugradı
❮ السورة السابقة السورة التـالية ❯

قراءة المزيد من سور القرآن الكريم :

1- الفاتحة2- البقرة3- آل عمران
4- النساء5- المائدة6- الأنعام
7- الأعراف8- الأنفال9- التوبة
10- يونس11- هود12- يوسف
13- الرعد14- إبراهيم15- الحجر
16- النحل17- الإسراء18- الكهف
19- مريم20- طه21- الأنبياء
22- الحج23- المؤمنون24- النور
25- الفرقان26- الشعراء27- النمل
28- القصص29- العنكبوت30- الروم
31- لقمان32- السجدة33- الأحزاب
34- سبأ35- فاطر36- يس
37- الصافات38- ص39- الزمر
40- غافر41- فصلت42- الشورى
43- الزخرف44- الدخان45- الجاثية
46- الأحقاف47- محمد48- الفتح
49- الحجرات50- ق51- الذاريات
52- الطور53- النجم54- القمر
55- الرحمن56- الواقعة57- الحديد
58- المجادلة59- الحشر60- الممتحنة
61- الصف62- الجمعة63- المنافقون
64- التغابن65- الطلاق66- التحريم
67- الملك68- القلم69- الحاقة
70- المعارج71- نوح72- الجن
73- المزمل74- المدثر75- القيامة
76- الإنسان77- المرسلات78- النبأ
79- النازعات80- عبس81- التكوير
82- الإنفطار83- المطففين84- الانشقاق
85- البروج86- الطارق87- الأعلى
88- الغاشية89- الفجر90- البلد
91- الشمس92- الليل93- الضحى
94- الشرح95- التين96- العلق
97- القدر98- البينة99- الزلزلة
100- العاديات101- القارعة102- التكاثر
103- العصر104- الهمزة105- الفيل
106- قريش107- الماعون108- الكوثر
109- الكافرون110- النصر111- المسد
112- الإخلاص113- الفلق114- الناس